"163" Köpeğe Terk Edilen Cumhuriyet

TAKİP ET

Soğuk Savaş yıllarının en şedit kesitinde, yani Türkiye'deki ideolojik döğüşün en kanlı devrinde irticacının konumu neydi? Evvelinde Milliyetçiler Derneğinde, MTTB'de bulunan 'sızma' tek tük kafalar ve sonrasında Erbakan'ın oy oranından cesaret bulan cılız örgütlenmeler

Soğuk Savaş yıllarının en şedit kesitinde, yani Türkiye’deki ideolojik döğüşün en kanlı devrinde irticacının konumu neydi? Evvelinde Milliyetçiler Derneğinde, MTTB’de bulunan 'sızma' tek tük kafalar ve sonrasında Erbakan’ın oy oranından cesaret bulan cılız örgütlenmeler. Sahadakinin masa başındakinden daha ılımlı bir dil tercih ettiği sinsi, fena bir güruh… Son yıllarda Vietnam’ın yaralarını sararak adeta tarihin akışını tersine döndürmüş Hollywood’u dahi kıskandıracak şekilde irticacıların yandaş kanallardaki (başta devlet kanalı) dizileriyle, filmleriyle ’80 öncesi mücadelede sahte fakat artistik bir refleksle kendilerini de o çetin kavganın bir tarafıymış gibi yansıtmalarına bakmamak, aldanmamak lazım. Her ne kadar hatalı adlandırmalar olsa da yaygın kullanımıyla ifade edeyim; darbe, sağı da solu da, milliyetçiyi de devrimciyi de bir güzel ezip geçti. Bu irticaî sürü, daha görünür oldu. Bu meçhul bir yargı değildir, sıkça söylenendir. Yıllar geçti, ‘darbenin izleri ortadan kalksın’, ‘demokratikleşelim’ ve o neviden söylemler doğrultusunda adımlar atılmaya başlandı. Kimi kesimler “141-142 Kaldırılmalıdır” diye yeri göğü inletti. Mitingler, konserler, şunlar bunlar… Neydi 141-142? Kabaca 141, proleter devrim için faaliyet; 142, bu zırvanın propagandası… ‘91 senesinde Özal, sese kulak verip bu maddeleri kaldırdı. İrticacı dediğimiz o tıynetsiz köpek, tıpkı ’80 öncesinde ‘devrimci’ olduğunu zanneden Sovyet güdümlü gruplarla mücadele eden Ülkücünün ekmeğini yediği gibi bu fırsatı da kaçırmadı ve 141-142 fırtınasından 163’ün de çekilip alınmasına vesile oldu. Peki, 163 neydi? "Devletin sosyal ve ekonomik veya siyasi veya hukuki düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla, dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek (...) propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse, beş yıldan on yıla kadar hapisle cezalandırılır." Eee… Ne de olsa demokratikleşiyorduk, dolayısıyla devletin din tüccarının belini kırması dahi düşünülemezdi artık. Mesela 1972 yılında bu 163’den nasiplenmiş Fethullah Gülen eskisine nazaran daha demokratik memleketimizde daha hür nefes alıp verebilecekti. Cumhuriyetin kurucu babalarına ağzından salyalar saçarak küfürler savuran Büyük Üstad (!) ömrü yetmediğinden belki görememişti 1991 tarihli kararı ama ruhu şad olmuştu işte böylece. Şimdi demir ve kanla laik bir devlet yaratan Mustafa Kemallerin kemiklerini sızlatmanın vaktiydi. Türkiye artık demokratikleşiyordu. Bu değişikliğe gideli çeyrek asırdan biraz fazla vakit geçirdi Türkiye. Bu kısa sürede ne çok şey değişti ama… Mesela artık demokratik, yani Yeni Türkiye’de yasalarımızı çiğneyen, Meclisimize saygısızlık eden bir hanıma ‘haddini bildirmek’ hadsizliktir. Mesela haddin hududun bilinmediği bu diyarda saygısız da zıvanadan çıkıp Meclisimizi bombalayabilir. Bu pek ‘Yeni Türkiye’de Allah her yerde değildir, bazı inançlardaki gibi gökte de değildir; dildedir, işte oradan hiç düşmez. Şayet yakın tarihli bir seçim varsa kutsal kitap da eldedir. Bu yeni ülkede Kemal ve Kemalci kötüdür de onlara söven muteberdir. Eski Türkiye’de Türkler, üçe ayrılırdı: Türkler, gayrı Türkler, maalesef Türkler. Yeni Türkiye’de ayrım yoktur ama Türk de bazen Türk’tür. Farklı zamanlarda 'tek' ve 'aziz' isimleri daha evla addedilebilir. İstiklal Marşı filan okunmamaya özen gösterilir ama bilhassa havada sandık ve rey kokusu varsa derhal askerî hareketlilik başlatılır ve ırkçılık da peşi sıra gelir. Her konuda olduğu gibi demokraside de dünya lideri olan Yeni Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler daha bi’ müteşebbistir. Çünkü adeta ütopik bir güven ortamı vardır ve sakalı uzun, aklı kıt müteşebbis hastanelere, bankalara, otellere, yatlara katlara sahip olmaktan çekinmez. Güzel bir sistemi vardır onların. Mektep açar, talebesine yurt yapar, sonra o talebeye tecavüz eder ama devletle iş birliğine zarar gelmez.

***

163 üzerinden bir şiir kaleme alıp bize söven zat-ı muhteremi hatırlıyorum bir kez daha… Mütekabiliyet esastır, kendi yakıştırmasıyla -başladığımız gibi- bitirelim. Bu Yeni Türkiye; demokratiktir, iyidir, hoştur da köpeklere terk olunmuştur ve bu can sıkıcı bir meseledir. 163’süz Türkiye’nin devedişi gibi sorunları vardır ve “günümüzün büyük sorunları; konuşmalar ve çoğunluk kararlarıyla değil kan ve demirle çözülecektir” deme mecburiyetine düşmek ihtimali her geçen gün artmaktadır.