AKP Genel Başkanı Erdoğan, Partisinin Grup Toplantısında Hakaretler Savurdu: Arsız, Utanmaz, Kepazelik...

TAKİP ET

AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Erdoğan ağır ifadelerle Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Erdoğan ağır ifadelerle Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi. 

Erdoğan'ın konuşma yaptığı sırada TV kanalları, grup toplantısını kesemedi. 

Erdoğan şöyle konuştu:

"Sel felaketinde yaşamını yitirenler vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Afet üstü afet yaşayan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.Rabbim beterinden korusun.

Felaket bölgesi neredeyse 600’e yakın müstakil deprem büyüklüğündeki artçıyla sarsılmayı sürdürdü. Depreme ağır kış şartlarında yakalandık. Buna rağmen devlet ve millet olarak felaket haberini alır almaz yıkımın ve kışın zorluklarını aşarak deprem bölgesine koştuk.

Bakanlarımız felaketten birkaç saat sonra depremin vurduğu şehirlerimize ulaşarak çalışmaları koordine etmeye başladı. Bölgedeki idari kapasiteyi destekledik.

AFAD’dan madencilerimize kadar ülkemizdeki tüm arama- kurtarma ekiplerini, 90 ülkeden gelen arama- kurtarma ekiplerini, belediyelerimizi, askerlerimizi, polislerimizi, jandarmalarımızı, sağlıkçılarımızı, STK’larımızı, gönüllülerimizi bölgeye yönlendirdik.

Yarım milyonu insanımız depremzedelerimizin imdadına koştu.  Ancak yıkım öyle büyüktü ki her binaya arma kurtarma ekibi göndersek hepsine yetişebilmemiz mümkün değildi. Türkiye bu depremde dünyada görülen en büyük arama kurtarma ekibini bir araya getirmiştir. Çalışmaların kısa sürede sonlanmasını da buna borçluyuz.

Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve onların yakınları serzenişlerinde sonuna haklıdır.

Milletimizin metaneti sağduyusu bize olan muhabbeti ve güveni karşısında diyecek söz bulamıyoruz; inşallah bu sevginin hakkını verecek, insanlarımıza mahcup olmayacağız

Ölenleri geri getirmek elbette elimizde değil ama geride kalan vatandaşlarımızı hayata bağlamak için yapılabilecek her şeyi yapmanın gayreti içerisindeyiz.

14 milyon insanımızın gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için hızlı ve etkin bir organizasyon kurduk. Sağ olsun milletimiz asrın felaketi karşısında asrın dayanışmasını gösterdi. Ülkemizin dört bir yanından ve yurt dışından gelen malzemeyle deprem bölgesini yaşanabilir hale getirdik.

3 milyona aşkın insanımız bölge dışına gitti. Bunların bir kısmı okulların ve iş yerlerinin açılmasıyla geriye dönmeye başladı.Otelleri, misafirhaneleri, yurtları, boş evleri depremzedelerin barınması için hizmete açtık. Pek çok vatandaşımız yakınlarının, dostlarının evinde misafir ediliyor. Deprem bölgesinde kalan 2 milyon 400 bin insanımıza da kurduğumuz 433 bin çadırda sayıları her geçen gün artan kısa sürede 100 bine çıkacak olan konteynerlerde, yurtlarda barınma imkanı sağladık.

Konteyner kentleri yaygınlaştıracak çadırda kalan vatandaşlarımızı daha insani şartlara kavuşturmak için çalışıyoruz.

Aile başına 10 bin liralık destek ödemesinden istifade eden depremzede sayımız 1,4 milyona yaklaştı. Vefat edenlerin yakınlarına 100’er bin lira destek ödemesi yapıyoruz. Bölge genelinde her gün 3,7 milyon öğün sıcak yemek çıkartıyor, ayrıca kumanya ve kuru gıda paketi dağıtımıyla ihtiyacı karşılıyoruz.

Psikososyal destek gruplarımız zor günlerinde depremzedelerimizin yanında yer alıyor. Üretimi ve istihdamı desteklemek için ayrı ayrı projeler hazırlıyor ve devreye sokuyoruz.

Açılan her iş yeri, tesisle depremzede vatandaşlarımız şehrine dönmekte, şehrine sahip çıkmakta, hayatını yeniden düzene koymaktadır.

Bunun için üretim ve istihdamı artırmak için her türlü desteği vermekte, kaynağı harekete geçirmekte kararlıyız.

Depremde hasar gören yol, su, elektrik, haberleşme altyapısını kısa sürede hizmet verebilir hale getirdik. Yolları trafiğe açık tutarak yardımların gelişini ve depremzedelerin tahliyesini kolaylaştırdık.

Deprem bölgesinde okulları kademeli açtık. Okulların hala kapalı olduğu Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Hatay’da da 27 Mart’tan itibaren eğitimi başlatmak için hazırlıklar yapıyoruz.

Bir hususun altını çizmek isterim. Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesinde yaşarken, başka illere taşınan ve nüfus kayıtlarını oraya aldıran vatandaşlarımız için bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınladık. Adres kayıtlarını gittikleri yerlere aldıran vatandaşlarımızın depremle ilgili haklarında kayba uğramayacaklarını güvence altına aldık.   

Adres güncelleme işlemleri 17 Mart Cuma gününe kadar tamamlanmalıdır. Deprem bölgesinde çadır veya konteynerda yaşayanlar da adres kayıtlarını bulundukları yere taşımaları gerekiyor. Vatandaşlarımızın demokratik haklarını kullanabilmeleri için adres güncellemelerini yapmaya davet ediyorum.

Yıkılan şehirlerimizi 1 yıl içinde ayağa kaldırma sözümüz var. 1 yıl için de 391 bin konut, toplamda da 650 bin konut yaparak hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz. Van, Bingöl, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Bartın, Kastamonu, Giresun sel felaketlerinde bu konutları sahiplerine veren bir iktidarız.

Zemini sağlam yerlerde kuracağız yerleşim yerlerinin yanında tarihi ve kültürel dokuyu koruma altına alacak şekilde planlama yapıyoruz. Şu anda kazmalar vuruldu, inşaatlar başladı. TOKİ'nin kurumsal birikimi ve inşaat sektörünün kapasitesi konutları yapmaya fazlasıyla yeterli.

20 yılda hizmete sunduğumuz 1 milyon 180 bin toplu konut ve 3,3 milyon kentsel dönüşüm projesi sözümüzü tutacağımızın teminatıdır. Biz kentsel dönüşümden bahsediyoruz, ama siz kendinizi rantsal dönüşüm olarak tanımlıyorsunuz o ayrı konu.

Biz işte bu mücadelelerle, bu gayretlerle bugünlere geldik. Ülkemizin dört bir yanında başlattığımız kentsel dönüşüm projelerinin bir kısmının nasıl yalan ve iftira furyasıyla engellediğini hiçbir zaman unutmayacağız.

Biz işte bu mücadelelerle, bu gayretlerle bugünlere geldik. Ülkemizin dört bir yanında başlattığımız kentsel dönüşüm projelerinin bir kısmının nasıl yalan ve iftira furyasıyla engellediğini hiçbir zaman unutmayacağız.

Vatandaşlarımızı modern yuvalara kavuşturma çabalarımızın ideolojik bağnazlıklar sebebiyle nasıl sabote edildiğini gayet iyi hatırlıyoruz.

6 Şubat depremlerinin önümüze serdiği deprem gerçeği karşısında bu projelere her kesimden samimi ve etkin destek veriyoruz. Görüldüğü gibi depremler bizim kendi aramızdaki tartışmaları bitirmemizi beklemiyor. Bir an önce şehirlerimizi sağlam, güvenli, dayanıklı binalarla dönüştürmezsek hep beraber yıkıntıların altında kalabiliriz.

Bakanlıklarımızla, belediyelerimizle, özel sektörümüzle, hak sahibi vatandaşlarımızla el birliği içinde hareket edersek bu meselenin üstesinden kısa sürede geleceğimize inanıyorum.

Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantısında gördüğümüz anlayış birliği bize bundan sonraki çalışmalar için umut verdi. Bakanımız Murat Kurum, 13 çalışma grubu oluşturarak süreci kararlılıkla sürdürüyor.

Biz de gelişmeleri yakından takip etmeye, atılan her adımı desteklemeye, çıkan engelleri aşmaya devam edeceğiz. Hiç şüphesiz bu kadar büyük bir alanda yaşanan devasa yıkım, beraberinde getirdiği sayısız sıkıntı nedeniyle kimi eksiklikler, aksaklıklar elbette olabilir. Bunların hepsini de kısa sürede gideririz ve gidereceğiz. Önemli olan samimiyetle ve fayda sağlatacak şekilde depremzede vatandaşlarımızın yanında yer almaktadır.

Biz kendimizi asla hiçbir sorumluluk üstlenmeden ortada dolaşıp sadece konuşan, ezberlerini, yalanlarını tekrarlayan deprem turistleriyle kıyaslayamayız.

Böyle bir kıyas hem bize hem depremzede vatandaşlarımıza haksızlık olur. Biliyorsunuz ilk günden beri biz seçim döneminde de gündemimiz deprem yaralarının sarılması olacak diyoruz. Birileri bu sözü yanlış anlamış.

Biz deprem bölgesine sadece insanlarımızla dertleşmeye, çalışmaları yerinde takibe, tespitlerimiz doğrultusunda gereken talimatları vermeye gideriz. Bundan sonra da depremde zarar gören il ve ilçelerimizi ziyaret edeceğiz, depremzedelerimizle kucaklaşmayı sürdüreceğiz.

Deprem bölgesine seçim kampanyası başlatmaya gidenler bizim oradaki insanlarımızla aramızdaki sevgi ve güven ilişkisini anlayamaz.

Bu zatın seçim kampanyasını deprem yıkıntıları önünde başlatarak yaptığı siyasi utanmazlığı bir kenara bıraktık diyelim. Gittiği yerde depremin ilk saatlerinden beri gece gündüz orada çalışan bakanlarımıza, valilerimize, kamu görevlilerimiz edepsizce iftira atmasına ne diyeceğiz?

Üste başımız sağ olsun yazıp altında oradaki acılı insanların yüzüne kızartacak sözler etmek kimin hangi derdine derman olabilir? Yarısı yalan, yarısı yanlış bir konuşma depremde evi yıkılan hangi kardeşimizin yüreğini ferahlatır?

Bu zatın söylediği yalanlar, kurumların açıklamalarıyla, mahkeme kararıyla, vicdan sahibi herkesin beyanlarıyla defalarca yüzüne vuruldu.

“Depremin sorumlusu kim” sorusunu sorabilecek kadar hayattan kopuk birisine ne desek boş. Böyle birisinin derdi ne bu ülkedir, millettir, ne de oradaki depremzedelerdir.

Daha ortada fol yok, yumurta yokken bunların kendilerini kaptırdıkları ihtiras rüzgarları, sergiledikleri kibir, takındıkları bencilce tavır karşısında insanlık adına oradaki mazlumlar ve mağdurlar adına biz utandık.

Bakalım ilerleyen günlerde neler görecek, duyacağız, ne tür kepazeliklere şahit olacağız. 

Altı parti bir araya gelip güya seçim ittifakı kurdular. Amaç neydi, seçim ittifakının gereği olarak Cumhurbaşkanı adayını belirlemek ve milletvekili listelerinde çerçeve çizmek. Cumhurbaşkanı adayı dediğiniz kişi millete karşı söyleyecek sözü olan kişidir. Ben bir tane Başkan Yardımcısı atadığımda 'nasıl yönetilecek' demişti. Altılı Masa’nın etrafında toplananlara bir şeyler dağıtılacak. Yeteri sayıda başkan yardımcısı olması lazım. Zannediyor ki benim milletim gafil, bu asil millet bunları unutmaz gereğinin cevabını 14 Mayıs'ta verir.

Altılı koalisyon aylar boyunca Cumhurbaşkanı adayını belirleyemeden toplanır dağılırken, 'Yıpranmasın diye açıklamıyoruz' dediler. Bu toplantılarda öyle bir kavga çıktı ki demokrasi tarihimizde eşi benzeri yok. Nedeni ve nasılı bizi ilgilendirmeyen bu rezil kavganın ardından CHP'nin iki büyükşehir belediye başkanını da işin içine katarak zar zor adaylarını ilan ettiler.

Sonunda Bay Bay Kemal birilerini öne sürmek, arkasına saklanmak yerine karşımıza çıkacak, bizimle er meydanında yarışacak cesareti gösterdi. 14 Mayıs’a kadar altılı koalisyonun adayıyla demokratik şekilde yarışacak inşallah kendisine gereken koltuğu vereceğiz

Biliyorsunuz EYT kanunu da çıkardık. Her ne kadar siyaseten gerek yok ise, bu kanun kendisine teşvik olur diye umuyorum.

Biz eserden esere, hizmetten hizmete, açılıştan açılışa, mücadeleden mücadeleye koşarken onların durumu işte ekranda gördüğünüz gibi buydu. Ülkeye ve millete zerre kadar hizmeti dokunmayanları akılla, mantıkla izahı olmayan afaki rakamlar ve yalan yanlış bilgilerle depremzede insanlarımızın kafalarını karıştırma gayretlerini üzüntüyle izledik, izliyoruz.

Adaylık ve liste kavgasından fırsat bulup deprem bölgesine turistik gezi maiyetinde uğramasını da garipsemiyoruz. Kabul edemediğimiz şey oradaki insanların acılarına yaptığı saygısızlıktır, insanların umutlarını baltalamaya kalkışmasıdır. Hep söylediğimiz gibi bizim cumhurbaşkanıyla, bakanlarıyla, milletvekilleriyle hükümet ve Cumhur İttifakı olarak yapacak çok işimiz var.

Yılbaşında seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıklarken göz önüne aldığımız mülahazaların tamamı geçerliliğini koruyor.

Bunların üzerine bir de deprem yaralarının süratle sarılması, geçici barınma alanlarının oluşturulması, kalıcı konutların inşası ihtiyacı eklendi. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzdan en küçük bir sapma, en küçük bir taviz göstermedik, göstermiyoruz.

Bir yandan depremin yaralarını sararken vizyon projelerimizi birer birer hayata geçirerek milletimizi hayallerine, hedeflerine kavuşturuyoruz. İşte Togg. Ne diyordu, hani araba, hani fabrika. Fabrika yerinde, muhteşem bir fabrika. Vaat ettiğimiz gibi Togg yarından itibaren ön sipariş almaya başlıyor. "

recep Tayyip Erdoğan arsız kepazelik utanmaz grup toplantısı