Akşener: İktidarı Muhalefeti Kadın ve Genç Ölümlerine Karşı El Ele Verelim

TAKİP ET

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.

İYİ Parti Grup Toplantısı, AKP'den istifa eden Gebze Belediye Meclis Üyesi Sadık Güvenç'in partiye katılışı ve Akşener tarafından rozetinin takılmasıyla başladı.

Akşener konuşmasından öne çıkan ifadeler şu şekilde:

"Haftaya çok acı haberlerle başladık. Hayatlarının baharında Enes oğlumuzu, Raziye ve Dilara kızlarımızı kaybettik. Enes'i aynı Fedai öğretmenimiz gibi hapsedildiği umutsuzluğa kurban verdik. Elinden alınan özgürlüğe, en yakınlarından gördüğü umursamazlığa ve yaşamaya zorlandığı hayatın sonucunda çıkışı intiharda bulmasına kahrolduk.

Raziye ve Dilara'yı ise ülkemizdeki daha nice genç kadın gibi önü bir türlü alınmayan, alınmak istenmeyen bir vahşete, bitmeyen şuursuzluğa kurban verdik. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

Buradan sayın Erdoğan'a bir çağrı da bulunmak istiyorum: Artık yeter, bu ölümlerin durması gerekli. Senin de çocukların, senin de torunların var. Bu ölümlere benim üzüldüğüm gibi senin de üzüldüğünü biliyorum. Bunun siyasi bir yanı yok. Her hafta her hafta gençlerimiz ölüyor, her hafta kadınlarımız ölüyor. Ölümlerin ardından tweetler atmak yetmiyor. Katledilen her kadının ardından üzüntü beyanlarında bulunmak, ağıt yakmak yetmiyor. Gel iktidar ve muhalefet el ele verelim bu ülkenin lugatından kadın ölümlerini, genç ölümlerini silelim. Ben ve partim, açık yüreklilikle her türlü katkıyı vermeye hazırız. Yeter ki artık çocuklarımız ölmesin. Yazıktır, günahtır.

Malesef kendisinin bu çağrıma yanıt vereceğimden şüpheliyim. Çünkü kabul edelim sayın Erdoğan son zamanlarda pek iyi değil. O nedenle de artık her gün kendisinin ruhsal bunalımlarının yeni bir yansımasına şahit oluyoruz. Egosantrik serzenişlerinin her gün bir yenisini izliyoruz. Öfke nöbetlerine ve kutuplaştırıcı tiradlarına maruz kalıyoruz. Netekim güven ve istikrar diye çıktığı yolda liyakatin yerini beceriksizliğe, bilginin yerini cahilliğe, sağduyunun yerini öfkeye bıraktığını görüyoruz. Bunun sonucunda da güven ve istikrarın zerresinin bile olmadığı, felakete giden bir yolda milletçe yürüyoruz.

Sayın Erdoğan'ın adına 'Yeni Ekonomi Modeli' dediği bu ucube dönemde atılan adımlar ekonomimizi giderek daha da kırılgan hale getiriyor. Milletimiz her geçen gün fakirleşiyor. Enflasyon canavarı her geçen gün paramızı da itibarımızı da eritiyor. Ama tüm bunlar olurken sayın Erdoğan için saray sefası hız kesmeden devam ediyor.

Mesela diyor ki 'Seçimden seçime milletimize gider oy isterler, sonra da bir daha dönüp yüzlerine bakmazlar' diyor. Yanlış duymadınız aynen böyle diyor. Bunu dertli vatandaşlarımızın kafasına çay atan adam söylüyor.

Bununla da yetinmeyip utanmadan devam ediyor. 'Meydanlarda verdikleri sözlerin hiçbirini göreve gelince hatırlamaz, hatırlatanlara da saldırırlar' diyor. Yani şuur altının su yüzüne çıkışı... 20 yıldır iktidar kendisi, 20 yıldır söz veriyor arkasında durmuyor. Bunu da polislerimizi, öğretmenlerimizi, sağlık çalışanlarımızı senelerdir 3600 ek gösterge vaadiyle oyalayan, faizle, enflasyonla mücadeleyi yılan hikayesine çeviren, yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların bayraktarına dönüşen, yerli uçağımızı senelerdir göklerde döndüren, derdini söyleyen çiftçiyi, esnafı, öğrenciyi 'terörist' ilan eden sayın Erdoğan'ın bizzat kendisi söylüyor. Gerçeklikle arasındaki bağları tamamen koparmış şu zihniyete bir bakar mısınız? Hey gidi hey... Neydin ne oldun sayın Erdoğan? Belediye başkanlığında sokakta aç kalan çocukların imdadına koşardın, şimdi vatandaşı açarken lüks içinde sefa sürebilen bir adam oldun. Bir zamanlar geçmiş iktidarların hatalarından ders alırdın şimdi ise kendi hatanı göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da sağır bir adam oldun. Eskiden bilgi ve tecrübe sahibi insanları etrafında toplardın, şimdi ise etrafını bol maaşlı şakşakçılarla çeviren acayip bir adam oldun. Milletin adamı olarak yola çıktın şimdi milletin karşına çıkmıyor, sesini duymuyorsun, nereden nereye değil mi sayın Erdoğan?

'Baş ekonomist' bu durumdayken ekonomi ekibi de yaptıkları hataların üzerini örtebilmek için ileride daha büyük faturalar ödemek zorunda kalacağımız yeni hatalara imza atıyor. Para politikasında ekonomideki riskleri göz ardı ederek, küresel gelişmeleri de yok sayarak atılan adımlar bakın nelere yol açtı. İlk önce Türk Lirası tarihinin en değersiz dönemine girdi. Ekonomide tek bir faiz olmadığını bir türlü kavrayamayan bu olağanüstü liyakatli arkadaşların attığı sorumsuz adımlar yüzünden Merkez Bankasının politika faizleri düştü ama diğer bütün faizler yükseldi. Bugün özel sektör yatırımlarını, kamuda borçlanmasını daha yüksek faizlerle finanse etmek zorunda. MÜSİAD Başkanı bile Merkez Bankası faizlerindeki düşüşün iş dünyasına yansımadığını canlı yayında söyledi. Kredi risk primi tarihin en yüksek seviyelerine çıktı. Türk lirasındaki değer kaybı bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyolarını olumsuz etkileyip mevduat sahiplerinin tedirgin olmalarına yol açtı.

Sonra ne oldu? Dar ekonomi vizyonları yüzünden Türk lirasındaki geleceği noktayı hesap edemeyen ve uçurumun kenarına geldiğimizi gören bu pek zeki arkadaşlar bu seferde 1970'lerde uygulanan ve çok ağır maliyetlere yol açan kur korumalı mevzuat sistemini 50 yıl sonra büyük ekonomist sayın Erdoğan'ın şapkasından çıkan bir mucizevi tavşan olarak pazarlamaya kalktılar. Peki işe yaradı mı? Görüyoruz ki döviz hesaplarında artış var. Riskler azaldı mı? Hayır. Tam tersi doların artması sonucunda artık Hazine'den çok daha fazla faiz gideri çıkacak. Merkez Bankası daha mı güçlü? Malesef hayır. Net rezervler tarihin en dip seviyesinde. Enflasyon düştü mü? Ona da hayır. AKP'nin iş başına geldiği tarihten daha yüksek bir enflasyon ve hayat pahalılığı var.

Hal böyleyken enflasyonun düşmesi ve yeniden ekonomiye güvenmemiz için bizden beklenen ne? Nebati Bakan'ın gözlerinin içine bakmamız. Bakınca ne görüyoruz? Ekonomiyi giderek içinden çıkılmaz bir noktaya getirirken 'Siz en fazla maaşınızı kaybedersiniz' diyerek adeta ruhani selefi Damat Bakan'a selam çakan empati yoksunu birini görüyoruz. Komplo teorileriyle saçmalayan bir atanmış özgüveni, bırakın ekonomiyi matematik bile bilmeyen bir büyük cehalet görüyoruz. Buradan ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum. Lütfen bir an önce aklınızı başınıza alın. Belli ki sizin kapasiteniz sınırlı. Size ne yapmanız gerektiğini ben söyleyeyim: Eğer gerçekten makro ekonomik bir istikrar yakalamak istiyorsanız işe önce enflasyon devalüasyon sarmalını tersine çevirmekle başlayın. Türk lirasının değersizliğinin nedeni buna çözüm üretemiyor olmanız. Döviz kuru arttıkça üretim maliyetleri ve beklentiler olumsuz etkileniyor. Enflasyon da artıyor ve katılaşıyor. Enflasyon arttıkça da Türk lirasının üstündeki baskı artıyor, döviz kuru daha da değer kazanıyor. Kura yaptığınız müdahaleler ve aldığınız polisiye tedbirler durumu daha da tehlikeye sokuyor.

Aynı 128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi yine gizli kapaklı işler yapmaya başladınız. Yatırım yapmak isteyen iş dünyasını dövizini bozdurmazsan sana kredi vermem diye tehdit ediyorsunuz. Üretim yapmak için ihracat gelirine ihtiyaç duyan sanayicinin gelirinin yüzde 25'ine el koyuyorsunuz. Yapmayın. Bu gizli kapaklı işlere merakınız ve kural tanımazlığınız ekonomiyi daha kırılgan hale getiriyor. İlk yapmanız gereken enflasyonla mücadeleye öncelik verip ekonomideki belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve enflasyon-devülasyon sarmalını bu şekilde kırmak.

Bunları nasıl yapacağınızı daha önce bu kürsüden anlatmıştım. İzlemediyseniz, internetten açın izleyin. Eğer yapamıyorsanız bir zahmet siz gideceksiniz, biz geleceğiz biz yapacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni acemi ekonomistlerin, iş bilmez yöneticilerin ve saray cehaletinin deneme tahtası olmaktan biz kurtaracağız. İYİ Parti iktidarında ekonomiyi de memleketi de biz düze çıkaracağız."
  Ayrıntılar geliyor...

meral akşener iyi parti grup toplantısı kadın genç ölümleri el ele verelim iktidar muhalefet