Akşener, Kapımız Herkese Açık Değil, Her Gelene Evet Demiyoruz

TAKİP ET

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Malazgirt Zaferi'nin 952'nci, Büyük Taarruz'un 101'inci yıldönümü çerçevesinde Afyonkarahisar'da partisince düzenlenen programa katılıyor.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Türk siyasetinde önemli bir başlangıç olacağı” vurgusuyla duyurulan program kapsamında Afyonkarahisar Kocatepe'de vatandaşlara hitap edecek.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

"Seçimin üzerinden 90 gün geçti. Bu 90 gün önemlidir. Hem muhalefet muhasebe yapılır, hem de iktidara kredi verilir. Biz de muhasebemizi yaptık. 

İktidarın ilk 90 günlük performansına dair bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. AK Parti, seçimlerden hemen önce milletimize birçok vaatte bulunmuştu. İlk 90 güne bakıldığında bu vaatlere bırakın yaklaşmayı, her geçen gün uzaklaştıklarını görüyoruz. Biz bu vaatleri hiçbir zaman gerçekleştirme niyetinde olmadıklarını biliyorduk. Seçim biter bitmez milletimizin elinde avucunda olanı hoyratça çekip koparmalarını da beklemiyorduk. Yapılan son maaş zamları erimeye başladı. Asgari ücret zammı daha hesaba yatmadan açlık sınırının altında kaldı. Enflasyonla mücadele edeceğiz diye başladıkları her cümle dönüp dolaşıp 'faturayı millete keseceğiz' diye bitiyor. Yıllarca faiz sebep, enflasyon sonuç diye ekonomiyi bu hale getirdiler. Kaç bakan, başkan, bürokrat harcadılar beceremediler. Milletimizi oyalamak için bahane üretip durdular oysa siyaset sadece seçim kazanmaktan ya da kaybetmekten ibaret değildir. Siyaset, kendi insanına faydalı iş yapabilmektir. AK Parti iktidarı, memleketi kendi soktuğu krizden çıkarmak için hala ceplerine el uzatıyor. Vergiler, kiralar, temel gıda ürünlerindeki fiyatlar her gün tırmanıyor, enflasyonun bedelini milletimize ödetiyorlar. Yeni ekonomi yönetimine sesleniyorum; siz, Türk milletine karşı sorumlusunuz, bunu aklınızdan çıkarmayın. Doğruları daha fazla vakit kaybetmeden yapın. Milletimizi mağdur etmeyin. Enflasyonu düşürme yöntemini seçmek sizin elinizde. Vergileri, AK Parti iktidarlarının bugüne kadar ayrıcalık tandığı imtiyazlı kesimler için artırmak sizin elinizde. Fakir fukaradan elinizden çekin, orta direği fakir etmekten vazgeçin. Kodamanlarınızın cebinden alın! 

AK Parti'nin ne planı ne programı var. Yeni gelenlerle zaman kazanmaya çalışıyorlar. Daha dün AK Parti yönetiminin savunduğu KKM'den kurtulmanın yollarını arıyorlar. Ben de buradan sormak istiyorum. Sadece KKM sebebiyle milletimize ödetilen milyarlarca lira şimdi ne olacak? Nebati mi, Kavcıoğlu mu hesap verecek? Şimşek, ''2026'da rahatlayacağız" diyor. Kendisine saygım var ama kendisi de biliyor ki bu mümkün değil. Servet transferi devam ediyor çünkü. Körfez ülkelerine taviz vererek varlıklarımızı fütursuzca satarak günü kurtarmaya çalışıyorlar. Satacak bir şey kalmayınca ne yapacaklar? Biz yabancı yatırımcıya karşı değiliz, ülke çıkarlarının korunduğu, ilişkiler kurulduğu müddetçe elbette dışarıdan para bulunabilir. Ancak ülkemizin ihracata yönelik sektörlerimizi daha üretken yapacak, çalışanlarımızın refahını yükseltecek yabancı yatırıma ihtiyacımız var. Böyle kaliteli yatırımı çekmek için de hukukta güven ve adalet tesis etmek şart. Krizden çıkmak için de rasyonel ve tam kapsamlı bir istikrar programına ihtiyacımız var. 

Türkiye'nin her şehri Suriyelilerle, Afganlarla doldu. Sokaklar, parklar, sayıları bilinmeyen sığınmacılarla kaynarken bunu İslami ve insani bir görev zanneden aymazlık, ne kadar konuksever olduğumuzu izahla meşgul oldu. Sığınmacı sorunu, milli güvenlik sorunudur. Türk milletinin milli kültürünü tahrip eden, beka meselesidir. Sığınmacılar gettolar oluşturup etnik yaşam adacıkları, minyatür Suriyeler kuruyorlar. Geri kalmış ülkelerde yaygın olan çocuk işçiliği, emek sömürüsü, çok eşlilik, çocuk evliliği gibi toplumsal sorunlar yeniden ortaya çıkıyor. IŞİD ve PKK gibi terör örgütleri, tehditlerini sığınmacılar üzerinden de ülkemize yönelttiklerinden, büyük bir iç güvenlik sorununa dönüştü. 

Önce hiçbir sorun yok gibi davrandılar. Baktılar ki olmuyor, şimdi de geri adım atıyormuş gibi yapıyorlar. Suriye'de kentler yaparak bir kısım sığınmacıyı gönüllü olarak ülkelerine döndürdüklerini söylüyorlar.

Sayılarını kendilerinin bilmediği binlerce kişi sınırlardan girerken birkaç yüz kişiyi iade etmeyi marifetmiş gibi göstermek en hafif tabiriyle ahmaklıktır. 

Artık kimseyi kandırmayın. Bizim Türk milli kimliğinin hayati tehdit altında kalmasına tahammülümüz yok. Kültürümüzün dejenere edilmesine, sınırların kevgire dönmesine tahammülümüz yok.

2010'da yapılan referandumda "yapmayın" diye yalvardığım adam sayısını söylesem yüzlerine tükürürsünüz! Kimse uyarılarımı ciddiye almadı. 2016'da bu yüzden milletin canına kast edenlerin de karşısında durduk. 2017'de Türk milletinin kaderini bir kişinin iki dudağı arasına bırakmak isteyenlerin karşısında durduk. İYİ Parti olarak ilk günden beri Türk milletine dayatılmak istenen her vesayetin karşısında durduk. Bizim siyasetimizin pusulası her daim aziz Türk milletinin talep, istek ve hayalleri oldu. 

Geldik 2023'e... 2023'te milletin verdiği helal oyu babadan miras bilerek seçmen iradesine ipotek konulamayacağını anlatmaya çalıştık. Siyaset elitlerin, sözde kanaat önderlerinin güdümünde milletin olmadığı bir yerden üretilen siyasetin başarılı olamayacağını söyledik. Tepki gösterdik, uyardık, memleketimizin gerçeklerinden bihaber oturdukları yerden ahkam kesenlere karşı irade koyduk.

Sadece iktidar mensuplarıyla değil, biz bu seçimin kaybedilmesi için çalışanlarla da mücadele ettik. Memlekete en küçük fayda getiremeyen partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden kurtulmak istedik. Türkiye'yi zengin, mutlu bir geleceğe taşımak için çalıştık. Bu yolda fedakarlıktan kaçınmadık. Meselemiz Türkiye olduğu için nefislerimizi kör odalara hapsettik. Nefsinin esiri olanlarla uğraştık. Biz önce millet, önce memleket dedik. Ama önce şahsım, önce ben diyenlerle uğraştık. Biz milletimizin geleceği için şahsi çıkarlarımızdan vazgeçtik ama koltuğundan başka hiçbir şeyi düşünmeyenlerle uğraştık. En nihayetinde maalesef olmadı, olduramadık! 2023 seçimlerindeki yenilgiye maalesef engel olamadık. 

Türk siyaseti, belli başlı yankı odalarına hapsedildi. Biz milletin çağrısını dile getirdik diye o yankı odalarda hainlikle suçlandık. İşbirlikçilikle suçlandık. İktidara yanlamakla suçlandık. Peki, tüm bunların sonunda ne oldu? Tüm bu sürecin içinden en küçük pazarlık yapmadan çıkan kim oldu? Gizli kapaklı tek işbirliğine girişmeyen, en ufak kâr sağlamayan kim oldu? Şükürler olsun ki İYİ Parti oldu. 

Ben ve arkadaşlarım makam, mevki peşine düşecek olsaydık bize saraylar vadedilirken, elektriği kesilen salonlarda hayır diye haykırmazdık. 

Ben sustum, yüzde 60 ile kazanırız diyenler susmadı. Bilimsel verileri masaya koyan ben sustum, onları yırtıp atanlar susmadı. TV'lere çıkıp yüzsüz yüzsüz bize yüklemeye kalkıştılar. Yeni bir umuda tutunmak isteyen milyonlar öfkeyle doldu. Yapmamız gereken, hatalarından ders alan muhalefet olarak milletimizin önüne çıkmaktı. İYİ Parti'yi ve beni günah keçisi yapmaya kalktılar. Hakikati bilenler tek kelime etmedi. Bunların hepsi midemi bulandırdı. Bu sessizliği sürdürmek mümkün değil artık.  

2023 seçimlerine girerken, Sayın Erdoğan karşısında açık farkla seçimi kazanacak 2 aday çıkardık 20 yılda ilk kez. Yaptığımız tüm araştırmalarda bu 2 arkadaşımızın rahatlıkla Cumhurbaşkanı seçileceğini gördük. Bunun da ötesinde 3 sene boyunca il il, ilçe ilçe yaptığımız ziyaretlerde milletimizin bize söyledikleri de bu sonucu doğruladı. Ben de milletimize bir söz verdim, 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı'nın adayı olacak dedim. Kendi adaylığımdan feragat ettim. Ben seçimleri kazanmak, Türkiye'yi düze çıkarmak için iktidarı sandıkta yenmenin yeterli olacağını düşündüm. Asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim. Yüce Türk milletinden ve sizleren özür diliyorum. Ben bu 2 arkadaşımızın yolunu açmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Hiçbir kişisel beklentim olmadan onları destekledim. Onların yolunu kapatanlara engel olamadım. Türk milletinden, sizlerden özür diliyorum. Önleri kesilmek istendiğinde yardımlarına koştum, yanlarında durdum, her türlü hakareti, iftirayı göğüsledim. Ama onları paçalarından tutup aşağı çekenlere engel olamadım. Onlara bu ateşten gömleği giydiremediğim için herkesten özür diliyorum. Allah'ım şahittir ki, ne yaptıysam seçimleri kazanmak için yaptım. Keşke herkes bizler kadar fedakar, yürekli olabilseydi. Maalesef olamadılar. Onlar adına da özür dilerim.

Tüm bu yaşananlara rağmen, yine de herkesin, bir şeyi çok iyi, bilmesini istiyorum: Biz, bundan sonra da, gerektiği yerde, yine ve yeniden, yeter ki milletimiz kazansın diye, yeter ki Türkiye kazansın diye, her türlü fedakârlığı yapacağız. Fakat bundan sonra, bu fedakârlıktan, yalnız ve yalnızca, milletimizin faydalanacağından, emin olacağız.

Milletimiz için yapacağımız fedakârlıklardan, siyasi rant devşirmeye kalkan, hesapçı zihniyetlere, geçit vermeyeceğiz. Çünkü bu saatten sonra, ne bizim, ne de aziz milletimizin; heba edecek oylarımız yok. Birilerinin ihtirasları uğruna, boşa akıtacak terlerimiz yok. Kendisine kariyer kovalayanlar için, harcayacak mesaimiz de yok. 

Aziz milletim; İYİ Parti olarak seçimlerden bu yana, il ve ilçelerimizdeki, tüm teşkilatlarımızla beraber, seçim sonuçlarına ilişkin çalıştık, tartıştık ve en nihayetinde, değerlendirmelerimizi tamamladık. Bugün, ülkemizdeki seçim sistemine göre başarı; 50+1’i sağlamak demektir. Dolayısıyla biz, bu seçimi kaybettiğimizin bilincindeyiz. 

Bizim için; milletin kararının üstünde bir karar, millet iradesinin üstünde bir irade yoktur. Sandıktan çıkan sonuç üzerinden, milletle tartışılmaz. Milletin iradesi sorgulanmaz, yargılanmaz, bahane üretilmez. Çünkü siyasetin özelliği budur. Siyasetçi, seçmeni velinimet görür ve karşısında hazır olda durur. Siyasetçi, talip olandır. Seçmen, karar verendir.  Eğer ki siyasetçi, talip olduğu şeyi, seçmenden alamıyorsa, döner ve kendine bakar. İşte tam olarak burada, bizim İYİ Parti olarak, kendimize yaptığımız, en temel eleştiri; sesinizi duymakta gösterdiğimiz başarıyı, ne yazık ki, o sesi duyurmakta, gösterememiş olmamızdır. 

Biz, bu başarıyı, neden gösteremediğimize de çalıştık. Vardığımız sonuç da olağanüstü gayretler sarf etsek bile, mevcut ittifak sisteminin yapısı gereği, buna alan tanımaması oldu. Biliyorsunuz, Türk siyaseti, 2018 yılından itibaren, Partili Cumhurbaşkanı seçmek için, ittifak sistemlerine, mahkûm oldu. “Mahkûm oldu” diyorum çünkü bu durum, ne yazık ki siyaseti dört işleme indirgedi. Artık Türkiye’de siyaset yaparken milletin talepleri yerine, aritmetiğe bakılmaya başladı. 

Milletin kendisi değil, millete tepeden bakıp, millet adına ahkâm kesenler dinlenmeye başladı. Seçim kazanmanın yolu “Nasıl milletin teveccühü alınır?” yerine, “Nasıl ittifak yapılır?” sorusunda aranmaya başladı. Partilerin aldığı oy oranlarını, gelişigüzel alt alta toplayarak seçimin kazanılacağı düşünüldü. İşte böyle bir ortamda da, bizler, İYİ Parti olarak milletin sesini, taleplerini ve beklentilerini, dile getirdiğimiz için, oyunbozanlıkla suçlandık. Söylediklerimiz, duyulmadı, duyulmak istenmedi. Uyarılarımız, dikkate alınmadı. İtirazlarımız, sanki kazanma çabamızdan değil de, ittifaka zarar verme niyetimizdenmiş gibi görüldü.

Aziz milletim; İttifak Sistemi, esas olarak, Türk siyasetinin dinamiklerine zarar veriyor. Partilerin, kendilerine ait siyaset alanlarını, gittikçe daraltıyor. Bu durum da, millet iradesinin, hakkıyla tecelli etmesini zorlaştırıyor. Ayrıca iktidarın; “sen ocusun, sen bucusun” diyerek, milletimizi, iki kutup arasına sıkıştırma stratejisi, İttifak sistemi yoluyla, siyaseti de, içine sürüklüyor. Kutuplaşan siyaset, toplumsal ayrışmayı, daha da derinleştirerek, şüphesiz ki en çok, iktidarın değirmenine su taşıyor. İktidar yarışında, kutuplardan birine, taraf olma mecburiyetinde bırakılan, siyasi partiler, birbiriyle aynılaştıkları, sığ ve popülist bir siyasete zorlanıyor. Partilerin, sorun çözme yeteneği elinden alınıyor ve sadece oya tahvil edileceği düşünülen, günlük polemikler yarışıyor. 

Bunun da ötesinde aritmetik üzerinden yapılan, seçim hesapları sayesinde, aniden değere binen, marjinal siyasi ajandalar, makul toplumsal taleplerin, önüne geçiyor. Tüm bunların yanında ise İYİ Parti olarak bizim, ittifak sisteminde gördüğümüz, en önemli sorun ve en büyük millî güvenlik açığı ise ayrılıkçı yapıların, sistemin içine sızma çabasıdır. 

Cumhuriyetimizle, devletimizle ve milletimizle sorunu olan,  siyasi görünümlü odakların, kendilerini meşrulaştırmak için ittifakları kullanmaya çalışmasıdır.  İşte biz, ilk günden beri buna karşıyız. Kimin, kiminle, neden olduğu belli olmayan ve sadece sayısal çoğunluğu elde etmeye yönelen ilkesiz siyaseti reddediyoruz. 

İnsanımızı sadece, “artı 1” sayısına indirgeyen sığ siyaseti reddediyoruz. Marjinallikten ve kutuplaşmadan beslenen faydasız siyaseti, reddediyoruz. İktidarın değirmenine, su taşıyan, etkisiz siyaseti reddediyoruz.

Aziz milletim, Türkiye, güvenliği, özgürlüğe; kalkınmayı, adalete; Türk Milliyetçiliğini de, demokratlığa, tercih etmek zorunda değildir. Bizim için, tüm bunları içinde barındıran, bir millî siyaset mümkündür.  Ancak İYİ Parti olarak, geçtiğimiz seçim sürecinin, sonunda, 
şunu çok iyi anladık ki ittifak sisteminin, bu yapısı içerisinde, millî bir siyaset mümkün değildir. İttifak sisteminin, bu yapısı içerisinde, sürdürülebilir bir başarı mümkün değildir. İttifak sisteminin, bu yapısı içerisinde, milletin kazanması mümkün değildir. 

Bu yüzden iktidarıyla, muhalefetiyle, hepimizden, Türk siyaseti için talep ettiğiniz, yeni anlayışın merkezi olmaya, İYİ Parti olarak talibiz. Sandıkta bizlere vermiş olduğunuz mesajı aldık. Dersimize de iyi çalıştık. Siyaseti içerden tüketen, haklı-haksız tartışmasının yerine, bir umut yolu sunacağız.

Öfkeleri, kırgınlıkları ve alınganlıkları, millî vicdanın ve aklıselimin gücüyle aşacağız. Bin yıllık mücadelemizden aldığımız “Milletiyle beraber, ilelebet muzaffer” şuuruyla, hür ve millî siyaset ülkümüzü, milletimizle buluşturacağız! Türk siyasetinde; milletten kaçan değil, milletiyle beraber olan, buyuran değil, müzakere eden, oyalayan değil, sonuç alan, bir yol inşa edeceğiz.

Türk demokrasisinde, keyfi değil, katılımcı; gizli-saklı değil, şeffaf; otokrat değil, demokrat nasıl olunur, herkese göstereceğiz

Türk milletinin nazarında, ayrıştıran değil, eşit; boyun eğen değil, başı dik; değersiz değil, inançlı olan o ruhu, yeniden uyandıracağız.

Değerli dava arkadaşlarım; biliyorsunuz önümüzde, yerel seçimler var.  2023 seçimlerini, çantada keklik görenler, şimdi de yerel seçimleri, âdeta bir genel seçim havasında, değerlendirmeye başladılar. Yine tüm gündemi, sayısal oranları yarıştırarak, ittifaklara çekmeye çalışıyorlar. 

Hâlbuki yerel seçim, bir genel seçim değildir. Her yörenin, belirli özellikleri vardır. Her siyasi parti, o yöreyi bilen, tanıyan, ve geliştirme iddiasında olan, kadrolarıyla birlikte, milletin huzuruna çıkar. Eğer ki, toptancı bir anlayışla, yerel seçimi, bu niteliğinden uzaklaştırıp merkez-yerel bütünleşmesine götürür ya da sayısal ittifaklara yönlendirirsek bu, yereli ortadan kaldırmak olur. 

Yereli ortadan kaldırmak ise, demokrasiyi ortadan kaldırmaktır. Çünkü yerel seçimler,
çoğulculuğun yaşadığı yerdir. İttifak kurmak, elbette belirlenen adayların seçilmesine katkı sağlıyor. 

Ancak başarıyı ittifakın, matematiksel bir yaklaşımla değil, ilkesel bir yaklaşımla yapılması getiriyor.  Biz, 2019 yerel seçimlerinde hem toplumsal zeminde, hem de adaylarda, bu durumu gördüğümüz için bir teklifte bulunduk, ittifak kurduk ve başarılı olduk.  Önümüzdeki yerel seçimlerde ise, İYİ Parti olarak, elbette kendi kadrolarımızla, milletimizin huzuruna çıkacağız ve göreve talip olacağız.

Yerel seçimi, bir genel seçim rekabeti çerçevesinde okumadan, yerel özellikleri, dikkate alarak, milletimizin iradesinin tecellisine, imkân sağlayacağız. Bu vesileyle; buradan, tüm siyasi partilere de açık ve net bir çağrıda bulunmak istiyorum:

Gelin, hep birlikte vatandaşlarımızın, siyasi tercihlerini ve yerel özelliklerini yansıtacağı, 
bir rekabet ortamı oluşturalım. Gelin, hep birlikte Türk siyasetinin, bugün içinde bulunduğu, ve milletimizin aleyhine çalışan, siyasi pragmatizm sarmalından, çıkmasını sağlayalım. Gelin tüm siyasi partiler, hep birlikte, ayrı ayrı seçimlere girelim, ve milletimize hizmet için yarışalım. Yerel özellikler ve talepler doğrultusunda, elbette işbirlikleri olabilir.

Ancak biz, İYİ Parti olarak hür ve millî siyaset anlayışımız gereği; gizli gündemleri olan, kendi menfaatleri için, bizim sırtımızda kurban kesen, şahsi hayallerini ve kariyerlerini önceleyen, mevcut güç ve siyasal ilişkilerine, destek arayan, marjinal ve bölücü yapılarla yakınlaşan, hiç kimseyle, herhangi bir işbirliği yapmayacağız. 

Çünkü böyle bir iş birliğinin milletimize, hiçbir yararının dokunmayacağı gibi, hem siyasete, hem de partimize, zarar vereceğini düşünüyoruz.  Bu yüzden, İYİ Parti olarak öncelikli amacımız partilerle ittifaktan önce, milletimizin partimizle ittifak yapmasını sağlamak olacak. 

Türkiye’nin, iyi ve cesur insanları biliyorum ki uzun bir zamandır bizi bir yerlere konumlandırmaya, adlandırmaya ve istikametimizi belirlemeye, fevkalade hevesli olanlar var.  Oysa biz, rüzgara göre, yön değiştirmediğimiz için, bugün buradayız. Yaprak gibi uçuşanlara karşı, biz hala buradayız. Dün neredeysek, bugün de oradayız. Bizim, hiçbir zaman, birilerinin yaptığı tanımlamalara, ihtiyacımız olmadı.  

Ne omuz atarak, ne de omuz vererek, birilerinin bize, istikamet çizmesine, asla izin vermedik.  Milletimizin bize gösterdiği istikametten başka, istikamet bilmedik.

Nitekim aynı ilk günkü gibi, bugün de; rotamız net, pusulamız millet!

O nedenle, şimdiden söyleyeyim; biz bu yolda, gözü dönmüş hırslar peşinde yürümüyoru. Çetele hesaplarıyla, siyaset yapmıyoruz. Öncelikle milletimizin, sesine kulak veriyoruz. Dolayısıyla bu yolda, herkesi de kabul etmiyoruz. Her gelene, “evet” demiyoruz.

Mesela bu yolda; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e düşman olanlara, hayır diyoruz.  Cumhuriyet değerlerimizi hiçe sayanlara, hayır diyoruz. Demokrasimizle meselesi olanlara, hayır diyoruz. Türk demekten korkanlara, hayır diyoruz. Andımızdan rahatsız olanlara, hayır diyoruz. Anayasamızın, ilk 4 maddesiyle sorunu olanlara, hayır diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, milletiyle, birliğiyle, bütünlüğüyle ilgili, karın ağrısı olanlara, hayır diyoruz. Terörle ve bölücü unsurlarla ilişkisi olanlara, hayır diyoruz. Terörün gölgesinde, ne gizli, ne açık işbirlikleri hayal edenlere, hayır diyoruz. İnancımızı çatıştıranlara, ahlakımızı yozlaştıranlara, yüce dinimizi, siyaset ve ticaret için, istismar edenlere, hayır diyoruz. Milli duygularımızı sömürmeye kalkanlara, bol slogan, sıfır icraat üretenlere, biat üzerinden vatanseverlik ölçenlere, hayır diyoruz. Otoriterliğe alıştıranlara,  toplumsal öfke üzerinden, siyaset dayatanlara, milletimizi yenilgi yenilgi büyüyen, küçük zaferlerle, oyalamaya çalışanlara, hayır diyoruz. Gençlerimizi hor görenlere, Türk kadınını, aşağı bilenlere, hayır diyoruz. Milletimizin has evlatlarına, öteki diyenlere, siyasi bölücülüğe alet etmeye kalkanlara,  terörün girdabına sokmaya çalışanlara, hayır diyoruz.

Hür ve millî siyaset ülkümüzde, sadece kişilere değil, Türkiye’nin önünü tıkayan, her türlü, şımarık anlayışa, hayır diyoruz. Mesela; danışıklı ilişkilerin, siyaseti başkalaştırmasına, hayır diyoruz. Seçmeni çantada keklik gören, kendisine mecbur ve mahkûm kabul eden, buyurgan siyasete, hayır diyoruz. Kuyruk siyasetine de teslimiyetçi siyasete de hayır diyoruz. Milletimizin ve memleketimizin çıkarları yerine şahsiyete, egolara ve ideolojik eğilimlere bağlı, dış siyasete hayır diyoruz. Fikir sunmak ve çözüm üretmek yerine, düşmanlık üreten, hakaret üreten, öteki üreten siyasete, hayır diyoruz.

Milletine hesap vermeyen, devleti bir ahlak ve hukuk kurumu olarak görmeyen, milletin emanet ettiği makamlara, birer ganimet ve mülkiyet anlayışıyla yaklaşan siyasete, hayır diyoruz. 

İşte tüm bunlara, bizim gibi, hayır diyen herkesi bugün buradan, bir kutlu yürüyüşe, davet ediyorum. Hiçbir makam ve mevkiye, zihnini ipotek etmeyenleri, hür ve millî siyaset anlayışıyla, beraber hareket etmeye davet ediyorum.

Bu vatana kalbini veren, her anlayıştan Türkiye sevdalılarını, liyakatli ve basiretli insanlarımızı, mücadelemize davet ediyorum. Tarihimizin, defalarca kez şahitlik ettiği “Milletiyle beraber, ilelebet muzaffer” düsturunu, bugün, Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılında, yeniden canlandırmaya davet ediyorum.

Millî siyasetin, iradenin ve kadroların, Türkiye’yi yönetmesi için, taşın altına, sadece ellerimizi değil, gövdemizi de koymaya davet ediyorum. Sultan Alparslan’ın yüreğindeki cesaretle, Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonundaki cesametle, Türkiye’nin, millî yükselişini, hep beraber, gerçekleştirmeye davet ediyorum.

Yiğit kardeşlerim, cesur dava arkadaşlarım, büyük bir cihangirin dediği gibi "Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız." Ya doğru rüzgârı yakalayacağız ya da biz, o rüzgarın ta kendisi olacağız.

Partimizin 6’ncı kuruluş yıl dönümünde, 25 Ekim’de, hür ve millî siyaset anlayışımızın, temel taşlarını içeren "Demokratik Millî Yükseliş Beyannamemizi" aziz Türk milletinin, takdirine sunacağız.

İktidar olmak için bu bayrak, rüzgâr bekliyor ve o rüzgâr sizsiniz. Büyük Türk Milleti’nin, bizlere yüklediği sorumluluğa, hazır olun. Milletimiz için, milletimizle beraber mücadele etmeye, hazır olun. 

“Milletiyle beraber, ilelebet muzaffer!” ruhuyla, ter dökmeye hazır olun.

Asla unutmayın:

Unvanımız kanımızdır.
Sermayemiz canımızdır.
Yükümüz imanımızdır.
Vatan emrederse duramayız, cenk ederiz.
Şöhret, ad, şan, bize yasak.
Biz, yüzü bağlı gidenleriz.

Yüce Allah, bizi bu kutlu yolda utandırmasın. Allah bize yar olsun, milletimiz var olsun. Vatanımız ebed müddet olsun. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.

akşener iyi parti yerel seçimler kocatepe