Ankara'da İnsan Hakları ve Doğu Türkistan Toplantısı

TAKİP ET

Ankara'da düzenlenen İnsan Hakları ve Doğu Türkistan konulu toplantıya katılan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Türkmen Cephesi eski lideri Erşat Salihi, Uygur soykırımına ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

İYİ Parti tarafından Ankara'da düzenlenen İnsan Hakları ve Doğu Türkistan konulu toplantıda başta soykırıma uğrayan Doğu Türkistan Türklüğü olmak üzere tüm dünya Türklüğünün dertleri, sıkıntıları ve uğradığı insan hakları ihlalleri anlatıldı.



Toplantının açılış konuşmasını İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu yaparken sonrasında kürsüye gelen Irak Türkmen Cephesi eski lideri ve Irak Milletvekili Erşat Salihi şunları söyledi:

"Sayın Genel Başkanım, Meral Akşener Ablamız, siz sadece Türkiye'de abla değilsiniz, bizim de ablamızsınız. 

Fırat Çakıroğlu'nun Seslendirdiği Şiiri Okudu

Değerli milletvekilleri, sayın büyükelçiler, değerli katılımcılar, Kerkük'ten size saygı selam, hürmet, muhabbet getirmişim. Bir esaret zinciri sana yazılan her destan, seninle sen olayım, seninle sen olayım Doğu Türkistan! Değerli soydaşlarım, sözüme hepimizin şehidi Fırat Çakıroğlu'nun seslendirdiği Züleyha Özbay'ın şiiri ile başlamak istedim. Esaret altındaki soydaşlarımızın Çin Komünist Partisi tarafından ne gibi işkencelere maruz kaldığına malesef ki hepimiz şahidiz. 

Kıymetli soydaşlarım, Doğu Türkistan'ın içimizi ezen bir yara olduğunu vurgularken öz yurtlarında dilini konuşmayan, kültürünü yaşamayan ve dinini yaşamayan ve baskı altında yaşayan bir eski Türk topluluğundan bahsediyoruz. 1944 yılında kurulan ve hemen Kızıl Ordu tarafından dağıtılan ata yurdumuz, o tarihten bu yana kadar hep esaret altında bırakılmıştır. Fakat bütün bu olanlara rağmen Doğu Türkistan'daki soydaşlarımız kendi varlıklarını korumuş ve benliklerine sahip çıkmışlardır. Değerli katılımcılar, Doğu Türkistan'da yaşanan insanlık suçuna ve asimile politikasına hep bir ağızdan dur dememiz gerekmektedir. 

Bütün Ortadoğu Türklüğü Adına Konuşuyorum

Biz Irak Türkleri olarak -açıkça söylüyorum- bazı defa Güney Azerbaycan Türkleri adına da beni muaf tutsunlar, onların dilinden de konuşuyorum, Suriye Türkmen Meclisi şu an fesh edildiği için onların da diliyle konuşuyorum, Ortadoğu Türklerin diliyle konuşuyorum. Irak parlamentosunun içinde, Çin Büyükelçisi dedi ki 'Irak'ta insan hakları yokmuş', kendisiyle beraber 4 daimi temsilcisi vardı. Biri PKK'dan bahsetti. İkincisi Irak'ta insan hakları yok dedi. PKK'dan bahseden temsilciye yeterli cevabı verdik. Çünkü dediler ki Türk ordusu neden orda, onlara dedik ki PKK terör örgütünün bizim bölgemizde barındırmayız. Irak anayasasına göre komşu ülkeleri tehdit eden bir örgüt bu coğrafyada olamaz. Bu bir, ikinci daimi temsilci dedi ki 'Irak'ta insan hakları yokmuş'. Ya dedim ki, herkes insan haklarından bahsedebilir. Sadece sadece siz bahsedebilmezsiniz! Sizin hakkınız yoktur bundan bahsetmeye! Siz zaten Doğu Türkistan Türklerini katletmekle suçlusunuz! Gerginlik çıkınca Irak Dışişleri Bakanı elimi tutup 'Lütfen Irak-Çin ilişkilerini bozmayın. Onların ticaretine ihtiyacımız var' dedi.

İslam Dünyası Nerede?

Ben bir Türk olarak, evet Irak Milletvekiliyim. Bunu inkar etmiyorum. Ben Irak Milletvekili olarak tüm Iraklılardan sorumluyum. Bir Türk olarak ise Türk dünyasında esaret altında olan bir Türk'ün burnundan bir damla kan akarsa ben ondan sorumluyum, ülkem de ondan sorumludur! Irak hükümeti de sorumludur. İslamiyeti, dini elinde herkes elinde bir kağıt olarak kullanan, Gazze'ye, Filistin'e sahip çıkmayan Arap ülkeleri, İslam ülkeleri nerede? Biz İslamiyet'ten bahsediyoruz. Peki orada yaşayan Türklerimizin ibadetleri var, Kuran-ı Kerim okuyorlar, Hadis-i Şerifleri söylüyorlar. Nerede İslam ülkeleri? Nerede İslam Kongresi? Nerede İslam devletleri?

Siz İslamiyet'i seven kişiler iseniz İslam nerede var ise onların haklarına sahip çıkacaksınız. Ama Gazze'ye, Filistin'e sahip çıkmayan ülkelerin Doğu Türkistan'a sahip çıkmaları biraz zordur. O da bizim görevimizdir. 

Kerkük İle Urumçi'nin Gönüllerinin Bir Olmasına Mesafe Engel Olmayacak

Hiçbir zaman geri adım atmadık. Kerkük ile Urumçi arasında tam tamına 3 bin 769 kilometrelik mesafe var. Ama bu mesafe asla bizim gönlümüzün birleşmesine engel olmayıp, olmayacaktır. Bizim için Kerkük ne ise, Urumçi de odur. Telafer ne ise Kaşgar da odur. Kaşgar demişken Kaşgarlı Mahmud'un diyarından Selahattin Kaşgarlı adlı gencimizin şiirinden bir kesit okumak isterim: Bir davamız var, bir davamız var, verimiş sözlerimiz. Umudumuz, neşemiz... Hüznümüz, çabamız var bizim...

Bakın işte bu çaba, asla tükenmeyecek. Bu millet asla pes etmeyecektir. Bugün bizler Kerkük'ten, Musul'dan, Telafer'den, Halep'ten buraya gelmişsek gönlümüzün orada attığını ispat için gelmişiz. 

Dış Türkleri Bir Araya Getirecek Bir Meclis Kurulmalıdır

Bazı defa "dış Türkler" diyoruz. Bu bana biraz ağır geliyor. Ana yurttan uzak kalan Türklerimiz... Onu unutmayalım ki her zaman zulümlere maruz kalmış ama Türklüğünden hiçbir zaman zerrece taviz vermemiştir. Bizi kimse unutmamalıdır, Türkiye unutmamalıdır. Muhalefeti, iktidarı unutmamalıdır. Bizlerin bir araya toplanmasını sağlanmasını sağlamak için bir oluşum kurulmalıdır sayın Genel Başkanım. Ana yurt dışında kalan Türkleri bir araya getirmek için bir oluşum kurulmalıdır. Bugün Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuşsa eğer, dış Türklerin seslerini duyurabileceği bir teşkilatın kurulması da şarttır.

Bütün Türklerin Bir Ordu, Bir Gönül Olması Gerek!

Türkmeneli'nden, Suriye Türklerinden, Güney Azerbaycan'dan, Kırım'dan, Doğu Türkistan'dan, Ahıska Türklerinden, Balkan Türklerinden, Güney Türkistan'dan ve Rusya'da yaşayan Türklerden oluşan bir birlik kurmamız gerekmektedir. Bu ister ayrı bir teşkilat olur, isterse Türk Devletleri Teşkilatı'na dahil edilir. Çünkü bizim sesimizi duyurmamızı gereken bir meclis kurulmalıdır. Bütün Türklerin bir ordu, bir gönül, bir hedef olması gerektiğini vurguluyorum. Teşekkür ederim. Sağ olun, var olun."

Salihi'nin konuşması sonrasında Doğu Türkistan'da süregelen soykırıma ilişkin bir video izletildi. Videoda toplama kamplarında işkence yapılan, tecavüzlere, zulme uğrayan ve yakınları öldürülen Uygur Türklerinin ifadelerine yer verildi.

Kürsüye gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, konuşmasında Türk dünyasının birçok noktasında, Kırım'da, Türkmeneli'nde ve Doğu Türkistan'da birçok soydaşımızın birçok sıkıntı ile karşı karşıya olduğunu hatırlattı.

Akşener şunları söyledi:

Zulme Dur Demek İçin Buradayız

"Her insan, eşit ve özgür doğar. Korkmadan, baskı altına alınmadan, zulme uğramadan, onurlu bir yaşam sürmek, her insanın, en temel hakkıdır. Geçtiğimiz hafta, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ydü. Eşit, özgür ve mutlu bir dünya kurma hedefiyle atılan, çok önemli bir adımın; 'İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin', Birleşmiş Milletler nezdinde kabul edilmesinin, yıl dönümüydü. İnsanlık tarihi, bu hedef doğrultusunda nice ağır sınavlar verdi. Nice acılar çekti… Türk’ler olarak bizler de, bu acıları en derinden yaşadık. Ve maalesef, hala daha yaşamaya devam ediyoruz… Ne hazindir ki;  Kırım’da, Türkmeneli’nde, Doğu Türkistan’da, ve pek çok coğrafyada, Türkler hala, yaygın olarak insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalıyor, ölüm-kalım mücadelesi veriyorlar. Nitekim bugün; kadim Türk yurdu, Doğu Türkistan’da yaşanan zulme, 'dur' demek için, buradayız. Çocuklarından ayrı bırakılan annelerin sesi olmak, Uygur Türkü kardeşlerimizin gerçeklerini, tüm dünyaya duyurmak için bir aradayız.

İYİ Parti'nin Raporu 4 Dile Çevrildi

'Çin Uygur Özerk Bölgesi İnsan Hakları Raporu’muz', arkadaşlarımızın yaptıkları, yoğun ve derinlemesine çalışmaların bir ürünüdür. Buradan kendilerine, toplama kampları konusunda, dünyada şimdiye kadar yapılmış, en kapsamlı çalışmalardan birisini ortaya koydukları, ve tahminlerin çok ötesindeki, bir büyük trajediyi, gün yüzüne çıkardıkları için, gönülden teşekkür ediyorum. Yüce Allah, onlardan razı olsun. Bu rapor; Toplama kampı mağduru kardeşlerimizle yapılan röportajlar, ve uzman görüşleri doğrultusunda, bilimsel bir bakış açısıyla oluşturuldu. Türkçe, İngilizce, Uygur Türkçesi ve Çince olmak üzere, toplamda 4 dile çevrildi.

Toplama Kamplarının Varlığı Gizlenemeyecek Bir Boyuta Geldi

Raporumuzda; Çin yönetiminin küresel çıkarları doğrultusunda, 'Güvenlikleştirme' adı altında gerçekleştirdiği, 'Çinlileştirme' politikasının, detaylarını göreceksiniz. Milyonlarca Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek Türkü kardeşimizin; onurunu, namusunu, kültürel varlığını, ve en temel haklarını hedef alan, bir büyük zulme şahit olacaksınız. Değerli misafirlerimiz; Biliyorsunuz, Çin yönetimi, yıllar boyunca, toplama kamplarının varlığını reddetti. Ama gelinen noktada, hem bu kampların fiziki varlığı, hem de toplama kampı mağdurlarının anlattığı gerçekler, artık gizlenemeyecek bir boyuta geldi.

Meslek Edindirme Kurslarıymış, Utanmazlığa Bakar mısınız?

Hal böyle olunca da, inkar gitti, yerine yalanlar geldi… Neymiş? 3 milyonu aşkın insanın alıkonulduğu, sistematik işkencelerin, tecavüzlerin yaşandığı, bu ucube yerler; aslında, 'meslek edindirme kurslarıymış.' Utanmazlığa bakar mısınız? Yalanlarla, tüm dünyayı ayakta uyutabileceğini zanneden, şu zihniyete bir bakar mısınız? Ama nafile… Aslında dünya bu gerçekleri biliyor. Aslında herkes, Çin’in uyguladığı zulmü görüyor. Ancak maalesef hiç kimse, bu zulmü durdurmak için somut bir adım atmıyor. Bu durumdan faydalanmaya çalışan, Çin Yönetimi de, insanlık dışı faaliyetlerini, örtbas etmek için, elinden geleni ardına koymuyor.

"'Soykırımı Durdurun' Dediğim İçin Çin Beni Tehdit Etti"

Onlar, kendi yazıp, kendi oynadığı senaryolarla, dünya kamuoyunu oyalamaya devam ederken, Uygur Türkü kardeşlerimizin çektiği zulüm, her geçen gün, daha da artırıyor. Üstelik bu zulme ses çıkartanları da, tehdit etmekten çekinmiyorlar. Biliyorsunuz, geçtiğimiz Nisan ayında, beni de tehdit ettiler. 'Uygur soykırımını durdurun.' dediğim için, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne, meydan okuduğumu ilan ettiler. 'İnsan hakları ve adalet' dediğim için, beni şiddetle kınadılar. 'Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk’ün, namusuna uzanan eli çekin.' dediğim için, 'Haklı karşılık verme haklarını' saklı tutacaklarını söylediler... Varsın olsun. Biz İYİ Parti’yiz. Biz, ne onlardan, ne de onların içerideki işbirlikçilerinden, dün de korkmadık, evelallah bugün de korkmayız. Çünkü, biz haklıyız. Çünkü biz, hakkın ve hakikatin yanındayız. Bizim sorunumuz; herhangi bir ülkenin, egemenliğiyle ilgili değil. Bizim sorunumuz; Çin’in, 'egemenlik' adı altında, Uygur Türkü kardeşlerimize uyguladığı, zulümle ilgili. Biz, bu meseleyi yalnızca, eziyet edilenin soydaşlarımız olduğu için değil, aynı zamanda, yapılanın bir insanlık ayıbı olduğu için de önemsiyoruz.

Çin Mezalimine Karşı Sessiz Kalmayacağız

İşte o nedenle; Vicdanımızın ışığında, insan onuruna, ve insan hakkına sahip çıktığımız için, tehdit edilmekten de korkmuyoruz. Nitekim, bu tehdidin hemen ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, Doğu Türkistanlı bir evladımızı ağırladık. Çin mezalimine karşı sessiz kalmayacağımızı, tüm dünyaya ilan ettik. Uygur Türk’ünün sesini, tüm dünyaya duyurduk. Kardeşlerimizin yanında durduk, durmaya da devam edeceğiz. Bakın, bugün aramızda; Anası, babası, çocukları, kardeşleri, hâlâ bu kamplarda olan kardeşlerimiz var.

Doğu Türkistan'da İnşallah Demek Bile Yasak

Buradan onlara söz veriyorum: Her ne kadar ülkemizi yönetenler, küçük hesapların peşine düşüp, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yaşadığı zulme, sessiz kalmayı tercih etse de; Biz, onlar gibi olmayacağız. Biz, bu zulme, sessiz kalmayacağız. Biz, bu zulme, razı olmayacağız! Bundan şüpheniz olmasın. Değerli arkadaşlar, Bu öyle kapsamlı bir zulüm ki; Sadece Uygur Türkü olarak doğduğu için, ailelerinden ayrılan çocuklar var. Sadece Müslüman olduğu için, işkence gören babalar var. Sadece Uygur Türkçesi konuştuğu için, toplama kampına alınan kadınlar var.

Zulme Sessiz Kalmak Zulümdür

Buradan açıkça ilan etmek istiyorum: Zulme rıza göstermek de zulümdür. Mazlum olan Türk diye sessiz kalanlar, bu zulmün ortağı olurlar. Bu kadar basit. Bugün, Doğu Türkistan’da; Oruç tutmak yasak. Namaz kılmak yasak. Başörtüsü takmak yasak. ‘İnşallah’ demek bile yasak. Bugün, Kaşgarlı Mahmut’un diyarı Doğu Türkistan’da; Uygur Türkçesi yazmak yasak, öğrenmek yasak, konuşmak yasak. Evladına, Uygur Türkçesi isim vermek bile yasak. Bugün, Saltuk Buğra Han’ın yurdu Doğu Türkistan’da; Eğitimden, sosyal hayata, Tarihi eserlerden, mezarlıklara, hatta camilere kadar, bütün kültürel mirasımız, tehdit altında. Bugün, Osman Batur’un, özgürlük ateşini yaktığı Doğu Türkistan’da; Çocuklar, Türk ve İslam karşıtı propagandalarla karşı karşıya. Kadınlar, toplama kamplarında şiddetle, tacizle, tecavüzle karşı karşıya. Aileler, yanlarına yerleştirilen Çinli erkeklerle yaşamak zorunda. Kıymetli misafirler; Şimdi lütfen, gözlerinizi kapatın ve düşünün. Eşinizin, babanızın, kız kardeşinizin, annenizin, çocuğunuzun, o toplama kamplarının, birinde olduğunu düşünün. Elektrikli coplarla işkenceye maruz kaldığını, Öz benliğinin unutturulmaya çalışıldığını, Özgürlüğünün elinden alındığını düşünün. Ne kadar korkunç değil mi?

Hatırla, Hatırla, Hatırla! Hatırlayacağız!

İşte tam olarak, bu hissi unutmamalıyız. O çocukların, bizim de çocuklarımız olduğunu unutmamalıyız. O kadınların, bizim de namusumuz olduğunu unutmamalıyız. O anaların, o babaların gözyaşlarının, bizim de kanayan yaramız olduğunu unutmamalıyız. Cengiz Aytmatov’un, 'Gün Olur Asra Bedel' eserinde, Nayman Ana, ne diyordu? 'Hatırla, hatırla, hatırla!' İşte bu yüzden; Hatırlayacağız! Çocukları, kimsesiz bırakanları hatırlayacağız. Babaları, çaresiz bırakanları hatırlayacağız. Anaları, evladından ayıranları hatırlayacağız. Kadınlara, zulmedenleri hatırlayacağız. O, sözüm ona, 'Meslek Edindirme Kursları’nda', Uygur Türkü kardeşlerimizin yaşadığı acıları, asla unutmayacağız. 'Müslüman Türküm' diye haykıran kardeşlerimizi, asla yalnız bırakmayacağız. Her gün, her yerde, her fırsatta, duyana duymayana, Doğu Türkistan’daki insanlık dramını anlatacağız. Buradan, tüm dünyaya sesleniyorum: Herkesi, Doğu Türkistan konusundaki suskunluğunu bozmaya, ve Uygur Türkleri için gereken adımları atmaya çağırıyorum. Buyurun, İYİ Parti’nin raporu ortada. Yaşananlar ortada. Bilimin ışığında, açığa çıkan gerçekler ortada. Biz İYİ Parti olarak; 'Doğu Türkistan’da bir insanlık ayıbı var.' diyoruz. 'İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Uygur Türkü kardeşlerimiz için de geçerli olsun' diyoruz. 'Herkesin kalbi, Doğu Türkistan’la birlikte atsın' diyoruz.

Nerede Bir Türk Varsa, Orada Doğan Güneşe Selam Olsun!

Ez cümle; Bu zulüm artık son bulsun istiyoruz! Buradan, tüm esir Türk yurtlarına sesleniyorum: Al bayraktan, Gök bayrağa selam olsun. Doğu Türkistan’a, Kerkük’e, Kırım’a selam olsun. Nerede bir Türk varsa, orada doğan güneşe selam olsun. O güneşin altında, 'Ne mutlu Türk'üm diyene!' diyenlere selam olsun. Bu özel günde, bizleri yalnız bırakmayan sizlere de selam olsun. İyi ki geldiniz, iyi ki bizimlesiniz. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun."

iyi parti doğu türkistan erşat erşat salihi uygur soykırımı meral akşener