AYM, Cemal Kaşıkçı Kararının Gerekçesini Açıkladı

TAKİP ET

AYM'nin, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devrine ilişkin, devir kararının kaldırılması ve yargılamanın yenilenmesine ilişkin başvuruyu reddetmesi hakkındaki gerekçeli kararı açıklandı.

AYM'nin, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a devrine ilişkin, devir kararının kaldırılması ve yargılamanın yenilenmesine ilişkin başvuruyu reddetmesi hakkındaki gerekçeli kararı açıklandı.

Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Demir’in yaptığı başvuru Resmi Gazete’de yayımlandı.

Erdoğan'a Oy Vermemek İçin 66 Sebep: 52-Kaşıkçı Davası, Bir U Dönüşü Hikayesi

Arabistan'a Devredilen Kaşıkçı Dosyasıyla İlgili 'Adalet Bakanlığı'nın İtirafı Ortaya Çıktı'

Kaşıkçı Davasına Şerh Düşüp Sürülen Hakim Emekliye Ayrıldı

Cemal Kaşıkçı Davası Suudi Arabistan'a Devredildi

ABD İstihbaratı: Kaşıkçı Cinayetinin Talimatını Prens Selman Verdi

Kaşıkçı'nın Nişanlısı Davanın Suudi Arabistan'a Devrinin İptali İçin Başvuru Yaptı

AYM'nin kararında, Türk adli makamlarının etkili bir uluslararası iş birliği ve ceza muhakemesi yürütülmesi için gerekli bütün makul tedbirleri almaya ilişkin yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülüklerini yerine getirdiği iddia edilerek, “Kaşıkçı davası kapsamında Suudi Arabistan’da yargılanan sanıkların, Türk Adli makamlarının çabası sayesinde ceza aldığı” söylendi.

Yüksek Mahkeme’nin kararında, cinayete ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamalarına değinilerek, Türk adli makamlarının henüz Kaşıkçı'nın öldüğü bilinmeden Konsolosluk binasından çıkmadığı ve kayıp olduğu ihbarı üzerine soruşturma başlattığı, suç mahallini araştırmak istediği ancak Suudi Arabistan makamlarının buna izin vermedikleri kaydedildi.

Suudi makamlarının en başından itibaren adli yardımlaşma ve iş birliğine yanaşmadığı belirtilen kararda, bu nedenle savcılığın, suç mahallinde inceleme yapma olanağı bulamadığı, delil araştırılması için çok kritik önemi olan sürenin delil toplanmadan geçildiği, bu süreçte Suudi Başkonsolos'un da ülkesine gittiği ifade edildi.

Kararda, dava dosyasından, Suudi yetkililerin Konsolosluk’taki suç delillerini yok etmek üzere özel bir ekip gönderdikleri belirtildi. Bu kişilerin maddi delil niteliğindeki tüm kanıtları yok ettiklerine atıfta bulunulan kararda, “Bu nedenle konsoloslukta Cemal Kaşıkçı ile ilgili olarak örneğin DNA incelemesine esas alınabilecek türden bir kanıt ya da başkaca bir iz tespit edilememiştir” denildi.

Buna karşın savcılığın, Kaşıkçı'yı öldürmek üzere görevlendirildiği belirtilen 15 kişiyi tespit ettiği, Suudi yetkililerin Kaşıkçı’nın konsolosluktan çıktığı yönündeki açıklamalarından dönmek zorunda kaldıkları belirtilen kararda, “Türk makamlarının çabası ve olayın üzerine ısrarla gitmesi sonucu tüm dünya kamuoyu bu bilgilere sahip olmuştur” denildi.

Yüksek Mahkeme, Cengiz’in davanın devrine yönelik itirazına ilişkin değerlendirmesinde ise Suudi makamlarının olayın en başından itibaren iş birliğine yanaşmadığı ve Türkiye’nin tüm taleplerini reddettiğini vurgulayarak, iki ülke arasında adli iş birliğine yönelik herhangi bir sözleşme olmadığını da vurguladı.

Kovuşturma aşamasında İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, iade edilmemeleri nedeniyle sanıkları hazır edemediği belirtilen kararda, Suudi makamlarının olaya ilişkin bir dava yürüttükleri ve bazı sanıkları cezalandırdığı anlatıldı.

Kararın devamı şu şekilde:

 "Türk adli makamları, sanıkları uzun süren çabalarına rağmen hazır edememeleri engeli ile karşı karşıya kalmaları ve bu engeli aşamalarından dolayı kovuşturmayı devrederek sanıkların ilgili yabancı devlette kovuşturulması yönünde gerekli girişimlerde bulunmuştur.

Türk adli makamları, bu girişimlerinin ardından Suudi makamlarınca yeniden yapılan değerlendirmeler ve öncesinde verilmiş mahkumiyet hükümleri ile sanıkları hazır edememelerini de dikkate alarak kovuşturmayı sonlandırmıştır.

Türk adli makamlarının yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülükleri doğrultusunda bir uluslararası iş birliği sağlama ve kovuşturmanın sanıkların tamamı hakkında olmasa da bir kısmının uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarla karşı karşıya kalmasıyla aleyhlerine sonuçlanmasına yönelik gereken çabayı gösterdiği, başka bir deyişle anılan cezaların Türk adli makamlarının çabaları sonunda verildiği dikkate alınmalıdır.

Dolayısıyla başvuru bir bütün olarak ele alındığında Türk adli makamlarının etkili bir uluslararası iş birliğine ve etkili ceza muhakemesi yürütülmesi için gerekli bütün makul tedbirleri almaya ilişkin yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülüklerini yerine getirdiği sonucuna varılmıştır."

Neler olmuştu?

Suudi kraliyet ailesine muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'na evlilik için gerekli belgeleri almaya girdi. Kapıda nişanlısı Hatice Cengiz bekliyordu.

Uzun saatlerin ardından Kaşıkçı çıkmayınca, eşi Hatice Cengiz telaşlandı ve AKP'li Yasin Aktay başta olmak üzere birçok kişiye haber verdi, oradan da Cumhurbaşkanlığı'na haber gitti.

Suudi Arabistan, Kaşıkçı'nın konsolosluktan birkaç saat içinde çıktığını savunurken ortadan kaybolan Kaşıkçı'nın başına ne geldiğini, dünya, Türkiye'nin elindeki istihbarat bilgilerinden, uluslararası ve zaman zaman da yerel basına sızdırılan haberlerden öğrendi.

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ölüm emrini verdiğini, Kaşıkçı'nın konsolosluk binasında öldürüldüğünü ve bedeninin parçalara ayrılarak yok edildiğini, sorumluların cinayet sonrası ülkeden nasıl ayrıldığını dünyayla paylaşan Türkiye istihbaratı oldu.

Dünyanın takip ettiği ve beklediği kanıtlar ve bilgiler belli aralıklarla basınla isimsiz şekilde paylaşıldı, Birleşmiş Milletler, CIA ve bazı insan hakları örgütlerinin raportörlerine de iletildi. Emri Selman'ın verdiği bilgisi de BM ve CIA raporlarında yer aldı.

Riyad da ilk yaptığı açıklamayı düzeltmek zorunda kaldı ve olaydan yaklaşık 20 gün sonra Kaşıkçı'nın "Konsolosluk içinde yumruklu bir kavgada öldüğünü" savundu.

Haziran 2017'de Veliaht Prens olan ve Suudi Arabistan'ı defakto şekilde yöneten Muhammed bin Selman, Müslüman Kardeşler örgütüne destek verdiği gerekçesiyle Türkiye ve Katar'a yönelik daha sert bir tutum almış; Ankara ile Riyad arasındaki gerilim artmıştı.

Kral Selman'la nispeten daha iyi ilişki içinde olan Erdoğan, cinayetten sonra bir süre isim vermeden de olsa Muhammed bin Selman'ı işaret etti.

Dönemin CIA Direktörü Gina Haspel'in Türkiye ziyaretinde, cinayette Veliaht Prens'in rolü olduğuna dair kanıtlar gösterildi.

Hakan Fidan da ABD'de bir grup senatörle aynı kanıtları paylaştı.

Ardından ABD Senatosu'nda cinayetten Muhammed bin Selman'ı sorumlu tutan bir tasarı hazırlandı.

Türkiye'nin uyguladığı politikanın Veliaht Prens'e karşı bir tepki doğurması, Erdoğan'ı nihayet isim vermeye itti.

14 Aralık'ta konuyla ilgili konuşan Erdoğan, "Bunun failinin kim olduğu bana göre belli. Biz ses kayıtlarından şunu da öğrendik, gelenlerin içinde şu andaki Veliaht Prens'in en yakınında olanlar bu işin aktif rol üstlenicisi. Aldığı talimatı yerine getirenler orada. İpe un serdiler, bilgiyi İstanbul Başsavcısı'na vermediler. Çünkü fail ortada, bunu biliyorlar. Yardım yataklık yapan da yanında" dedi.

ABD'yle ellerindeki bilgileri paylaştıklarını belirten, Kaşıkçı için "şehit" ifadesini kullanan ve "Adalet yerini bulacak" diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etmişti:

"Veliaht Prens dedi ki, 'Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı'. Ya Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var. Bunlar dünyayı enayi zannediyor."

"Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir ve tabii dedik ki biz herkese açığız. Suudi Arabistan kayıtları almak istedi, kusura bakmayın o kadar değil. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz?"

İstanbul Başsavcılığı'nın hazırladığı, 20 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianame 11 Nisan 2020'de kabul edildi ve sanıklar firari olduğu için sembolik de olsa Türkiye'de de dava başladı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, altı yeni şüpheli hakkında 28 Eylül 2020'de ikinci iddianameyi hazırladı.

Konsolosluk çalışanı olan sanıklardan ikisinin ağırlaştırılmış müebbet, dördünün ise "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan beşer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.

Türkiye'de enflasyonun yükseldiği ve TL'deki tarihi değer kaybının devam ettiği bir dönemde, 3 Ocak 2022'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) toplantısının çıkışında kendisine "Sayın Cumhurbaşkanım, Suudi Arabistan'a ihracat çözümünü de bekliyorum" diye seslenen bir iş insanına, isim vermeden "Dur bakalım, şu anda Şubat'ta beni bekliyor, söz verdi. Ben de Şubat'ta Suudi Arabistan'a ziyaretimi yapacağım" yanıtını verdi.

Ancak resmi olmayan bu açıklama sonrası Suudi Arabistan, İstanbul'da süren 26 sanıklı Kaşıkçı cinayeti davasının kendi ülkesine devri için taleplerini yoğunlaştırdı.

31 Mart'taki duruşmada savcı yargılamanın durmasını ve dosyanın Suudi Arabistan makamlarına devrini talep etti. Mahkeme heyeti, savcının talebi hakkında Adalet Bakanlığı'ndan yazılı olarak görüş istenmesine karar verdi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yanıtı gecikmedi. 2013-2017 arasında da adalet bakanlığı yapmış olan, 29 Ocak'ta yeniden bu göreve getirilen Bozdağ dosyanın Suudi Arabistan'a devri için İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne olumlu görüş bildireceklerini açıkladı.

Ve 7 Nisan'da, sembolik de olsa Kaşıkçı'nın cinayetiyle ilgili yanıtsız soruları yanıtlaması ve adaleti sağlaması beklenen dava "sanıkların yabancı uyruklu olması nedeniyle yakalama emirlerinin yerine getirilemeyeceği ve ifadelerinin alınamayacağı" gerekçesiyle, cinayet için dava sürecinin çoktan sona erdiği Suudi Arabistan'a devredildi.

Kaynak: BBC

 

 

cemal kaşıkçı jamal kashoggi cemal kaşıkçı davası cemal kaşıkçı aym