Barnabas İncili: Bir Zırvanın Anatomisi

TAKİP ET

Yıllar öncesinden bir kesit:

Yıllar öncesinden bir kesit: Bir grup Ülkü Ocaklı, İncil standına saldırıyor. Baştan sona yanlış yönlendirilmiş, yanlış yetiştirilmiş ve zihin yapısı sorunlu bir şekilde inşa edilmiş bir milliyetçiliğin ne kadar anlamsız, acınası ve itici olacağının güzel bir örneğidir bu video. İncil satan bir standa “neden Kuran satmıyorsunuz” diye saldırmanın abesliği yanında, bu videoda “Neden Barnabas İncili yok” sorusu hep dikkatimi çekmişti. Bu soru da elbette soranın üstüne vazife olan işlerin dışına taşmasıdır ama bizim sağ cephede epey bir zamandır Barnabas İncili gayet yaygın, bilindik bir “motif”tir. Türkiye’de gerçekleşen bazı operasyonların “Barnabas İncili’nin ele geçirilmesi adına” gerçekleştirildiği iddia edilir, o kadar önemsenmiş, derinlere işlemiş bir motif. (Ayrıca bkz: Tapınakçı Altınları) Hele milliyetçi camiada, mesela, Sadri Maksudi’nin Milliyet Duygusunun Esasları kitabının adını hiç değilse bir kere duymuş insan sayısı çok azdır da, Barnabas İncili’ni duyan insan sayısı hemen herkesi kapsar. Bu çok tuhaf değil mi? Bu tür komplo teorilerini özellikle FETÖ mensupları çok sever, çok yayarlardı: Aydoğan Vatandaş namlı, bir dönem oldukça popüler olan komplo teorisyeni bu konuda bir kitap yazmıştı mesela, sonraları FETÖ’nün profesyonellerinden biri olduğu ortaya çıktı. Bu ülkede komplo teorilerinin yayılmasına iki grup öncülük etmiştir: Avrasyacılar ve FETÖcüler. İki grup da, biraz mantık, biraz izan sahibi her insanın layık olduğu gibi çöp ve bok muamelesi yapacağı fikrinin manevra sahası kazanması için böyle yapmışlardı. Türkiye’yi bir tuhaf, anlaşılmaz, mistik gizemler yumağı ve mistik çatışmaların merkezi olarak gösterip, saçma fikirlerini böyle makul göstermiş yahut operasyonlarını meşrulaştırmışlardı. Peki bu işin aslı nedir? TamgaTürk’te zaman zaman komplo teorilerini irdeliyorum, bu da o serinin devamı bir yazı olsun. Dinler, mezhepler, ekoller insan yapısıdır, bir tanrı varsa ve mesaj göndermişse dahi, metinleri kaydedenler, derleyenler, yorumlayanlar hep insandır. O zaman dinler insanın coğrafyası ve zamanıyla ilişkilidir, insanın bağlamına aittir. Farklı coğrafyalardaki pratikler kendilerine özgü mezhepler yaratır. (Bkz: Din mi kültürü etkiler, Kültür mü dini etkiler?) Barnabas İncili de bundan bağımsız değil. İberya, yani bugünün İspanya ve Portekiz ülkelerini kapsayan büyük yarımada, biliyorsunuz güneyinde yaşayan Müslümanlara uzun süre ev sahipliği yapmıştı. İberya'nın Hıristiyanlar tarafından "yeniden fethi" sonrasında bu Müslümanlar (ve Yahudiler) büyük oranda öldürülmüş ve sürülmüştü. Ancak bir kısmı kaçmak veya ölmek yerine din değiştirmeyi tercih etti ki, bunlara Morisco denir. İşte Barnabas İncili hikayelerinin hepsi, gider Moriscolara dayanır. Gospelin İtalyanca versiyonunda ise çokça Arap, hatta Türk etkisi vardır. (Ayrıntılı bilgi için bkz: The Gospel of Barnabas, Lonsdale Ragg) Yani mesele nedir? Müslümanlıktan dönenler, ilerleyen yıllarda aşina oldukları dini tezlere uygun bir Gospel yazmışlar, heterodoks bir akım oluşturmuşlar. Aynı İslam'ı benimserken Şamanizmden, Zerdüştlükten, Hinduizmden etkiler taşıyan tasavvufu tesis eden Türkler, Farslar ve Hintliler gibi. İspanya'da Müslümanların yaşadığı ve daha sonra dinden döndüğü bir döneme tekabül ettiği kesin olan bir metinden "Gerçek İncil!!!", "Tahrif edilmemiş İncil!!!" çıkmaz. Hıristiyan olan Türkler İsa’yı sarkık bıyıklı, çekik gözlü tasvir ediyorlardı. Müslüman olan Türkler, pagan dönemlerinden kalma bir figür olan Dede Korkut’u ve kahramanlarını “Adı güzel Muhammed’e salavat getiren” velilere çevirdiler. Hıristiyanlarca kutsal sayılan bir mekan, nasıl olduysa bir “rüyada keşif” yöntemiyle Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabri oluverdi. Dinlerinden dönüp Hıristiyan olan sabık Müslüman toplulukların geleneklerinde, İslami izlerin olması gayet beklendiktir, sıradandır. Ancak 16-17. Yüzyıllarda ortaya çıkmış ve verdiğim kaynakta doğu izleri ve yorum yanlışları epey ayrıntılı incelenmiş olan bu kitabın, “Vatikan’ın meşum ve melun elinin sakladığı, Hıristiyanlığı çökertip İslam’ın hak din olduğunu ispatlayacak” bir vesika olduğunu iddia etmek aptallıktır. Peki bu aptallık neden var? Meselenin önünü, arkasını, ötesini, berisini araştırmama hastalığımızdan ötürü var. Dünyayla ilişkilerimizin sınırlı ve kusurlu olması gibi, literatürle ilişkilerimiz de öyle. Söz gelimi, Finlandiya’da “Turku” diye bir şehir olduğunu haritaya bakarken görüyoruz, kafamızda şöyle uzaktan “Ural-Altay teorisi” de var, yapıştırıveriyoruz “İşte Finlandiya Türkleri!” diye. (Finlandiya’ya giden bir Türk vapurunu “kardeşler” olarak karşılayan Finlandiya Tatarlarının güzel öyküsü için bkz: Soğuk Diyarın Sıcak İnsanları) Hıristiyanlığı kökünden sarsacak, epey tartışmalı ve neredeyse dört Gospel kadar eski bir alternatif Gospel arıyorsanız, bırakın zavallı Barnabas'ı, "Yehuda İncili"ne bakın. Yehuda İncili, evvela, çoktanrıcıdır. Çünkü İbraniliğin kökleri çoktanrıcıydı. Melekler, aslında eski tanrılardı. Tevrat'ta çoğul sözcük olup tam anlamı "Allahlar" olan Elohim ifadesinin kullanılması da bu yüzden. Yahudilikte eski tanrılar "melek"lere dönüşmüşler, tanrının taşeronları olmuşlardı. Hıristiyanlıkta bu daha da belirginleşti ama meleklerin yarı-tanrı statüsü kaybolmadı. Ancak İslam'da melekler yarı tanrısal özelliklerini kaybettiler ki, İslam'da dahi bu dönemden kalma etimolojik izler hala vardır, en güzel Malik-Moloch. Yehuda İncili, daha doğrusu gospeli, çoktanrılı eski Sami dinine daha yakındır. Judas/Yehuda İsa tarafından "13. Daimon" olarak anılır, çeviriler bunu "spirit" (ruh) olarak çevirmeyi tercih etmiş ama "13. şeytan" yahut "13. yeryüzü meleği" olarak dahi çevrilebilir. Bu gospelde Yehuda, İsa tarafından görevlendirilmiştir; diğer havariler İsa'yı anlamamış, eski usulde adaklar adayarak, aslında "yeryüzünün/fiziki alemin tanrısı"na tapmaktadırlar, ancak İsa, Yehuda'ya sırrı vermiştir, bu sayede "Mana aleminin kök tanrısı"na ulaşması mümkün olacaktır ve yalnızca Yehuda buna ulaşabilecektir. İsa'ya ihanet etmek de onun görevidir, bu sayede İsa'yı rütbece aşağı fiziki hapishanesinden kurtaracak, yalnızca ruh olmasını sağlayacaktır. (Tam metin için: The Lost Gospel of Judas) Bu ifadelerde doğu mistisizminin açık etkisi görülüyor, çoktanrıcılık da görülüyor. En önemli mesele de, tanrıya nasıl ulaşılacağı: Bu tür "apokrifal" gospelleri kabul eden gnostikler genelde "ruhban sınıfı"nı reddeder, müminin tanrıya tefekkürle, "kendi içinde" ulaşacağını söylerler. Kendilerince ruhban sınıfını boklamak için, havarileri İsa'yı yanlış anlamış adamlar olarak göstermişler, Yehuda etrafında bir mit yaratmışlar ve bu inanış, erken dönem Hıristiyanlığının karmaşasında oldukça önemli bir kesimi ikna etmiş görünüyor. Belli bir öğreti birkaç yüzyıl sonra diğerleri üzerine hakimiyet kursa da, İsa'ya ve getirdiği "yeni haberlere" dair ilk Hıristiyanların yorumları birbirlerinden çok farklıydı. Demek, Yehuda gospelinde de eski doğulu mistik öğretilerin Hıristiyanlıkla melezleşmesi söz konusu. Ancak bir kitap yazacak olsam, bu gospeli kullansam, yayınevlerinin “Dünyayı Yahudiler Yönetiyor” temalı standlarında epey büyükçe bir yer kaplar ve best-seller olur. The Judas Kiss dinleyerek yazdığım bu yazıyı bir vaatle bitireyim: Yehuda İncili’ni kullanarak kurgulanmış en güzel komplo teorisini getirene, istediği 5 kitabı hediye edeceğim. M. Bahadırhan Dinçaslan

Avrasya avrasyacılar barnabas incili fetö Finlandiya Gospel Hristiyanlık İberya incil İsevilik Judas komplo teorisi Morisco Yehuda