Berra Yahut Kahrolsun Kapitalizm

TAKİP ET

'Allah, rızıklarınızı taksim ettiği gibi, ahlaklarınızı da aranızda taksim etti

“Allah, rızıklarınızı taksim ettiği gibi, ahlaklarınızı da aranızda taksim etti.” Hadis-i Şerif

İnsanların para ve/veya meta ile olan ilişkilerine bakarak bir ahlak ölçümü yapmanın çok da sağlıklı olmadığına inanlardanım. Servetin elde ediliş biçimine dair bir etik değerlendirme arayışını makul bulabilirim, ancak servetin harcanmasında hangi yol ve yöntemi izleyeceğine dair insanlara akıl vermeye çalışmak olsa olsa servetin sahibi olmak isteyip de olamayanın hasedinden ibarettir. Bir başka deyişle elinde olmadığı için olana haset etmek, düşmanlık beslemek, öfke kusmak bir erdem değildir. Dünyadaki açlığın ve sefaletin zenginler yüzünden değil de fakirler yüzünden olduğunu söylemeye cesaret edebilir misiniz? Ne kadar saçma geliyor değil mi kulağa? “Fakir fakir olduğu için fakirdir”. Yoksulluk kısır döngüsü teorisine göre gerçek budur. Bir gün fakirlik sarmalından kurtulan bir eski fakir yeni zenginin kendisinin de bir zamanlar parçası olduğu fakirliği düzeltmek için bir çabaya gireceğini düşünüyor musunuz gerçekten? Bu zenginlerin fakirlere yardım ettiği iddiasında olduğu her an için aslında satın aldığı bir “erdem”den fazlası olmayacaktır. Kısacası fakirliği ortadan kaldırmak değil yine “tüketerek” bir erdeme sahip olmayı en yüce “erdem”lerden biri saymanın ortaya çıkardığı derin paradoksta şüphesiz ki fakirden yana ancak zenginden taraf olacaksınız. Bu imtihan, vicdan sahibi olan herkesin imtihanıdır. En yüksek insanî değerlere sahip olduğunu düşünen bir seküler ile Allah’ın nuru ile aydınlandığını iddia eden bir Müslümanın imtihanı arasında hiç bir fark yoktur: İkisi de iki yüzlüdür. Birinin diğerine tuttuğu ayna bir yüzünde “öteki”nin samimiyetsizliğini gösterdiği kadar güçlü sanılmasın. Diğer yüzünde gördüğünüz, evet siz, diğerinden daha kötüsünüz. Kötüsünüz çünkü sizin için başörtülü bir kadının çocuğu için şaşalı bir mevlüt organize etmesi onun mahallesinin değer yargılarına göre “ahlaksızlık”. Peki, sizin mahallenizin değer yargıları ile baby shower düzenlemenin müeyyidesi de linç edilmek mi? Kötüsünüz çünkü sizin için başörtülü bir kadının sokakta sevgilisi ile öpüşmesi onun mahallesinin değer yargılarına göre “ahlaksızlık”. Peki, sizin mahallenizin değer yargıları ile sokakta esrar satmanın müeyyidesi de linç edilmek mi? Kötüsünüz çünkü sizin için başörtülü bir kadının lüks bir arabaya binmesi onun mahallesinin değer yargılarına göre “ahlaksızlık”. Peki, sizin mahallenizin değer yargıları ile lüks bir arabaya binen mini etekli bir kadın da hırsızın karısı mıdır? Tutun ve yüzleştirin hayatlarınızı. Başörtülü bir kadın sizin için hala yalnızca emek yoğun sektörlerde çalışan, mümkünse temizlikçi ya da gözlemeci olmak zorunda. Bununla yüzleşmek ve özeleştiri vererek onlara haklarını teslim etmek sizin imtihanınız. Gelelim muhafazakarlara, mukaddesatçılara. Sizin imtihanınız çok daha ağır. Arkanıza, haşa, Allah’ı aldığınızı düşünerek/iddia ederek/övünerek elde ettiğiniz hezimet İslam’ın hanesine yazılıyor farkında mısınız? Sizin düştüğünüz gayya kuyuları şatafatla, tüketimle, ihtiras ve hırsla dolarken iman ve iddialarınız yerlerde sürünüyor görmüyor musunuz? Mukaddesatçılığımızın en büyük hezimetini yaşarken, ellerinizdeki telefonlarla her anını çekip ifşa ettiğinizi anlamıyor musunuz? Çağlar aşıp gelen bir müjdeyi, her yüzyıla sıkışmış alelade fikirler karşısında sorgulanabilir hale getiriyorsunuz. Madem şatafatınızdan, tüketiminizden, gösterişinizden vazgeçemeyecek kadar imanınızdan vazgeçtiniz, o zaman o çok kınadığınız “diğer” tarafa bedenen de geçmekten neden çekiniyorsunuz? Farkınızın kılığınız olması neyi değiştiriyor? Her iki taraf: Tıpkı öteki gibisiniz. Aynısınız. Yarışınız ahlakta değil, ahlaksızlıkta. Mücadeleniz yoksullukla değil, daha zengin olmakta. Kavganız eşitsizliğe karşı değil, yöneten olmak için. Özleminiz adalete değil, en güçlü olmaya. Kısacası kardeşim sen, ben, biz, hepimiz ötekinin düşmanı, kendimizin kutsayanıyız. Putuz biz, Hz. İbrahim’in baltası olduğumuz iddiasındayız ama. Biz iki cihanın kaybedeniyiz.