Bir Günlükten Geriye Kalan

TAKİP ET

'Gün, yine akşama döndü

“Gün, yine akşama döndü. Akrep, bugün de acele etti yelkovanı kovalarken. Sokak lambaları yandı ve gittikçe azalır oldu yoldan geçenler. Sessizlik kaplamaya başladı her yanı. Gündüzün o boğucu sesleri arasında kaybolan her ses artık daha belirgin. Yıldızlar daha parlak, sokaklar ışıl ışıl, vitrinler rengârenk. Oysa ruhumda bu saatler, hep aynı karmaşa. Belki de iki ayrı varlığım, gündüz ve gece. Biri kalabalıklar içinde saklanır, diğeri kalabalıklardan. Biliyorum! Bu saatlerde bir yerlerde şarkılar çalınır, türküler söylenir, şiirler okunur, kitaplarda beğenilen sözlerin altı çizilir. Benimse aklımda farklı sözler, farklı hikâyeler. Bu küçük hikâyelerin büyük bir hikâyeye dönüşme ihtimalidir beni yolda tutan. Yol nereye gider bilmem ama benim de gitmek istediğim bir yer var. Yine de bazı soruları aşmam gerek. Mesela attığımız zarlar, hep istediğimiz gibi mi gelir? Atımız koştukça, mukadder mi kazanması bahtımızın? Yolun bittiği yerde, yeni bir yol açmak mümkün mü her zaman? Yaşamak, dokunaklı bir şarkı mı? Yoksa ruhumuzu coşturan, yürürken dilimize takılan bir şiir mi? Bugün parkta oturdum bir süre. Güvercinler geldi önce. Bazıları yürüdü, bazıları sürekli inip kalktı. Gökte bulamadıklarını, yerde arıyorlardı. Genç bir çift, ellerindeki simitlerden attı. Güvercinler her parçanın yere düşmesi ile oraya toplanıyor, sonra dağılıyordu. Genç çiftin yanında bir bebek arabası. Genç kadının bir eli hep arabanın üstünde. Belli ki yavrusunu sakınıyordu. Sonra küçük bir çocuk gördüm. Pazar çantasından beli bükülen annesinin eteğinden tutmuş, onun adımlarına yetişmeye çalışıyordu. Yüzünde, koşulsuz güvenmenin o huzurlu tebessümü. Derken, gençler geldi geçti. Bazıları güle konuşa, bazıları bir şeylere kızmış. Patenlerini giyip parkı bir piste çevirmiş olanlar da vardı tabii. Herkes kendi hikâyesini taşıyordu geceye. Gündüz, ortak bir hikâyesi vardı hepimizin. Kocaman bir parktı hayatımız o sırada. Bir de yaşlı çift çekti dikkatimi. Kadın adamın koluna girmiş, adam bastonuna yaslanmış. Dünyanın yükünü paylaşıyorlardı sanki. Adamın kasketi biraz yana düşmüş, kadının saçlarında sayısız beyaz. Kim bilir yıllar önce nasıldılar, nasıl tanıştılar, kaç uzun günü ve geceyi paylaştılar, neler yaşadılar. Hepsi bize karanlık… Sonra yollardan geçtim. Taşları sökülmüş yahut yerinden oynamış kaldırımlardan. Bir otobüsün en arka koltuğunda, motorun sıcaklığından kaçmaya çalışarak yolculuk ettim. İnsanlar işlerinden çıkmış, evlerine taşıyordu hikâyelerini. Evlerde sarılı beyazlı ışıklar. Her ışık başka bir hikâye. Kapılar açılır ve kapanır. Gündüzü kapı eşiğinde bırakabilir mi insan? Sanmam. Belki çok azımız müstesna. Oysa insan nasıl günlük kıyafetini değiştirip pijamalarını giyiyorsa, aynısını yaşadıkları için de yapabilmeli. Yine de zor. Hikâye devam ediyor. Beraber yenen saadet dolu bir akşam yemeği. Kollarını açıp koşan çocuklar, okunan kitaplar. Çayın içleri ısıtan sıcaklığı. Kitaplardan aşina olduğumuz sahneler. Bazıları için hikâyenin kendisi, bazıları için hayal. Şairin dediği gibi: “Her ömür bir kitap…” Karşıdaki sokak lambalarından birisi sürekli göz kırpıyor geceye. Fakat bu bir davet değil. Vadesi dolmak üzere. Karanlıkta kalmasın sokak diye sesini duyurmaya çalışıyor insanlara. Fakat kaç kişi farkında orada bir lamba olduğunun? Karanlık sokağa kapaklanmadan önce, farkına varmaları ne kadar mümkün? Delikanlı, her gece bu vakitlerde oturuyor apartmanın merdivenlerinde. Onun da bir hikâyesi var ama hüzünlü mü mutlu mu bilmiyorum. Üzgün gibi durmuyor ama düşünceli. Bir şeyleri ya söylemiş ya söyleyecek. Yahut duymak istiyor ama beklemek ağır geliyor. Bu yaşlar hep bir şeylere acelesi oluyor insanın. Oysa ne tuhaf. Bir an gelecek, hiçbir şey için acele etmeye gerek duymayacak. Gözlerim yanmaya başladı yine... Şimdilik burada kesiyorum. İyi geceler sevgili günlük!” Bu satırları yazdığında otuz yaşını henüz aşmıştı. Yıllardır baktığı hep aynı sokak, gördüğü hep aynı manzara olsa da her seferinde yazacak başka bir şey bulmaya çalışır, özellikle yazın kalabalık yerlerde dolaşırdı. Her hayat bir hikâyedir ve ben hikâyeleri severim der; yazdığı günlükleri odasının bir köşesinde biriktirirdi. Bir gün sebepsiz yere yazmayı bıraktı ve bütün yazdıklarını yaktı. İşte bu satırlar, o yanan kağıtlar arasından kurtardıklarımızdan biridir.