Boğaziçililerden Hem İktidara Hem Eylemlere Gölge Düşürenlere Ders

TAKİP ET

Boğaziçi Üniversitesi Türk Araştırmaları Topluluğu, yayımladığı bir yazılı açıklamayla Boğaziçi Direnişinde gelinen noktaya dair görüşlerini paylaştı.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, AKP liderinin imzasıyla atanan Kayyum Rektör Melih Bulu'ya karşı direnişlerini Türkiye'nin bir yanındaki öğrenci dayanışması eşliğinde sürdürüyor. İktidarın hamleleri ve bazı öğrenci grupları tarafından atılan adımların eylemlerin meşruiyetine gölge düşürmesi, haklarını talep eden Boğaziçilileri harekete geçirdi.

Bu doğrultuda üniversitesi bünyesindeki Boğaziçi Üniversitesi Türk Araştırmaları Topluluğu (BÜTAT) tarafından önemli bir açıklama yayımlandı. Daha önce TamgaTürk aracılığıyla temsilcileri Türkiye'ye seslenen BÜTAT, bu kez yayımladığı yazılı açıklamayla hem öğrencileri terörizm gibi sert ve çirkin ithamlar altında bırakan iktidara hem de yanlış hamleleriyle haklı direnişin meşruiyetine gölge düşüren gruplara ders verdi.

Türkiye'ye ilişkin önemli tespitler de içeren açıklamada Bulu'nun atanmasına ilişkin süreç, "Ülkemizde günden güne daha da güçlenen istibdat düzeninin bir nişanesi" ifadeleriyle nitelendirildi. Önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ardından Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve iktidarın farklı temsilcileri tarafından LGBTİ+ üzerinden yapılan saldırılara ilişkin ise BÜTAT, "Hiçbir vatandaşımızın din, dil, ırk, cinsel yönelim vs. gibi kimlikleri üzerinden ötekileştirilmesini, hedef gösterilmesini ve fişlenmesini kabul etmemiz mümkün değildir" sözleriyle önemli ve örnek bir duruş sergiledi.

Bölünen üniversitelerin, benzer akıbeti paylaşan köklü liselerin hatırlatıldığı ve "Türkiye, kamu kurum ve kuruluşlarının hafızalarının silindiği, akademisinin ürettiği değerlerin muhafaza edilip geliştirilmediği ve mevcut değerlerin de itibarsızlaştırılarak kıymetsizleştirildiği bir ülke haline getirilmek istenmektedir" tespitinin yapıldığı açıklamada Türkiye'nin içine hapsedildiği bu durumu hak etmediği vurgulandı.

Öte yandan topluluk tarafından yapılan açıklamada Boğaziçililerin haklı taleplerinin farklı siyasi emellere hizmet için kullanılmasının da karşısında konumlanıldığı kaydedildi. İşte o açıklamanın tam metni:

"1 Ocak 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararıyla üniversitemize 676 nolu KHK gereğince ikinci kez kayyum rektör atanmıştır. Yasal bir nitelik taşımasına rağmen demokratik seçim yöntemlerini ve özgürlükçü değerleri hiçe sayan bir usulle yapılan bu atama, ülkenin bütün köklü kurumlarının kültürlerini, hafizalarını ve işleyişini tahrip etmeye yönelik keyfi uygulamaların en güncel örneklerinden biridir. Halihazırda nepotizm, liyakatsizlik, siyasi hesaplar gibi ciddi sorunlarla mücadele eden akademiye yapılan bu doğrudan müdahaleler, ülkemizde günden güne daha da güçlenen istibdat düzeninin bir nişanesidir. Boğaziçi Üniversitesi'nin başta öğrencileri ve akademisyenleri olmak üzere bütün bileşenleri süreç boyunca bütün bunlara tepkilerini anayasal hakları doğrultusunda dile getirmiştir. Ne yazık ki en temel hak ve hürriyetler çerçevesinde yürütülen bu protestolarda okulumuz öğrencileri siyasi ve idari konumlarda çeşitli yerler edinmiş kişiler tarafından terörist ve yılan gibi çirkin ithamlara maruz kalmış, kimlikleri üzerinden doğrudan hedef gösterilmiş, kolluk kuvvetlerinin sert müdahaleleri ve usulsüz muameleleriyle karşılaşmış ve çeşitli kanallarla anayasal hakları ihlal edilmiştir. Hiçbir vatandaşımızın din, dil, ırk, cinsel yönelim vs. gibi kimlikleri üzerinden ötekileştirilmesini, hedef gösterilmesini ve fişlenmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Bu süre zarfında Melih Bulu, okul dışı unsurların da sürece müdahil olmasını sağlayarak öğrencilerin kampüslere yabancılaşmasını sağlamaya çalışmıştır. Bu hususta tavrımız nettir; Melih Bulu'nun meşruiyetini kabul etmiyor, Cumhurbaşkanlığı makamının akademiye doğrudan müdahale etmesine imkân tanıyan yasaların değiştirilmesini talep ediyoruz.

Bunlara ek olarak, okul içinde meşruiyetini kabul ettiremeyen Melih Bulu'nun ve iktidarın Boğaziçi Üniversitesi'nde hakimiyet sağlayabilmesi adına 5 Şubat 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı kararıyla üniversitemize Hukuk ve İletişim fakültelerinin açılması kararlaştırılmıştır. Doğrudan üniversitemizin geleneğine ve akademik standartlarına kasteden bu kararı, Türkiye'de akademinin değersizleştirilme sürecinden bağımsız olarak yorumlamak imkansızdır. Daha öncesinde İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nin uğradığı bölünme, kampüsten koparılma gibi hadiseler, köklü liselerin akıbetleri, iktidarın yürüttüğü bu değersizleştirme sürecinin örneklerinden sadece birkaçıdır. Türkiye, kamu kurum ve kuruluşlarının hafızalarının silindiği, akademisinin ürettiği değerlerin muhafaza edilip geliştirilmediği ve mevcut değerlerin de itibarsızlaştırılarak kıymetsizleştirildiği bir ülke haline getirilmek istenmektedir. Hatırlatmak isteriz ki, bir ülke kanunlarıyla ve kurumlarıyla kaimdir ve akademisinde üretilen bilimsel değerler siyasi ihtiraslara kurban edilemez. Türkiye üniversiteleri sürekli nepotizm, akademik ve maddi yetersizlikler yerine yetiştirdiği liyakatli bireylerle, ürettiği değerlerle gündeme gelmeyi hak etmektedir. Unutulmamalıdır ki, sistemli bir tahribin ve yağmanın neticesinde yağmalanacak şeyler de elbet tükenecektir.

Bunun yanı sıra, Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin meşru taleplerine gölge düşürecek ve doğrudan üniversitemizi ve öğrencilerini çeşitli iftiralarla zan altında bırakmaya hevesli odakların siyaset devşirmesine yarayacak davranışların karşısında yer alıyor, haklı mücadelemiz üzerinden bazı çevrelerin politik ajandalarına katkı sağlama çabalarını tasvip etmiyoruz. Son olarak; hukukun üstünlüğünden başka bir güç tanımadığımızı ve Boğaziçi Üniversitesi'nin 158 yıllık birikiminin zapt edilmesine müsaade etmeyeceğimizi ifade ederiz."

bütat boğaziçi üniversitesi boğaziçi üniversitesi türk araştırmaları topluluğu akp boğaziçi direnişi melih bulu lgbt provokasyon ders kayyum rektör