Bozkır Hikayeleri: Türk Çocuğuna Bir Hediye

TAKİP ET

Atsız'ın eserlerinde incelikler vardır

Atsız’ın eserlerinde incelikler vardır. Mesela “Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna” dediğinde okur geçeriz, halbuki Furor Teutonicus kavramına gönderme yapmaktadır. Yahut, “varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın” ifadesi bize sıradan gelir, halbuki ta Yenisey yazıtlarından bu yana birçok kadim Türk metninde geçer “er adı” ifadesi. Türk kültürü ve tarihine, Türklerin etkileşimde olduğu milletlerin tarihi serüvenine bu kadar vakıf bir adam, elbette, bir metin ortaya koyduğunda, gerçek mi, kurgu mu, belirsizleşir. Kür Şad karakterine ilham veren tarihi olayı ne kadar objektif ve bilimsel şekilde inceleyecek olursak olalım, hepimizin aklına Vey Irmağı kenarında yağmurdan sırılsıklam, yaralı bir süvari gelecektir. Yahut Ruh Adam’ın başına koyduğu masalın gerçek bir Uygur masalı mı, yoksa Atsız’ın zihninin ürünü mü olduğunu hep düşünüp duracağız. Sevgili dostum Emrah Ece, elbette bir Atsız değil. (Buraya gülücük gelecek) Fakat yeni çıkan kitabı Bozkır Hikayeleri’nde benzer bir iş yapıyor. Kitabın giriş kısmında, “Ben akademisyen değilim, kaynaklardan okuduğum metinleri yeniden üretip sundum” diyor. Fakat öyle güzel sunuyor ki, metinlerin orijinal hallerini, orijinal lehçesinden, kilometrelerce ötede bir ateş başında, yaşlıca bir çobandan dinlediğiniz hissine kapılıyorsunuz. Bu şüphesiz Türk’ün kolektif bilinçaltının en karakteristik motiflerini içeren masallarımızla haşır neşir oluşundan ileri geliyor; Emrah o kadar dalmış ki bu deryaya, hiçbir kaynaktan okumasa, zihninden bir kısa masal kurgulasa, hepimiz bunun en az bin yıllık bir metin olduğuna inanırız. Kitapta kısa ancak çarpıcı onlarca masal, hikaye var. Altaylardan Kafkasya’ya, Deşt-i Kıpçak’tan Tarım Havzası’na bir coğrafyanın röntgenini çekiyor. Propp’a hiç değilse ismen aşina olanlar sebebini bilirler: Yer yer okuduğunuz masallar size çok tanıdık geliyor. Vaktiyle farklı kahramanlar ve mekanlardan bahseden versiyonlarını dinlemiş olabileceğiniz, belki de “Türk’ün her yerde Türk olduğu”nun en güzel ispatı masallar. Kitap çıktığında, “çocuklarıma okutacağım bir kitap çıktı” demiştim. Mitoloji ve folklora epey kafa yormuş bir adam olarak söylemeliyim ki, bir millet masal ve mit ithal ettikçe afallar. Evet, başına gelecek olan tam olarak budur, afallar. Kendi evriminin, hikayesinin yarattığı etno-sembollerle bezeli bir havzadan değil de, doku uyuşmazlığı yaratacak ithal malı mitlerle çocuk büyüttüğünde, çocuklar bir tuhaf arafa sıkışırlar. Neticede, belki, bugünün yetişkinleri gibi olurlar: Terbiye ve irfandan mahrum, el yordamıyla insan olmaya çalışan bir güruh… Emrah’ın kitabını saklayacağım. Atalar ruhu bağışlayıp da çocuklarım olduğunda, bataklığın yahut çölün değil, bozkırın öyküleriyle büyüsünler diye, dizime oturtup okuyacağım. Atsız ve Dede Korkut’tan öyküler dinleyerek büyümüş babalarından daha geniş bir ufka, daha derin bir irfana sahip olacaklar böylelikle. Bizim çocukluğumuzda dinleme imkanı bulamadığımız bir sese kulak verecekler. Kim bilir, belki de o sesin büyüsüne iyice kapılıp, bizler gibi Turancı olacaklar.

Bahadırhan Dinçaslan Bozkır Hikayeleri Emrah Ece M. Bahadırhan Dinçaslan muhammed bahadırhan dinçaslan Ötüken neşriyat