Canlı Blog | Milliyetçi Kongre

TAKİP ET

Milliyetçi Kongre'de yapılan açıklamalara buradan ulaşabilirsiniz.

 

Divan yerini aldı. TamgaTürk Yayın Yönetmeni Semir Yapıcı kürsüye Milliyetçi Kongre Lideri Bahadırhan Dinçaslan'ı davet etti.

Bahadırhan Dinçaslan özetle şunları söyledi:

"Milliyetçi Kongre sizden aldığımız dönütlere uygun olarak kuruldu. Fakat şu an itibarıyla sadece Kurucular Kurulu'ndan ibaret. Sizler de katılmak isterseniz bu yapılanma büyüyecek, serpilecek. 

TamgaTürk de bu şekilde yükseldi. TamgaTürk'ün yayın politikası ideolojik bir yayın yürütmek oldu. Bizim ideolojimizi yansıtan bir yayın politikası güttü. Bugüne kadar TamgaTürk yaptığı çalışmalarla ciddiyetini ispat etmiştir diyebiliriz.

TamgaTürk'e gelen dönütleri esas alarak bu Kongre'yi yapmaya karar verdik. Şimdi arkadaşlarımız Kongre'mizin esaslarını açıklayacaklar ve ben de sizleri dinleyeceğim. Teşekkür ederim."

Semir Yapıcı Muhbir Editörü Serkan Kafkas'ı kürsüye davet etti. Kafkas özetle şunları söyledi:

"Biz Süha Çardaklı'yla yola çıktıktan sonra çok fazla iftiraya maruz kaldık. Arkalarında FETÖ var, İsrail var dediler. Bizim arkamızda kimse yok dedik. Bugün görüyorum ki bizim arkamızda kendini memleketlerine adamış Türk milliyetçileri varmış. Sağ olun. Var olun.

Ömrü hayatımda ilk kez ne yapacağımı bilemedim. Fakat bizim yardımımıza koşanlar oldu. Avukat Emir Abbas Gürbüz, TamgaTürk ailesi, Bahadırhan Dinçaslan bizlerin yanında oldu. Elimizden tuttular. Teşekkür ediyorum.

Süha Çardaklı'nın notunu aktarmak istiyorum:

'Sevgili arkadaşlarım bugün aranızda olmak isterdim. Fakat 25 gündür haksız yere tutukluyum. Milli ve mukaddes bir cinnetin kurbanıyım. Tutuklandığım günden bu yana her biriniz yanımızda durdunuz. Dün "Hudut namustur" pankartını asanları gözaltına alanlar, bugün sığınmacı meselesine göz yummayan herkese bizim üzerimizden gözdağı vermeye çalışıyorlar. Biz o onurlu azınlıoğın bir parçası olarak dik durmaya devam edeceğiz. İnanıyorum ki güzel günler yakın. Bahadırhan'ın da dediği gibi Türk gencinin yediği pirzolanın yağlarının bıyıklarından akması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Milliyetçi avukatlara özellikle teşekkür ederim. Hepinizi çok özledim. Umudunuzu kaybetmeyin.'"

Milliyetçi Kongre Derneği Genel Sekreteri Aykutalp Arıcı özetle şunları söyledi:

"Bugün Cumhuriyet'imizin kuruluşunda olduğu gibi bir Kongre tipi örgütlenmeyle bir araya gelmiş durumdayız. Katılımcı ve demokratik bir örgüt nasıl yürütülebilir? Bunun cevabını arıyoruz.

Dinçaslan'ın Seküler Milliyetçilik kitabında bahsettiği gibi katılım ne kadar çok olursa icra edicileri denetlemek o kadar mümkün olacaktır. Bu durum yoksa kimsenin demokratiklikten söz etmeye hakkı yoktur. Bu nedenle Kongre tipi yapılanmaya giriştik. Kongre nasıl çalışacak? Öncelikle Kongre hukuk dairesinde hareket edecek. Gayri yasal yollara girişmeyecek. 

Hukukun sizi muhatap olarak alması için bir kişilik sahibi olmanız gerekiyor. Bu sebeple Kongre'yi bir dernek olarak vücuda getirdik. Artık bir tüzel kişiliğimiz var. Tüzel kişilik Milliyetçi Kongre'ye hak sahibi olma imkanı verdi. Nitekim bu Kongre'yi toplamamız da Milliyetçi Kongre'nin bu vasfı sayesinde mümkün olabildi.

Kongre'mizin hakları ve yükümlülükleri var. Dernekler Kanunu'nun çizdiği çerçeveye uygun hareket ediyoruz. Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu'nu teşkil ettik. Kanuna elbette uyacağız fakat bu kanun eleştirilerimizi alıyor. Demokratik vasfı zayıf bir kanun. Dikey bir yapılanma öngörüyor. Karar yukarıda alınıyor aşağıya tebliğ ediliyor, aşağı da bunu uyguluyor. Fakat geldiğimiz nokta itibarıyla bu gömlek bize dar geliyor.

Bu gömleği parçalamadan içinde rahat etmenin yollarını arıyoruz. Burada esas da Kongre yapılanmadır. Bu yapılanmayı temin iççin Derneğin çalışmaları komisyonlarla ilerleyecek. Bizim ümidimiz tüm üyelerin bir komisyon üyesi olarak hareket etmesi. Tüm dünyada bu tip örgütlerin yapısını inceledik. Fakat bunların ekserisi coğrafi bir bölünmeyle komisyonlar oluşturmuş. Ankara, İstanbul örgütlenmeleri gibi. Bunun bizim yapılanmamız için uygun olmadığı kanaatindeyiz. Biz bu komisyonları oluştururken fikir önderlerimizden ve hayatın gerçeklerinden ilham aldık.  Bu komisyonlar Derneğimizin politikalarını belirleyecek unsurlar olacak.

Tüzüğümüz gereği her yıl bir Kongre toplayacağız. Derneğimizin yürütücü kurulları bu Kongre'ye hesap verecek. Her üç yılda bir bu kurullar yeniden seçilecek.

Meslek Komisyonları'nın işleyişiyle ilgili akıllara sorular gelebilir. Komisyonların bazılarının büyüklüğü hayli fazla olabilir. Bu sebeple her 40 üye başına bir delege olmasını öngördük. Böylece hacimce büyüyen komisyonlar temsil olarak da büyüyecekler.

Kongre tipi yapılanmanın ne olmadığını da anlatmak istiyorum. Kongre tipi yapılanma sayın genel başkanlarıyla paylaşım yapabilmek üzere partilerin kapısında yatan partililere yer yok. Kongre tipi yapılanma milletin istiklalini milletin azim ve kararının kurtaracağına inananların yeri."

Milliyetçi Kongre Derneği Teşkilat Başkanı Avukat Emir Abbas Gürbüz kürsüye geldi.

"Türkiye’nin dört bir yanından Cumhuriyetin kalbi Ankara’ya gelip kongremize teşrif eden Türk evlatları, hepiniz hoş geldiniz. Hürriyetimizin temeli olan İstiklal Harbimiz de Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kongre tipi teşkilatlanmıştı. O kongrelerde alınan kararlar zafere giden yolun taşlarını döşemişti.

Konuşmama devam etmeden önce, buradan ülkümüz için cezaevinde yatan Süha Çardaklı ve Batuhan Çolak kardeşlerimizi ve onların şahsında tüm esir Türklere selam ediyorum.

Alman anayasa hukukçusu Carl Schmit, bir devletin sahibi o ülkenin olağanüstü hallerde başvurduğu kişi ve kurumlardır demektedir. Amerika’da bu kurum anayasa mahkemesi, Rusya’da istihbarat teşkilatı, İngiltere’de ise monarşidir. Türkiye’de ise Türk İmparatorluğu kurtarmak için göreve Türk Milliyetçileri çağırılmıştır, İstiklal Harbini Türk Milliyetçisi kadrolar yürütmüştür. Komünizm tehlikesi baş gösterdiğinde Türk Milliyetçileri en önde mücadele etmiş, bölücü tehlike baş gösterdiğinde Türk Milliyetçileri gönüllü olmuştur. Çözüm adı verilen ihanet süreci batağa saplandığında Türk Milliyetçilerinin kanı siyasi iktidarın ihanetini temizlemiştir. Türk Milliyetçileri bu devletin gerçek sahibidir, bu salonda bulunan neferler bu ülkenin gerçek sahipleridir. 

Bugüne kadar Türk Milliyetçileri başkalarının siyasi ajandalarına tabi olmuştur. Ancak son seçimler göstermiştir ki Milliyetçiler artık siyasetin oyun kurucusu olacak bir çoğunluğa sahiptir. Türk Milliyetçilerinin kaygı ve beklentileri dikkate alınmadan iktidar olmak artık mümkün değildir. İşte bizler bu kongreyi, ülkemizin ve dünyamızın sorunlarına milliyetçi bakış açısıyla çözümler üretmek için bir araya getirdik.

Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana dünyada ideolojik bir boşluk hâkim. Modern çağın muzaffer güçleri, kendilerini zafere ulaştıran hürriyet ve milliyet fikrini bir kenara atmış, siyasi diskur sol liberallerin eline geçmiştir. 

Sol liberal seçkinler dünyada sınırların kalktığı, milli kimlikleri yok olduğu kaotik bir dünya hayaliyle insanlığı bir yıkıma sürüklemektedir. Suni tehditler ile korku yayarak, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırıp insanların zihinlerini kontrol etmek, öz benliklerini yok etmek ve değişimi kabule zorlama gayesiyle milletlere saldırmaktadırlar. 

İklim krizine karşı veganlık, göç krizine karşı çok kimlikli toplum, LGBT tartışmaları için ise cinsiyetin ortadan kaldırılması gibi insan doğasına aykırı çözümlerle geleneklerimizi ve değerlerimizi yok etmek istiyorlar. Bu durum sadece Türk Milliyetçilerinin değil, dünyada kimlik ve gelenekleriyle var olmak isteyen her toplum için gerçek ve yakın bir tehdittir.

Sol Liberalizmin milli kimliklere karşı sınır tanımayan saldırısı, dünyada milliyetçi bir tepkinin yükselmesine sebep oldu. İlk aşamada Alternatif Sağ olarak ortaya çıkan, çözüm önermeyen, tepkisel ve popülist hareketlerin dahi toplumda rağbet görmesi sol liberal söylem etkisine girmiş merkez sağın geleneksel tekelini kırmıştır. Şimdi sağda bir çözüm aranıyor. Bütün dünyada milliyetçiler modern çağın getirdiği sorunlara sadece tepki göstermeyi bırakıp bir çözüm arayışı içerisine girmiştir.

Yeni Milliyetçiler demokratik ilkelerde buluşan, kurallara dayalı uluslararası düzenden yana olan ancak milli kimlik ve geleneklerini muhafaza etmeyi öncelik haline getirmiş siyasi hareketler olarak günümüz Avrupa siyasetinde rüştünü ispat etmeye çalışıyor. İtalya ve Polonya’da şu an iktidarda olan milliyetçi partiler ile İngiltere ve Amerika’da bulunan geleneksel sağ partiler içerisindeki yeni milliyetçi hareketler küreselleşen dünyanın getirdiği sorunlarla küresel ölçekte milliyetçi bir anlayışla çözüm arayışında ve ortak bir anlayışa erişmek için işbirliği halindeler. 

Türk milleti de hemen her coğrafyada çeşitli sorunlarla, boynuna geçirilmek istenen ilmeklerle boğuşuyor. Hem kuzeyde hem de güneydeki çatışmalar dünyayı yeni sorunlara sürüklerken bütün bunlara karşı Türklüğün yüksek çıkarını önceleyen milliyetçiliğin önemi bir kez daha anlaşılıyor. 

İşte tam da bu anda, pratik ve teorik geçmişiyle Türk Milliyetçiliğini günümüz sorunlarına çözüm üretir, güncel sorunlara söz söyler hale getirerek, kendi tezlerimiz ile yarının dünyasına nüfuz etme şansını elimizde bulunduruyoruz. 

Yüzyıllardır Türklüğün Kabe’si haline gelmiş, Türk Dünyasındaki hürriyet hareketlerinin sığınağı olmuş ve bir gün kurulacak olan Türk Birliğinin kalbi olacak Türkiye’de bugün yaktığımız ateş tüm insanlığı aydınlatacak ve ebedi barışın rehberi olacaktır. 

Müreffeh ve muasır medeniyetler seviyesinin üstündeki bir Türk milleti dünyayı ileriye taşıyacak fikirlerin lokomotifi olacak ve Türk milliyetçileri bu fikirlere öncülük edecektir."

Akademisyen Onur Kireçtepe kürsüye geldi.

"Vergi, kazı çok fazla bağırtmadan ondan tüy almaktır. Biz vergi veren kazlar mı olacağız? Yoksa vergi verip vatanın eşit yurttaşı olan birer birey mi olacağız?

Vergi bugün çok fark ettirilmeden alınıyor fakat toplumlar her zaman bu kadar tepkisiz değildi. Dolaysız vergilerin daha yoğun olduğu günlerde insanlar devrim yapmayı yahut ülke kurmayı tercih ediyorlardı. ABD'nin kuruluşu ve Fransız İhtilali böyle doğdu.

...

Benim söyleyeceklerim kısa. Bu vatanın vatandaşları olan bizlerin ödediği vergilerin takibini yapmamız gerekiyor. Umarım ki Kongre buna yönelik faaliyetleri de yürütecek ve harcamaların nereye yapıldığının da bir denetmeni olacaktır."

Konuşmasında Türk milliyetçiliğinin üstün vasıflarından ve sakınılması gereken zaaflarından söz eden Caner Öztürk, Batuhan Çolak ve Süha Çardaklı'ya selam gönderdiği konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı:

"Türk milliyetçiliği tabiatı itibarıyla hürriyetperverdir."

Türkmen gazeteci Mustafa Kemal Yılmaz "Bir tarihi güne şahitlik ediyoruz" diye başladığı konuşmasında Türk milliyetçiliğinin yeniden doğuşa geçtiği bir güne tanıklık edildiğini vurguladı. Türk dünyasının çeşitli yerlerinden katılımcıların yer aldığı Kongre'de yaptığı konuşmada TamgaTürk'ün üstlendiği mühim vasfın altını çizen Yılmaz, şunları söyledi:

"TamgaTürk'ün konumu itibarıyla yaptığı şey budur. Türk dünyasının çeşitli yerlerinden; Doğu Türkistan'dan, Kırım'dan, Kerkük'ten, Güney Azerbaycan'dan soydaşlarımız TamgaTürk sayesinde seslerini duyurabilmektedir. TamgaTürk Turancılık içermeyen Türkçülüğe karşı bize güç verdi. Türk dünyasının muhtelif yerlerinden Türkler olarak Türkiye Türklerinden bir talebimiz var. Bazılarından 'Bunlarla neden görüşüyorsunuz?' diye sözler geliyor. Fakat TamgaTürk Türk dünyasında bir sorun olduğunda oradaki Türklerin gözünden bakıyor. Milliyetçi Kongre ile Türkiye Türklerinin yeniden bu çizgiye döneceğini düşünüyorum. Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Hüseyin Nihal Atsız'ın görüşlerini sürdürmeye çalışıyoruz. Kerkük'te bugün Türk kimliğinin var oluş mücadelesi sürüyor. Orada 'Ben Türk'üm' diyen son kişi kalana kadar orası bizim için Türk coğrafyasıdır. Milliyetçi Kongre Derneği ile birlikte Türkiye'de güçlenecek Türk milliyetçiliği tekrardan Türk dünyasına umut olabilir. Şu sözlerle bitirmek istiyorum:

Sayın Bahadırhan Dinçaslan ve arkadaşları çoğu insan bilmez ama Kerkük ve nice Türk yurtlarındaki insanlara hassasiyet duyan ve bir durum olduğunda yardımımıza koşan insanlar. Rahmetli Hüseyin Nihal Atsız'ın Kıbrıs'tan Sonra Kerkük diye bir makalesi var. Orada diyor ki 'Bugün her zamandan daha fazla Kerkük'le ilgilenmek bizim görevimizdir. Türkiye'nin kültür ve fikir hayatında söz sahibi olan onca kalem sahibi arasında Sedat Semavi gibi bir isim çıkıp Kerkük davasını Türkiye'nin gündemine taşıyamaz mı?' Bugün şunu söylemek istiyorum. Bugün Sedat Simavi'nin yerinde oturan Bahadırhan Dinçaslan olabilir.

Bugün TamgaTürk gibi onlarca kuruma ihtiyacımız var ve bu olacaktır. Özellikle milliyetçiliğe küsmüş insanlara derman olacak burası. Sizler yaşattıkça bizler de yaşayacağız. Kerkük Türk'tür ve Türk kalacaktır."

milliyetçi kongre