Davutoğlu ve Babacan Neden Beraber Hareket Etmedi

TAKİP ET

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın AKP'den hemen hemen aynı tarihlerde kopması birçok insana beraber yeni bir oluşuma gideceklerini düşündürdü

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın AKP’den hemen hemen aynı tarihlerde kopması birçok insana beraber yeni bir oluşuma gideceklerini düşündürdü. Birkaç ay arayla yeni partilerinin kurulmasına da yine birçok insan anlam veremedi. Beklenti, aynı hükumetlerde görev yapmış bu isimlerin aynı safta buluşması yönündeydi. Şüphesiz Davutoğlu’nun partiler kurulmadan önce ‘Beraber çalışmaya hazırım’ minvalindeki açıklamaları da bu beklentiyi pekiştiriyordu. Lakin sırasıyla Gelecek ve DEVA partileri kurulup meydanda yavaş yavaş boy göstermeye başlayınca bu iki ekibin neden ayrı yollarda yürüme kararı aldığı daha iyi anlaşılmaya başlandı. *** Mirasçı! Ahmet Davutoğlu, kendi ifadesiyle bir ‘vuslatın’ izini sürüyor, mirasçılık hukuku güdüyor. Rahmetli AKP’nin mirasını arzuluyor. Bu arzu, iyi bir kampanya ile birleşirse yıllardır AKP’nin iktidarda kalmasındaki en büyük etkenlerden olan istikrar sevdasına karşılık verebilir. Tabii her şey güllük gülistanlık gider mi, orası tartışma konusu… Erdoğan hala Cumhurbaşkanı! AKP’nin -siyaseten- rahmanın rahmetine kavuştuğu doğrudur ama Erdoğan için -yine siyaseten- bunu söylemek şimdilik güç. Katıldığı programlarda seçmene “Eski Erdoğan’ı özlüyorum” sözleriyle hitap eden Ahmet Bey’e seçmen Erdoğan’ın mevcut adresini işaret edebilir. Taklit ediyor! Gelecek Partisi, kendi ayakları üzerinde duran yeni bir partiden ziyade -Adıyamanlı çiğ köftecilerin hangisinin orijinali olduğunu unutturan ucuz taklitçiliği gibi- “Öz-AKP”, “Hakiki-AKP”, “Daha AK Parti” olma yolunda ilerliyor. AKP’nin yola çıkarken kullandığı argümanların aynısını kullanmaktan dahi çekinmiyor. Davutoğlu, hemen hemen her konuşmasında 28 Şubat’tan bahsediyor, Şehir Üniversitesi meselesini mağdur edilen başörtülü öğrenciye çekiyor, AKP’deki günlerimiz şöyle güzeldi böyle hoştu diyerek de noktayı koyuyor. En nihayetinde CHP’den, HDP’den, İYİ Parti’den değil, AKP’den oy almak kavgasında. Davutoğlu, dününü yanında taşıyor! Gözden kaçmaması gereken bir diğer nokta ise Davutoğlu, şu veya bu göreviyle değil Başbakanlığıyla hatırlanıyor ve kendini “seçilmiş son Başbakan” şeklinde tanıtarak böyle hatırlanmakta bir beis görmediğini de ortaya koyuyor. Bu ona ağır bir yük yüklüyor; Çözüm Süreci, Suriye krizi… Davutoğlu, dünüyle yüzleşiyor; tamamen hatalı olduğunu kabul etmiyor ama yüzleşiyor. Misal 16 Nisan’da bağıra bağıra “Hayır” demediği için özür diliyor. Güçlü kadro! Gelecek Partisi’nin belki de en büyük artısı AKP’nin gerçekten son zamanlardaki en başarılı isimlerini yanına çekebilmiş olması. Bunların başına Selim Temurci, Nedim Yamalı gibi isimleri yazmak mümkün. Üstelik partide önemli görevlere getirilen bu isimler AKP seçmeninin dilinden çok iyi anladığını ispat etmiş figürler. Bunlar topyekun Davutoğlu ve partisinin başarı yahut başarısızlığının şifreleri olacak. *** Babacan’ın geçmişi! Babacan, AKP’nin bagajından menfi hadisat masaya konulduğunda yurt dışından ülkesine yeni dönmüş ve ilk kez siyasete atılmış beyaz bir sayfa; aynı bagajda yer alan müspet bir olay söz konusu olduğunda ise başarının perde arkasındaki büyük mimarı gibi… Bu korunması güç fakat akıllıca bir politika. Şimdiye kadar iyi yürütüldü, Erdoğan’ı dahi rahatsız etti ve Erdoğan, “Yahu sen bakansın. Atılan bir adımda Başbakanın onayı olmadan sen o adımı atabilir misin? Şimdi nasıl oluyor da o işleri 'Ben ben ben...' Ne ben'i yahu? Bir başbakan onay vermeyecek, sen kalkacaksın adım atacaksın. Bunu kime yutturuyorsun” açıklamasını yapmak mecburiyetinde kaldı. Kime yutturuyorsun, sorusu gerçekten de herkesin merakla cevabını aradığı kilit soru. Babacan, şimdilik birilerine yutturuyor gibi görünüyor ve hiç de fena gitmiyor. Mirasçı değil, yenilik vadediyor! Zira eskimiş ve halkın tercihi olmaktan çıkmış, yolculuk için ilk seçim tarihini bekleyen AKP’nin iktidarını farklı bir isimle sürdürmeyi vadetmek yerine, benzer kuruluş ilkelerine sahip fakat ‘yeni’ bir partinin iktidarını vadediyor. Açıklamalarda sürekli değişen şartlara, yeni ihtiyaçlara atıfta bulunuluyor. Siyasette köklülük, daima övülür ve partiler, kendilerini olabildiğince eski çatılara dayandırmaya çalışır. Öyle ki, İYİ Parti, MHP’den koptuktan sonra hem bir taklit gibi gözükmemek hem de köksüz kalmamak adına oltayı Demokrat Parti’ye atmış, her fırsatta Menderesleri hatırlatmıştı. En başarısız denemelerden biri olarak tarihteki yerini aldı. DEVA ise şimdilik böyle bir çabanın peşine düşmemiş durumda. Özür dilemiyor! Hataları kabullenmenin neticesini, halkta nasıl karşılık bulacağını kestirmek kolay değil. Babacan, AKP’nin hatalarını eleştirirken AKP üyesi değilmiş gibi davranmayı seçiyor; sık sık yıllarca siyasetten el ayak çektiğini ve hatta daha önce çekmek istemesine karşın hep ikna edildiğini söylüyor. Yani kendi dönemindeki hatalardan bile bir noktada kurtulma çabası. Özeleştirinizi sesli yaparsanız, gazetecilerin de ilgisini çekersiniz ve aynı soruların katıldığınız her programda bir kez daha sorulması kaçınılmaz hale gelir. En azından Türkiye’de işler böyle yürür ve Babacan bunun farkında, devamlı olumsuz yargılarla yüzleşip bunlarla özdeşleşmekten kaçınıyor. Farklı Bir Hedef! Gül faktörü DEVA’nın kozlarından biri olarak ön plana çıkıyor. Daha şimdiden Kemal Kılıçdaroğlu ile Abdullah Gül’ün ortak aday olarak çıkarılması hususunda el sıkışıldığı kulislerde konuşuluyor. Bilindiği üzere 24 Haziran’a giderken de Kılıçdaroğlu, Gül ismine asla soğuk bakmamıştı. Özellikle erken bir seçimde güç bela kazanılan hem İstanbul hem Ankara’nın belediye başkanlarının koltuklarını bir AKP’liye bırakarak Cumhurbaşkanlığına aday olması ihtimal dahilinde bile değil, olmamalı da… Bu durum, Babacan’a sahip olduğundan daha geniş bir konfor alanı sunacak. Meral Akşener, partisinin AKP seçmeni için bir alternatif olmayı başaramadığını ve yeni partilerin bunu kırabileceğini söylemişti. Babacan, işte bunu Gül ile başarabilir. Medya, seçim döneminde yine Erdoğan ve rakipleri arasındaki başat aktörü sadece ekranlarına taşıyacak. Bu bir önceki seçim döneminde Muharrem İnce’ydi, dövmesi kolaydı. Ama bu kez rozetsiz DEVA Partili Gül’e haberlerde yer verme mecburiyetinde olmak bahsettiğim geniş manevra kabiliyetinin kaynağı olacak. Fırsat, AKP seçmenine ulaşmakta bugün itibariyle büyük zorluk yaşayan Babacan’ın ayağına ister istemez gelecek. *** DEVA, muadili sanılan Gelecek’ten farklı olarak kurumsal kimliğini çok daha hızlı inşa ediyor. AKP’den kopmakta, AKP’yi unutmakta benzer bir zorluk yaşamıyor. Aslında bu yönüyle AKP’ye daha çok benziyor. Erdoğan’ın Milli Görüş gömleğini çıkartması gibi AKP gömleğini çıkartıyor. Dün Erdoğan, Erbakan’a karşı nasıl genç kanadı temsil ettiyse bugün de Babacan, Erdoğan’a karşı aynı temsil kabiliyetine kavuşabilir. Tabii en büyük dezavantaj hala baki… Bu sistemle kimse tek başına iktidara gelemeyeceğine göre ufuktaki seçimin galibi yine partilerin ittifakı, hatta belki de ittifakların ittifakı olacak. Öyle veya böyle Davutoğlu da Babacan da iktidara gelecekse önce geçmişte AKP’ye oy vermiş bugünün kararsızı seçmenleri CHP’yi iktidara taşımaya ikna etmek durumunda. ‘Mührü bana vuracaksın ama CHP ile beraber yöneteceğiz’ anlatısı söz konusu seçmene ne kadar sıcak gelir bunu ilerleyen süreçte göreceğiz. Ama AKP’den kopan ve aynı yolun yolcusu olan bu iki partinin neden tek bir çatı altında yola çıkmadığı gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. A. Kutalmış Işık

15 temmuz Abdullah Gül Ahmet Davutoğlu akp Ali Babacan deva partisi gelecek partisi milli görüş Necmettin Erbakan nedim yamalı recep Tayyip Erdoğan Refah Partisi şehir üniversitesi Selim Temurci