Depremden Sonra - Malatya: On Binlerce İnsan Göç Etti

TAKİP ET

AKP iktidarının apaçık bir şekilde hazırlıksız yakalandığı ve müdahale konusunda yetersiz kaldığı depremlerin yaraları hala sarılamadı.

6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerden 11 il etkilendi. Resmi açıklamalara göre 50 binden fazla insanın hayatını kaybettiği depremler sonrasında milyonlarca insan ülke içinde yer değiştirdi.

AKP iktidarının apaçık bir şekilde hazırlıksız yakalandığı ve müdahale konusunda yetersiz kaldığı depremlerin yaraları ise hala sarılamadı.

6 Şubat depreminde resmi kayıtlara göre Malatya’da bin 236 vatandaş vefat etti, 6 bin 444 vatandaş da yaralandı.

Malatya'nın Yeşilyurt ilçesinde 62 yaşındaki bir esnafın, "Sürekli deprem olacak korkusu ile yaşamaktan yoruldum" şeklinde bir not bırakarak intihar etmesi depremin yarattığı yıkımın sadece maddi boyutta olmadığının; insanların manevi olarak da bir yıkım yaşadıklarının kanıtlarından birisi oldu. Bu manevi yıkıma karşı ise yeterli önlemler alınmadı. 

TamgaTürk Yayın Yönetmeni Semir Yapıcı, depremi Malatya’da yaşamış kişilerle konuştu. Kimisi hala Malatya’da yaşayan kimisi Malatya’dan taşıyan kişilerle yapılan görüşmeler depremi yaşayan şehirlerdeki durumu gözler önüne serdi.

Malatya'da Son Durum

Malatya’da son durumu anlatan Beray Yıllık, "Malatya’da yıkım ve enkazların toplanması devam ediyor, suların kirliliği devam ediyor, ulaşım zorluğu devam ediyor, okulların açılmasıyla birlikte barınma sıkıntısı olduğu için aileler orta hasarlı evlerde yaşamaya devam ediyor, öğrencilerin sınıflarda öğrenci fazlalığı, kurumlar arası iletişimsizlik yüzünden vatandaşın mağdur olması da başladı.Valiliğin konteyner iş yerlerinin başka ticaret odasının konteyner iş yerlerini başka kişilere vermesi yüzünden halk çatışma içerisinde." dedi.

Deniz Başpınar ise durumu "Malatya'da hayat nispeten normalleşti nüfus eskiye yaklaştı ancak yıkımlar olması gerekenden çok yavaş ve yerinde ayrıştırmanın yasak olmasına rağmen yapılması bazı bölgelerde toz ve asbestin sis gibi çökmesine sebep oluyor. Kısaca Malatya'nın havası sağ kalan insanların hayatına deprem kadar büyük darbe vuruyor." sözleriyle anlatıyor.

Furkan Tokgöz yıkımların sürdüğünü belirterek "Malatya'da son durum ağır hasarlı ve orta hasarlı binaların dinamitle patlatılması ve yıkımların sürmesidir. Esnaf ve vatandaş kurulan konteyner çarşılarda hizmet almakta ve vermektedir. İnsanlar bu sürecin uzmasından dolayı psikolojik olarak zor zamanlar geçirmekte. Gençlerimizin süreçten dolayı gençlikleri ellerinden kayıp gitmekte ve sinema dahi olmayan kentte yapılabilecek tek sosyal aktivite yıkımları izlemektir." insanların psikolojik olarak zor zamanlar geçirdiğine dikkat çekiyor. 

"Birçok Vatandaş Maddi Yetersizlik Nedeniyle Binalarını Onaramadığı İçin Orta Hasarlı Binalarında Oturuyor"

Yıllık, insanların maddi imkansızlık nedeniyle hasarlı binalarda oturmaya devam ettiğini belirterek "Depremde evleri yıkılan vatandaşların çoğu şehir dışına çıktı Malatya’da kalanlar ise konteyner kentlere yerleştirildi. Evleri yıkılması planlanan vatandaşların birçoğu şehir dışına çıktı kalanlar ise konteyner kentlerde veya çadırlarda ikamet etmektedirler. Konteyner kentlerde yaşayanların ev hasar kayıtlarına göre yerleştirilmiştir ama hasar kayıtlarında sonradan değişen binalar yüzünden birçok vatandaş mağdur olmuştur. 1999 Gölcük Depreminden sonra yapılan binalara onarım 1999 depreminden önce yapılan binalara yıkım kararı verilmiştir bu karar yüzünden birçok vatandaş maddi yetersizlik karşısında binalarını onaramadığı için orta hasarlı binalarında oturmaktadır. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının verdiği ilk hasar tespit raporları 27.02.2023 tarihinde 5.6 şiddetinde Malatya üssü olan deprem sonrasında evler tekrardan kontrol edilmiş fakat birçok bina ağır ve orta hasardan az hasara çevrilmiştir kararların net olmamasından dolayı birçok vatandaş evine girememiştir üstelik evleri az hasar gözüktüğü için devletin verdiği hiçbir yardım desteğinden yararlanamamış olup deprem sürecinden bugüne kadar hala çadırda yaşamaktadırlar." dedi.

Hasar tespitinin devam ettiğini belirten Tokgöz ise "Evleri yıkılan ya da yıkılması planlanan insanlara konteyner kentlerde konteynerler tahsis edildi yahut taşınacakları evlere kira yardımı yapıldı ve bu süreç devam ediyor ancak yapılan hasar tespitlerinin güvenilirliğinin düşüklüğü ve bazı insanların hasarlı olan dairelerinden vazgeçemeyişleri yüzünden çoğu binanın hasar tespiti üzerine yasal süreçler devam etmekte." ifadelerini kullandı.

"Mülteciler Konteyner Kentlerde Sorun Çıkartıyor"

Depremden sonra vatandaşlar bir süre çadır kentlerde kaldılar. Daha sonra çadırların yerini konteynerler aldı. 

Konteyner kentlere ilişkin konuşan Yıllık, "Çadır kentler depremden 4 ay sonra kaldırılmış çadır kentlerde yaşayan vatandaşlar konteyner kentlere yerleştirilmiştir ancak binası az hasarlı olan vatandaşların çoğu hala bireysel çadırlarda yaşamaktadır. Konteyner kentler 3 yıllık sözleşmeler şekilde vatandaşlara dağıtıldı ancak birçok vatandaş bunu duruma uygun olmadığı şekilde kullanmaktadır. Konteyner kentlerde sık denetim yapılmadığı için konteyner kentlerin içindeki ev olarak kullanılan konteynerların birçoğu depo olarak kullanmaktadır." diyerek bazı usulsüzlükler yaşandığını dile getirdi. 

Tokgöz, "Çadır kentler kalmamıştır ancak Malatya Valisi Ersin Yazıcı'nın açıkladığı bilgiler dahilinde 73 adet konteyner kent olduğunu ve toplam 106 bin vatandaşımızın burada konakladığını biliyoruz. Konteyner kentlerden aldığımız bilgilerle çok sayıda mültecinin buralarda konakladığını ve zaman zaman vatandaşlarımıza zorluk çıkardığını söyleyebiliriz. Çünkü ülkemizin kamburu haline gelmiş bu mülteciler çok iyi biliyorlar ki burada yemek, tuvalet, banyo ve ısınma gibi ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor. Malatya'daki vatandaşlarımız konteyner kentlerdeki mülteci sorunlarından dolayı fahiş kiralara ev tutmak zorunda kalıyor. Devlet evi yıkılan veya ağır hasar alan ev sahiplerine 5 bin TL, kiracılara 3 bin TL kira yardımı yapıyor. Ancak sene başında 3 bin TL olan ev kirası şu an 8-9 bin TL civarında. Mültecilerden dolayı vatandaş konteyner kentlerde kalmak istemiyor. Dar gelirli vatandaşlarımız ne yapacak hala muamma." sözleriyle mültecilerin konteyner kentlerde neden olduğu sorunların olduğuna dikkat çekti.

Kendisi de konteynerde yaşayan Başpınar "Çadır kentler depremin 3. ayından itibaren yerlerini konteynerlere bıraktı. Konteyner kentlerde ise durumlar stabil ilerliyor. Kendim de bir konteynerde kalıyorum, iki kişiyiz ihtiyaçlarımızın çoğu karşılanıyor ancak 4 ve üzeri kişilik aileler için konteynerler yetersiz kalıyor." dedi.

On Binlerce İnsan Malatya'dan Göç Etti

Depremin ardından vatandaşlar Malatya'yı terk etmeye başladı. Vatandaşların birçoğu yakın olduğu için Elazığ'a giderken deprem konusunda güvenli olduğu düşünülen Ankara'ya gidenlerin sayısı da bir hayli fazla. 

Malatya'dan göç edenleri anlatan Yıllık, "Deprem günü belediyenin koordinasyonsuzluğu ve afet kriz yönetimini yönetemediği için birçok vatandaş çaresizlikten dolayı evine çıktı ve ikinci depreme evine yakalandı birçok can kaybı ikinci depremde gerçekleşti ikinci depremden sonra birçok vatandaş şehri terk etmek zorunda kaldı. Süreç ilerledikçe şehrin durumunun kötüye gitmesi yüzünden vatandaşların çoğu arama kurtarma çalışmalarının bitmesiyle şehri terk etti ve şehir dışına çıkanların çoğu başta Ankara, Antalya, Konya ve İstanbul olmak üzere farklı şehirlere dağıldılar. . Malatya Valiliğinin açıkladığı verilere göre depremden sonra Malatya'dan otobüslerle 36 bin 129, hava yoluyla 39 bin 286, trenle ise 12 bin 736 vatandaşlarımız farklı şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır." dedi.

Malatya'dan taşınıp ailesiyle beraber Ankara'ya gelen Tokgöz ise başka bir zorluğa dikkat çekerek insanların günübirlik gidiş gelişlerinin olduğunu söyledi. Tokgöz, "Malatya'dan gitme imkanı olan, kendisini Malatya'ya bağlayan etmenler kaybolunca birçok hemşerimiz şehri terk etmek zorunda kaldı. Başta Elazığ olmak üzere Ankara, Konya, Mersin gibi şehirlere çok göç verdi. Elazığ'a göç etmiş vatandaşlarımızın birçoğu iş sebebiyle Malatya'ya günlük gidiş geliş yapmaktadır." dedi.

Deprem sonrasında şehrin nasıl boşaldığının canlı şahitlerinden olan Başpınar, şehrin artık toparlanmaya başladığını belirterek "Deprem sonrası süreçte uzun bir süre Malatya'dan ayrılmadığım için şehrin ne kadar boş kaldığına şahit oldum. 10. günde neredeyse Malatya bomboştu, insanlar çoğunlukla Elazığ, Ankara, Mersin ve İstanbul'a gittiler. Memurların göreve başlamasıyla şehir nispeten toparlamıştı ve okulların Eylülde başlamasıyla Malatya artık eski nüfusuna yaklaştı." ifadelerini kullandı.

"İktidar ve Muhalefet, Yardımları Seçim Çalışması Olarak Kullandı"

Depremden sonra Türk milleti tek yürek olup deprem bölgelerine yardım göndermeye başladı. Ancak milletin kısıtlı imkanlarıyla devletin sınırsız imkanları aynı değildi. Bir yerden sonra yardımlar devlet eliyle devam etti. 

Ancak yardımların seçim çalışmasına dönüştüğünü belirten Yıllık, "Muhalefet ve iktidar partiler Genel Seçimlerin yakın olmasından dolayı yapılan tüm yardımları seçim çalışması olarak kullandılar ve şehir dışında ki vatandaşların özellikle seçimden sonra muhalefetin kazanmamasından dolayı halkla kin ve nefret söylemleri özellikle Malatya üzerinden çok yapıldı.  Yardımlar seçimden sonra gerek muhalefet gerek iktidar parti olarak durmuş durumdadır." dedi. 

Hükümetin ilk birkaç gün vatandaşa temas edemediğini belirten Tokgöz, insanların ailelerini korumak için nöbet tuttuğunu belirterek "Sokaklarımızda kalan vatandaşlarımız "kıyamet sonrası" bir senaryodaymışcasına can güvenliği, gıda, barınma ve ısınma sorunlarıyla başbaşa bırakıldı. Sokaklarımızda evlerimizin önünde eli silahlı yağmacı mülteci çeteleriyle karşılaştık. Ailemle arabada kaldığımız süreçte aileme korumak için nöbet tuttum. Bir muhalefet partisi üyesi olarak zorlu sürecin tamamında vatandaş ayırmaksızın herkesin yardımına koştuk. Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin sağlayamadığı yardım ve organizasyonu vatandaşlarımızla birlikte bizler el ele verip sağladık. Malatya Büyükşehir Belediyesi bu süreçte sınıfta kalmıştır ancak enkazlarda ve  yardımlarda emeği geçen itfaiye ve AFAD ekiplerinin hakkını ödeyemeyiz." dedi. 

Başpınar ise "Devlet sürecin başında bazı konularda eksik kaldı evet ancak afetin boyutu düşünülünce bu bir fiyasko sayılmazdı. Ancak sonrasında durumlar iyileşti sivil toplum kuruluşları, devlet kurumları ve siyasiler ortak çalışmayla güçlü oldukları bölgeleri kalkındırmaya çalıştılar. Şu an ki yardımlar hakkında ise almadığım için pek bir bilgim yok." sözleriyle süreci anlattı.

Halkın Yardımları Durdu

Halkın yardımlarına ilişkin konuşan Yıllık, "Bir önceki sorunun cevabıyla bağlantılı olup seçimden sonra halkın desteği ve yardımı tam anlamıyla kesilmiştir ama özellikle çadırda yaşayan insanlar için yardım desteklerinin olması gereklidir." dedi.

Tokgöz ise yardımların devlet tarafından üstlenildiğini belirterek "Tüm Türkiye'deki vatandaşlarımız depremin zorlu süreçlerinde ellerinden gelen maddi ve manevi yardımı yapmışlardır. Farklı şehirlerden deprem bölgesine gidip bilfiil yardım eden gencimizden tutun da emekli aylığını yardım kolileri için veren amcalarımız ve teyzelerimze kadar herkes elini taşın altına koymuştur. Ancak bu iş en iyi şekilde devletin imkanlarıyla devlet elinden yapılır. Bu yüzden zorlu süreç atlatıldıktan sonra devletimiz bu olayı tek elden üstlenmiştir." ifadelerini kullandı.

Belediye Başkanı Yüzünden Halk Tepki Gördü, Bu Olmamalı

Malatya Belediye  Başkanı Selahattin Gürkan'ın "İnsanoğlu ne zaman azmışsa buna benzer felaketlerle karşı karşıya kalmıştır" sözleri nedeniyle tepki çekmesine değinen Beray Yıllık, "Belediye başkanının yaptığı açıklamalar ve iktidar partinin destekçilerinin yaptığı açıklamalar yüzünden Malatya halkının tamamen diğer vatandaşlar tarafından tepki gördüğü ve burada yaşayan tüm vatandaşların aynı zihniyette olduğu düşünülerek yapılan karalama kampanyaları yüzünden ağır bir deprem süreci yaşayan vatandaşların psikolojileri iyice bozulmuş olup farklı şehirlerde deprem yüzünden giden vatandaşlar ise Malatyalıyım dediği an tepkilerle karşı karşıya kalmıştır. Belediye Başkanı Selahattin Gürkan depremden sonra ki süreçte Belediye’ye bağlı Esenlik Marketlerin stoklarını ücretsiz şekilde halka dağıtığını söyledi ama ne yazık ki halka ücretsiz şekilde çay dışında o sürede Esenlik marketleri ve kafeleri dağıtımda bulunmadı." dedi.

Yıllık ayrıca yıkımlarda toz çıkmaması için gereken sulamanın yapılmadığını da belirtti. 

"Rant Sistemi Vatandaşlarımızı Canından Etti"

Depremde Malatya'daki rant sistemine dikkat çeken Tokgöz, "Beni derinden üzen olay, birçok vatandaşımızı evlerinden ve canlarından eden rant sistemidir. Kentimizdeki bazı mahallelerin zemin etüdü imara ve yüksek katlı binalara elverişli olmayan tarım arazilerinin sırf birileri para kazansın diye belediye meclisi kararıyla imara açılmasıdır. Bu bölgeler tarım içindir, inşaat için değildir. İnşaat ve çevre mühendisleri zamanında buna karşı çıksa da sırf para uğruna kapıdaki bir depreme insanlarımızı kurban ettiler. Bizzat Yeşilyurt Belediyesi'nin "Depreme Dayanıklı" Topsöğüt Sosyal Konut Projesindeki evler hasar aldı. Ağır hasarlı birçok binayı son listelerde az hasarlıya çevirdiler. İnsanın vicdanı el vermiyor ki o binalara ailelerini oturtsun veya kiraya versin. İnsanlar şaşmış durumda. Ev bulunmayan enkaz kentimizde tüm bunlar yetmezmiş gibi İnönü Üniversitesi Senatosu örgün eğitim kararı aldı. Gençlerimizin, sosyalleşmeyi bırakın psikolojilerini bile zar zor sağlam tutabildiği bu kentte artık fahiş kiralar ve yurt ücretleri yüzünden barınma bile lüks hale geldi. Yetkililerden ricamız gençlerimizin yakasını artık bırakmalarıdır." dedi.

Deprem bölgesindeki vatandaşların psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Tokgöz, "Ülkemizde atanamayan birçok sağlık mezunu gencimiz bulunmakta. Tayinler sebebiyle de birçok alanda kentimizde bu gençlere ihtiyacımız var. Deprem bölgelerinde sağlık çalışanlarımıza ve ağırlıklı olarak psikologlarımıza devlet eliyle vatandaşlarımızın ihtiyacı vardır. Üniversite okumuş gençlerimizin atama sorunlarının çözümü için deprem bölgesi ağırlıklı yapmalarını yetkililerimizden rica ediyoruz." diyerek çağrıda bulundu.

"Hasarlı Binalar Kağıt Üstünde Hasarsıza Çevriliyor"

Depremden sonra verilen vaatlerin tutulmadığına dikkat çeken Başpınar, "Depremden hemen sonra yetkililer Belirli bölgelerin aslında imara açılmaması gerektiğini kabul etti ve buradaki binaların yıkılacağı söylendi, aynı şekilde binaların artık 5 katı geçemeyeceği ve altlarında dükkana izin verilemeyeceği söylendi ancak bunlar söylentiden öteye geçemedi. İnsanlar hasarlı binalarını kağıt üstünde hasarsıza çevirmeye başladılar. Bu gelecekte benzer bir afette başımıza aynı şeylerin geleceğinin habercisi oluyor. Depremler olmaya devam ediyor binalar yeterince hızlı yıkılmıyor ve yerinde ayrıştırılıyor hava daha da kirleniyor." dedi.

 

malatya deprem depremden sonra