Depremzede İsyan Etti: Suriyeli Çocuklara Her Türlü İmkan Var, Bizim Çocuklarımızı Oraya Koymuyorlar

TAKİP ET

Depremde evi yıkılan ve ailesiyle birlikte stadyumun karşısındaki boş araziye kurdukları çadırda yaşayan bir kadın, yaşadıkları zorlukları anlattı.

Gaziantep’in İslahiye ilçesinde 6 Şubat’ta meydana gelen depremin ardından evleri yıkılan ya da hasar gören vatandaşlar, boş arazilere kurdukları çadırlarda hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Depremzedeler, devletin kendilerine yeterli yardım yapmadığını ve Suriyelilere daha fazla imkan sağlandığını iddia ediyor.

Depremde evi yıkılan ve ailesiyle birlikte stadyumun karşısındaki boş araziye kurdukları çadırda yaşayan bir kadın, yaşadıkları zorlukları anlattı. Kadın, “Bize kimse yardım etmedi. Biz bu ülkenin hükümetinden hiçbir fayda görmedik. Vatandaşlardan, yurtdışından gelen tırları bile şehirlerin girişinde durdurup, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin poşetlerine koyup o şekilde dağıttıklarını da duyduk” dedi.

Kadın, deprem bölgesindeki konteyner kentte 6 bin kişilik yer olduğunu ancak bunların 4 bininin Suriyelilere ayrıldığını öne sürdü. Çocuklarının psikolojisinin bozulduğunu belirten kadın, “Suriyeli çocuklara her türlü imkan var. Bizim çocuklarımızı oraya koymuyorlar. Eğlendirmeye götürmek istiyoruz, psikolojileri çocuklarımızın çok bozuk. Oraya kabul edilmiyoruz, alınmıyoruz” diye konuştu.

Depremzede şunları söyledi:

"2 buçuk trilyonluk evim yerle yeksan oldu. Onlar beni çok zedeliyor, yaralıyor. Ortada kaldık. Büyük eşyaları zor zekat kurtardık. Biz kendi imkanlarımızla oraya buraya çırpınıyoruz. Stadyumun orada ‘gençlik merkezi’ diye bir yer kurulmuş, ‘o gençlik merkezinde yardım var’ dediler. Geçenlerde abim, abimin eşi, ben gittik oraya bizi resmen Suriyelilerden daha alt sınıf gördüler. ‘Defolun çıkın buraya kim girdirdi sizi’ dediler. Tabii ki zedeliyor bunlar bizi çok zedeliyor, yaralıyor. Biz de tepkimizi gösterdik. Biz de bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Yani orada şu anda o stadyumun oradaki konteynerde 6 bin kişilik konteyner kent kurulmuş, 4 bin kişisi tamamen Suriyeli, 2 bin kişi bu mahalle fakir bir mahalle, mahalleden gitmişler. Suriyeli çocuklara her türlü imkan var. Bizim çocuklarımızı oraya koymuyorlar. Eğlendirmeye götürmek istiyoruz, psikolojileri çocuklarımızın çok bozuk. Oraya kabul edilmiyoruz, alınmıyoruz. İmkanları da oradan buradan, vatandaşımız, halk… Allah vatandaşımızdan binlerce kez razı olsun. Vatandaşımız gerçekten bize çok büyük yardımda bulundu. Birebir elden getirip bize yardımlarını yaptılar. Hafta sonu pazar günleri Antep’ten vatandaşlar kendi imkanlarıyla, kendi araçlarıyla geliyorlar. Yemek yapıp getiriyorlar, koliler getiriyorlar. Biz onlarla ayaktayız şu an, biz ne AFAD’dan ne Kızılay’dan ne devletin herhangi bir kurumundan hiçbir yardım görmedik.

“Para Da Eşya Da Her Türlü Gıda, Giysi Konteynerlere Yapılıyor”

Sadece bir taşınma parası diye bize bir 15 bin lira para verdiler. Onu da herkese vermişler. Bir de 10 bin lira para verildi. Onun haricinde para da eşya da her türlü gıda, giysi, konteynerlere yapılıyor. Konteynerlere çok güzel yardımlar. Biz dışarıdayız, konteynere giremedik diye şimdi bizim ne suçumuz var? Benim evim yıkıldı, evsizim ben şu anda, işte şunun içinde benim evim. Hiçbir şeyim yok şu anda yani, iş yerimiz yıkıldı Nurdağı’nda galerimiz vardı orası da gitti. Eşim zor zekat kötü bir çadır buldu. O çadırı kurdu o çadırın içine masa, sandalye koydu iş yapamıyor yani, araç maraç kalmadı zaten aracımız. Gitti onlar da gitti. Enkaz yığınının altında kaldı. Yani gerçekten vatandaşımızdan gerçekten binlerce razı olsun, ben o ilk sıralar, depremin ilk haftaları yemin ediyorum, Kuvayı Milliye ruhunu Kurtuluş Savaşı ruhunu gönülden yaşadım ama vatandaşımız sayesinde, varlıklı vatandaş sayesinde başka biz hiç kimseden bir yardım görmedik. Hiç kimse bir kase çorba getirmedi bize, biz 10 gün orada benim kaynım, karısı, iki çocuğu enkaz altındalardı. Zaten 3 gün sonra müdahale edildi. Nerelere gittik nerelere donarak öldüler. Çok mücadele ettik kurtarmaya onları, yani en azından 1 tanesini kurtarsaydık. Bize o bir kar kalırdı dedik. O da geçmedi elimize dondular öldüler. Orada bir kase çorba biz Kızılay’dan görmedik. AFAD’dan görmedik. Yine vatandaştan gördük. Vatandaş gerçekten Kuvayı Milliye’yi, Kurtuluş Savaşını ben o günleri yaşadım, o ruhu yaşadım tarih kitabı okumuş bir insan olarak konuşuyorum. Çok büyük bir Atatürkçü insan olarak konuşuyorum. Yani gerçekten vatandaşımızdan Allah binlerce razı olsun, onun haricinde biz hiç kimseden fayda görmedik. Hiç kimse gelip de ‘bir haliniz nedir’ demedi bize… Odun bile şuraya minnet rica, oraya buraya torpille bulabildiğimiz birileriyle, yalvar yakar odun istedik oradan buradan ya… Yani devletten birisi gelip de demedi ki ‘sizin de bir eksiğiniz var mı, bir ihtiyacınız var mı?’ hiç kimse sormadı. Gerçekten sıkıntıyı dibine kadar yaşadık.

“6 Şubat Gecesi Umutlarımız ve Hayallerimiz Bizim Yok Oldu Gitti”

Güzel bir evim vardı. Yıkıldı, gitti. Biz canımızı kurtardık ona şükrediyoruz. Bu saatten sonra ben o hayal ettiğim yaşamı bulabileceğimi ve kurabileceğimi hiç inanmıyorum. Bize evler vaat ediliyor. Ona da hiç inanmıyorum. Gerçekten inanmıyorum, orucum şu anda yemin ediyorum size o vaatlere ben hiç inanmıyorum. Böyle bir şeyin olabileceği bana hayal… Artık yani o geçti gitti. O gece, 6 Şubat gecesi umutlarımız ve hayallerimiz bizim yok oldu ve gitti. Benim hiçbir umudum yok. Her şeyimizi kaybettik biz yani, her şeyimizi… Sadece canımızı kurtardık. Ona şükrediyorum yani yapacak başka bir şey… Çok büyük bir şey yaşadık çünkü sağlı sollu iki bina yıkıldı biz tek ortada kaldık. Şu taraftaki bina olmasa biz de gidiyorduk. Eşim ve çocuklarım biz de ölüyorduk yani ölebilirdik de…

Çok insan öldü çok canlar gitti. İnsanların enkaz altında gece yarısı buldular. Üstüne battaniye örttüler. ‘Sabah gelip sizi kurtaracağız’ dediler. Sabah donmuşlardı o insanlar. Bunu da yaşadık biz burada, enkaz altındaki insanlar biz yani karın altında soba yaktık ısınmaya çalıştık. O insan orada nasıl ısınacak? O insanlar öyle öldü biliyor musunuz? Battaniye örtülür mü enkazın, buz gibi betonun altındaki insana? Sabaha kadar çalışılacaktı kimse çalışmadı. Akşamüstü olunca ‘hava karardı’ dediler, gittiler. Hiç kimse çalışmadı. Belki de benim kaynım belki de bir çocuğu kurtulacaktı yani ama maalesef hiç kimse yeterince çalışmadı. AKUT da çabaladı bir şeyler yaparız dedi imkanı yoktu. Onun haricinde hiç kimse gönülden hareket etmedi. Bunların hepsini yemin ediyorum o enkazın başında dibine kadar yaşadık. Sabahlara kadar o soğukta, benim eşim 40 numara giyer, 43 numara oldu ayağı… Yani ne yapabilir? 5 gün boyunca mücadele etti, 5 dakika uyumadan, sesi kalmadı, dudakları paramparça hala sesi düzelmedi 2 ay doldu bakın hala sesi düzelmedi çok kötü olduk, çok perişanlık yaşadık ve yanımızda hiç kimse yoktu. Şimdi ne olacak biliyor musunuz? Seçim zamanı herkes buraya gelecek değil mi? Herkes gelecek. O zaman herkes buradan cevabını alacak. Kimseden ne korkuyorum ne çekiniyorum.

“Gelen Tırları Şehir Girişinde Durdurup Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin Poşetlerine Koyup O Şekilde Dağıttıklarını Da Duyduk”

Bize kimse yardım etmedi. Biz bu ülkenin hükümetinden hiçbir fayda görmedik yani hiçbir şey görmedik. Hatta şunu da duydum yalan ya da doğru bilmiyorum. Gelen tırlar, vatandaşlardan, yurtdışından gelen tırları bile şehirlerin girişinde durdurup, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin poşetlerine koyup o şekilde dağıttıklarını da duyduk. Görmedim, gördüm dersem yalan olur ama duydum. Biz kimseden bir yardım görmedik, bir fayda görmedik."

(ANKA)

depremzede deprem gaziantep islahiye suriyeli