Dinin Adamından Uzak Dur

TAKİP ET

TamgaTürk'te alegorik yazılar yazmayı sevdim

TamgaTürk’te alegorik yazılar yazmayı sevdim. Başka hikayeler anlatarak, göz önündeki bir konuya dair imada bulunmak; okuyucunun bunu kendisinin görmesini sağlamak. Tabii, her okuyucunun bambaşka manzaralar görebilecek olması da güzel, bazen senin görüp ifade edebileceğinden çok daha ötesini, arif okur görür yazdıklarını okuduktan sonra. Bu da güzeldir. Baskının, lincin, cemaat kültürünün baskın olduğu toplumlarda mizah ve dolaylı anlatım yaygınlaşır. Bu da öyle bir dolaylı anlatım olsun. Efendim, birkaç yıl önce izlediğim, pek güzel bir animasyon film var. Bencileyin Gothic Country hastasıysanız aşık olacağınıza eminim. https://www.youtube.com/watch?v=vVkDrIacHJM İngilizcesi olmayanlar için evvela kısa filmin özetini yazalım. Backwater kasabası metruk, talihsiz bir yerdir. Kasabanın dinle dalga geçen ozanı, rahibin tepkisini çekmektedir. Ozan sakattır, koltuk değnekleriyle yürür, bu yüzden mi tanrıya karşı alaycıdır, dini umursamaz? Bilmiyoruz, ama rahip onu her çağırdığında alaycı bir şekilde reddeder. Rahip sürekli olarak cemaatine "bu bozuk elma, bütün elmaları bozacak" diye vaaz etmektedir. Derken "undertaker" gelir. Bu karaktere cenazeci mi diyelim? Cenaze levazımatçısı. Tam karşılamaz ama "gassal" diyebiliriz. Tabutçu yahut. Evet tabutçu daha iyi. Tabutçu gelir. Haber veren ozandır. Herkes evine saklanır, çünkü tabutçunun gelmesi ölümün habercisidir. Biri ölecektir ve kimse "o" olmak istemez. Korkuyla, onlara anlatılan hikayelerin korkunçluğunu düşüne düşüne çıldırmış, otorite figürüne sığınmış kasabalılar tekrar bir araya gelirler, kilisede. Rahip, bütün bunların ozan yüzünden, onun tanrıyla alay etmesi yüzünden olduğunu söyler. Hepsi toplanırlar, rahibin "ilk taşı günahsız olanınız atsın" diye bağırmasıyla ozanı taşa tutarak öldürürler. Kilisenin yamağı, dev gibi ama eksik akıllı adam, en son büyük bir kaya parçasını ozanın kafasına atarak öldürür. Derken yağmur yağar, gök kararır. Bir şeyler yolunda gitmiyordur. Kasabalı histeri krizine girer, birinin "ölen ben olmayacağım!" diye bağırmasıyla herkes birbirini öldürmeye başlar. Bir nevi, herkes gemisini kurtaran kaptan olmak istemektedir, bunun yolunun da diğerlerini öldürmekten, "tabutçu"ya istediğini vermekten geçtiğini düşünürler. Kasabalı birbirini öldürürken, kilise yamağı rahibe "bütün bunlar senin yüzünden başımıza geliyor" diyerek saldırır. Rahip, İncil'in içine sakladığı altıpatları çekip onu vurur. Fakat adam ölmemiştir, parçalanmış suratıyla, rahibi dev bir haçla vurarak öldürür. Nihayet kasabada gün doğmuş, gökkuşağı çıkmıştır. Tabutçu tek başına meydandadır, her tarafı kasaba halkının cesetleri doldurmuştur. Neşeli bir şekilde tabut ölçüsü almaya başlar. Islık çalarak. (Burada Ady Endre’nin, mealen “Cahil kalabalığa ya küfredilir ya ıslık çalınır. Küfür etti, ya da siz ıslık çaldı da diyebilirsiniz” dediği dizeleri düşüyor aklıma.) Tabutçuyla rahip arasında, geçici de olsa, karşılıklı bir çıkar ilişkisi vardır. Asıl tehdit tabutçudur, rahip de bu tehdidin varlığını kullanarak iktidar kurar. Tehdit gerçektir, hakikidir, ancak tehdidi tuhaf ve gerçekdışı bir şekilde tanımlayan bir din adamımız vardır. Bu haliyle kasabalının tehditle başa çıkmasının imkanı yoktur: Rahip, tehdidin yarattığı korkunun tepkisini, tehditle başa çıkmaya değil, iktidarını pekiştirmeye yönlendirir zira. Tuhaf olan da şu ki, tabutçu tek fiske vurmamış, tek silah sıkmamış, yalnızca korku salmıştır. Demek, kasabalının tamamı ozan gibi davransa, tabutçunun hiçbir hükmü olmayacak. Ancak tabutçunun yarattığı korkudan beslenen "kilise"yi dinleyince, suçsuz ve sakat ozanı öldürünce, masumiyetlerini yitirmişlerdir. Tam olarak bu yüzden, kendilerine de faydaları olmaz: bu ilk cinayetin etkisiyle, birbirlerini suçlayıp, öldürmeye başlarlar. Dinin adamına kulak vermek iyi bir şey değildir, yalnızca korkuları besler, bu korkular da histeriye dönüşür, nihayet seni öldürür. Hem, rahip en büyük gücün elindeki kitap olduğuna inansa, içine silah saklar mıydı?

Bahadırhan Dinçaslan M. Bahadırhan Dinçaslan muhammed bahadırhan dinçaslan