Doktor Rıza Nur Hakkında Birkaç Soru ve Cevap

TAKİP ET

TamgaTürk yazarlarından 

TamgaTürk yazarlarından Murat Özbülbül’ün Dr. Rıza Nur Meselesi adlı yazısını okurken, hem ona hem de TamgaTürk okurlarına yazıdaki soruların cevabını bulmakta yardımcı olacak bir metin hazırlamak istedim. Kendimde bu cüreti de, son 4–5 senedir Dr. Rıza Nur hakkında piyasadaki çoğu şeyi (bulması pek kolay olmayan Tanrıdağ Mecmua’sından kendisinden bahsolunan eski gazete ve mecmualara kadar) toplamış olmakta buldum.

Sorulara cevap aramadan evvel, ufak bir ekleme yapmak gerekir. Murat bey “Bilindiği kadarıyla Rıza Nur morfin bağımlısı olan eşinin sağlık sorunları nedeniyle yurt dışına gitmiştir” diye yazmış. Aslında Rıza Nur, kendisini tamamen Sinop’ta halka vakfettiği kütüphaneye hizmet etmeye vermişken, meclise ara sıra uğrayıp siyasi kavgalardan çekinerek hiç söz hakkı almazken, birtakım endişelerle memleketi terk etmiştir. Murat Beyin “Atatürk ile öyle derin ideolojik ihtilafları da yoktur” iddiası hilafetin ilgasına kadar nispeten doğrudur. Fakat hilafetin ilgasını tasvip etmeyen, (buna karşı mecliste bir mücadelesi olmamasına karşın) bunun yanlış olduğunu alelade ifade eden, sonrasında kendisine teklif edilen Londra Sefirliğini 'Beni sürgün ediyorlar' düşüncesi ile sert bir şekilde reddeden Rıza Nur; Takrir-i Sükûn Kanunu, Terakkiperver Fırkanın kapatılması gibi vakalardan sonra son derece tedirgin olmuştur. Eşinin morfin bağımlılığını da bahane ederek memleketi terk etmek düşüncesi kafasına yerleşir. Sinop’taki kütüphanesi ile ilgilenirken, bir yandan da tütün ticareti yaparak para biriktirir. Siyasi kavgalardan zaten çekinen Rıza Nur istifa ettirilen Hamdullah Suphi yerine Maarif Vekilliğine düşünüldüğünü öğrenince daha da tedirgin olmuştur. Rıza Nur için memleketi terk etmek düşüncesi artık kesinleşmiştir. Rıza Nur zannedilerek kardeşi Şükrü’ye ateş edilerek suikast girişimi olduğu zaman Doktor için işler aceleye binmiştir. Eşinden gelen “Fena hastayım, çabuk gel” minvalindeki telgrafları meclis başkanlığına göstererek hemen izin alır ve memleketi son derece efkarlı bir halde terk eder. Bu mesele Hatıratın 1390'lu sayfalarında izah edilmektedir.

Şimdi gelelim sorulara.

İlk Soru: Bu Hatıralar Rıza Nur’a mı Aittir?

Bu soruyu ilk soranlar, zannımca Rıza Nur’un Mustafa Kemal Paşa hakkında söylediklerini yakışıksız bulanlardır. Fakat bu hatıraların gerçekliğini test edebileceğimiz birkaç yöntem vardır. Bunlardan ilki Rıza Nur’un (İstanbul 6. noterliğinde düzenlenen 24.05.1940 tarihli evlat edinme senedine göre) manevi evladı olan Hüseyin Nihal ATSIZ’ın ve hiçbir konuda ondan farklı bir tavır takınmayan Nejdet SANÇAR’ın hatırat hakkındaki ifade ve tutumlarına bakmaktır.

Kadir Mısıroğlu Hatıratı yayınladığında ATSIZ da SANÇAR da hayatta idiler. Rıza Nur’un resmi varisi olan H. Nihal ATSIZ Bey, 28 Ağustos 1967 tarihinde Kadir Mısıroğlu’na ihtarname göndermiştir. Sonradan Sait Bilgiç vasıtasıyla uzlaşılmış ve ATSIZ’a telif ücreti ödenmek suretiyle mesele çözülmüştür. ATSIZ’ın hiçbir zaman “Bu hatırat manevi babama ait değildir, tahrif edilmiştir” gibi bir şey söylediğini, yazdığını bilmiyorum, eğer öyle bir şey varsa kusurum affola.

ATSIZ’ın zaten Rıza Nur hayattayken bu hatırattan haberi olduğunu anlamaktayız. Nasıl, diye soracak olursanız sizi Yücel HACALOĞLU tarafından hazırlanmış Atsız’ın Mektupları adlı esere yönlendireceğim.

Atatürk İngiliz İsmet İnönü Nejdet Sançar Nihal Atsız Rıza Nur TBMM