Don Kişot ve Günümüzün Yandaş Zekası

TAKİP ET

Cervantes bundan yaklaşık yarım milenyum yani 400 küsur sene önce 'Don Kişot' isimli eseri yazdığında, çoktan değişmiş bir dünyayı ve onu anlayamayan bir romantiği anlatma çabası gütmüştü

Cervantes bundan yaklaşık yarım milenyum yani 400 küsur sene önce “Don Kişot” isimli eseri yazdığında, çoktan değişmiş bir dünyayı ve onu anlayamayan bir romantiği anlatma çabası gütmüştü. Bu romantik, eski dünyaya tutunarak var olmaya çalışan kendi çağındaki beceriksizliklerini yenidünyanın erdemsizliğine bağlayan kişileri yazmıştı. Bu romantiklerin kendi hayal âlemiyle önce kendilerini sonra saplantılarını diri tutma çabalarını ve bu yüzden ortaya çıkan tutarsızlığı, saçmalığı hatta meczupluğu açıklama çabasını gütmüştü. Peki, saçmalık nasıl ortaya çıkar? Normalde saçmalıklar anlık tezahürlerdir, birden bire ortaya çıkmasına rağmen hayal dünyasının ilerleyiş biçiminde saçmalık nasıl ortaya çıkmaktadır? Aslında bunun için çağ yani zaman prensibine bakmak gerekmektedir. Zaman geri devinimi olamayacak kadar ilerleyen kesintisiz ve tekrarsız bir devinimdir. Çünkü yeni gelen çağ, artık hep eskiyi kapatan bir ilerlemedir ve bunu algılayamayan insan ise, kendi dışındaki insanlığın bazen dramı, bazen de yarasıdır. Cervantes’in yarattığı Don Kişot karakteri, tavan arasında bulduğu eski-püskü bir zırh ve kılıç ile kendini savaşçı zanneden bir adamın hikâyesidir. Hatta yel değirmenine hayalindeki anlamı yükleyip saldıran Don Kişot, turp dişleyip portakal bıçaklayan zekânın da sanıyorum ki ilk prototipi olarak Cervantes tarafından daha modernitenin şafağı sökmeden keşfedilmişti. Don Kişot’un mucizevi varlık olan Rosinante isimli atı ve elde etmek istediği ülküsel sevgilisi Dulcinea vardı o romanda… Herhalde, bugünkü manada elindeki vasıtayı ya da gücü, aynı Don Kişot’un gerçekte sütçü beygiri olan Rosinante’si kadar abartan ve elde etmek istediği hedeflerin ise en az aziz Dulcinea kadar hayali olduğunu fark edemeyen Don Kişotlar kuşatmış etrafımızı… Artık motorunu üretmediğimiz tanklarımızdan tutun da göklerde uçan uçağımıza kadar(!) Hatta bunların,  örgütlenerek çoğunluğa dönüştüğü bir yerde ve dahi bunların iktidarında yaşadığımı hissediyorum her ne hikmetse… Çünkü Cervantes’in bir tane Don Kişot’u vardı, sağ olsun bizim zamanımız Don Kişot enflasyonu yaşıyor ve daha acı olan ise hepsi birbiriyle örgütlü. Örgütlü Don Kişotların, örgütlü cehaleti çağındayız… Nasıl ki, Don Kişot, hayal dünyasıyla kendi çağının toprak sahiplerini siyasilerini, onlara sağlayacağı fayda ile ele geçirebiliyorsa günümüz Don Kişotları da günümüz de, parti liderlerinin vazgeçilmezi olmuş durumda… Örgütlü cehalet istiyor, parti lideri kelle alabiliyor. Eski püskü kalkanı büküldüğünde, çamaşır kazanı kapağını kalkan gibi kullanan, başındaki tulga parçalandığında başına berber tasını geçiren ve aynadaki gerçekliğine bakınca hayali manada mükemmel bir şövalye gören Don Kişot kadar; alt yapısız, yarı göbekli vatan evlatlarının, kitle iletişim araçları ve diziler yoluyla hipnoz edilerek Don Kişotlaştırıldığı süreçler bunlar… Peki ya Don Kişotlaştıramadıkları bir kısım yandaş ne olacak? Aslında çözüm basit: Onlar da Sanço Panzalaşacak! Meşhur berber Sanço Panza… Gamsız, tasasız ve maceraperest Sanço Panza… Cehalette Don Kişot’tan daha cahil ama onun kadar romantik olmayan; fırsatçı, faydacı bir taşra kurnazı. Aslında efendisi Don Kişot’un saçmaladığını bilse de, o olmaksızın, maceraya atılamayacağı için onun davasını sadece karısına karşı ödünç alır ve karısından bu sayede uzaklaşmanın yolunu bulur. Aynı günümüzdeki bir takım yandaşın, Cumhuriyetçi seçmene karşı bunların davasını ödünç aldığı gibi. Sanço Panza, Don Kişot’a inanmaz ama Don Kişot sayesinde karnı doyar, ısınır. Don Kişot, onun için, çalışmaya ihtiyaç duymadan elde ettiği beslenme ve ısınma imkânıdır. Her şeyin farkında olduğu halde susar, efendisi eleştirildiğinde, yalancı şahitlik yapar, efendisinin abartılı hikâyelerini, bir de kendi abartarak bire bin katarak yayar. Çünkü inanmış gibi yaptığı davası üzerinden tüm sorumluluklarından kurtulmuştur; karısından, geçim derdinden ve birçok şeyden… Aslında basittir Cervantes’in derdi… Cervantes eski çağların dirilemeyeceğini Meczup Don Kişot üstünden gösterir bizlere… Don Kişot’un amacı için, her ne kadar eski çağları yeniden diriltmek desek de, kendi çağının insanlarından kurtulmak, hikâyelerdeki mükemmelliğe sığınmak, oralara kaçmak gerçek amaçtır. Hâlbuki efsaneler, hikâyeler sadece insanların mükemmel yanlarıyla anlatıldığı kandırmacalardan ibarettir. Kaldı ki yaşanmış bir mükemmellik varsa dahi eski çağ çoktan yaşanıp bitmiştir, yeni gelen çağ bambaşka bir çağdır. Gelgelelim ki, Don Kişot’a bir müddet toprak sahipleri destek verir. Hem de ona inanmadıkları halde, inanmıyorlardı ama fayda sağlama ihtimalleri vardı. Çünkü Don Kişot’un hikâyesi çoktan yaşanıp bitse de şövalyelik, toprak esaslı feodal sisteme dayanmakta idi. Böylece yeni yasalar şövalyeliğe imkân vermese de, Don Kişot üzerinden eski rejim ayakta kalıyordu ve toprak sahipleri bunu ahlak kıstası gibi sunarak hukuku esnetebiliyordu. Kullanılıyordu eski zamanları diriltmek isteyen Don Kişot… Ancak tam da bunu anlamayan cahil romantiğe Don Kişot denir, bunun farkında olduğu halde bundan sebeplenen çıkarcı-faydacı cahile ise Sanço Panza denir(!) Her ikisini kullanana da ekonomi baronları! Hikâye gereği bunlar belki de sadece birer kişi olarak sembolleşmiştir ama bugün en az, onlarca Don Kişot, tonlarca Sanço Panza var… Kent soylu romantik Don Kişotlarımız ve kır soylu pragmatist köylülerimiz sadece bize mi has? Hayır canım ne münasebet! Bütün dünya Don Kişotlaşıyor... Irak’a savaş ilan ederken Eski Çağları diriltmek adına “Crusade” yani “Haçlı Seferi” diyen kişi de dünya devi bir ülkenin lideri olarak Amerikan Başkanı Bush idi. Nasılsa mazi, hep rejimleri kutsamak adına pürüzsüz anlatılıyor. Mazi mükemmeldi diye anlatılan her hikâyede, her ne hikmetse, ilerlemek yerine eskiye dönmeye çalışan insan kitleleri görüyoruz. Çünkü bunlar kolay yönetiliyor ve yönlendiriliyor. Don Kişotlar tetik düşürüyor, Sanço Panzalar alkışlıyor ve hizmet ediyor, feodal bey görünümlü ekonomi baronları ise bu faaliyeti sikkeye çeviriyor. Aslında çağ değişiyor, araçlar gereçler değişiyor ama insanın haris doğası ve çıkarcılığı ile ilgileri, istekleri, beklentileri değişmiyor. Sırf bu nedenle insan denen hastalıklı yapı yüzünden çıkarcılığın değişmez doğasını tarihin tekrarını sanıyoruz. Eee? Ne diyordu büyük Mehmet Akif: “Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? ‘Tarih’i "tekerrür" diye ta'rif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?..” Aslında ne çağ aynı ne de zaman. Ancak ibret almayan insan her yerde ve her şartta aynı… Molieré’in “Cimri”sine, Jonathan Swift’in “Yalancı Gulliver”ine bile razı olası geliyor insanın... Hatta Goethe’nin “Dr. Faust”u o kafa karışıklığına rağmen ödül gibi gelir, Ancak çağımızın Don Kişot kılıklı örgütlü cehaleti, Sanço Panza kılığındaki örgütlü destek çetesi karşısında… Dikkat edin hayalperest Don Kişot her kim ise itham ediyor akıl sahiplerini, ya da düşmanı tanımlıyor. Her ne kadar verdiği tanımlar yalan yanlış da olsa, Sanço Panzalar ise hemen itibar cellatlığına, haysiyet suikastına soyunuyor rezilce! Bu cellatlık ile efendileri Don Kişot’ların saçma iddialarını meşrulamak adına davranıyor ve gerçeğin acımasızca ırzına geçiyor her seferinde… Bize 400 küsur sene öncesinden, gösterdiğin insan doğası ve aydınlanmaya yaktığın “mum” için teşekkürler Cervantes! Maziyi bazen roman içinde okusanız da, ROMAN gibi okumamak lazım… Gerçekliğin ironisi anca bu kadar güzel yapılabilirdi… Twitter: https://twitter.com/fatihdogrucan Facebook: https://www.facebook.com/mehmetfatih.dogrucan