Ege'deki Adaların Silahsız Statüsünün İhlali

TAKİP ET

Ege Denizinde bugün Yunan bayrağının dalgalandığı adalar, bilindiği üzere Yunanistan'ın askeri kabiliyetiyle hudutlarına eklemlenmiş parçalar değil, yıkılan imparatorluğun, atlatılan cihanşümul harplerin, imza edilen çok uluslu sözleşmelerin neticesinde 'şartlı' devredilmiş toprak parçalarıdır

Ege Denizinde bugün Yunan bayrağının dalgalandığı adalar, bilindiği üzere Yunanistan’ın askeri kabiliyetiyle hudutlarına eklemlenmiş parçalar değil, yıkılan imparatorluğun, atlatılan cihanşümul harplerin, imza edilen çok uluslu sözleşmelerin neticesinde ‘şartlı’ devredilmiş toprak parçalarıdır. Şart, silahsızlandırma ve Türkiye’yi bir güvenlik kaygısına sevk etmemektir zira bilhassa İkinci Dünya Savaşının ardından imza edilen Paris Barışı esnasında dönemin koşulları düşünüldüğünde Soğuk Savaşın eşiğindeki Batı için Türkiye de tıpkı Yunanistan gibi kaybedilmemesi gereken bir kaledir. Bu nedenle anlaşmaların Lozan Barışının tesis ettiği dengeyi yıkmamaya gayret ettiği görülebilmektedir. Yine de Paris’te korunmaya çalışıldığını iddia ettiğimiz denge, Türkiye için tatmin edici olmamıştır. Taksimat sırasında Türkiye’nin İngiltere’ye ilettiği itirazlar ve talepler buna delalet eder. Türkiye, en azından İstanköy, Sömbeki, Meis gibi Türk kıyılarına çok yakın konumdaki adaların kendisine bırakılmasını talep etse de ABD’nin de bütün adaların Yunanistan’a bırakılması yönündeki kararlığı bu talebinin karşılık bulmamasına sebebiyet vermiştir. Ancak İngiltere, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dindirmek adına Yunanistan’a devredilen adaların silahsız statüde olacağını deklare etmiştir. Tabii 1947’den bu yana bölgesel ve küresel koşulların aynı kaldığını düşünmek, bu kez de Yunanistan’ın kaygılarını görmezden gelmek manasına gelecektir. Artık Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla baskılanmaktan kurtulmuş ve hem ekonomik hem askeri manada Yunanistan ile arasındaki güç ilişkisinin asimetrik yönde seyrettiği bir Türkiye Cumhuriyeti vardır. Bu komşu memleket, Kıbrıs Barış Harekatı ile askeri operasyondan çekinmediğini kısa süre önce göstermiştir ve üstelik bölgede Türkiye’nin NATO şemsiyesinde bulunmayan özel bir kuvveti, Ege Ordusu diye de anılan 4. Ordu Komutanlığı vardır. Bahsi geçen hadise ve mevcudiyetleri tehdit olarak algılayan Yunanistan da 1974’ten bu yana silahlanmayı hızlandırmıştır. Bunu yaparken atıf yaptığı uluslararası sözleşme de BM Anayasasıdır ve bu yolla 51. maddenin saldırı tehdidine karşı meşru müdafaa hakkı tanımasından faydalanmak arzusundadır. Ancak belirtildiği şekliyle Kıbrıs, Yunanistan’ın sadece silahlandırmayı hızlandırmasına önayak olmuş bir tehdit algısı yaratmıştır. Haricen Yunanistan bölgedeki silahsız statüyü ihlali çok daha öncesine dayanmaktadır. Türkiye, ilk olarak 1964 yılında Rodos ve İstanköy’de bu durumu tespit etmiş ve Yunanistan’a nota vermiştir. 1969’a dek Yunanistan, silahlandırma iddialarını reddetmiş, 1969’a gelindiğinde Limni’deki silahlandırma faaliyetlerine yönelik nota karşılığında ilk kez yalanlama politikasını terk edip Montrö Boğazlar Sözleşmesinin kendisine bu hakkı verdiğini ifade eden bir yanıt vermiştir. Türkiye, bu sözleşmenin imza edildiği yıllarda Yunanistan ile iyi ilişkilere dayanarak tavizkar bir politika seyretmişse de Montrö’ye bu neviden Lozan’da teyit edilmiş silahsız statüyü ortadan kaldıracak bir hüküm eklememiş veya eklenmesine müsaade etmemiştir. Adeta çözümsüz görünen bu silahlandırma krizi Gavdos Adası gerginliği gibi anlaşmazlıklarla tekrar tekrar gündeme gelmektedir. Buna benzer olarak 1983 yılında da Yunanistan’ın yine bir NATO tatbikatı için karargahın Limni’de kurulması teklifi, silahsız statü için çizilen çizginin delinmeye çalışıldığı itirazının yöneltilmesine sebebiyet vermiştir. Türkiye’nin Yunanistan’ın antlaşmalara aykırı şekilde adaları silahlandırmaya çalıştığı ve NATO’yu bir perde olarak kullanmaya çalıştığı yönündeki itirazlarını da dikkate alan NATO, teklifi reddetmiş olsa da sadece bir yıl sonra Yunanistan, aynı teklifi sunmaktan geri durmamıştır. Görüldüğü üzere 1990’lı yılların sonunda dahi benzer gerilimler yaşanmaya devam etmiştir. Buna karşın dönem dönem ilişkilerin yumuşama evresine girdiği ve çözüm için yoğun çaba sarf edildiği de gözlemlenmiştir. Örneğin Turgut Özal döneminde Türkiye, Yunanistan’ın birçok ihlalini görmezden gelmek uğruna diyalog yolunu açık tutmuştur. Fakat akabinde gerçekleşen Davos ve Brüksel zirveleri de karşılıklı iyi niyet dileklerinin dile getirilmesinden öte bir netice vermemiştir. A. Kutalmış Işık

birleşmiş milletler Ege Denizi Ege Ordusu Gavdos Adası kıbrıs Limni Montrö Boğazlar Sözleşmesi nato Turgut Özal Türkiye yunanistan