Erdoğan'a Oy Vermemek İçin 66 Sebep: 37-GATA ve Askeri Okulların Kapatılması

TAKİP ET

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermemek için sebepleri sizin için derliyoruz.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 yılı aşkın iktidarında Türkiye'de birçok skandal yaşandı.

TamgaTürk, 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlere 66 gün kala seçim süreci boyunca her gün AKP Genel Başkanı Erdoğan'a neden oy verilmemesi gerektiğine ilişkin bir seri başlattı.

Erdoğan'a Oy Vermemek İçin 66 Sebep: 35-Türk Pasaportunun Prestiji

Erdoğan'a Oy Vermemek İçin 66 Sebep: 36-Atanamayan Öğretmenlerin İntihar Etmesi

Şüphesiz ki Erdoğan'a oy vermemek için sıralayabileceğimiz en önemli sebeplerden biri de TSK'nın kurumsal hafızasına ve prestijine verilen zarar oldu. 

Siyasal İslamcı AKP'nin TSK Alerjisi

2002 yılında iktidara gelen AKP, kurulduğu günden beri Türkiye'nin laik ve demokratik yapısını değiştirmeye çalışırken Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile de sürekli bir gerilim yaşadı.

AKP'nin siyasal islamcı yapısı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seküler ve modernleşmeci kimliği ile büyük bir uyuşmazlık yaşadı. İktidara geldiği andan itibaren eğitimden yargıya, dış politikadan kültüre kadar pek çok alanda islamcı bir dönüşüm gerçekleştirmeye çalışan AKP, bu dönüşümü yaparken toplumun büyük bir kesimini dışladı ve kutuplaştırdı.

AKP'nin TSK alerjisi ise, Türkiye'nin güvenliği ve istikrarı için büyük bir risk oluşturdu. Kahraman ve muzaffer Türk Ordusu'nu kendisine muhalif bir güç olarak görüp tasfiye etmeye çalışan AKP, bu amaçla FETÖ ile işbirliği yaparak Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarını kullandı.

Özellikle 2002'den sonra ordu içinde giderek güçlenen Fethullahçı kadrolarla birlikte TSK'yı zayıflatmaya çalışan AKP, yalnızca bununla yetinmeyerek TSK'nın profesyonelliğini ve itibarını da sarstı.

FETÖ-AKP İlişkisi: Bir Zamanlar Müttefik Olan İki Güç Nasıl Düşman Oldu?

Türkiye'de 21. yüzyılda yaşanan en büyük siyasi krizlerden biri, AKP ile Fethullah Gülen liderliğindeki mürteci terör örgütü arasındaki çatışma oldu. Bu çatışma, 2013 yılında dershanelerin kapatılması ve yolsuzluk soruşturması ile patlak verip, 2016 yılında FETÖ'nün darbe girişimi ile zirve yaptı.

Peki bu iki güç, bir zamanlar nasıl müttefik oldu ve sonra nasıl düşman hale geldi?

Bu sorunun cevabı için, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından başlamak gerekiyor. O dönemde AKP, laik kesimlerden gelen muhalefet ve askeri vesayet ile mücadele etmek için Fethullahçıların desteğine muhtaç olan bir siyasi pozisyondaydı. Karşılıklı çıkar ilişkisinde kurulan bu ortaklıkta Fethullahçı teröristler de AKP'yi kendi örgütlerine sağlayacağı maddi çıkar ve prestij için destekleme kararı aldı ve AKP'ye oy verdi. 

AKP ile Fethullahçılar arasındaki işbirliği, 2007-2010 yılları arasında Ergenekon ve Balyoz davaları ile devam etti. Bu davalar, askeri ve sivil bürokrasideki bazı vatanperver isimleri darbe planlamakla suçlayarak tasfiye etme amacı taşıyan kumpas davalarıydı. O dönemde pek çok Atatürkçü ve milliyetçi subay tutuklanarak cezaevine gönderildi. TSK içerisindeki boşluk ise Fethullahçı teröristlerle doldurulmaya çalışıldı.

Kırılma Noktası: 2012'den Sonra Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmadı

AKP ile Fethullahçılar arasındaki ilk anlaşmazlık, 2012 yılında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması oldu. Bu olay, AKP'yi FETÖ'nün devlet içindeki yapılanmasından şüphelenmeye itti. Ardından, 2013 yılında dershanelerin kapatılması kararı alındı. Bu karar, FETÖ'nün en önemli gelir kaynaklarından ve militan yetiştirme merkezlerinden olan dershaneleri hedef aldı. Bu kararla birlikte bir yıl boyunca yaşanan anlaşmazlık, bir gerilim hattına dönüştü. Nihayetinde de FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumlarına karşı operasyonları başladı.

17-25 Aralık 2013 tarihlerinde, AKP'ye yakın bazı bakanlar, iş adamları ve bürokratlar yolsuzluk yapmakla suçlanarak gözaltına alındı. Bu operasyonların da FETÖ'nün emniyet ve yargıdaki kadroları tarafından yapıldığı öne sürüldü. AKP bu operasyonları bir "yargı darbesi" olarak nitelendirdi ve FETÖ'yü "paralel devlet yapılanması" olarak tanımladı.

Hain Darbe Girişimi ve Beklenen Kopuş

AKP ile Fethullahçılar arasındaki çatışma, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ'nün tertiplediği darbe girişimi ile doruğa çıktı. Bu girişimde, FETÖ'nün askeriyeye sızdırdığı bazı subaylar; TSK'nın envanterini kullanarak darbe yapmaya kalktı. Darbe girişimi, büyük Türk Milleti'nin ve kahraman güvenlik güçlerinin direnişi ile başarısız oldu.

Darbe girişiminden sonra, AKP hükümeti FETÖ'ye karşı geniş çaplı bir temizlik operasyonu başlattı. Bu operasyon kapsamında, FETÖ ile bağlantılı olduğu iddia edilen binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı ve görevlerinde ihraç edildi.

Ancak FETÖ ile bağlantısı olduğu bilinmesine rağmen haklarında herhangi bir işlem yapılmayan, AKP ile kurduğu ilişkiler sebebiyle özgürlüklerine göz yumulan ve kendilerini bir şekilde gizleyerek kimliğini pek çok Fethullahçı'nın hâlâ çeşitli kurumlarda çalıştığı iddia ediliyor.

GATA'nın Kapatılması: Askeri Sağlık Sistemi Nasıl Çökertildi?

Türkiye'de askeri sağlık sisteminin en önemli kurumu olan Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA), 2016 yılında kapatıldı. GATA'nın kapatılmasına, FETÖ'nün darbe girişiminden sonra başlatılan OHAL kapsamındaki kanun hükmünde kararnameler (KHK) neden oldu. GATA'nın kapatılmasıyla birlikte, askeri hastaneler de Sağlık Bakanlığı'na devredildi.

GATA'nın kapatılmasının gerekçesini, FETÖ'nün askeri sağlık sistemindeki kadrolaşması ve darbe girişimine katılan personel oluşturdu. Ancak bu gerekçe, GATA'nın tarihi ve önemini göz ardı eden bir karar olarak eleştirildi. GATA, Osmanlı Devleti'nden beri Türk ordusunun sağlık ihtiyaçlarını karşılayan ve uluslararası alanda saygın bir eğitim kurumu olan bir akademiydi. GATA, hem savaş hem de barış zamanlarında yurt savunmasına önemli katkılar sağladı.

GATA'nın kapatılmasıyla askeri sağlık sistemi büyük bir darbe aldı. Askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na devriyle askerlerin tedavi süreçleri uzadı, kalite düştü ve güvenlik sorunları ortaya çıktı. Ayrıca, GATA'da eğitim alan binlerce askeri hekim ve hemşire işsiz kaldı veya sivil hastanelere gönderildi. GATA'nın kapatılmasıyla Türkiye, askeri sağlık alanındaki bilgi birikimi ve tecrübesini kaybetti.

GATA'nın kapatılmasıyla FETÖ-AKP ilişkisi arasında bir bağlantı olduğu iddia edildi. Bazı iddialara göre, AKP hükümeti FETÖ ile işbirliği yaparak askeri sağlık sistemindeki kadrolaşmayı destekledi ve sonrasında da bu sistemi tasfiye etti. Bazı iddialara göre ise, AKP hükümeti FETÖ ile mücadele etmek için askeri sağlık sistemindeki reformları yaptı. Bu iddiaların doğruluğu ise henüz kanıtlanmadı.

Askeri Okullar ve Yok Olan Kurumsal Hafıza

Türkiye'de FETÖ tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan darbe girişiminin ardından, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) nasıl sızdığı ve ne kadar yaygın olduğu ortaya çıktı. Bu sızmanın en önemli yollarından biri, askeri liselerin giriş sınavlarında soruları çalmak ve örgüt üyelerine vermek oldu. Bu yöntemle, FETÖ, yıllarca TSK'nın subay kadrosunu ele geçirmeye çalıştı.

FETÖ'nün askeri liselere sızması, 1980'li yıllara dayanıyor. Trabzon'da yürütülen bir soruşturmada, iki albay ve bir emekli yarbayın itirafları, FETÖ'nün 33 yıl önce askeri liselere giriş sınavlarında soruları çaldığını ortaya koydu. Bu soruları çalan kişinin ise FETÖ'nün üst düzey yöneticilerinden ve örgütün gizli kasası olduğu iddia edilen Aykut Büyükekşi olduğu belirtildi.

FETÖ'nün askeri liselere sızması, AKP'li yıllarda da devam etti. Hükümetin de bilgisi dahilinde olduğu belirtilen bu sızmaların, AKP'nin FETÖ ile işbirliği yaptığı yıllarda gerçekleştiği iddia edildi. Öne sürülen savlara göre AKP, FETÖ ile işbirliği yaparak askeri liselerdeki kadrolaşmayı destekledi. 

FETÖ'nün askeri liselere sızması ve AKP'nin buna göz yumması, Türkiye'nin güvenliği ve geleceği için büyük bir tehdit oluşturdu. FETÖ'nün askeri liselerden yetişen subaylarla darbe girişimi yapması, bu tehdidin boyutunu gösterdi. Askeri liselerin kapatılması ise bu tehdidi ortadan kaldırmak için atılan bir önlem olarak görüldü. 

FETÖ ile Mücadele Etmek İçin Askeri Liseleri Kapatmak Çözüm Müydü?

Hepimizin bildiği üzere FETÖ'nün tertiplediği hain darbe girişiminden sonra askeri liseler kapatıldı. Bu kararla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) subay ihtiyacını karşılamak için Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) kuruldu. 

Askeri liseler, TSK'nın kurumsal hafızasının en önemli unsurlarından biriydi. Osmanlı Devleti'nden beri Türk ordusunun subay ihtiyacını karşılayan ve uluslararası alanda saygın bir eğitim kurumu olan Askeri liseler, hem savaş hem de barış zamanlarında yurt savunmasına önemli katkılar sağladı. Askeri liseler, aynı zamanda disiplinli, vatansever ve liderlik vasıfları olan gençler yetiştirdi.

Askeri liselerin kapatılması, askerlik mesleğini de zedeledi. Askeri liselerde eğitim alan öğrenciler, askerlik mesleğine erken yaşta başlayan, askerliği hayat tarzı haline getiren ve mesleğin gereklerini ve değerlerini özümsemiş kişilerdi. 

Ancak Askeri Liselere Giriş Sınavı'nın dahi güvenliğini sağlamaktan şüphe eden AKP, bu kurumları kapatarak TSK'nın 8 yıl içinde barındırdığı ve kökten yetişmiş evlatları yerine 4 yıllık MSÜ mezunlarını tercih etti. 
 

Erdoğana Oy Vermemek İçin 66 Sebep GATA Gülhane Askeri Tıp Akademisi kuleli askeri lisesi Işıklar askeri lisesi maltepe askeri lisesi heybeliada askeri lisesi milli savunma üniversitesi recep Tayyip Erdoğan