Erdoğan'a Oy Vermemek İçin 66 Sebep: 4-Çözüm Süreci

TAKİP ET

AKP Genel Başkanı Erdoğan'a oy vermemek için sebepleri sizin için derliyoruz.

1984'teki ilk eyleminden bu yana 45.000'den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olan Kürtçü terör örgütü PKK ile mücadele etmek yerine teröristle uzlaşmayı hedefleyen "Çözüm Süreci", AKP'den başa geldiği günden bu yana Türk milletine verdiği en büyük zararlardan biri olarak tarihe geçti...

Kürtçü terör örgütü PKK, 15 Şubat 1999'da elebaşları Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının ardından 1 Eylül 1999 tarihinde ateşkes ilan etmiş, ancak 2004 Haziran'ında yeniden terör faaliyetlerine başlamıştı.

Çözüm Süreci Nasıl Başladı?

Terörle mücadele etmek yerine teröristlerle uzlaşmayı "çözüm" olarak gören AKP hükümetinin ilk adımı, 2005 yılında Başbakanlık görevi yapan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'daki TOKİ açılışındaki konuşmasında ortaya çıkmıştı. 

"Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur. Bu memleketin başka bir meselesini de bana soracak olsalar onlara da şunu derim, o mesele de herkesten önce benim meselemdir. Biz büyük bir devletiz ve millet olarak bu ülkeyi kuranların bize miras bıraktığı temel prensipler ve cumhuriyet ilkesi, Anayasal düzen dahilinde her sorunu daha çok demokrasi daha çok vatandaşlık hukuku daha çok refahla çözeceğiz, bu anlayışla çözüyoruz ve çözeceğiz de...''

İlerleyen süreçte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 11 Mart 2009'da yaptığı açıklamada "Kürt sorunuyla ilgili ilerleyen günlerde çok iyi şeyler olacak" ifadesini kullanmıştı. Ayrıca, 9 Mayıs 2009'da "Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir" şeklinde bir açıklama yaparak çözüm sürecinin başlayacağının işaretlerini vermişti.

Bu açıklamalar, çözüm sürecinin başlangıcının ilk göstergesi olarak kabul edilirken, sonraki yıllarda pek çok gelişme yaşandı. Özellikle 2013 yılında başlayan İmralı görüşmeleri, çözüm sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak görülmekte. Ancak 2015 yılından itibaren Kürtçü terör örgütü PKK'nın tekrar asker sivil demeden saldırılarını artırması ve çatışmaların yeniden başlamasıyle çözüm süreci sona erdi.

Çözüm Sürecinde Neler Yaşandı?

19 Ekim 2009

2013 yılında Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile 34 PKK üyesi Habur Sınır Kapısı’ndan teslim olmuş ve kahramanlar gibi karşılanmıştı. Silopi İlçesi’nde 50 bin kişi toplanarak teslim olanları teröristleri bağrına basmıştı. AKP'nin verdiği sinyallerden sonra harekete geçen Kürtçü PKK, bu şekilde  çözüm sürecinin ilk somut adımı atmış oldu.

Ancak, yıllarca insanlarımızın kanını akıtan PKK’nın bu şekilde muhatap alınması, kamuoyu tarafında kabullenmesi zor bir durumdu. Bu nedenle, sürecin başlangıç noktasının bu olay olması, ileride kontrolü daha zor bir süreç haline getirdi. Diğer muhalefet partilerinin sürece aktif olarak katılmamaları da toplumun her kesiminin süreçte kendini bulamamasına neden oldu.

Sürecin içinde, CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter’in “Devlet Habur’da teröristlerin ayağına götürülmüştür. AKP Habur’da teröre teslim olmuştur” şeklindeki ifadeleri muhalefetin böyle bir sürece sıcak bakmadığını göstermişti. 

18 Haziran 2010

Terör elebaşı Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye girip teslim olan 34 PKK üyesinin13’ü hakkında tutuklama kararı çıkmıştı. Kürtçü BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, tutuklamaların ardından açılımın bittiğini söyleyerek bu tutuklamalar sebebiyle sürecin imkansız olduğunu beyan etmişti. 

Öte yandan, süreç boyunca BDP kanadından TSK'ya hakaretler edilmiş, Türk milleti aşağılanmış ve AKP Kürtçülere sahip çıkmıştı.

Sürecin BDP ile yürütülmesi, bölgedeki diğer kesimleri içeren sivil toplum kuruluşlarına, vakıflara, aşiretlere vb. kurumlara ağırlık verilmeden yapılmıştı. Bu durum, sürecin kaotik bir ortama dönüşmesine neden oldu ve Batı kamuoyunun sürece desteği azaldı.

Kürtçü BDP, Kürt halkının temsilcisi olarak görülmesine rağmen, sürecin ilerleyişine balta vurmuştu.

28 Aralık 2011

Türk Hava Kuvvetleri'nin Şırnak'ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında gerçekleştirdiği F-16 savaş uçaklarıyla yapılan bombardıman sonucunda 35 Kürt vatandaşın hayatını kaybetmesi, Türkiye'nin Kürt meselesine yaklaşımını ve devam eden çatışmaların seyrini etkilemişti. Bombardımanın gerçekleştiği bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlar arasında PKK'lı teröristlerin de bulunduğu iddia edilmiş olsa da, olayın çözüm sürecine etkisi büyük olmuştu. Bu olayın ardından süreç daha da zorlaşmış ve çatışmalar tekrar alevlenmiştir. Bölgedeki Kürt halkı, Türk devletinin Kürt sorununa yaklaşımını ve çözüm sürecine ilişkin samimiyetini sorgulamaya başlamıştı.

Başbakan Erdoğan, Oslo görüşmelerinin çözüme yönelik olduğunu açıklamış ve bu görüşmelerin samimiyetsizlik ve PKK tarafından bilgilerin servis edilmesi nedeniyle sonlandırıldığını belirtmişti. Ancak, süreç içerisinde PKK'ya karşı yapılan operasyonların BDP ve PKK tarafından süreci bitirmeye yönelik hamleler olarak lanse edilmesi, kamuoyunda sürecin PKK'sız ve BDP'siz devam edemeyeceği algısının oluşmasına sebep olmuştu. Bu algıyı kullanan BDP, süreci kendi açısından bir avantaj olarak görmüş ve süreci iyi yönetmiştir. Ancak, sürecin samimiyeti ve gerçekçiliği konusunda halen şüpheler vardır.

Örgütün süreci tamamen sonlandırmak istediği tarih, 25 Eylül 2013'tür. KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık'ın hükümetin Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerin diyalog aşamasından, müzakere aşamasına geçmemesi durumunda ve hükümetin adım atmaması durumunda süreci bitireceklerine dair açıklamalar yapması, sürecin temelinin sağlam bir zeminde olmadığını göstermekteydi. Bu açıklamaların ardından çatışmalar tekrar alevlenmiş ve süreç bir kez daha durma noktasına geldi.

2013 Nevruz Kutlamaları

Diyarbakır'da gerçekleştirilen Nevruz eylemlerinde, Kürtçü Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyeleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın 5 sayfalık mesajını Türkçe ve Kürtçe olarak okudu. Mesajın Kürtçe kısmında, Öcalan PKK'ya "silahlarını bırakarak sınır dışına çıkmaları" çağrısı yaptı. Bu mesaj, 2013 yılında devlet yetkilileriyle görüşmeler yaparken BDP heyetiyle de görüşen Öcalan'ın imzasını taşıyordu. Diyarbakır'da gerçekleştirilen Nevruz kutlamaları, çözüm süreci kapsamında PKK'nın silahlı mücadeleyi bırakması ve Türkiye'den çekilmesi çağrısının yapılacağı tarih olarak seçildi. Kutlamalarda kullanılan slogan ise "Öcalan'a özgürlük, Kürt halkına statü" idi. Ancak bu saf ve samimi söylem, daha sonraki yıllarda kontrolün kaybedilmesiyle özerklik ve Kürdistan gibi HDP'nin beklentilerini açıkça ortaya koyan ifadelere dönüştü.

2014 yılında gerçekleştirilen Nevruz kutlamalarında kullanılan slogan "Özgür Önderlik, Özgür Kürdistan" olarak belirlendi. Bu slogan, çözüm sürecinin kontrolünün kaybedildiğini gösteren bir tabloydu. Görünen o ki, çözüm süreci kontrolü zor bir sürece dönüşmüştü ve ilk baştaki samimi söylemler yerini HDP kanadının beklentilerine açıkça işaret eden ifadelere bırakmıştı. Öcalan'ın mesajı, PKK'nın silahları bırakarak sınır dışına çıkması çağrısını içerirken, Kutlamalardaki sloganlar, özerklik ve Kürdistan gibi talepleri ortaya koymaktaydı. 

7 Ekim 2014

Kürtçü HDP’nin, Şeriatçı terör örgütü IŞİD tarafından kuşatılan Suriye’de Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu Kobani için “Kobani’nin düşmesi durumunda çözüm sürecinin biteceği” şeklinde yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin iç siyasetinde büyük bir gerilim yarattı.

Kürtçü HDP’nin bu açıklamaları, süreci hükümetin dış politikasına yön vermeye kadar götürdü. 7-10 Ekim 2014 tarihleri arasında yurt genelinde yapılan Kobani protestoları sırasında pek çok vatandaşımız hayatını kaybetti. 10 Ekim’de Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker, kent merkezindeki olaylar nedeniyle tahrip edilen işyerlerinde inceleme yaparken silahlı saldırıya uğradı. Saldırıda, Emniyet Müdürü Ürker yaralanırken, beraberindeki Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve koruma polislerinden Komiser Hüseyin Hatipolu şehit oldu.

Kobani protestoları ve sonrasında yaşanan siyasi gerilim, çözüm sürecindeki en büyük kırılma noktalarından biri oldu. HDP’nin açıklamaları ve protestoların şiddeti, hükümetin çözüm süreciyle ilgili adımlarını askıya almasına neden oldu. Bu olayların ardından, HDP’nin talepleri ve hükümetin tutumu arasındaki uçurum daha da açıldı. Çözüm sürecindeki ilerlemelerin durması, terör eylemlerinin artmasına ve Türkiye’nin güneydoğusunda ciddi bir güvenlik krizi yaşanmasına yol açtı.

    20 Şubat 2015

Ege Üniversitesi'nde okuyan Fırat Çakıroğlu, 20 Şubat 2015'te "PKK/KCK gençlik örgütlenmesi YDG-H üyeleri" olduğu belirtilen diğer öğrenci grubu arasında meydana gelen kavga esnasında şehit oldu.

28 Şubat 2015 Dolmabahçe Görüşmeleri

28 Şubat 2015'te Dolmabahçe Sarayı'nda gerçekleşen görüşmede Hükümet adına Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ve Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu hazır bulundu. HDP'yi ise grup başkanvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder temsil etti.

Toplantıda, HDP'li Sırrı Süreyya Önder tarafından okunan 10 maddelik görüşme maddeleri açıklandı. Bu görüşme maddeleri arasında, Kürt sorununun çözümü için müzakerelerin başlatılması, silahların bırakılması, özgürlüklerin güvence altına alınması, Anayasa'da değişiklik yapılması, seçim barajının düşürülmesi ve cezaevlerindeki tutukluların durumu gibi konular yer alıyordu. Bu toplantılar sonucunda HDP kanadından şu 10 madde sunuldu:

Madde 1. ‘Demokratik siyasetin tanımı ve içeriği…

Madde 2: ‘Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması…

Madde 3: ‘Özgür Vatandaşlığın yasal ve Anayasal güvenceleri…

Madde 4: ‘Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar…

Madde 5: ‘Çözüm sürecinin sosyoekonomik boyutları…

Madde 6. ‘Çözüm sürecinde özgürlük-güvenlik ilişkisinin kamu düzeni ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması…

Madde 7: ‘Kadın kültür ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri…

Madde 8: ‘Kimlik kavramı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi…

 Madde 9: ‘Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve cumhuriyetin demokratik ölçütlerde tanımlanması, çoğulcu yaşam, içinde yasal ve Anayasal güvencelere kavuşturulması…

Madde 10: ‘Bütün bu hamlelerin içselleşmesini hedefleyen yeni bir Anayasa…’

7 Haziran 2015

2015 yılında gerçekleşen seçimlerin ardından, HDP %13 oy alarak Meclis’te önemli bir rol üstlendi ve AK Parti %41 oy oranıyla birinci parti olarak çıktı. Ancak, AK Parti tek başına iktidar olacak sandalye sayısını elde edemediği için, koalisyon arayışlarına başlandı. Bu arayışlar, çözüm sürecinin seyrini değiştirdi. Sürecin uzaması ve çıkmaza girmesi, çatışmaların yeniden başlamasına sebep oldu.

Çözüm Süreci Nasıl Bitti?

Çözüm süreci, Kürtçü terör örgütünün uzlaşmaya yanaşmaması ve ayak diremesiyle birlikte, kırılma noktalarından biri olan Adıyaman’da bir uzman çavuş ve Ceylanpınar’da 2 polisin evlerinde uyurken şehit edilmesiyle sona erdi. 

_____________________________________________________________________________________________

Müzik: Duman - Kolay Değildir

 

çözüm süreci recep Tayyip Erdoğan Sırrı Süreyya Önder hdp pkk abdullah öcalan