Erdoğan'ın Ulusa Sesleniş Konuşması Siyasi Nutka Döndü

TAKİP ET

Türkiye, bugün gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısının akabinde kameralar karşısına geçen partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan Çin Virüsü ile mücadelede alınacak yeni tedbirleri açıklamasını bekliyordu

Türkiye, bugün gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısının akabinde kameralar karşısına geçen partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan Çin Virüsü ile mücadelede alınacak yeni tedbirleri açıklamasını bekliyordu. 18.30'da beklenen basın açıklamasını gerçekleştiren AKP lideri Erdoğan ise konuşmasının uzun bir bölümünü muhalefete eleştiri yöneltmeye ayırdı. Vatandaş Erdoğan'dan uzaktan eğitim ve şehirlerarası seyahat yasağının hangi tarihe dek uzatılacağı gibi soruların yanıtını duymayı beklerken Erdoğan'ın gündemi bambaşkaydı. İlk olarak geçtiğimiz hafta İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un evinin fotoğraflandığı iddiasıyla başlayan tartışmalara değinen Erdoğan, olayın çıkış noktası için "CHP zihniyeti tarafından topyekun bir iftira kampanyasına dönüştürülmeye kalkışmıştır" yorumunda bulundu. Erdoğan'ın konuya ilişkin açıklamaları şöyle: "Son dönemde belediyelerin yardımlarını engellediğimiz yalanındaki ısrarında, İletişim Başkanımızın ev ve aile mahremiyetine yönelik fütursuz saldırının da  gerisinde işte bu hastalıklı zihniyet var. Esasen İletişim Başkanımızın görevi gereği istediği yerde ikamet etme hakkı vardır. Kendisi ailesi ile birlikte İstanbul'un eski bir semtindeki 45 metrekare taban oturumu olan mütevazi bir evde yaşamayı seçmiştir. Hukuken evini kendi arsası içinde büyütme imkanı olduğu halde bunu da yapmamıştır. Evinin ve bahçesinin hemen yanında bulunan, tüm mahallenin de bizar olduğu 200 küsur metrekarelik mezbelelik bir alanı ise Vakıflar Genel Müdürlüğünden kiralayarak bakımını üstlenmiştir. Bu takdir edilmesi gereken çaba, il ve ilçe başkanından medyasına kadar CHP zihniyeti tarafından topyekun bir iftira kampanyasına dönüştürülmeye kalkışmıştır. Bu zihniyetin arkadaşımıza ve ailesine karşı sürdürdüğü çirkin saldırıdaki tutarsızlıklar siyasi kokuşmuşluğun en bariz örneğidir. CHP Genel Başkanı ise çıkıyor hiç utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan, 'ilçe başkanımız oradan geçiyormuş, fotoğraf çekme diye bir şey yok' diyerek bu açık gerçeği inkar ediyor. Aynı şekilde bu zat, Vakıflar Genel Müdürlüğünün söz konusu mezbelelik arazinin tamamen usullere uygun kira ihalesi konusunda da fütursuzca yalan söylüyor." CHP'li Belediyelere Baskı AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, açıklamasında ilginç bir şekilde belediyelere sadece yardım dağıtımında koordinasyon yapılması gerektiğini söylediklerini ifade etti. Erdoğan, partisinden gelen 'paralel yapı' açıklaması ve belediyelerin hesaplarına bloke konmasına dair ise herhangi bir yorumda bulunmadı: "Belediyelerin yardımları ile ilgili meselede de biz valiliklerle koordinasyon ve planlama yapılması gerektiğini söylerken onlar işi bambaşka yerlere getirmeye çalışıyorlar. Gerçi yardım paketlerinin içine Alevi, Bektaşi kardeşlerimizi İslam dışı gösteren, kanun dışı eylemleri öven kitaplar koymak suretiyle kirli yüzlerini, sinsi niyetlerini bir kez daha göstermeyi de ihmal etmediler. Ve çok açık, net, dağıttıkları kitapçıklarla Aleviliği din olarak takdim eden bu anlayışı özellikle milletimin huzurunda telin ediyorum, kınıyorum. Fuar alanı ve içindeki stant malzemelerini 'Sahra Hastanesi' diye anlatan bu zihniyetin her şeyi gibi bu konudaki hassasiyetinin de sahte ve içi boş olması şaşırtıcı değildir." Tedbirleri açıklamak için kameraların karşısına geçen Erdoğan, CHP'ye yönelttiği ağır ithamlarla yetinmeyerek bir de 'CHP'nin yalanları' ifadesinin vurgulandığı bir video izlettirdi. Görüntülerden sonra sözlerine devam eden Erdoğan'ın muhalefeti hedef alan açıklamaları şöyle: "Gördüğünüz gibi yalanlar silsilesi devam ediyor. Bir taraftan 'talimat vermedim' diyor ama ilçe başkanı da aldığı talimatın gereği orada fotoğrafı çektiğini ve ondan sonra da burada böyle bir inşaatın olmadığını söylüyor. Aynı şekilde (Kılıçdaroğlu) Adana'da 'Cumhurbaşkanlığının böyle bir dev hastane yapmadığından' bahsediyor. Adana'da hastane falan söz konusu değil ki... Adana'da fuar merkezinin, Belediye Başkanı gelmiş oradaki stantları panellerle bölmek suretiyle ortaya 'hastane çıkardım' diye, girişine de 'sahra hastanesi' diye bir yazı yerleştiriyorlar. Ama tabii yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor, hemen yan tarafında da 'kongre merkezi' yazıyor, böyle bir durum var. Çok lüks modern bir şehir hastanesi başta olmak üzere oradaki diğer hastanelerimizle zaten Adana'nın bu sıkıntılarını biz çoktan yerine getirdik. Demek ki bunun, Adana'da ne var, ne yok, bundan da haberi yok.  'Sahra hastanesi' dediler gidin bakın bakalım şu anda böyle bir şey orada var mı? Yok. Her şeyi yalan." Başakşehir Şehir Hastanesi Tartışmaları "Yol itibarıyla bütün altyapı hazır. İnşallah şu anda metro yapımıyla ilgili talimatları da verdim ve metro konusundaki çalışma daha da hızlanacak. Dolayısıyla Başakşehir Şehir Hastanesine hem yol hem metro gelmiş olacak. Zira burayı Büyükşehir Belediyesi daha önce AK Parti'de olduğu için AK Parti Büyükşehir Belediyesi yolunu ve metrosunu yapacaktı. Tabii bu beyefendi, yeni gelen ne yazık ki 'Ne yolu ne metroyu yapamam.' deyince, biz de iyi ki iktidardayız hemen talimatı verdik ve yolunu da metrosunu da biz yapmak suretiyle inşallah Başakşehir Şehir Hastanesi'nin o ihtiyacını da gidermiş oluyoruz." Ali Erbaş'ın Tepkiyle Karşılanan Açıklamaları "Başkanımız biliyorsunuz, bir açıklama yaptı. Bu açıklamasıyla sadece inancının, ilminin ve yürüttüğü görevinin gereğini yerine getirmiştir. Söyledikleri de sonuna kadar doğrudur. Elbette Diyanet İşleri Başkanımızın sözleri sadece kendini Müslüman olarak tanımlayan, İslam dairesinde gören kişiler için bağlayıcıdır. Kendini bu sıfatlarla tanımlamayanlar için söz konusu ifadeler sadece bir görüşten ibarettir. Bir defa burada şu gerçeği çok net görmemiz lazım, ülkemizde eğer İslam adına konuşması gereken birisi varsa, bir kurum varsa Diyanet İşleri Başkanlığıdır ve buranın Din İşleri Yüksek Kurulu vardır. Kalkıp da bu Ankara Barosunun yetkisinde olan bir konu değildir. Herkes yerini bilecek, haddini bilecek. Ankara Barosunun açıklaması başta olmak üzere Diyanet İşleri Başkanı'mızın görüşlerine karşı kullanılan üslup, konu ve şahıs boyutunu aşıp doğrudan İslam'a yönelen kasıtlı bir saldırı halini almıştır. Zira Diyanet İşleri Başkanımıza yapılan saldırı devlete yapılan saldırıdır. Diyanet İşleri Başkanımıza ve açıklamalarına karşı kullanılan her kavram, yapılan her gönderme karşımızdaki zihniyetin ilkelliğini ve içindeki nefret bataklığının birer yansımasıdır. Milletimizin inancına, değerlerine ve onları temsil eden kavramlara böylesine kin duyulabildiğini, bu husumetin böylesine pervasızca ifade edilebildiğini görmekten üzüntülüyüz. Faşizmin en ilkel halini yansıtan bu yaklaşımların ülkemizdeki varlığı, demokrasi, çoğulculuk, inançlara saygı gibi ilkelerin hala yerli yerine oturmadığına işaret ediyor. Demokratlık adına faşizmi, halkçılık adına millet düşmanlığını, yargı adına hukuksuzluğu, eşitlik adına sapkınlığı yücelten bu mankurtların gerçek yüzleri birer birer ifşa olmaktadır. Türkiye, geçmişleri darbe ve cunta çığırtkanlığından vesayetin sözcülüğüne kadar pek çok kara lekeyle dolu olan bu zihniyetten arınma aşamasına gelmiştir."

akp ali erbaş Ankara Barosu Başakşehir Şehir Hastanesi chp cumhurbaşkanlığı kabinesi Din İşleri Yüksek Kurulu diyanet işleri başkanlığı ekrem imamoğlu fahrettin altun İBB kemal kılıçdaroğlu recep Tayyip Erdoğan Z