Eşcinsel Bunalım ve Biz

TAKİP ET

Milliyetçi-Muhafazakar bir kimlikle TOPLUMCULUK kaygısı güden kişiliğime rağmen sosyolojinin önemli açmazı haline dönüşen EŞCİNSEL BUNALIM hakkında sorgulamanın zaruri olduğunu düşünüyorum

Milliyetçi-Muhafazakar bir kimlikle TOPLUMCULUK kaygısı güden kişiliğime rağmen sosyolojinin önemli açmazı haline dönüşen EŞCİNSEL BUNALIM hakkında sorgulamanın zaruri olduğunu düşünüyorum. Olur olmadık bir filde en maço karakterlerin hemcinsleriyle sevişmesinden tutunuz da, en dokunaklı aşk sahnelerinin eşcinseller üzerinden çekilmesi neredeyse her flaş dizide veya sinemada artık bir rutin halini aldı. Disney’in erkek karakterleri birden etek kostümüne bürünüp güya saklanıyor veya cinsiyetsiz karakterler üzerinden senaryolar yazılıyor. Androjen denilen bir insan modeli üzerinden sözümona cinsiyetsizlik görünümlü feminen allegoriler salgılanıyor. Olay devamlı tercihe kilitleniyor ve hürriyet meselesi olarak yorumlanıyor. Hatta o kadar olağanlaştırıldı ki, Eşim Ayşegül dikkat çekiyor son zamanlarda, Mesela Eşcinselliğin neredeyse, hukuktan ahlaka kadar bir çok alanda tanımı yeniden yapıldı. Hatta psiko-sosyal bilimsel yayınlarda bile hastalık veya davranış bozukluğu olarak tanımlanan nevrazma sonucu açığa çıkan veya kimlik yitimi ile demans yaşanması sonucu oluşan eşcinsellik dahi literatürlerden çıkarıldı. Gerçekten sırf tercihi bu yönde olan insanların seçim serbestliği adına kendilerini iyi hissetmeleiri uğruna psikolojik vakıa kısım eşcinsellikleri yok mu sayalım? Mesela çocuk hormonal açıdan hetero-seksüel ancak yaşadığı büyük bir travma sonucu hissiyatı eşcinsel eğilim gösteriyor ama bundan rahatsız olduğu halde, bu kimlik onu kuşatmış ve yardıma ihtiyacı var. Ne diyeceğiz, senin tercihin budur, boşver mi diyeceğiz? Anlıyorum, hürriyet alanı adına otoriter yapıların karşısında dikilmek bazen için bir çok LGBT kadar testisleri olmadığı konusunda hemfikirim. (Lütfen sexist ve erkekçil yazıyorsun demeyin, kültür bağlamında espri kabul edin, malum Kanada’da değilsin) Fakaaaaat… Daha ciddi sorunlar var. Acaba insanların kendi kişisel tercihleri üzerinde düşünmek yerine, bu tercihe yönelen insanların EMPERYALİST ve ORİENTALİST bir propaganda kimliğine dönüştürülmeye çalıştıklarını düşündük mü hiç? Mesela eşcinsel serbestiliği, gitgide insan hakları ve özgürlükler meselesini aşan bir pozisyona bürünmeye başladı. 16 yaşındaki bir çocuğun, akranlarından yaşlı kimse ile giriştiği hetero-seksüel faaliyetler, haklı olarak, PEDOFİLİ sınırlarında inceleniyorken, aynı faaliyeti gösteren 16 yaşındaki EŞCİNSEL kimlik, ÇOCUK olmaklık açısından, neredeyse çoğu zaman değerlendirilmiyor. Burada derhal kitle organizasyonunu temsil eden mekanizmalar, batılı kamuoyu kuruluşları, devreye giriyor ve PEDOFİLİ vakası olarak tanımlanması gereken hadiseyi, derhal özgürlükler sahasına taşımaya çalışıyor. Bunun sektör haline dönüşmesinden tutunuz da, STK’lar için popülist destek algoritmasıyla medya sütunlarına yerleşme aracına dönüşmesi neredeyse aynı hızda seyrediyor. Diğer yandan dünya nüfus planlamasının çaresizliğine ise katliam içermeyen, barışçıl alternatif olarak özendirilen bu hal yeni bir SOSYOLOJİ okumasıdır. Ancak bu sosyoloji okumasının, DÜNYA DOĞUSU için planlanır bir hal alması ise yepyeni SOSYOLOJİ SAVAŞI olarak okunmalıdır. Üstünde düşünülmelidir. Ancak burada mesele EŞCİNSEL olanları yargılamak değil, bir propaganda aracına dönüşmeye başlamalarının sonucunu algılamaya çalışmaktır. En ufak bir şeyde aslında onlar AMAÇSAL bir şeymiş gibi sloganlaştırılıp araçsallaştırılıyorlar. Mesela bu sıralar diyanet başkanı İslam’da bu eğilimin yerini itikaden tarif etti.i İlk saldırı BARO üzerinden geldi ve bunu hukuk savaşına çevirdi. Hem de 10 küsür yıl öncesine kadar devletin her refleksini inanç hürriyeti adına tiftik tiftik eden barolar yapıyor bunu. O halde burada, bazı yapılar tarafından eşcinsel eğilimin araçsallaştırıldığını söylesek yanlış yapmış olmayız. Ancak yine de ülkemiz dışında dünya çerçevesinde Eşcinsel bunalım sınırsız hoşgörü bandını geçti. Dediğimiz gibi hastalık olarak terif edilmesi gereken kısmı dahi literatürlerde yok artık. Bu kimliklerin özendirilen bir profile dönüşmeye başladığını internet emojilerinden tutunuz da, cinsiyetsiz çizgi film karakterlerine kadar her yerde BİLİNÇALTI bir göstergeler tarafından işlendiğine şahit olabiliyoruz. Çizgi filmlerde anime karakterlerde çizilen bedenin semiyotiği, resmen eşcinsel bir dil kullanıyor ve çocuğumuz tv ya da internet üzerinden subliminal donanmış bu karakterlerle avunuyor. Eşim Ayşegül Doğrucan, buna Thomas Malthus'cu yaklaşım diyor, Hani nüfus planlaması adına Eşcinsellik merkezinde düşünen ekonomist ve felsefeci rahip. Ancak ben bunun arkasında EGEMEN dünyanın siyasi faaliyetlerini maskeleyeceği yeni bir OYUNCAK ve YENİ bir PROPAGANDA sahası olarak bakıyorum. Elbette bireyin HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİ var. Hatta tercih noktasında tamamen özgürler, ancak Yukarıda verdiğim PEDOFİLİ tartışması Hetero-seksüel birey için geçerliyken, kitle-iletişimsel STK'lar niçin bunu tercih özgürlüğüne eviriyor ve buldukları medyatik destek bunu neden sorgulamaz. Düşünmek lazım... Yani gözüme sokulan heteroseksüel faaliyetten nasıl bir toplumsal rahatsızlık duyuyorsam, bunların onur yürüyüşü adını verdikleri eylemlerde Sado-Mazo yapay seks oyuncakları gibi yürüyüşleri ve taşkınlıkları da aynı rahatsızlığı veriyor. Neticede biz jartiyeriyle, kombinezonuyla veya boxeri ile yürüyen heteroseksüele, bu kültür içerisinden ne tepki vereceksek, buna da vereceğiz elbet… Neticede bir Brezilya da değiliz… Orası için bu tarz bir yürüyüş makul bir kültür ancak burası için değil… Elbette ki toplumsallaşmış, efendi biçimde sosyal dilimlere karışmış eşcinselleri ve katılmak istedikleri tür sosyal eylemleri tenzih ederek söylüyorum. NOT: Bu konuda yazmak NETAMELİ... Ancak Psikoloji'den Sosyoloji'ye bu konuya el atıldı. Fakat bu konu Felsefi Antropoloji sınırlarında hiç incelenmedi. 3-4 yıldır TOPLUMSAL GÖZLEM yapıyorum... Bu konuda Hakemli bilimsel bir yayına çıkmak için çalışıyorum. Yayınlayınca DOĞU toplumlarının nüfus dengesine müdahil olan dev bir örgütlenme yapısının konuyu hak ve özgürlükler sınırında tutarak yarattığı propaganda argümanları anlaşılır olacaktır. Mehmet Fatih DOĞRUCAN

eşcinsellik LGBT