Eski Türklerde Yada Taşı ve Genel Bilgilendirme

TAKİP ET

'Yada taşıga kan tiykecyagın yağkanek ey saki Yağar yağmurdek eskim çün bolur serap alud' Ali Şir Nevaî, Fevaidül Kiber İlkel insanın doğa ile olan ilişkisi mitolojilerin temelini oluşturur

“Yada taşıga kan tiykecyagın yağkanek ey saki Yağar yağmurdek eskim çün bolur serap alud”

Ali Şir Nevaî, Fevaidül Kiber

İlkel insanın doğa ile olan ilişkisi mitolojilerin temelini oluşturur. Özellikle insan yaşamına doğrudan müdahalede bulunan olaylar, zihinleri oldukça meşgul etmiştir. Fırtına, yağmur, yıldırım ve türlü doğa olaylarının ardındaki sebep olarak; bunların faili olan ruhların, tanrıların mevcudiyetine inanılmıştır. Bu durum eski Türklerde de böyledir; Türk mitolojisinin en temel unsurlarından birisi, doğa olaylarının ve unsurlarının ruha sahip olması halini belirten iye kavramıdır. Kar, yağmur, fırtına gibi doğa olaylarının her birinin ayrı hamisi vardır ve bu olaylar iyeleri sayesinde gerçekleşir. Bu olaylar içinde özellikle yağmur olgusu önemlidir; çünkü yağmur eskinin hayvancılık ve tarımla uğraşan toplulukları için yaşamsal önem arz eder. Bu yüzden Eski Türkler arasında yağmur tılsımları, yağmur çağırma gibi motifler oldukça yaygındır. Şüphesiz, bununla ilgili motiflerin en önemlisi; Cada, Cay, Sata, Yay, Yat, Zada, Cede (Cadı da denmektedir ki, Cadı ve Cadıcılık Türkler için Batıda taşıdığı anlamı taşımaz.) gibi farklı şekillerde de söylenen efsanevi Yada Taşı’dır. Yada Taşı kültü avcı-toplayıcı toplumlarda oldukça etkili olmuştur, savaşlar için ve kuraklığa karşı kullanımının yanı sıra, ava kolaylık sağlaması için hava olaylarının kontrol edilmesinden de bahsedilmiştir. Yağmur yağdırmak, Türklerin zora düştüğü anlarda kadim yardımcıları olan şamanların görevleri arasında yer almıştır. Fakat zaman içinde, şamanlar tarafından ifa edilen bu görev, yer yer Yaycı, Yatçı, Cadacı, Yadacı ismi verilen ayrı bir zümre tarafından da yapılmaya başlanmıştır. Yadacılık ilk başlarda Şamanizm ile bir gözükse de sonraları birbirlerinden ayrılmışlardır. Taşın Kökeni Taşın kökenine dair farklı mitler bulunmaktadır. İlk varyanta göre Nuh Peygamber dünyayı oğullarına pay ederken oğlu Yafes’e Türkistan bölgesini verir. Oğlu bu kurak bölgede ne yapacağını sorduğunda ise ona Yada Taşı’nı verir, onunla Allah’a dua ederek yağmur yağdırabileceğini söyler. Böylelikle ölümünden sonra taş Yafes’ten oğlu Türk’e, sonrasında da Oğuz Han’ın eline geçer ve devamında Oğuzlar ile diğer boylar arasında taş için bir mücadele başlar. Çin kaynaklarında geçen diğer bir varyanta göre, bir Türk kağanı olan Apangu’nun kardeşi yağmur yağdırmak, yel estirmek gibi doğaüstü güçlere sahiptir. Bu yetenek ona ataları Hunlardan miras kalmıştır. Nitekim Hunlarda hava olaylarını kontrol ederek Çinlilerle savaşmaktaydılar. Devamında ise bu mirasın Göktürklerde devam ettiğinden ve Yada Taşı, yağmur yağdırma ve sair motiflerden bahsedilmektedir. (Taş kimi kaynaklarda Türklerin diğer milletler üzerindeki hâkimiyetinin bir tılsımı olarak geçmiştir.) Taşın Bulunması Mitik anlatılara göre taş pek çok yerden elde edilebilmektedir. Çok esintili ve yüksek dağlarda bulunabilir. Geyiklerin başlarında, su kuşlarının kursaklarında; koyun, sığır, at, domuz gibi hayvanların karınlarında da bulunabilir. En güçlüleri ise kurdun karnından çıkarılanlardır. Elde edilişine dair doğa ile olan bu ilişkisinden dolayı, taşın canlı kabul edilmesi söz konusudur. Bu yüzden taşın sesi ve ısısı vardır, ayrıca taş yaşar ve ölür. Taşın yumruk büyüklüğünde olduğu, üzerinde damarlı çizikler olduğu ve bir varlık hissi yarattığı da belirtilir. Taşın Kullanımı Yada Taşı ile ilgili olarak Çin, Hıristiyan ve İslam kaynaklarında birbirini tamamlayıcı bilgilere sık sık rastlanır. Türklerin savaş esnasında yağmur, kar, dolu yağdırdıkları; rüzgâr estirip fırtına çıkardıkları pek çok yerde anlatılmıştır. Elbette ki taş yalnızca savaş için değil, insan için büyük bir tehlike arz eden kuraklık için de kullanılmıştır. Kâşgarlı Mahmut’un Dîvânü Lügati’t-Türk eserinde Yada Taşı ile ilgili malumat verilmekte, hatta Kâşgarlı Mahmut bir yangının söndürülmesi için kar yağdırılması sebebiyle taşın kullanımına şahit olduğunu belirtmektedir. (Taşın bir tür kamlık alameti olduğu ve yüzük olarak taşındığı da belirtilir.) Taş kullanıldıktan sonra dinlenmesi için su içine konulmalıdır, ayrıca kişi sürekli yanında taşırken nemli tutmalıdır. Bu yüzden koltuk altlarında veya kuru sıcak yerlerde taşınır. Taş kullanılmadan önce soğuk suya dinlenmeye bırakılır, eğer ölürse diriltmek için hayvan ciğerine sarılır. (Taşın su unsuru ile olan ilişkisi doğrudandır, gerek kullanım için gerekenler gerekse kullanım amacı direk olarak su elementinin mitolojik yeri ile ilgilidir.) Taşın su dolu bir kap içerisinde yüksek bir tepeye bırakılıp dua edilme suretiyle kullanımı ve taşa kurban kanı sürülerek kullanılmasından da bahis olunur. Taşın sürekli olarak kullanımı yoktur, seyrek bir şekilde kullanılmalı(sık kullanım taşı zayıflatır) ve kullanıldığında doğaya zarar verilmemelidir. Ayrıca taşı kullananların başlarına musibetler geldiği; yoksulluk içinde oldukları ve yakınlarını kaybettikleri de belirtilmiştir. Taşın Özellikleri Yada Taşı’nın en bilinen özelliği hava koşullarını kontrol etmesidir. Yağmur, kar, dolu yağdırma; yel estirme ve fırtına çıkarma; bulutları dağıtma, sis getirme; gök gürletme ve şimşek çaktırma gibi doğa olayları için kullanılabilir. Bunun yanı sıra taşın farklı renk ve işlevlerde türevlerinin olduğundan da bahsedilir. Günümüzde değerli taşlar için kullanılan bir isim olarak Kaş kelimesi ile ifade edilen bir taşın, yıldırımları def ettiği belirtilir. (Bu isim için Yada Taşı’nın diğer ismi de denilir.) Bundan başka olarak taş ateşten zarar görmez, susayan kişi taşı ağzına alırsa susuzluğu diner. Bir yeri kanayan kişinin kan akışını kesen ve mesane hastalıklarına iyi gelen türleri de vardır. Kan kırmızı, zeytin yeşili, siyah, beyaz renklerinde olabildiği gibi; kimilerinin üzerinde kırmızı yahut muhtelif renklerde lekeler bulunabilir. Taşın Günümüze Yansıması Türkler özellikle İslamiyet’e geçişle beraber; eski mistik inançlarının pek çoğunu kendilerini küfre götürecekleri gerekçesiyle terk etmişlerdir. Buna rağmen kültürel bağlamda tam bir kopuş gerçekleşmemiştir, bilakis edindikleri yeni kültürleri etkilemişlerdir. Günümüzde, Anadolu’daki İslam kültürü üzerinde Şamanizmin ve Türk Mitolojisinin tesirlerini görmekteyiz. bu kültürel etkileşim ve dönüşümlerden Yada Taşı da etkilenmiş, taşın tarih sahnesinde aldığı yer zaman içinde kaybolmuştur. (Taşın son kullanım örneği olarak Osmanlı-Rus Harbi söylenmektedir.) Anadolu’nun özellikle köylük yerlerinde, halkın yağmur duası etmesi gibi olaylar görülmektedir. Zamanla taşın ve büyülü olanın etkisi ortadan kalkmış fakat yağmur yağması için yapılan bir eylem süregelmiştir. Yada Taşı’nın yüzyıllar sonra yerini duaya bıraktığı söylenebilir. Bu tür eylemlerin genellikle dağlık ve yüksek yerlerde yapılması da yine bir geleneğin devamı olarak, dağın kutsallığının bilinçaltındaki etkisidir denilebilir. Benzer şekilde çakıl taşlarının toplanıp, üzerlerine ayeti kerimeler okunup suya atılması, yine eski çağlarda Yada Taşı ile yapılan sihrî yağmur yağdırma ayinlerinin kalıntılarıdır denilebilir. *** Yada Taşı ile ilgili olarak bir hayli tarihi vesika mevcuttur; gerek yerli gerekse yabancı akademisyenler tarafından yapılmış araştırmalar da vardır. Kültürümüzdeki önemli olgulardan biri olan bu konuyu –kaynak konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamaksızın- okuyup öğrenmek; edebiyat ve sanat dünyaları içerisinde yer bulmasını sağlamak bizler için bir ödevdir. Kaynakça Fuzuli Bayat, Türk Mitolojik Sistemi 2, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2018. Celal Beydili, Türk Mitoloji Sözlüğü, Ankara: Yurt Kitap-Yayın, 2004. Abdülkadir İnan, Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1976. Ahmet Öğreten, Türk Kültüründe 'Yada Taşı' ve XVIII. Yüzyıl Sonu Osmanlı-Rus Savaşlarında Kullanılması, Belleten, Cilt: LXIV, Sayı: 241, 2000. Fuat Köprülü, Eski Türklerde Dinî-Sihrî Bir Anane ‘Yat’ veya Yağmur Taşı, Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Cilt: IV, Sayı: 1, 1925. Oğuzcan Acar