Evde Sıkılırken İzlenecek Filmler, 3'ü Bir Arada 2
Bu seride her yazıda 3 film olmak üzere tavsiyede bulunacağım, filmlerin her birini uzun uzun anlatıp teker teker yayınlayıp tık çekmek amacım olmadığından 3 er 3 er tavsiye edeyim
Bu seride her yazıda 3 film olmak üzere tavsiyede bulunacağım, filmlerin her birini uzun uzun anlatıp teker teker yayınlayıp tık çekmek amacım olmadığından 3 er 3 er tavsiye edeyim. Aramızda film tutkunu olmayanlar, film izlemeye vakti çok olmayanlar olabilir o yüzden her seride bir ya da iki klasik filmden de bahsedeceğim sonra "vauv çok mükemmel film tavsiyesi, magaradan ne zaman çıktın, interneti yeni mi bağlattın kardeş" diye dalga geçmeyin. Filmlerde olabildiğince spoiler vermemeye çalışacağım. Birinci filmimiz Edward Scissorhands namıdiğer Makas Eller. Tim Burton, yaptığı filmlerle beni etkilemiş efsane yönetmen ve senarist (Ölü Gelin, Hayalet Süvari, Beetlejuice namıdiğer Beterböcek, Mars Attack namıdiğer Çılgın Marslılar ve muhteşem eseri Sweeney Todd müzikalinin film hali, bu filmlerin birçoğunu ilerleyen yazılarımda tavsiye edeceğim). Makas Eller'den bahsederken yönetmeniyle giriş yapmamın sebebi "abi çok iyi yönetmen harika kesin iyi yapmıştır" değil kendisinin kötü bulduğum filmleri de var ama yönetmenin kafasının yukarda yazdığım filmlerde büyük etkisi var. Aynı senaryoyu başka biri yönetse ortaya bu kadar güzel filmlerin çıkabileceğini zannetmiyorum. Ailenizle oturup izleyebileceğiniz izleyen herkeste biraz buruk biraz neşeli hava bırakan bir eser. 1990 yapımı filmin başrolünde Tim Burton'un vazgeçemediği oyunculardan Johnny Depp ve Vinona Ryder yer alıyor. Vinona Ryder yine Tim Burton filmi olan Beetlejuice'de ünlenip yine bir Tim Burton filminde yer alıyor, Johnny Depp ise bundan sonra Tim ile birlikte tam 7 film çektiler. Filme dönersek filmde fantastik unsurlar o kadar güzel işlenmiş ki hiç sırıtmıyor, ve hikayedeki olaylar o kadar belli ki tahmin edebiliyorsunuz nasıl bu kadar basit bir hikaye insanı etkileyebilir ki. İşte yönetmen ve senarist Tim Burton'un yeteneği de bu galiba basit bir hikaye kendini izlettiriyor. Filmin sonu... hayır başındaki sahne ve sonu birlikte, o kadar güzel ki. Basit bir soru "Neden kar yağar büyükanne? Kar nereden geliyor?" İkinci filmimiz Delicatessen. Fransız filmi sevmiyorum dedim ya aklıma tanıtacak o kadar çok fransız filmi geliyor ki dediğim gibi gizli hayranım galiba. Delicatessen yani Şarküteri 1991 yapımı (tanıttığım filmlerin 1990'ların efsaneleri olduğunu farkettim farklı filmler de tanıtacağım tabii ki). Distopik filmleri seviyorsanız tam sizlik bir film diyebilirim rahtlıkla. Filmin beni en çok çeken tarafı gerçekçilikten ziyade sürrealist film olması galiba. Karakterlerin yapısı çok hoşuma gitti, küçük bir ortam çok fazla insan, olay olmayan küçük bir film sanki. Size hiç zaman kaybı olarak gelmeyecek bir film. Bazı esprileri nedensiz çok hoşuma gitti, izleyenlerin bir çoğunun da hoşuna gideceğini düşünüyorum. Bu yazıdaki son filmimiz What Happened to Monday Türkçesiyle Yedinci hayat. Yine bir distopik film ama çok zorlamayan cinsten. 2017 yapımı film hakkında çok iyi bir oyuncu olan Willem Dafoe'nun desteğiyle film daha da hoşuma gitti diyebilirim. Biraz spoiler gibi ama aslında değil çünkü filmde zaten bu açıklanıyor başlarında. Birden fazla çocuk yapmanın yasak olduğu kurallı klasik bir distopyada bir adamın 7 birebir "yediz" kızı olursa ne yapar? Kızlarınızı yaşatmak için ne yaparsınız sorusuna cevap veriyor. Sadece şunu söyleyeyim filmin adının tam Türkçe çevirisi "Pazartesi'ye ne oldu?" Çok güzel sahneleri olan ama genel olarak muhteşem değil, distopik film severler için güzel bir film. Aksiyon da filmde mevcut sıkılarak izlemeyeceğiniz bir film olur diye düşünüyorum.