Faik Öztrak: Kuyrukları Dillerinden Düşürmeyenler, Kuyrukların Efendisi Oldular

TAKİP ET

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı yaptı.

MYK toplantısı sonrasında CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı yapan CHP Sözcüsü Faik Öztrak, sözlerine suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci Çetin Emeç’i anarak başladı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için Başbuğ Atatürk'ün sözlerini hatırlatan Öztrak, "Toplumun bir yarısı yere zincirle bağlıyken, kütlenin tamamı göklere yükselemez. Kadınlara ekonomik ve sosyal hayatta, siyasette hak ettiği yeri sağlamayan milletlerin ilerlemesi, Hak ettiği refahı yakalaması mümkün değildir. Tüm kadınların bu anlamlı gününü kutluyoruz" dedi.

Rusya'nın Ukrayna'yı İşgal Girişimi

"Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin 12. günündeyiz. Ukrayna’da dünyanın gözünün önünde, Büyük bir insanlık dramı yaşanıyor" diyen Öztrak, "Çoğu yaşlı, kadın ve çocuk 1,5 milyondan fazla Ukraynalı Ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bu; bugüne kadar Avrupa’nın gördüğü en hızlı göç dalgası. Gelen görüntüler yüreklerimizi dağlıyor. Diğer taraftan, Ukrayna’da yaşayan binlerce vatandaşımız, hala savaş bölgesinde. Ukrayna’ya gönderilen iki askeri kargo uçağımız da savaş bölgesinde sıkışıp kalmış durumda. Bu çerçevede Genel Merkezimizde kurduğumuz kriz masası, vatandaşlarımızın tahliyelerini dikkatle takip ediyor. Bu haksız, hukuksuz ve insanlık dışı bir savaş. Sürgünde bir Ukrayna hükümeti kurulması senaryoları konuşuluyor. Tabi savaşın uzama ihtimali de artıyor" ifadelerini kullandı.

Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Hiç Olmazsa Bu Defa Dış Politikayı İç Siyasete Malzeme Etmeyin"

"Biz bir an önce kalıcı bir ateşkesin ilanını ve savaşın bir an önce sona erdirilmesini diliyoruz. Türkiye, savaşan her iki tarafla da konuşabilen bir ülke… Ama yapılan açıklamalardan hükümetin mazruf yerine zarfla uğraştığı anlaşılıyor. Önce 'Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Antalya’da görüşecek' tefrikaları boy boy yandaş basında yer aldı. Sonra, 'Erdoğan Putin’le görüştü, görüşecek' haberleri yandaş medyada yer aldı. Yani kimin kimle nerede görüşeceği, ne yapıldığından, ne yapılacağından daha fazla yer tutuyor. Hiç olmazsa bu defa dış politikayı iç siyasete malzeme etmeyin. Diplomasiyi barışa yardımcı olacak şekilde yönetmeyi becerin. Daha fazla istikrarsızlığa ve itibar kaybına neden olmayın.

Rusya’ya uygulanan yaptırımların küresel ekonomiye de ciddi bir maliyeti olacak. Savaş enerji, emtia ve başta buğday olmak üzere gıda fiyatlarında önemli artışlara sebep oluyor. Pandemi sonrasında dünyada yaşanan arz güvenliği sorunları ve enflasyonist süreç, bu savaş nedeniyle daha da ağırlaşacak.

Türkiye'nin Risk Primi

Bu savaştan en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye olacak. Bu iktidar döneminde Rusya ile ilişkilerimizin, Türkiye aleyhine asimetrik bir biçimde gelişmesi ve bu süreçte Rusya’ya artan enerji bağımlılığı, çok önemli bir etken. Diğer yandan iki ülke de turizmde en önemli ortaklarımızdan… Tarım ürünleri ticaretimizde de iki ülkenin önemli bir yeri var. Sadece bu kanallardan Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye’ye maliyeti 35-40 milyar dolar civarında olacakmış gibi gözüküyor. Bunlar görünen maliyetler… Diğer taraftan, savaş nedeniyle yeniden 600 puanın üzerine çıkan risk primimizin bundan sonra dışarıdan yapacağımız borçlanmalarda maliyetleri ne kadar artıracağı bu hesapta yer almıyor.

Rusya'nın Ukrayna İşgaline Büyük Bir Buhranda Yakalandık

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline Türkiye, 'Şahsım' hükümetinin ülkeyi çok kötü yönetmesi sonucunda büyük bir buhrandayken yakalandı. 2014’te başlayan tek kişilik ucube rejime geçiş süreci, demokrasimizi, hukuk devletini, köklü kurumları tahrip etti. Devlette yönetim krizine neden oldu.

'Şahsım' hükümetleri ekonomide de hep işin kolayına kaçtı. Sıcak para pansumanıyla ekonomiyi şişirmeyi, sahte cennetler yaratmayı seçti. Ama 2013 yılında Amerikan Merkez Bankası’nın, eskisi gibi dolar basmayacağını açıklamasının ardından izlenen yanlış büyüme stratejisi iflas etti. Türkiye dünyada en kırılgan beş ekonomi arasına girdi. 2018’in başında 'sarayın kibirlisi', Londra’da kerameti kendinden menkul 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' safsatasını açıkladı. Ama döviz piyasasında işler elden kaçınca ricat etti.

128 Milyar Dolar

'Sarayın kibirlisi' ve damadı, ondan sonra ekonomiyi yönetememeleri sonucunda, hızla artan döviz ihtiyacını gizleyip sahte istikrar havasıyla seçim kazanmak için Merkez Bankası'nın kasasındaki milletin 128 milyar dolarını, Banka'nın arka kapısından haraç mezat sattılar. Siyasi ikballeri uğruna Merkez Bankası’nın döviz piyasalarını kontrol için kullanacağı döviz silahını elinden aldılar. Yine işin ucuzuna kaçtılar. Ekonominin dengelerini alt üst ettiler.

Milletimizin cebini, cüzdanını, tenceresini boşalttılar. En son getiğimiz yıl 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' safsatası tekrar torbadan çıktı. Emirle faizler düşürüldü. Sonuç döviz kriziyle uçan kurlar, zirve yapan hayat pahalılığı oldu. Saray, ekonomiyi yönetememesi sonucunda yarattığı döviz krizini aşabilmek için bağıra çağıra yaklaşan Rusya-Ukrayna savaşını ve yine FED’in kesinleşen faiz artırımını hiç dikkate almadan, kur korumalı mevduat diye bir ucubeyi getirdi. Bütçenin altına tahrip gücü 50-60 yıl önce uygulanan dövize çevrilebilir mevduatlardan çok daha yüksek bir bomba koydu. Bu ayın sonunda dolar kuru 14,5 lira olursa, bu kur korumalı mevduatlardan bütçeye 33 milyar TL ek yük gelecek.

Tek Bildikleri Fukaranın Cebinden Alıp Zenginin Cebine Koymak

Faiz sebep enflasyon sonuç diyerek, azdırdıkları enflasyonu kontrol altına alabilmek için akaryakıtta eşel mobil sistemini sıfırlayan 'Şahsım Hükümeti' şimdi Kur Korumalı Mevduatın yaratacağı yükü karşılamak için vatandaşın kullandığı benzine, çiftçinin, nakliyecinin kullandığı mazota zam üstüne zam yapıyor. Eşel mobil bugün kullanmayacaksınız ne zaman kullanacaksınız? Tek bildikleri fukaranın cebinden alıp zenginin cebine koymak…

Şahsım Hükümeti şimdi bu faturayı kendilerinden sonra geleceklere aktarmak için, yine cin fikir peşinde… Bugün sabaha karşı yayımladıkları bir tebliğle şirketlerin en az altı ay olan kur korumalı mevduat vadesi üç aya indirdiler. Yetmedi, vadesi dolan mevduatların ilk yatırıldıkları gündeki döviz kuru esas alınarak yenilenmesine imkan getirdiler. Belli ki iyice sıkışmış vaziyetler. Ödemeyi sonraya ertelemek için sürekli yeni tatlandırıcılar teklif ediyorlar.

Saray Rejimi Ülkenin Bereketini Kaçırdı

'Adaletin olmadığı yerde rahmet, rahmetin olmadığı yerde bereket olmaz' derler. Saray rejimi ülkenin rahmetini de bereketini de kaçırdı. Milleti hayat pahalılığı altında her gün biraz daha eziyorlar.

Bir Amerikalı yetkili, 'Rusya’ya uyguladığımız yaptırımların amacı, Rusya’daki enflasyonu yükseltmek' demişti. Buradan bu yetkililere sesleniyorum. Bakın, aldığınız tedbirler Rusya’yı caydırmıyor! Zelenskiy de bunu söylüyor. Rusya'yı enflasyonla dize mi getirmek istiyorsunuz? Siz bir zahmet Türkiye’ye gelin. Bizdeki Saray’ın kibirlisinin enflasyonu nasıl azdırdığını, kendi milletini hayat pahalılığına nasıl ezdirdiğini bir inceleyiverin. Sonra da ambargo diye Rusya’ya bunu uygulayın. Emin olun, Saray'ın bu millete çektirdiğini, hiç kimse çektirmedi.

Atalarımız ne güzel söylemiş, 'Ağacın kurdu içinde olur.' Bir ülkede kibirli bir cehalet yönetimdeyse başkaca hasma gerek yok. Bugün gerçekten bu ülkede vatandaşın refahına ve geleceğine kastetmiş bir Saray yönetimi var. Giderayak tencerenin dibini kazımaya uğraşan bir hükümet var. Kastetmedikleri hiçbir şey kalmadı.

Zeytinliğime Dokunma

Atadan kalma malları sattı, 62 milyar dolarlık özelleştirme yaptı, yetmedi. Milletin 128 milyar dolarını buharlaştırdı o da yetmedi. Milletin geçmediği köprüyü, tüneli, otoyolu, uçmadığı havaalanını, yatmadığı hastaneyi yapan yandaş müteahhitlere milletin hazinesinden milyarlarca dolar garanti verdi. O da yetmedi.

Bir yönetmelikle bu ülkenin zeytinliklerini talan edilmek üzere yandaş madencilerin insafına terk etti. İnsanlar 'Zeytinime dokunma' diye feryat ederken ülkenin tarihi, kültürü, zenginliği sit alanlarını da talana açtı. Her ikisinin de peşindeyiz. Bunları önleyebilmek için tüm imkanları zorlayacağız. Bunların gözlerini hırs bürümüş. Giderayak, 'Kazanın dibini sıyırmanın' derdine düşmüşler. Saray sosyetesi için memleket, Yağma Hasan’ın böreği olmuş. Ama bu gözü dönmüşlüğün faturası millete çıkıyor.

Akaryakıt Zamları

Arabaya benzin, mazot, gaz koymak lüks oldu. Akaryakıt fiyatları, dolar inse de çıksa da artık her gün otomatiğe bağlandı artıyor. Doların rekor kırıp 18 liranın üstünü gördüğü 20 Aralık tarihinde mazotun litresi 11 lira 54 kuruştu. Şimdi dolar 14 lira 30 kuruş, Mazot 20 lira. Daha bunlar da iyi günlerimiz! Bu gece ve yarın olağanüstü iki zam daha bekleniyor. Yarın gelecek zammın son yıllarda yapılan en yüksek zam olacağı söyleniyor. Bu artışlar sonrasında pompadaki fiyat artışı, uluslararası petrol fiyatlarındaki artışının 24 puan üstüne çıkacak. Tekrar söylüyorum: Saray kur korumalı mevduatın faturasını vatandaşın sırtına yıkmaktan vazgeçmelidir.

Elektrik Zamları

Elektrik faturalarına da cumhuriyet tarihinin en ağır zammını yaptılar. Bir de 'Vallahi daha azı kurtarmaz' dediler. Sonra genel başkanımız devreye girdi. Zorlaya zorlaya fatura düşmeye başladı ama bu gelinen nokta da yetmez… Doğal gaz ve elektrikte, 31 Aralık’ta yapılan tüm zamlar geri çekilene kadar mücadeleye biz devam edeceğiz!

Asgari Ücret 

Yüzde 52 artırdıkları asgari ücret, enflasyona iki ay dayandı. Bugün asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Baştan beri söylüyoruz: 'Mesele maaşın, aylığın, ücretin ne kadar olduğu değil, onunla ne alınabildiğidir.' AKP göreve geldiğinde 30 lirayla bir çeyrek altın alınabiliyordu. Bugün 30 liraya ancak iyisinden bir kilo salatalık alınabiliyor. Bu yüksek enflasyon ortamında asgari ücreti 4 bin değil, isterseniz 40 bin lira yapın.  Üç gün sonra açlık sınırının altına düşecekse kıymeti yok.

Çarşı Pazar Yanıyor

Çarşı-pazar yanıyor. İnsanlar meyveyi-sebzeyi taneyle alıyor. Şahsım hükümeti çarşı pazardaki etiketlerle çarşı pazara operasyon çekmekle uğraşıyor. Müfettişleri esnafın üzerine gönderiyor. Hala kavrayamadılar, hala anlayamadılar. Enflasyonla mücadele markette sopayla yapılmaz. Etiketlerle boğuşarak olmaz! Çözüm tarlada. Çözüm üretimde. Gübre, tohum, ilaç fiyatı katlanmış. Tarlayı sürmek, ilaç atmak için, traktöre mazot lazım… Geçen sene bu zamanlar traktör deposu 820 liraya doluyordu. Bugün 2 bin 400 liraya doluyor. Geçen yılın üç katı. El insaf! Ülkenin buğday ambarı Konya’da mazotun litresi 20 lirayı geçti. Yarın öbür gün 22 lirayı da 23 lirayı da görecek. Şaka gibi...

Avrupa'da En Az Et Tüketen 4 Ülkeden Biriyiz

Antalya’dan domates, narenciye Saray’ın 'Bir kuruş vermeden yaptırdık' dediği paralı yollardan, köprülerden geçerek İstanbul’a geliyor. Mazot, köprü, yol ücreti, derken, TIR başına nakliye maliyeti, geçen seneye göre 3 kat artmış. 20 bin lira olmuş. Bir tırın taşıdığı ürün bedava bile olsa kilo başına 1 lira ekleniyor. Millet eti, balığı unuttu. Üç yanımız deniz, dört yanımız ova… Ama Avrupa ülkeleri arasında en az et tüketen dört ülkeden biri Türkiye. Deniz mahsulü tüketiminde ise son sıradayız.

Eurostat verilerine göre Türkiye’de insanların neredeyse yüzde 40’ı iki günde bir, bir kap et yemeğini masasına koyamıyor. Bu insan sayısı Avrupa’daki en yüksek oran… Pek çok aile yokluktan, okula gönderdikleri çocuklarının çantasına beslenme koyamıyor. 2021 yılında, 155 bin 938 çocuğumuz yokluk nedeniyle okullarını terk etmek durumunda kaldı. Bu çocuklarımız, eğitimlerinin kesilmesi nedeniyle ailelerinin miras kalan yoksulluğu kendi evlatlarına aktarma durumunda kalabilir eğer tedbir alınmazsa. Ne bunları ne de ülkedeki kuyrukları, pandemiyle ya da Ukrayna’da çıkan savaşla açıklamak mümkün değil.

Kuyruklar Dönemi...

İşte buyurun bu kuyruk 2019 yılının Şubat ayından… Ortada pandemi yok, savaş yok. İstanbul Şirinevler’de kurulmuş Tanzim Satış noktasının önündeki kuyruk… İnsanlar soğukta, Biraz daha ucuza patates-soğan almak için sırada.



Bu kuyruk da Sivas’tan, 2020’nin Aralık ayında, Sivas’ta insanlar yakacak yardımı almak için salgın dinlemeden Sivas’ın soğuğunda kuyrukta bekliyorlar.



Bu kuyruk da 2021’de İstanbul Sultangazi’den Halk Ekmek kuyruğu.

Yıl 2022… Bu da Ankara’dan benzin ve mazot kuyruğu… Daha iş kuyrukları, pandemi döneminde test kuyrukları, gasilhane kuyrukları da var…



II. Dünya Savaşı sırasındaki kuyrukları, Kıbrıs Barış Harekatında, uygulanan ambargolar nedeniyle görülen kuyrukları, dillerinden düşürmeyenler, şimdi kıtlıkların hükümeti, kuyrukların efendisi oldular. Saray artık kınadıklarıyla sınanıyor. Şimdi bunlarda yetmiyor, ayçiçek yağı almak için insanlar birbirini eziyor… Bunun öyle marketler istif yapıyor diye açıklanır yanı yok. Çünkü Bakanlıkla koordineli çalışan Tarım Kredi’nin marketlerinde de, ayçiçek yağı rafları boş. Bu fotoğraf, bu sabah Ankara’da bir Tarım Kredi Kooperatifi Marketi'nde çekildi. İşgal edilen Ukrayna, yaptırım uygulanan Rusya, yokluğu, kuyruğu sıkıntıyı çeken Türkiye!

İnternette 18 litrelik ayçiçek yağı 1.100 liraya 36 ay taksitle satılıyor. Sanki tek taş pırlanta, sanki araba. Yoksa yemeğe koyacak yağ mı alıyoruz? 36 ay taksit nedir? Biz söyleyelim. Sonuçtur, sonuç! Beceriksizliğin, çakma ekonomistliğin sonucudur. Kendi çiftçisini tarlasına küstüren, ithalatla elin çiftçisinin yüzünü güldüren, 2,5 Trakya büyüklüğünde tarım alanını işlenmez hale getiren Saray politikalarının bir sonucudur. Çiftçi alın terinin karşılığını alamadığı için tarlasını ekemez hale gelmiştir. Saray da buna seyirci kalınmasının sonucudur.

Kılıçdaroğlu 'Gıda Krizi' Uyarısını Yapmıştı

Genel Başkanımızın defalarca, 'Gıda krizi geliyor, önlem alın' diye uyarmasına rağmen Sarayın kulağının üstüne yatmasının sonucudur. Enflasyonu tarlada destekle değil, markette sopayla, fiyat denetimleriyle bitirmeye çalışan zihniyetin sonucudur. Saray sebeptir, kuyruk, açlık, yokluk ve pahalılık sonuçtur. Saray ve şürekası alışmış, çözüm bulmuyor, 'Dışarıda şöyle oldu, savaş çıktı da böyle oldu' diye laf çevirip duruyor. Ama her ne hikmetse gıda enflasyonunda üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortalamasını sekize katlamışız. Bütün dünyada gıda enflasyonunun en yüksek olduğu beş ülkeden biri olmuşuz. Ukrayna’da savaş Şubat sonunda başladı. Gıda enflasyonumuz Ocak ayında yüzde 57, savaşın etkisinin ancak birkaç gün yansıdığı Şubat ayında yüzde 66. enerji enflasyonunda da, OECD ortalamasını üçe katlamışız.

Yani bu bahanelerin hiçbir geçerliliği yok. Bunlar milletten kopmuş. Ama aralarında tek tük de olsa başını kaldırıp, memlekette ne olup bittiğini görenler de var. Önceki dönemde milletvekili olan bir MKYK üyesi geçen gün, “Biz önce üzerimize düşeni yapalım, Sonra vatandaştan destek isteyelim. Bunca rezilliğe rağmen çözüm üretemiyorsak, bunun siyasi faturası ağır olur” demiş.

El-hak doğru… Hem de üç yönden doğru. Birincisi, Üzerinize düşen milleti bu pahalılıktan korumaktır, Yapamıyorsunuz. İkincisi, Bu yaşanalar kelimenin tam anlamıyla rezilliktir. Gayet net anlatmışsınız. Ve üçüncüsü, AK Parti MKYK üyesi, “Bunun siyasi faturası ağır olur” demiş…

Daha anlaşılır bir şekilde söylemek gerekirse, millet kendisine bu kadar ağır bir faturayı ödetenlere sandıkta çok ağır bir fatura ödetir. Tasdiknamenizi elinize tutuşturup gönderir. Bu da doğru…

Merkez Bankası Başkanı'nı Derhal Değiştirin

Milletimizi içinde bulunduğu, Bu zulüm tablosundan çıkarmak için, vakit geçirmeden yapılması gereken doğrular var. Yine dinlemezler ama biz söyleyelim. Bunlardan ilki, Saraya biat eden Merkez Bankası Başkanı’nı derhal değiştirmektir.

Yerine güven veren bir ismi atamaktır. Banka’nın para politikası araçlarını Özgürce kullanmasını sağlamaktır. Ardından gözleri çakarak göreve gelen Ama 3 ay içerisinde gözünün feri kaçan Hazine ve Maliye Bakanı’nı o makamdan uğurlamaktır. Kendisi bugün bir gazeteye röportaj vermiş…

Daha önce, “Enflasyon Nisan’da yüzde 50’nin altında pik yapacak” diyen, Sonra, Sene başında gözünü kapatıp 6 ay sonra uyanmaktan bahseden Nebati Bakan, Bugün, “Enflasyon ancak yılsonunda düşmeye başlar” demiş. Enflasyonla randevuları yine bir başka bahara kalmış. Bu iki adımı attıktan sonra yapılacak iş, Gerçekçiliğini, mevcut şartlarda geçerliliğini, Tamamen yitiren bütçeyi yeniden ele almaktır.

Hayat pahalılığının kasıp kavurduğu toplum kesimlerine öncelik veren, Zora düşen vatandaşlara destek sağlayan Yeni bir bütçe yapmaktır. Yine dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı en çok ezen Gıda enflasyonu ile mücadele için Ve tarım politikasındaki dağınıklığı toparlamak için Acilen atılması gereken adımlar var.

Tarımsal Üretim Planlanmalı

Öncelikle, vakit geçirmeden ülkemizin ihtiyacı ve ihracatı çerçevesinde, Önümüzdeki dönem yapılacak tarımsal üretim planlanmalıdır. Üretimi yetersiz olan Ve stratejik olan tarımsal ürünlerde, Alım fiyatı ve alım garantisi önceden açıklanmalıdır. Bu çerçevede, Ayçiçeğinde bu sene hızla sözleşmeli üretim Yaygınlaştırılmalıdır. Ayçiçeği eken çiftçilerimize verilen 50 kuruş destek, Sözleşme çerçevesinde 1 lira 50 kuruşa çıkarılmalı ve hemen ödenmelidir. Belli girdilerin, belirli şartlarla Kamunun kaynaklarından istifade edilerek, Çiftçiye verilmesi sağlanmalıdır. Mali ve yasal tedbirler alınarak Bahar gübreleri, üreticilere dağıtılmalıdır. Çiftçimizin kullanacağı gübrenin yüzde 50’si desteklenmelidir. Çiftçimizin kullandığı mazotun vergileri kaldırılmalı, “Yarısı bizden yarısı sizden ” sözü tutulmalı Ve hükümet çiftçinin üretimde kullandığı mazotun Yarısını karşılamalıdır. Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte Vergi yükü kaldırılmalıdır. Elektrik borçları hasat sonrasında, faizsiz tahsil edilmelidir. Tarımsal sulamada kullanılan suda 2021 yılının fiyatları uygulanmalıdır. TİGEM, damızlık hayvan ve tohumluk üreterek, Çiftçimize ucuz tohum ve damızlık hayvan sağlamalıdır. Tarımsal destekler, kanunda yazıldığı gibi Milli Gelirin en az yüzde 1’i kadar verilmelidir. Verilen destekten hiçbir ad altında Kesinti yapılmamalıdır. Süt üreticileri için 1 kilo süt satıp 1,5 kilo yem alabileceği, Besiciler için 1 kilo et satıp 25 kilo yem alabilecekleri pariteler korunmalıdır.

Bunun için gerekirse prim desteği sağlanmalıdır. Besicinin hayvanını ucuza beslemesi için Mera alanları ıslah edilerek Çiftçimizin hizmetine verilmelidir. Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı tüm üretim alanları devlet tarafından sigortalanmalıdır.

Çiftçimiz altında ezildiği borç yükünden kurtarılmalıdır. Bankalarda ve tarım kredi kooperatifindeki kredilerinin faizi silinmeli, kalan para uzun vadelere yayılarak yapılandırılmalıdır. Ziraat Bankası yeniden çiftçinin bankası olmalıdır.

Tüm tarım araç ve gereçleri alım satım işleri 5 yıl süreyle KDV ve diğer vergilerden muaf tutulmalıdır. Peki bu hükümet bunları yapabilir mi? Hiç sanmıyoruz. İşte biz, bu ülkenin aydınlık geleceğine inanan, “Bu toprakların insanları, Birbirine sıkı sıkıya sarıldığında, Aşılamayacak hiçbir sorun yoktur” diyen, Bir avuç yandaş ve beşli çete, Çakma oligarklar için değil, Ülkesi ve milleti için çalışmaya kararlı 6 parti, Göreve hazırız. Sandıkta milletimiz kendisini hakir görenlere, Gözünün içine baka baka dalga geçenlere Dersini verecek.

Demiştik ya, “Ağacın kurdu içinde olur.” İşte ülkemizin içini kemiren o kurdu. Yüzyıllık çınarımızın, ülkemizin gövdesinden Vatandaşlarımızla birlikte söküp çıkartacağız. Bundan sonra, Pahalılığı bitirmek için, Gıda güvenliğini sağlamak için, Hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi, Hiçbir çocuğun eşit eğitim hakkından mahrum kalmaması için, Herkesin temiz havaya, Temiz suya ulaşabilmesi için, Huzur ve güven içinde yaşayabilmesi için, Tüm gücümüzle çalışmaya hazırız. Biz hazırız, Milletimiz hazır. Sandığı istiyoruz. Sandığı bekliyoruz.

faik öztrak chp basın açıklaması kuyruk kıtlık ekmek meyve sebze akaryakıt