Faydalı Kilisenin Papazından 20 Makale Önerisi

TAKİP ET

Yıllar önce bir

Yıllar önce bir dizi kitap önermiştim, iki listede toplam 50 adede ulaşmıştı. 200’e çıkarma sözü vermiştim ancak bunu hiç tutamadım. Bunun birkaç sebebi var: İlginç bulduğum her kitabı “desteklemiyorum”, yani o kitapta sorunlu, hatta zehirli bulduğum ifadeler de olabiliyor. Bunları yaymak istemiyorum. Bir diğer sebep de, ilk iki listeyi ayrıntılı yapmış olmam: Her kitaba dair ufak bir açıklama ve akıcılık, derinlik ve ilginçlik olarak üç alanda kendimce not koymuştum. Aynısını sürekli yapmak epey emek gerektiriyor. O yüzden bu defa makale önermeye karar verdim. Aşağıdaki liste, akademik makaleler, söyleşiler, blog yazıları gibi sair ancak “makale” diye özetleyebileceğimiz kısalıkta metinlerden oluşuyor. Ümit ediyorum ki aklıma düştükçe bu listeyi devam ettirebilirim. 1. Dilimiz düşünce tarzımızı nasıl şekillendiriyor? – Lera Boroditsky Konuştuğumuz dilin özellikleri düşünce tarzımızı şekillendiriyorsa, herhalde bu milliyetçilik için epey kıymetli bir tespittir. Lera Boroditsky’nin makalesi yaptığı akademik çalışmalardan örnekler vererek, üstelik konu hakkındaki dağarcığı geniş olmayan okurun da anlayabileceği şekilde bu konuyu ele alıyor. Tabii çeviri bana ait, o yüzden akıcılığını yeterince aktaramamış olabilirim, ancak önereceğim makalelerin en tepesine yazdım. Okumak için tıklayınız. 2. Sembolik Etnisite: Amerika’da etnik toplulukların ve kültürlerin geleceği – Herbert J. Gans Ömer Seyfettin’in “Bir Kayışın Tesiri” öyküsüyle birlikte, Gans’ın sembolik etnisite kuramı herhalde etnisite ve aidiyet geçişkenliğine dair en sık atıf verdiğim kaynaktır. Türk’ün ne idüğüne dair tartışmalar lügat nebbaşı beylerimizin keyfine göre süredursun, Gans bireysel ve “tercih”le üstlenilen etnisiteden bahsediyor. Bu konudaki görüşlerim ve hangi veçhile referans verdiğim bahsi başka, ancak mutlaka okuyunuz. Okumak için tıklayınız. (İngilizce). 3. Ağların Nasıl Bilinçlendiğine Dair Bir Nörologun Radikal Teorisi - Christof Koch Aslında bir makale değil, söyleşi. Bilincin evrildiği ve nasıl ortaya çıktığı iki ayrı soru aslında: Biri, biyolojik bilinç “vasıtaları”nın vasıtalık işlevini nasıl üstlenip, nasıl geliştirdiğinin cevabını veriyor. İkincisiyse, bu vasıtalık işlevinin mümkün olması için nelerin gerektiğini kurcalıyor. Koch, emergence denen teorinin, yani bilincin yeterli sayıda ünitenin bir araya gelip yeterli etkileşim kurması sonucunda ortaya çıktığı fikrinin temellerine dair çok önemli argümanlar sunuyor. Üstelik ilham kaynağının Katolik geçmişi olduğunu söylüyor; bizimkiler tasavvuftan ancak badelemek için ilham alsınlar. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 4. Kültürel Stereotip mi, Milli Karakter mi? - Rodolfo Mendoza-Denton Yine çok sık alıntıladığım, sohbetlerimde kullandığım tespitler içeren bir yazı. Ben, özetle, nezaketin ve karşılıklı saygı ve terbiyenin muhafazası için, bireyin -asıl ve mecaz anlamlarıyla- silahlanması gerektiği sonucuna varmıştım. Herkes kurt olursa, daha az kan akar. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 5. Millet Nedir? – Ernest Renan Vaktiyle Akşener Renan’dan bahsetmişti de, epey saldırmışlar, dillerine dolamışlardı. Zannediyorum yalnızca ben, Renan’ın bu meşhur nutkunu gündeme getirmiş, Renan’ın ifadelerini irdelemiş, Akşener’e saldıranların bizzat Renancı fikirlerin peşinden gittiklerini söylemiştim. Elbette millet ve milliyetçilik hemen her zaman sui generistir, ancak bazı metinler vardır ki, en geniş haliyle paylaşılan ortak özellikler ve değerleri tespit etmiştir ve bu yüzden eskimezler. Renan’ın nutku, yahut dersi bunlardan biridir. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 6. Güney Arabistan’da Cinsel Misafirlik ve Anaerkillik Problemi – Walter Dostal Kapsamı dar, epey detay bir meseleye eğilen bir makale, evet. Ancak yaygın ve eski anlatıların bizi körleştireceğini göstermek için bu makaleyi koymak istedim. Kadının evden çıkmasını yasaklayan bir toplumda, bir zamanlar neler dönüyormuş anlamak için okunabilir. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 7. Kaynama – Ahmet Bican Ercilasun Yalnızca bilimde değil, günlük hayatımızda da gözlemlediğimiz kimi olguları, gidişatları kavramsallaştırma ihtiyacı duyarız. Sosyal medya bunu hemen her gün yapıyor; mesela belli bir kız tipine “Kezban” diyor, “Melis” karakteri var hayatımızda artık, Melis isimli kimseyi tanımasak bile. Bican Hoca da böyle bir “paketleme” yapmış, uzun uzun her gün üzerine konuştuğumuz, anlamaya çalıştığımız fenomeni özetlemiş: Kaynama. Türk milliyetçiliğinin son yirmi yıldaki halini, arayışların artmasını, aynı zamanda tansiyonun yükselmesini açıklarken, tarihten misaller vererek anlatmış. Okumak için tıklayınız. 8. R. R. Tolkien: Hiç Olmamış Efsaneler ve Dönüştükleri Dünyalar – Dan Berger Biraz mola verelim, edebiyata uzanalım. Tolkien hayranı ifadesi beni tanımlamaya yetmez, muhtemelen adam kendisini benim onu önemsediğim kadar önemsemiyordu. Dan Berger’in bu blog yazısı, Tolkien’i en sevdiğim cihetten ele alıyor: Bir mitoloji yaratıcısı olarak. Benzer fantazya hamleleri yapacak olanlara da yol gösteriyor, bir nevi. Üzerinde yıllardır çalıştığım, “Türk tarihi”nden “Tolkien’in aldığı şekil, usul ve esasta” ilham alan bir fantastik çalışmam var benim de, meraklısı kesinlikle ilginç bulacaktır. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 9. Çin ve Uygurlar: Sincan’ın Filistinleştirilmesi? – Michael Clarke Sizi hemen ciddiyete davet ediyorum. Çin’in Doğu Türkistan’daki politikaları anlamak ve Doğu Türkistan yanlısı bir mücadeleyi “Batı”ya nasıl anlatmalı sorusuna cevap arayışında faydalanmak için gördüğüm en isabetli makalelerden biri. Bunu bir gönüllü çevirirse, TamgaTürk’te yayımlarız. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 10. İşaya 40-55’te Milliyetçilik ve “Millet”ler – D. E. Hollenberg Bazı okurlarım hatırlayacaktır, Tevrat’ı bir dini metin değil, Orhun abideleri benzeri, kadim çağın usulüyle yazılmış bir “milliyetçi metin” olarak ele alma fikrim var. Bununla ilgili Şalom gazetesinde bir yazı da yazmıştım. Hollenberg’in makalesini okurken aklıma gelen bir tespiti o yazıya koymayı unutmuştum, buraya koyayım: Hollenberg, Yahve’nin hem İsrail’in tanrısı, hem de “evrensel bir tanrı” olmasını Morton Smith’e atıfla “milliyetçiliğin bir uzantısı” olarak görüyor. Bizimkilerin “yer ve gök yaratıldıktan sonra ikisinin arasına insanoğlunun yaratılması, onların üzerine de Türk kağanlarının oturması” ifadesi de böyle değil midir? Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 11. Arılar ve Avukatlar – Bruce Frier Karıncalar başta olmak üzere, “süper-organizma” diyebileceğimiz “bilinçli” koloniler oluşturan böcekler çok ilgimi çeker, arılar da böyledir. Bilincin evrimi ve özelliklerini anlamak için kurulmuş laboratuvarlara benzeyen yaşamlarında bize birçok ders vardır. Üstelik ben milliyetçiyim, demek, insanın sosyal yönüne dair kafa yoruyorum, hukuk da en önemli meselelerimizden biridir. (Bir de avukat eşiyim, o yüzden hukukçular diye değil, avukatlar diye çevirdim. Zira arı da, avukat da iğnelidir, biri iğne sokar, diğeri laf.) Benim için bu makaleyi okumak farz gibi bir şeydi, çok alakasız bir Google araması sonucunda bulmuş, kısa olduğu için hemen okuyuvermiş ve çok beğenmiştim. Arı, kovanlarımızda yaşayan bal arısı yani, ne ehil, ne yabani diyebileceğimiz bir hayvan. Bu bilginin üzerine Frier, Roma hukukunun tartışmalarını, karşılarına çıkan sorunlara yaklaşımlarını irdeliyor, hukukun doğuşu ve evrimiyle, çetrefilli meseleleriyle ilgilenen herkesin okuması gereken bir makale. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 12. İnsanlar neden tiranların peşinden gider? – Jean Kim Çok ilginç gelmiyor mu: Bir grup insan, epey büyük bir grup, gayet memnun olarak, isteyerek, sevinerek kendi haklarının kısıtlanmasını, bir adamın kalıcı, sorgulanmaz ve istediğine mezun olarak tepelerine çökmesini alkışlayabiliyorlar. Hatta bu uğurda mücadele ediyorlar. Jean Kim bunun nedenlerini araştırmış ve sıralamış. En sevdiğim 3. Madde olmuştu, minik AKP’lilerin içlerinde yatan canavarları yakından gözlemleyen birisi olarak. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 13. Papa suikastinde ters köşeye yatıran Türk – Paul Henze Soru şu: Avrupa kamuoyuna anti-sovyet direnişi olumsuz göstermek isteyen ve aynı zamanda işgal ettiği bir ülkeden çıkıp sembol olmuş bir Papa’yı ortadan kaldırmak isteyen Sovyet Rusya ne yapar? Paul Henze’nin bu kısacık “raporu”, arşiv taramalarımda rast geldiğim ilginç bir belge. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 14. İkinci Dünya Savaşı’nda Milliyetçilik Diskurunun Sovyet Propagandasında Kullanımı – Caner Çakı, Mehmet Ali Gazi Yıllardır birçok yazımda örnekler veririm, Sovyetler “sıkışınca” milliyetçiliğe dört elle sarılmışlardır. Bunun en görünür hali de 2. Dünya Savaşı’ndadır. Almanlar kapıya dayanınca Töton Şövalyeleri ile çarpışan Slav kahramanlar bir anda Sovyet posterlerine girmiştir. Millet ve milliyetçilik düşmanı, sözde “enternasyonal” bir yapının milliyetçiliğe mecbur kalışında şüphesiz ne hikmetler vardır. İki Türk akademisyenin bu konuda güzel bir derleme yapması çok hoşuma gitti. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 15. Dünya Savaşı ve sonrasında Azerbaycan Türklerinin Harp Esirlerine Yardımları – Betül Aslan Bu konuda birçok makale var, yer imlerine kaydettiklerim arasından birini seçtim. Atıflardan birçok makaleye ulaşmanız mümkün. Mesele şu: Hem Kırım-Kazan coğrafyasında, hem Azerbaycan’da “bir millet olmak” fikri ve milliyetçilik, hem Türkiye’den giden harp esirlerine yardım ve rahatlık olarak dönmüştür, hem de bu iki motifi, milleti ve milliyetçiliği beslemiştir. Vaktiyle sürgün giden Karaçayların Kırgızlara, Kazaklara teşekkür etmesi gibi, zor anlarda birbirine destek olan Türk topluluklarının hikayelerinin üzerine gitmek lazım.  Okumak için tıklayınız. 16. Övgü unutulur, atılan taş unutulmaz – Alina Tugend Yeni çıkacak Seküler Milliyetçinin El Kitabı II. Cilde aldığım yazılardan birinde, nefreti, kini konu etmiştim. Tabiatta negatif geri beslemeler, pozitif geri beslemelerden daha yaygındır. İlki, artanı azaltan, azalanı çoğaltan bir geri besleme; ikincisi ise artanı arttıran, azalanı azaltan. İkincisi kaos yaratır, ilki ise düzen sağlar. Buradan hareketle, kin ve nefreti bir negatif geri besleme olarak sunmuş, ancak bu sayede düzenli bir yaşamın mümkün olacağını iddia etmiştim. Alina Tugend, elbette bunu iddia etmiyor, ancak övgülerin aklımızda daha az kalışını, eleştirileri unutmamamızı, teşekkür etmek için geri dönüş yapmayı nadiren hatırlarken, şikayet için geri dönüşü sık ve sürekli yapmamızı mesele ediyor. Okudukça benzer kurguları hayatın başka alanlarına dair siz de yapacaksınız, eminim. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 17. İnsanlar kalabalıkta neden aptallaşırlar? – Michael Bond Bazen bir tespit okursunuz, binlerce ciltlik külliyatı tek cümlede özetler. Daniel Richardson’un “Kalabalıklar bir araya geldiklerinde bilgi değil, önyargı paylaşırlar” cümlesi de böyle. Bond, Richardson’un çalışmalarını özetleyen bir yazı yazmış, bu yazıyı okuduktan sonra sizin de Richardson’un bulgularına dair daha fazlasını okumak isteyeceğinizden, yine, eminim. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 18. Bilinmeyen Türkeş – İskender Öksüz, Sadi Somuncuoğlu Türkeş’i sevmemiz bazen -en hafif ifadeyle- şaşkınlık yaratıyor. Fakat adam, her şeyin ötesinde, aileden biri. Üstelik, Atsız’ın sabık Osmanlıcıları, hatta Akif’in İslamcılığını bir tür “öncül” sayıp sahiplenmesi gibi bir tavırla Türkeş’i sahiplenmek mümkün, bunu görmüyorlar. Türkeş bahsinde, onunla teşrik-i mesaisi olmuş iki ismin şahitlikleri ve tespitleri kesinlikle okumaya değer. Okumak için tıklayınız. 19. Hızlı ve düşünmeden yapılan sima yargılamasıyla seçim sonuçlarını tahmin etmek – Charles Ballew, Alexander Todorov Aslında kararsız kaldım, aynı konuda daha popüler ve kolay anlaşılır bir yazı BBC’de de vardı, ikisini de vaktiyle bir yazımda kullanmıştım. Fakat akademik olanı tercih ettim. Meselemiz nedir? Bazı önyargılarımız, peşin hükümlerimiz tercihlerimizi etkiliyor, hele kalabalıklar söz konusu ise, az evvel öğrenmiştik ki, önyargılarımız daha baskın. İki araştırmacı, insanlara çeşitli yüzler ve yüz bölgeleri gösterip, hızlıca ve düşünmeden haklarında karar vermelerini istemişler, sonuçlar çarpıcı. Benim gibi suratsızlar siyasette asla kazanamayacak, demek. Okumak için tıklayınız. (İngilizce) 20. Geç Ortaçağ’da Azalan Nüfusa Dair Birtakım Ekonomik Deliller – Michael Postan Biliyorum, aşırı detay, aşırı spesifik bir konu. Ama bu makaleyi geçenlerde okudum; Ortaçağ’da Kara Veba’nın piyasadaki para miktarını ve para kullanımını arttırdığını düşünmüş, bu iddiamı sınarken literatür taramıştım. Bu makaleye nasıl denk gelmiştim? Başka bir makalede, bu makalenin yazarına “Bu alandaki en önemli bilimadamı M. Postan’ın ulaştığı neticeye bütünüyle katılamasam da…” denerek bir atıf yapılıyordu. Bu makalede de, bir başka yazardan “çağdaşlarının hiçbiri, varislerinin de pek azı bu konuda onunla eşit bilgiye sahipti” şeklinde bahsediliyordu. Bir anda çok hoşuma gitti, kendimi nazik, zarif ve bilimsel meraktan başka hiçbir ateşi olmayan hanımefendi ve beyefendilerle dolu tarihi bir binada tartışma yaparken hayal ettim. Sırf bunun hatrına koyuyorum, ama makale önereceğim dediğimde “kitap öner” diyenlerin de kalbi kırılmasın, bu makalede referans verilen bir yazarın kıymetli bir kitabını önereyim: İşin ve Maaşın Altı Yüzyılı: İngiliz Emeğinin Tarihi, Thorold Rogers. Postan’ın makalesini okumak için tıklayınız. (İngilizce) M. Bahadırhan Dinçaslan

Ahmet Bican Ercilasun Alexander Todorov Alina Tugend Bahadırhan Dinçaslan Betül Aslan Bruce Frier Caner Çakı Charles Ballew Christof Koch D. E. Hollenberg Dan Berger ernest renan Herbert J. Gans İskender Öksüz J