Gidecekler… Ya Sonra?

TAKİP ET

Mahzuni'nin Tersname'sini pek severim

Mahzuni’nin Tersname’sini pek severim. “Küfrü eksik etme aziz dilinden / Gaddarlık kılıncın koyma belinden / Hiçbir şey gelmese bile elinden / Fesat tohumunu ek de öyle git” der. Korkarım AKP’nin de nihayetinde yapacağı o olacak. Kendi gidecek ama ektiği tohumlar yeşerecek. O tohumları hatırlayalım. Herhalde en muzırı, Demokratik Açılım – Çözüm Süreci döneminde ekilenlerdi. Türk Devletinin kürtçü terör karşısındaki yıllara dayanan mücadelesi bir gecede düşman ilan edilmişti. Söylem üstünlüğünün terörist yapılara geçmesi sağlanmış, terörist yapılara “özel hukuk” uygulanmış, ayaklarına mahkeme götürülmüş, türlü rezillikler yaşanmıştı. Bu dönemde hükumetle teröristler el ele, Türk Devletinin ne kadar aşağılık olduğunu, Kürtlere zulmettiğini, PKK’nın zaten eylem yapmayacağını, PKK’nın menfur eylemlerini “Ergenekoncular”ın yaptığını söylemişlerdi. Kürtçü terörün siyasi ayağına da her türlü meşruiyet zemini sağlanmış, bizzat devleti temsil edenlerin elverişli ortam sağlamasıyla bu siyasi ayak hem yurt içinde, hem dışında ciddi bir güç kazanmıştı. (Bu güç Suriye’de düzenlediğimiz haklı terör operasyonunda bize ciddi bir karşı-kampanya olarak döndü. Apo yakalandığında dünya bizim yanımızdaydı, bu tabloyu tam tersine çevirenler güya Kemalist vesayeti yıkacağız diye yola çıkıp devleti yıkan İslamcılardır. Bu dönem hükumete destek veren “aydın” kesimin de desteğiyle siyasi havzamıza yepyeni tartışma maddeleri girdi, AKP yıkılıp gitse de bu tartışmalar maalesef devam edecek. Üstelik HDP bu tartışmaları çok güzel yönetti. PKK ile birlikte sürekli “uygun vaziyet” aldı, iki tarafta da temsilcilerinin olmasını sağladı, bir de “uzlaşmaz azınlığın tahakkümü”nü kurdu, siyasetin kendisine göre şekillenmesini sağladı. Bütün partiler “Kürt seçmen” diye bir realitenin olduğuna inanıyor, buna göre hareket ediyor mesela. Bütün rekabetlerden, tartışmalardan kârlı çıkan HDP oluyor. Apo hükumet yanlısı tavır alırken, Demirtaş muhalif bir söylem tutturuyor, ancak ne örgüt HDP’yi engelliyor, ne HDP örgütü karşısına alıyor. Bir nevi, ruletin sırrını buldular, bütün ihtimallere orantılı bahis oynuyorlar ve 0 gelmedikçe bir şekilde kazanıyorlar. İmamoğlu’nun İstanbul’daki manzarası da böyle. HDP’ye göre konum alıyor; durduk yere faytonculara hava parası kazandıracak uygulamaları, “Türk gençleriyiz” diyerek seçim kazandığı halde “Türkiye insanları”ndan söz etmesi… Biraz Polyannacılık oynayarak “niyeti o değil” desek bile böyle algılanıyor; üstelik hükumet de bu algının oturması için elinden geleni yapıyor. Bu gözlemlerden hareketle İmamoğlu’nun başarısında Türk milliyetçilerinin payını hatırlatan bir tweet attığımda gelen tepkiler, daha da korkunç. Siyasilerin çıkarları için omurgasız davranmasına -maalesef- alıştık ancak kitle de bunu savunur olmuş. Gelen yorumların kısm-ı küllisinden anladığım şu: AKP’nin açılım-çözüm süreçleri dönemi söylemini özleyen ve geri getirmek isteyen bir kitle var. Bu kitle için zafere giden yolda her şey mübah aynı zamanda. AKP nefreti, AKP’nin yıkılışı için çareyi AKP’nin yarattığı taşeronlarda aramayı bir tür refleks olarak yerleştirmiş. (Babacan – Davutoğlu ikilisinde çare görmek de aynı cinstendir.) İnsanlar HDP’yi “bir realite” olarak görüyor, ona ihtiyaç duyulduğunu, milliyetçilikle bir yere varılmayacağını, HDP’nin de “lazım” olduğunu, yani zafere giden yolda her şeyin mübah olduğunu söylüyor, çözüm süreci dönemi AKP’sinin ağzıyla konuşuyorlar. (Bininci kez mırıldanıyorum: “Üzü dönsün görüm ol ağuya dönmüş çöreyin / Yahşı mohtac eledi kahpeye, oğraşe bizi.”) Üstelik bu kitle kürtçülerin her türlü hassasiyetini önemserken, CHP’ye oy vermiş bir Türk milliyetçisinin hassasiyetlerini, üstelik CHP’yi de koruyan bir kaygıyla dile getirmesine çok sert tepkiler veriyorlar. Yıllardır dile getirdiğim bir husus var: Türk milliyetçiliği neo-naziliğe dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. AKP’nin Türk-İslamcılaşmasıyla bu süreç hız kazandı. Milliyetçilik ölmez, bir şekilde var olmaya devam edecektir, ancak alet olabilir ve oluyor da. Bu noktada hem HDP’nin beslendiği söylemin zararlarından, hem AKP’nin muzır milliyetçiliğinden uzak durarak “hamamın namusunu kurtaracak” hareket, hürriyetçi, seküler ve kentli bir Türk milliyetçiliğinin yükselişi olurdu. İYİ Parti’ye kızmamın en büyük sebebi, aynı zamanda istifa sebebim budur: Bu misyonu yeterince üstlenmedi, doğru hamleler yapsa da yanlış insanlar elinde büyük bir potansiyeli mahvetti. Gündelik siyasetin ötesinde bir boyut var: Hürriyet, demokrasi, yaşam gailesi ve post-modern kimlik krizleri Türkiye’de çok daha belirleyici konseptler olacak. Yeni nesillerin davranış kodlarına en uygun söylem HDP’dedir. Bugün AKP ile mücadele ediyoruz ve mücadele aslında kolay, zira zamanın ruhu bizim tarafımızdadır. Ancak AKP’ye yönelen haklı nefret, en görünür rehberin peşinden gidecektir ve o rehber maalesef Türk milliyetçiliği değil. Liberal görünümlü post-modern herzeler oldukça çekicidir, boş olsa da hoştur. Bununla mücadele etmeye ne kadar hazırız? AKP ile mücadelede dahi en köklü Türk milliyetçisi partiyi yitirmiş bir zümreyiz, bu yeni düşman daha biçimsiz, daha yumuşak ve daha zorlu, pek ümitvar olduğum söylenemez. Üstelik eli yüzü düzgün, insanı ve hürriyeti önceleyen bir milliyetçi söylem dahi tutturduğunuzda, karşı propagandanın karası o kadar kuvvetli ki, sesiniz anında yaratılan kakofoninin içinde kayboluyor. Bu yazının konusu olmadığı için HDP siyasetinin Türkiye’ye nasıl zararlar vereceğine dair görüşlerimi anlatmıyorum ama, bu görüşleri temellendirip yeterince yaymadığımız, beylik laflarla günü kurtardığımız için bu taraf kazanacak gibi duruyor. Bu denklemde kilit parti elbette CHP. Yeni kurulacak ya da kurulmuş hiçbir muhalif yapı CHP kadar güçlü değil ve olamaz. AKP gittikten sonra Türkiye’deki en etkili aktörlerden biri CHP olacaktır. Klasik ulusalcı söylemin yetersizliği (ve benim nazarımda saçmalığı) ortada; ulusalcı kitlenin ekseriyeti memleketin en temiz ve “makbul” insanları olsa da, kanaat önderleri kirlidir. Bu kitle türlü komplo teorileriyle uyuşturulmuş bir tür MHP seçmeni gibi; gerçekle rabıtası zayıftır. Bu zayıflıktan ötürü de “gen”lerini aktarmakta güçlük çekiyorlar. Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği CHP anlayışının ise, türlü eleştirilerimiz olsa da, bir Türk milliyetçisinin Ankara’yı kazanmasına aracılık etmesi gibi bir hakikat var. Bunu yapabilen CHP kıymetlidir, ancak CHP’nin tek yüzü bu da değildir. Şu halde Türk milliyetçilerinin yalnız düşmanlık etmesi yahut tartışması yeterli değil. Bütün siyasi partiler nezdinde muhalif Türk milliyetçiliğinin belirleyici olduğunu ispat etmesi birincil hedef olmalıdır. İmamoğlu’na sosyal medya hesaplarımızdan eleştiri yöneltmek yerine, “Türkiye İnsanları” dediğinde Büyükşehir Belediyesini telefon ve e-posta yağmuruna tutmak mesela… Daha görünür bir tepki; siyasetçiler görünür tepkilere göre konum alırlar. Muhalif cephenin birbirine düşmesine elverişli ortam sağlamaktan kaçınan ancak kendi hassasiyetlerini ve ajandasını tavizsiz bir şekilde dayatan bir Türk milliyetçisi siyasete ihtiyaç var. Kürtçüler uzlaşmaz azınlığın tahakkümü sayesinde bunu başardılar. Ancak Türk milliyetçiliğinin öyle ya da böyle temsil ediliyor oluşu, aslında elini kolunu bağlıyor; çünkü temsil rahatlama sağlıyor ancak temsili üstlenen vekiller müvekkilin gündemini değil, kendi gündemini takip ediyor. AKP sonrasında bu sözde muhafazakar kifayetsiz muhterisler rejiminin, bundan beslenen “sağ” zihniyetin devam etmesini istemediğimiz gibi, ithal ve mutlak değerce eşit, sabık AKP söylemleriyle konuşan sulandırılmış bir “sol”u da istemiyoruz. Tabii bir latent tehlike de eski FETÖcüler; AKP’nin aynı Ergenekon döneminde olduğu gibi bahane edip türlü hukuksuzluklar yapması, aynı kimlikle değilse bile farklı kimliklerle FETÖcülerin geri dönmesine ve hürriyet kahramanı kesilmesine zemin hazırlıyor. Böyle bir manzarada Türk milliyetçiliğinin asıl ve lekesiz damarının temsiliyetsiz ve örgütsüz kalması kadar acı bir durumdan bahsetmek beni yaralıyor ancak vaziyet böyle. Yine de CHP’nin HDP tesirinde yalpalamaması için doğru aday gösterildiğinde CHP’ye oy verebilen Türk milliyetçisi profili önemsiyor, İmamoğlu ve Yavaş’a oy veren Türk milliyetçilerini bu destekten aldıkları yetkiyle daha proaktif, oyunun hesabını soran, fikri takip yapan bir davranış modeline davet ediyorum.

akp Bahadırhan Dinçaslan chp ekrem imamoğlu Ergenekon hdp İBB M. Bahadırhan Dinçaslan mansur yavaş muhammed bahadırhan dinçaslan recep Tayyip Erdoğan