"Hudut Namustur" Pankartı Astıktan Sonra Alıkonulan Ahmet Çakmak'ın Avukatı Afşin Hatipoğlu: Yarın Ben ve Arkadaşlarımın Başına Geri Dönülmeyecek Bir Hadise Gelirse Sorumlusu Kim Olacak?

TAKİP ET

"Hudut Namustur" pankartı asan 6 Türk gencinin avukatlarından biri olan Afşin Hatipoğlu dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Halk TV canlı yayınında Özlem Gürses tarafından sunulan Perdenin Önü Arkası programına konuk olan Avukat Afşin Hatipoğlu, Gürses'in Sedat Peker'in iddialarına ilişkin sorusuna "Ortada somut bir gerçeklik var. Karşımızdaki şahıs, yer mekan vererek, isim vererek, tarih vererek insanları belli bir atfa yönlendiriyor. Ancak bunların ortaya çıkarılabilmesi için soruşturmaya tabi tutulması lazım. Bizlerin elindeki imkanlar konuşmak ötesine geçemez. Neticede mahkemeler ve savcılık makamları celp makamlarıdır. Yani belli evrakı belli evrakı belli notları ilgili kurumlardan isteyebilir, onları zorla getirme noktasında yetkili olan yerler adli kolluktur, adli mercilerdir. Burda hareket etmiyorlarsa kendilerinin hangi sebeple hareket etmedikleri konusunda kamuoyunu aydınlatmaları lazım. Adliyede böyle bir usul yok, sadece biz şu anda bunun üzerine konuşuyoruz: Neden harekete geçmiyorlar?

Bakın burda herhangi bir basit suçu iki satır dilekçeyle CİMER'e ya da herhangi bir karakola ya da başvuru savcılığına götürdüğünüz takdirde hemen kolluk harekete geçer. Ancak burda bu kadar ciddi iddialar ele alınmıyor. Adeta sümenaltı ediliyor. Bakın insanların bilmesi gereken bir şey var. Hukuk kaplumbağa gibidir. Çok yavaş ilerler, emin adımlarla ilerler. Ama hedefin neresi olacağını bulur ve oraya ulaşır. Şu anda öteleme dışında yapılan hiçbir şey yok, burda yapılan sadece öteleme. Neticede bunların hepsi tarihe not olarak geçti, bir gün bu dosyalar açılacaktır diye düşünüyorum" cevabını verdi.

TSK'nın Resmi Sloganı 'Hudut Namustur' Pankarı Asmak Terör Suçu Oldu

Özlem Gürses "Afşin Bey, siz aynı zamanda 'Hudut namustur' pankartı astıktan sonra başına bin türlü şey gelen 6 gencin de avukatısınız, en çok Ahmet Çakmak'ın başına tuhaf işler geldi. Ahmet önce bir video çekti, ardından o videoyu yalanlayan başka bir açıklama yaptı. En son durum nedir bize anlatır mısınız?" diye sorunca Hatipoğlu, "Tabii. Hepinizin malumu, bir eylem yaptı 6 genç, Öfkeli Genç Türkler ismiyle. Bu eylem Kabahatler Kanunu kapsamında -eğer suç idiyse- değerlendirilebilecekken Terörle Mücadele Savcılığı kendi kapsamına aldı. Bakın hemen karşılaştıralım birinci sorunuzla. Ortada devletin bütün unsurlarını atfen iddiaya konu eden bir kişi var. Bunla ilgili soruşturma dahi açılmıyor, bir yerde 'Hudut namustur' pankartı asan gençler Terörle Mücadele Savcılığı'na tabi tutuluyor. Bunun takdirini kamuoyu versin.

Gelelim ikinci tespite, biz burada ciddi bir terör algısıyla bu gençlerin savcılığa götürüldüğü haberini aldık. Ben de arkadaşlara destek olmak için gittim. Kendisine savcıda ifadesini verirken nezaret ettim ve bu anlamda savcı beyle de görüştük. Hatta Ferhan Şensoy'un Pardon filmini örnek verdim. Savcıya dedim ki 'Bu iş Pardon filmine dönecek'. Yani böyle suç olmayan, TSK'nın resmi sloganı Özlem Hanım, burda yazılan. Yani önce CMK maddi gerçeğe yönelir ve bunun suç unsurlarını taşıyıp taşımadığını irdeler. Ben bugün 'Halk TV'yi izleyin' diye 6 kişi pankart asmamla 'Hudut namustur' diye pankart asmam arasında hukuken hiçbir fark yok. Net söylüyorum.

'Hudut Namustur' Pankartı Astıkları İçin Terörle Mücadelede Sorgulandılar

Ama bu pankart Terörle Mücadele Savcılığı'na gitti. Bu gençlerden birisi evinin önünde saldırıya uğradı. Bu saldırıya uğradıktan sonra Ahmet isimli arkadaşımız da telefonla Ankara'da bir kuruma davet ediliyor ve Ankara'da Ahmet gidince başına olmayacak hadiseler geliyor. Kendisi zorla alıkonuluyor ve istemediği bir metin okutturuluyor. Sabaha kadar gözetimde tutuluyor, onun sosyal medya hesabından yayımlanmak suretiyle kamuoyuyla paylaşılıyor. Ahmet'in ailesi şikayetçi oluyor, Ahmet daha sonra kendisi şikayetçi oluyor. İsmi geçen kişiler, olaya karışan kişiler usulen ifadeleri alınarak serbest bırakılıyor. Şu anda gelinen nokta bu. Daha önemli olan kısmı ise şu: Bu olayda adı geçen kişilerle Suat Başaran ve Selçuk Özdağ saldırılarını yapan kişiler olması. Bu çok önemli. Aynı dönemlerde bana yapılan bir saldırı da söz konusuydu. Selçuk Özdağ, Orhan Uğurlu ve ben" yanıtını verdi.

Afşin Hatipoğlu'nun ifadeleri şu şekilde:

Ahmet Çakmak'a Yapılan 'Felsefesi Olan Bir Suç'

(Sizin yayınınızda) ben bir cümle kullanmıştım. Bu saldırıların peşinin geleceğinden korkuyoruz, belli isimler var ve bu isimler bende saklı. Bunları söylemek istemiyorum ama peşi sıra bu saldırılar olabilecek dedim ve yine sizin kanalınızdan çıkarken İYİ Parti İl Başkanı'na saldırı oldu hatırlayacak olursanız. O ara yine Levent Gültekin'e saldırı oldu. Bu tip saldırılar oldu, yaşandı bitti. Ama Ahmet'in başına gelen hadise bizlerin başına gelen hadise gibi değil. Altını çiziyorum. Bizlerin başına gelen hadise, korkutmak için veya 'Susun konuşmayın' vs. bir baskı için yapılan menfur bir olay. Kabul edilecek bir olay değil. Ama Ahmet'in başına gelen hadisenin içinde bir felsefe var bakın. Hürriyeti tahdit var, elindeki telefonun alınarak mesaj yayımlanması, belli bir kişinin suçlanması, üçüncü bir kişiye karşı bir iftira yapılması, bunun belli bir süre devam etmesi, bir hiyerarşi içinde olması... Bunların hepsinin hukukta ayrıca bir yeri var. Bize yapılan olay ise başlı başına kasten bir yaralamayla alakalıdır. Arkasında varsa bir bağlantılar çözülür, onunla ilgili hususlar ele alınır. Ama Ahmet'le ilgili olan husus çok vahim bir hadise. 

Suat Başaran'a Saldırmak İçin Esenboğa CIP'ye Girdiler

Mesela Suat Başaran'la ilgili olan bir husus da çok vahim. Altını çiziyorum. Suat Başaran'a saldırmak için onunla aynı uçağa bilet aldılar. Suat Başaran CIP kullandığı için üzerine para verip tarife yükseltip CIP'e girdiler ve orda Suat Başaran'a saldırdılar. O saldırıyı düzenleyen 2 genç Ahmet'in ifadesindeki kişiler aynı kişiler.

Yavuz Oğhan'ın programına katıldım orada da söyledim. İnsanlar TV ekranına çıkmaktan korkuyor bu olayın içindeki insanlar. Ve Yavuz Oğhan iki kişiye teklif götürdü, kabul etmediler ve beni aradılar 'Abi sen artık şerbetlendin bu işlerde, bizim adımıza sen çıkar mısın?'"

Büyük Bir Tehdit Altındayız, Benim ve Arkadaşlarımın Başına Geri Dönülmeyecek Bir Hadise Gelirse...

İsmail Saymaz ise "Ben de iki kişiyi aradım, Afşin Hatipoğlu kabul etti" diye konuşunca Hatipoğlu, "Büyük bir tehdit altındayız. Bu saldırıları gerçekleştiren odaklar, kişiler, gruplar her an bize maddi manevi saldırılarda, linç kampanyalarında, her türlü aksiyonda bulunabilirler. Biz çok açık hedefiz ve bize sahip çıkan yok. Bakın AKP İstanbul İl Başkanı'ndan, Naci Bey -AKP Grup Başkanı'ndan, TBMM İç İşleri Komisyonu Başkanı'ndan özel randevu talep ettim. Muhatap alıp geri dönmediler. Şimdi ben avukatım, 41 yaşındayım, bu ülkede yaşıyorum ve bu olayların içinde mağdur veya avukat olarak bir şekilde istemesem de kendimi içinde bulmuşum. Yetkililere bir şeyler anlatmak istiyorum ama beni dinlemiyorlar. Beni muhatap almıyorlar. Peki yarın bir gün benim veya arkadaşlarımın başına daha da acı, geri dönülmeyecek bir hadise gelirse bunun sorumlusu kim olacak? 

Bunu nasıl kendilerine anlatabilecekler? Gerçekten istedikleri bu mu acaba, bunu mu istiyorlar? Eğer buysa biz kurbanız zaten şu anda. Seçime giden bir süreçte biz bunların atlama taşıysak, kalebodursak biz burda, bize zaten vah halimize, açık söylüyorum. Çünkü aksi takdirde bir avukat her gün nerdeyse böyle tehditlere uğradığını, bu insanların bu tip sıkıntılar yaşadığını dile getirip bir muhatap arıyorsa ve ciddiye alınmıyorsa bu kendi kaderine bırakılmış demektir, vah bizim halimize.

Örgütlü Bir Suçtan Bahsediyorsunuz, Çok Ağır Bir Suç...

Hakan Çelenk'in Afşin Hatipoğlu'na "Afşin Bey siz az evvel aynı kişilerin aynı suçları benzer şekilde seri saldırıları yaptığını söylüyorsunuz. Aslında bana bir örgütlü suç tarif ediyorsunuz. Savcılık'ta bir örgütlü suç işlemi, soruşturması yapılıyor mu? Siz bu konuda girişimde bulundunuz mu? Çünkü ağır bir suç. Yani bireysel suçlardan ağır bir suç, ben dehşete düştüm" sorusuna cevaben Hatipoğlu, "Şimdi ceza yargılamaları ile hukuk yargılamaları hukukta usul açısından farklıdır. Hukuk yargılamalarını siz kendi iddialarınızla dilekçe kapsamında dile getirir verirsiniz. Hakim ona nazar ederek bir kovuşturma, daha doğrusu mahkeme süreci yürütür. Ama CMK ve TCK kapsamında siz ancak bir suç duyurusunda bulunursunuz, kamu adına soruşturmayı ve nitelendirmeyi Cumhuriyet Savcıları yürütür, eğer iddianame hazırlamaya değer görürse. O nedenle her suçla alakalı biz ancak bir suç duyurusunda bir şikayette bulunma seviyesindeyiz ceza yargılamalarında. Ve bunu ancak Cumhuriyet Savcıları dikkate alıp soruşturmaya ve eğer ağırlığı belli ölçüdeyse kovuşturmaya dönüştürmek için iddianameye dönüştürürler. Biz burda her türlü şikayeti yaptık. Ankara'daki avukat arkadaşlarımız zaten bu konularda yine tehdit edildiler. Ahmet'in Ankara'daki olayında vekil göreviyle destek olan arkadaşlarımız ama biz dosyalardaki serencamla ilgili düzenli bilgi alamıyoruz. Hemen gizlilik kararı koyuyorlar. Gizlilik kararı koymasalar da 'Bugün yapacağız, yarın yapacağız' gibi olayları belli bir zamana yayıyorlar. Bizim müdahalelerimiz hukukçu olarak ceza yargılamalarında beyanlar, dilekçeler ve belli taleplerle sınırlı. Soruşturma aşamasında tek yetkili Cumhuriyet Savcıları. Cumhuriyet Savcılarını biz ancak yönlendirebiliriz, belli şeyleri yapmaları noktasında kendilerine beyan ve yazılarla destek olabiliriz ancak hukuki suç nitelemesini yapması ve iddianameyi hazırlaması kendisinin yetkisinde ve tekelinde.

Ülkü Ocakları'ndan Bahsediyorsunuz

Ona yapabileceğimiz şeyler ne yazık ki sınırlı. Şimdi bana da mesajlar geliyor, 'Siz niye ısrarla kurumların adını vermiyorsunuz?' diye. Bakın bahsettiğimiz kurumlar milyonlarca kişinin temsil edildiği kurumlar. (Özlem Gürses 'Ülkü Ocakları'ndan bahsediyorsunuz' dedi.) Biz de bu zararları gördük saldırılarda. Ama burda belli bir grup var. Onların adlarını ifade ederek olayı gerçek noktasından uzaklaştırmak istemiyorum. Olayı gerçek noktasında tutmak istiyorum.

Bana Yapılan Saldırıda Bir Kişi Yakalanamadı, Bir Kişi Bile...

Bakın saldırıları yapan tarafı bir tarafa bırakalım. Gelelim muhatap olan iktidara. Herkes suç işleyebilir ama hukuk devleti bunun yaptırımını ortaya koyar. Bunu etkin soruşturma aşamalarına tabi tutar. Bizim sıkıntımız yapılan saldırılardan daha fazla bu saldırıların duyarsız biçimde karşılanması. Burda adliye bu konuların üzerine hiç gitmiyor. Hiç! Bana yapılan saldırıda bir kişi bile yakalanamadı, bir kişi... Ve benimle ilgili birçok iftiralar ortaya attılar ama onun üzerine bana yapılan saldırıyı videoya çeken saldırganlar yakınlarına izlettiler ve benim çok yakın bir arkadaşım tesadüfen bana yapılan saldırıyı videodan izledi ve bana söyledi 'Sana yapılan saldırıyı ben videodan izledim' diye. Peki bu adliye ne yapar? Bu kolluk ne yapar? Bizim esas sıkıntımız bu. Saldırılardan daha fazla bu.

Yarın Belki Bir Kişinin Çıplak Görüntülerini Göreceğiz, Daha Büyük Saldırılar Olacak

Çünkü dünyanın her yerinde bu saldırılar oluyor. Hukuk devleti saldırı anından sonra etkin bir şekilde soruşturur suçluları adalete teslim eder. Mevzu budur. Bizim derdimiz bu ve bunlar daha fazla cesaret buluyor. Biz bundan sonra belki herhangi bir kişinin çıplak görüntülerini göreceğiz. 'Soyunun' diyecekler zorla, adamı soyacaklar görüntüsünü çekecekler. Veya birine siyasi suikast düzenlenecek veya daha ağır bir saldırı gerçekleşecek. Yahu Kemal Kılıçdaroğlu'na linç yapıldı bu ülkede linci yapan kişiye nerdeyse barış ödülü verme noktasına getirdiler. Adam kendi de şaşırmıştır, 'Bu bu kadar iyi bir şeyse keşke daha önce saldırsaydım' demiştir, ben olsam öyle düşünürdüm.

Alman Parlamentosu'nda Adımız Merkel'e Soruldu

Bakın benim adımı, Selçuk Özdağ'ın adını ve Orhan Bey'in adını Alman Parlamentosu'nda Merkel'e sordular. 'Bu üç kişiye saldırılar oldu, Almanya'da da böyle saldırılar bekliyor musunuz?' diye. Almanya'daki arkadaşlarımdan bana mesaj geldi: 'Canını sıkma buraya iki satır dilekçe ver, oraya seni hemen kabul ederler ilticanı' diye. İnsanların geldiği noktaya bak. Bu kadar şeyleri düşünecek noktaya gelmiş insanlar.

Yeni Adliye Binası'nın İçine Adalet Koymayı Unutmasın

Bakın bugün Adalet Bakanı şu andaki Adliye'nin katbekat büyük bir Adliye yapılacağını söyledi. İçine adalet koymayı da unutmasın. O Adalet Binası'nı yaparken bir köşesine adalet bıraksın. Bir köşesine ismi adalet dedikleri bir kedi bıraksın.

Muhammed Âkif