İYİ Parti Lideri Akşener: Seçime Putin'in Desteğiyle Girmeye Niyetlenen Erdoğan!

TAKİP ET

İYİ Parti grup toplantısında konuşan Genel Başkan Meral Akşener, AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan ve Rus diktatörü Vladimir Putin'i sert sözlerle eleştirdi.

İYİ Parti'ye katılan eski TÜİK Başkanı ve DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydemir'in rozetini takan İYİ Parti lideri Meral Akşener konuşmasında Rus diktatörü Vladimir Putin'i ve rejimini sert sözlerle eleştirdi.

"Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'ya 'özel askeri operasyon' adı altında başlattığı haksız işgalin üzerinden 7 ay geçti. Güya başkent Kiev bir haftada alınacaktı değil mi? Peki ne oldu? Rus ordusu, Ukrayna topraklarında çamura saplandı.

Putin'in Sözde Referandumları

Putin ise çizilen karizmasını toparlamak için son çareyi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk'i askeri işgal altında yapılan sopalı referandumlar sonucunda ilhak etmekte buldu. Biz bu filmi Kırım'da izledik. Nasıl ki o gün Rusya'nın işgal ve ilhakını tanımadıysak bugün de tanımıyoruz!

Putin'in çarlık rüyası ile attığı adımlar uluslararası hukuka da Rusya'nın taraf olduğu anlaşmalara da aykırıdır. Üstelik Putin'in ilhak ettiği kısmi seferberlik çerçevesinde askere alınacakların yurt dışına kaçmalarından da gördüğümüz üzere Rusya'nın uluslararası toplum tarafından kınanan saldırganlığını Rus halkı da teslim etmiyor.

Putin'in Nükleer Tehdidi

Putin bu ilhak ettiği toprakları anavatan sayarak her türlü imkan ile koruyacağını söyledi. Yani gerekirse nükleer silah kullanmakla tehdit etti. Bu tehdit sadece Ukrayna değil, ülkemiz ve dünya için kabul edilemez bir tehdittir. Uluslararası toplum bu çılgınlığa karşı artık daha somut ve net adımlar atmalıdır. 

Zira Kırım'ın ilhakına yeterince ses çıkarmayan dünya Putin'in artan cüretkarlığında ve bugün yaşananlarda önemli bir paya sahiptir.

Seçime Putin'in Desteğiyle Girmeye Niyetlenen Erdoğan!

Önümüzdeki seçime Putin'in desteğiyle girmeye niyetlenen Erdoğan'ın da bu ciddi tehdit karşısında alacağı tavrı merakla bekliyoruz. 

Dileriz ki bu tavır geçtiğimiz günlerdeki TV yayınında Kırım için de pısırıkça ifade ettiği gibi 'Attığınız bu adım doğru değil' demekten öteye gidebilir. Çünkü devletin esas görevi tüm dengeler karşısında kendi menfaatleri için bir denge oluşturabilmektir. Dış politikayı iç siyaseti cirolamak peşinde koşup seçim hesapları kovalayarak devlet yönetilmez, yönetilemez.

Ülkemizin menfaatleri esas alınmalıdır. Rusya'nın sözde referandumunu tanımamak doğru politika. Ancak yeterli değil. Ara buluculuk kisvesi altında Putin'in sırtını sıvazlayan bir diplomasi Cumhuriyet Türkiye'sine yakışmaz!

Erdoğan'ın Rusya'dan Borçların Ertelenmesini İstemesi

Bugün Putin'in çarlık rüyaları peşinde örnek aldıkları, yani 93 harbinde Mehmetçiğin kanını dökenler, o kara günlerde İstanbul'umuzun göbeğine, Yeşilköy'ümüze Rus işgal kuvvetlerinin hatırasını yaşatmak için bir utanç anıtı dikmişti. Sayın Erdoğan, biz bunları unutmadık. Şimdi beni çok iyi dinle, bu millet yıllarca o utanç anıtına bakmak zorunda kaldı. Ne zamana kadar biliyor musun? İnatçı ve asil bir ruh, Mahmut Şevket Paşa milli davamızı başarıya ulaştırmak için harekete geçene kadar. Koca yürekli Bahri Teğmen, karşısına çıkan tüm engellere rağmen o utanç anıtını aziz Türk milletinin huzurunda yerle bir edene kadar... Şimdi sana neden bunu anlattığıma gelirsek... Şimdi biz bugün senin yüzünden aynı utancın eşiğindeyiz. O gün milletimizin haysiyetine Ayastefanos Anıtı ile vurulan pranga, senin bugün 2024'e ötelemeye çalıştığın doğal gaz borcuyla canlanıyor!

İran'daki Protestolar

Geçmişte ilmin merkezlerinden olan bir medeniyet ilimden, bilimden bu kadar uzağa savrulabilir? Gerçekten utanç verici. Bu konu dini veya siyasi bir tartışma değildir. Bizim için bu konu vahşetin karşısında mağdurun yanında durmaktır. Komşumuz İran'ın güçlü, mutlu ve huzurlu olmasını istiyoruz. Biz İran'ı bağımsız bir ülke olarak görmek istiyoruz. Dualarımız özgür ve mutlu bir İran içindir. Bu idealimizi ucube bir anlayışla gerçekleştiremeyiz. Bağımsızlığın yolu saçı görünen kadınları yok etmek değildir. Tek bir kadının bile sesini duyurmak için ayağa kalkması, tüm kadınlar için ayağa kalkıştır. İran'daki bu zulüm yok olmaya mecburdur.

"Erdoğan da Epistemolojik Bir Kopuş Yaşadığından..."

Sayın Erdoğan, şubat aylarında 'Enflasyonu kontrol altına alacağız' diyordu. Bu sefer de 'Yılbaşından sonra enflasyonun düşeceğine inanıyorum' dedi. Kendisi de epistemolojik bir kopuş yaşadığından sadece inanıyor. Olan yine milletimize oluyor.

Paramız 1 yılda yarı yarıya değer kaybetti. Merkez Bankası'nın 128 milyar dolarına da bu yıl 75 milyar dolar ilave oldu. Rezervlerimizde olması gereken ama olamayan döviz miktarı 203 milyar dolara yükseldi.

Enflasyon ise yüzde 19,58 iken bugün yüzde 83,45'e ulaştı. Geçtiğimiz 1 yılda enflasyon 4 kattan fazla arttı. Son 1 yılda üretici fiyatlarındaki artış yüzde 151,5, tarımda yüzde 142,4, konut fiyatlarında yüzde 173,8 oldu. Bugün ne yazık ki dünyada en yüksek enflasyona sahip 5'inci ülkeyiz.

"Ufak At Ziyaaaa"

İçinde bulunduğumuz tablo böyle ibretlik haldeyken halkımız nefes dahi alamazken, Sayın Erdoğan gününü gün etmeye devam ediyor. Bay krize göre Türkiye'de her şey yolunda. Ona göre insanımız şükretmeyi bilmiyor. Asıl yokluk ABD'deymiş, Avrupa'da market rafları boşmuş. Güler misin, ağlar mısın?... Almanya’da ortalama ücret, bizim paramızla 75 bin lira. Yani bir Alman vatandaşı, ayda ortalama 75 bin lira maaş alıyor. Yani, Sayın Erdoğan aslında diyor ki; ayda 5500 liraya çalışan Türk vatandaşlarının keyfi yerinde. Ama, ayda 75 bin lira kazanan Alman vatandaşı, zor durumda... Hatırlıyor musunuz, Rahmetli Münir Özkul, Neşeli Günler’de, Şener Şen’e ne diyordu? 'Ufak at Ziyaaaa…'

"Ufak At Sayın Erdoğan, Ufak At!"

Ufak at Sayın Erdoğan, ufak at! Bizzat kendi eserin olan yoksulluğu, yalanlarla örtemezsin. Kaşıkla verdiğini, kepçeyle geri alan, abartılı müjdelerinle, günü kurtaramazsın. Boş vaatlerle, milletin derdini çözemezsin. Hakikat güneşini, hamaset balçığıyla sıvayamazsın. Hiç boşuna uğraşma.

Değerli dava arkadaşlarım; tabii bir de, iktidarın göz bebeği, Nebati Bakan var… Saray bürokrasisi saçmalama yarışına girer de, ışıltılı gözler hiç geri kalır mı? O da, kılıf aramaya doyamadıkları sözde ekonomi modelini, tarif etmek için; adeta, yeni öğrendiği tüm kelimeleri, aynı cümle içinde kullanmaya çalışan, çocuklar gibi; 'Neo-liberal ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heterodoks yaklaşım' dedi. Sonuna da ekledi: “Günümüzde, giderek ön plana çıkan, davranışsal ekonomi ve nöro-ekonomi ile, daha fazla önem kazanmakta…”Gelin ben size tercüme edeyim: Üstad, siyaset tarihimize geçecek, bu ibretlik cümle ile, aslında diyor ki; “Biz bilgiden ve bilimden koptuk. Dünyada uygulanan, tüm ekonomi metotlarını da reddediyoruz. Bizi artık ekonomistler değil, nörologlar ve davranış bilimciler değerlendirsin.

Sansür Yasasına Tepki

Biliyorsunuz, 1 Ekim itibariyle, iktidarın, 'dezenformasyonla mücadele' adı altında çıkardığı, Sosyal Medya Yasası yürürlüğe girdi. Yeni yasama yılının başlangıcında, Meclis gündeminde yer alan ilk düzenleme, iktidarın yüksek standartlarına göre bile, ucubelikte adeta bir baş yapıt oldu. Sözüm ona, internetteki yalan haberleri durdurmak amacıyla çıkartılan bu yasada; en çok merak ettiğimiz konu ise yasanın nasıl işleyeceği…

Yalanı kim ayırt edecek? Doğru nasıl bilinecek? Dezenformasyonu hangi kurum denetleyecek? Hiçbiri belli değil… Mesela yalanları havuz medyasının bir alt birimi gibi çalışan, RTÜK mü ayırt edecek? Mesela doğruyu ENAG’ın yüzde 186 olarak açıkladığı enflasyon rakamının karşısında kendi çalışanlarını bile zar zor ikna edip enflasyonu yüzde 83,45 açıklayan TÜİK mi belirleyecek? Mesela şu meşhur dezenformasyonu trollerin efendisi, iftiraların prensi, algıların bekçisi, İletişim Başkanlığı mı denetleyecek? Mesela gençler Facebook gidecek, yerine dezenformasyondan arındırılmış 'AKbook' mu gelecek? Twitter gidecek, yerine 'Saray Kuşu' mu gelecek? YouTube gidecek, yerine 'ŞahsımTube' mu gelecek? İktidar her zaman olduğu gibi yine bir cambaza bak oyunu sergiliyor. Buradaki cambaz Sosyal Medya Yasası. Oyun ise hak ve hürriyetlerimize pranga vurmak... Yani dezenformasyon bahane, istibdat düzeni şahane... Giydiğimiz kıyafete, ettiğimiz ibadete, dinlediğimiz müziğe, sevdiğimiz yemeğe bile karıştıkları yetmedi. Şimdi de doğruları öğrenmemizi istemiyorlar. Çünkü doğrulardan en çok onlar korkuyorlar. Çünkü eğip bükemedikleri gerçeklerden korkuyorlar. Çünkü fikri hür, vicdanı hür nesillerden korkuyorlar.

Namık Kemal'in Şiirini Okudu 

Umutları öldürdünüz, adaleti öldürdünüz, vicdanı öldürdünüz ama hakikati öldüremeyeceksiniz. Hürriyetimizi öldüremeyeceksiniz.

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi 'Biz Türkler tüm tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz'. Cumhuriyetimizin kodlarında var olan bu anlayışa göre devlet vatandaşın yerine geçen değil yanında olandır.

Namık Kemal'in dizelerini hatırlatmak bizim boynumuzun borcudur: 'Zalim ne kadar pervasız olursa olsun/ Yine zulmün tahtını biz yıkarız. / Yerin merkezine atsalar da bizi / Yer küresini patlatır çıkarız.'

Türkiye'nin iyi ve cesur insanları, hazır olun. Gittiğimiz her yerde görüyoruz ki daha önce hangi partiye oy vermiş olursa olsunlar milletimiz bizi çağırıyoruz. Yetkiyi alacağız, az kaldı.

Millet ve memleket aşkıyla çıktığımız bu yolda,

"Hürriyet olsun andımız, cesaret de namımız

Kardeşlik olsun özümüz, vicdanımız da yönümüz

Medeniyet olsun sözümüz, al sancakta gözümüz

Gök olsun çadırımız, güneş de bayrağımız"

iyi parti lideri genel başkanı meral akşener vladimir putin seçime desteğiyle girmeye niyetlenen erdoğan