İYİ Partili Aytun Çıray'dan Erdoğan'ın Diyarbakır Ziyaretiyle İlgili Dikkat Çekici İddia: Öcalan İle Görüşüldüğünün Delilidir
İYİ Parti Genel Başkan Danışmanı Aytun Çıray, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretinin teröristbaşı Abdullah Öcalan'la görüşüldüğünün delili olduğunu söyledi, dikkat çekici iddialar öne sürdü.
Halk TV'de İpek Özbey'in sunumuyla ekranlara gelen Sansürsüz programında konuşan İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretine ilişkin dikkat çekici iddialar öne sürdü.
Çıray, özetle şu ifadeleri kullandı:
"Diyarbakır Ziyareti Öcalan'la Görüşüldüğünün Delili"
"İktidar medyası ve iktidar İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinden bu yana Millet İttifakı'nı dağıtmak için tüm stratejileri kullandı. Hatta teröristbaşı Abdullah Öcalan dahil. Bakın Sayın Cumhurbaşkanı'nın Diyarbakır ziyareti Abdullah Öcalan ile görüşüldüğünün bir delilidir. Bize gelen bilgiler bu yöndedir.
"Yeni Bir Sözde 'Çözüm' Projesi"
Siyasi iktidar sözde bir çözüm projesi ile vatandaşı kandırmak adına ortaya koymaya çalışıyor ama yine duyumlarımızı göre 'Artık beni dinlemiyorlar, siz gidin biraz halkı ikna edin demiş teröristbaşı... Ondan sonra gelin konuşalım' diye önemli duyumlara sahibiz.
"Yeni Bir Çözüm Süreci Peşindeler"
Bu duyumları önemli bulmasaydım burada söylemeyeceğimi yıllardır beni bürokrasiden ve siyasetten tanıyan birileri olarak takdir edersiniz. Dolayısı ile yeni bir çözüm süreci peşindeler. Bu konuda da Abdullah Öcalan'la problemleri yok. Ancak Güneydoğu'da yaşayan yurttaşlarımızla problemleri var. Bugün Güneydoğu'da politize olmuş seçmene kim gidip de 'Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy ver' derse asla onları dinlemeyecekler.
"Ben Buna 'Vicdan Kardeşliği' Diyorum"
Bunu nerede gördük? Aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Seçimlerinde gördük. Abdullah Öcalan'ın mektubunun okunmasına rağmen, kardeşinin de televizyona çıkarılmasına rağmen başka bir irade kullanıldı. O irade ne idi? 'Benim her şeyime dokunabilirsin ama oyuma dokunamazsın', bir... İki, herkes şu bilince yavaş yavaş ulaştı. Eğer demokrasi yoksa, eğer özgürlükler yoksa, eğer anayasal hukuk devleti yoksa benim kökümün kökenimin, inancımın ne olduğunun hiçbir önemi yok. Çünkü fikirlerimi söyleyemeyeceğim... O halde bütün görüş ayrılıklarını bir köşeye koyalım, demokrasi konusunda hep birlikte işbirliği yapalım, şuuru oluştu. Ben buna 'vicdan kardeşliği' diyorum. Bu vicdan kardeşliği, bu seçimlerde de hükmünü icra edecek. Kim etkilemek isterse istesin, Güneydoğudaki ve tüm Türkiye'deki Kürtlerin özgür iradesini propaganda ya da başka yolla etkileyemeyecek.
"20 Yıl Bekleyip Alevi Açılımı Yapmaya Kalkarsanız..."
Siz şimdi 20 yıl bekleyip Alevi açılımı yapmaya kalkarsanız Alevilerin oylarını da etkileyemezsiniz. Yani tırnak içinde söylüyorum: Türk milletini kolay satın alınabilecek meta olarak mı görüyorlar? Bunu böyle görüyorlarsa seçim sandığında yanıldıklarını da görecekler. 20 sene bekle EYT'yi çıkarmaya çalış. 20 sene bekle fakirlikten insanlar sürünsün, ondan sonra seçime 6 ay kala asgari ücreti yükseltmeye çalış. Bunların yapılmasına asla karşı değiliz. Çok geç kalmış buluyoruz. Ama milletin de bu seçim propagandasına kanacak hali yok.
Diyarbakır Anneleri
Bir önemli vurguda daha yapmak istiyorum. Yine bugün Sayın Cumhurbaşkanı Diyarbakır'da gitti, bir siyasi siyasi partinin kapısının önünde bekleyen çocukları dağa çıkmış anaları ziyaret etti. Onlara moral vermeye çalıştı. Ben de buradan o anaların çocuklarının bir an önce keşke dönmeleri için ve sağ sağlim gelmeleri için duacıyım ve devleti yönetirsek onları getireceğiz. Burada problem şu. Evlatları dağa çıkmış PKK'ya katılmış anaların çağrı yeri bir siyasi partinin kapısı değildir. Bu analara çare bulacak yer devlet kapısıdır. Bu devlet ne için var? Tayyip Bey onları ziyarete gideceğine, orada siyasi gösteri yapacağına derhal o ağlayan annelerin çocuklarını dağdan indirecek tedbirler alsın. Devlet onlarda, asker onlarda, polis onlarda, milli istihbarat onlarda... Ne yapacağız? Bir siyasi partinin kapısında evlat acısıyla yanan annelerin yıllarca beklemesine göz mü yumacağız?"