İYİ Partili Nuhoğlu'ndan 17 Ağustos'un Yıl Dönümünde 'Deprem' Açıklaması

TAKİP ET

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısıyla Türkiye'nin önündeki deprem tehdidine dikkat çekti ve 'yapılması gerekenleri' açıkladı

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısıyla Türkiye'nin önündeki deprem tehdidine dikkat çekti ve 'yapılması gerekenleri' açıkladı. Konuşmasına 17 Ağustos'ta ve sonrasında gerçekleşen depremlerde hayatını kaybedenleri anarak başlayan Nuhoğlu, "Acıları henüz taze olan Gölcük ve sonrası depremlerde hayatlarını kaybedenleri rahmetle anıyor, yakınlarının acılarını paylaşıyorum" ifadelerini kullandı. İdarenin deprem tehdidinin farkında olmadığını söyleyen Nuhoğlu, durumun daha da kötüye gittiğini şu sözlerle açıkladı: "Bilim adamlarımızın ortak kanaati, İstanbul’da her an 7 ve daha üzeri bir depremin kaçınılmaz olduğudur. Böyle bir depremde yapı stokunun en az %25’i kullanılamaz hale gelecektir. On binlerce insan hayatını kaybedecek veya yaralanacaktır. En az 3 milyon insan evsiz kalacaktır. Okullar, hastaneler, diğer kamu binaları hasar görecek, sanayi tesislerimiz, enerji, haberleşme, su, kanalizasyon ve doğalgaz hatları zarar görecek, köprüler, tüneller, alt ve üst geçitler, havaalanları etkilenecektir. Yıkımın faturasının ağır ve 100 milyar doların çok üstünde olacağı tahmin edilmektedir. Üstelik bu kötü senaryoyu daha da kötüye götürecek yeni girişimlerle de karşılaşmış bulunmaktayız." Beklenen Büyük İstanbul Depremi "Kanal İstanbul’dan söz ediyorum. 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı, yapılan itirazlar dikkate alınmadan değiştirilmiş ve İstanbul’un yapılaşmaya aykırı en stratejik bölgesi, yeni yapılaşmanın cazibe merkezi haline getirilmiştir. Boğazdaki kaza riskini azaltmak ve kanaldan para kazanmak gibi ciddiye bile alınamayacak kadar hafif iki sebep gösterilerek, yapılmak istenen çılgınlıkla yeni risk alanları oluşturulmaktadır. Şayet gerçekleşirse İstanbul, ranta ve depremin insafına terk edilmiş olacaktır. Peki, yapılması gerekenler nelerdir? Beklenen büyük İstanbul depremi her geçen gün yaklaşmakta olduğu gerçeği görmezden gelinmemelidir. Bir an önce Merkezi Yönetim, Yerel Yönetim, Teknik Üniversiteler, Mimar-Mühendis Odaları ile sivil toplum kuruluşlarından meydana gelen ortak çalışma gurubu hemen oluşturulmalıdır. 11 Temmuz 2020’de Çevre ve Şehircilik Bakanının yaptığı açıklamada acilen dönüştürülmesi gereken Türkiye’de 1,5 Milyon, İstanbul’da 300.000 konutun olduğu ifade edilmiştir. Gerçekte bu sayının daha yüksek olduğu bilinmektedir. Bunların vakit geçirilmeden yıkılarak yerine güvenli konutların yapılması gereklidir." "Fonlarda Toplanan Paralar Artık Başka Yerlerde Harcanmamalı" "Geçim zorluğu içinde hayatlarını devam ettirmeye çalışan vatandaşlarımızın yapılarını güvenli hale getirmeleri mümkün değildir. O sebeple Sosyal Devlet anlayışı çerçevesinde, bu yapılar devlet eliyle en kısa zamanda yenilenmelidir. Toplanan paralar yok edildiğine göre kaynak nereden sağlanacaktır sorusu akla gelebilir. Fonlarda toplanan paralar artık başka yerlerde harcanmamalı ve Kanal İstanbul için düşünülen bütçe kaynakları buraya aktarılmalıdır. 26 Eylül 2019 Silivri Depreminden sonra anlaşıldı ki 20 yılda manzara değişmemiştir. Büyük bir deprem olmamasına rağmen haberleşme imkânsız hale gelmiş, okullar ciddi hasar görmüş, toplanma alanları yetersiz kalmıştır. Birleştirilmiş okullarda eğitim, koronavirüs salgını dolayısıyla çok daha zora girmiştir. Bu vesileyle söyleyelim, bütün okul binaları güvenli hale getirilmeden eğitim başlatılmamalıdır. Yerel yönetimlere de bir hatırlatmada bulunmak gerekiyor. Toplanma alanları konusunda çok acil çalışma yapılmalıdır. Yeterli alan ayrılmalı, aynı zamanda zaruri ihtiyaçları karşılayacak şekilde düzenlenmelidir. Belediyelere önemli bir görev daha düşmektedir. Bugünden itibaren bütün yapıların güvenli olması için mühendis odaları ile birlikte etkin uygulama ve denetim yapılmalıdır. Burada bir konuya daha değinmek yerinde olacaktır. Sadece deprem ve diğer doğa olaylarından kaynaklanan değil, İstanbul’da kendiliğinden çöken binaların çokluğunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Kartal’da 6 Şubat 2019’da çöken, Yeşilyurt Apartmanındaki 21 vatandaşımızın hayatını kaybettiği 17’sinin yaralandığı olay gibi her an çökebilecek binlerce binadan söz ediyorum. Tipik bir örnek oluşturması için İstanbul-Maltepe, Esenkent Mahallesinde bulunan çok sayıda konut, aynı akıbeti beklemektedir. Bölgede TOKİ’den kaynaklanan sorunlar çözüm beklerken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı duyarsız kalmaktadır. TBMM’de 16 Ekim 2019 tarihinde konuyu gündeme getirerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığının dikkatini çekmiştim. Mahalle sakinleri ve muhtarın hazırladığı dosya üzerinden, bakana bilgi sunmak için 20 Temmuz’da istediğim randevuya yaklaşık bir aydır cevap alamadığımı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Mahalledeki binalarda her an bir facianın olabileceğini öngörerek, Çevre ve Şehircilik bakanına çağrıda bulunuyorum. Öncelikle Esenkent’teki ve benzeri bütün konutlarda olabilecek faciaların sorumlusu olmak istemiyorsa konuya derhal el atmalıdır. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmemesi için sadece konuşmak yerine, depremin yıkıcı etkisinden korunma uygulamalarına derhal geçilmelidir. Ülkemizde artık fay hatları bilindiğine göre zemin özelliklerine ve deprem yönetmeliğine uygun projelerle, işi bilen mühendisler yönetiminde, eğitimli işçilerle ve normlara uygun malzemelerle üretilecek her türlü yapıda, huzur ve güven içinde yaşamak mümkün olacaktır. Burada bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum." "Tek Yol Bilime İnanmak ve Mühendislere Güvenmek" "Deprem ve felakete yol açan bütün doğa olaylarında önceden tedbir alınarak can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi mümkündür ve gereklidir. Bunun bir tek yolu vardır; bu yol, bilime inanmak ve mühendislere güvenmektir. Can ve mal güvenliğinin sağlanması, yapıların sağlam ve sürdürülebilir olması insan hayatının en önemli güvenlik sorunudur. Toplumun bütün kesimleri inşaat mühendislerinin bilgi birikimi ve emeklerinin ürünü olan yapılarda yaşıyor ve çalışıyorlar; o hâlde, inşaat mühendislerine yetki ve sorumluluk verilmeli ama öncelikle iyi yetişmeleri sağlanmalıdır. Buradan ifade etmeliyim ki mühendislerin iyi yetişmeleri için eğitim altyapısının ve şartlarının geliştirilmesine çalışması gereken Hükümet, tam tersine, onların meslek odalarıyla uğraşmakta ve onları etkisiz hâle getirmektedir. Ülkemizde 125 bini İnşaat Mühendisleri Odasına kayıtlı toplam 150 bin inşaat mühendisi bulunmakta; 91'i devlet, 42'si vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 133 inşaat mühendisliği bölümünden her yıl 10 bin inşaat mühendisi daha bu sayıya eklenmektedir. Toplam nüfusumuza göre her 550 kişiye 1 inşaat mühendisi düşerken dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde ortalama 1.250 kişiye 1 inşaat mühendisi düşmektedir. Üniversitelerin birçoğunda yeterli ve kaliteli mühendislik eğitimi verilememekte, mezun olan inşaat mühendisleri uygulamada yetersiz kalmakta ve çok sayıda mühendis de işsiz dolaşmaktadır. İnşaat mühendisliği bölümlerinde öğretim elemanı sıkıntısı bulunmaktadır; profesör ve doçentler sayıca çok azdır. Temel bilgi ve beceri yanında, stajlarda uygulama eksiklikleri vardır. Esasen, hatalar zinciri okula girişte yani YKS'de başlamaktadır. Bir yıl evvel yapılan sınavlarda inşaat mühendisliği bölümüne girmek için ilk 300 bine girmek başarı sıralaması olarak kabul edilmiştir. Bu sıralama şu anlama gelmektedir. 2019 yerleştirme sonuçlarına göre en düşük net sayısı matematikte 40 soruda 2, fizikte 14 soruda -0,5 ve kimyada 13 soruda -1'dir. Bu sonuçlar inşaat mühendisliği mesleğinin de, evlerinde güvenli şekilde oturması gereken halkın da hak ettiği bir durum değildir. Bu sebeple, inşaat mühendisliği için belirlenen en düşük 300 bininci başarı sıralaması derhâl değiştirilmelidir. Bunun için matematik, fizik ve kimya sorularından en az yarısını doğru cevaplandırmış, en düşük 50 bininci sıradaki öğrencilerden seçilmeli ve de kontenjanların en az yarıya düşürülerek inşaat mühendisliği bölümlerine öğrenci alınmalıdır. Çok sayıda iyi yetişmemiş inşaat mühendisine değil, iyi yetişmiş, yeterli sayıda inşaat mühendisine ihtiyaç vardır. Deprem vergilerinden, imar affı ve İmar Barışından toplanan paraların nerelere harcandığı açıklanamamıştır. Milyarlarca liranın “Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi” için kullanılmadığı aşikârdır. Sürekli yapacağız vaatleriyle halkın tepkiye dönüşecek enerjisi her deprem sonrasında boşaltılmakta, fay hatlarında biriken enerji gözlerden kaçırılmaktadır. Çoğu zaman deprem sırasında ve deprem sonrasında yapılması gerekenler anlatılmakta fakat deprem öncesi yapılması gerekenler ihmal edilmektedir. Oysa yapılan bütün çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. 2012-2023 yıllarını kapsayan AFAD tarafından hazırlanan Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı çerçevesinde, Yetkin Mühendislik Yasası hazırlanmasıyla ilgili hiçbir adım atılmamıştır. Bu kapsamda mühendislerin önünü açacak mesleki yetkinlikle ilgili yasal düzenleme vakit geçirilmeden yapılmalıdır." "Tutarsız Gerekçelerle Yapılmak İstenen Kanal İstanbul Kesinlikle Yapılmamalıdır" "Tutarsız gerekçelerle ve sükse yapabilmek gibi basit bir ifade ile yapılmak istenen Kanal İstanbul; jeolojik, teknik, ekolojik, oşinografik, arkeolojik, ekonomik ve siyasi sebeplerle kesinlikle yapılmamalıdır. Uyduruk bir ÇED raporunun uluslararası ciddiyetten ve inandırıcılıktan uzak hazırlanmış olması, yapılan itirazların kaale alınmaması, geriye dönüşü olmayacak şekilde İstanbul ve bölgeyi etkileyecek olması, fizibilitesi bile ortaya çıkmamış, uygulanabilir olduğu kabul görmemiş, dolayısıyla proje niteliği bile kazanmamış bir çılgınlıkla, Türk toplumunun ısrarla meşgul edilmesine artık son verilmelidir. Bugünden itibaren “Kanal İstanbul” değil “Deprem İstanbul” konuşulmalıdır. Can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol yoktur. Rantçılara imkân sağlamak yerine bilgiye, mühendisliğe ve akla önem veren uygulamalarla deprem sorunu kökten çözülmelidir. 17 Ağustos’un 21. yılında iktidar sorumluluğunu taşıyanları İYİ Parti olarak bir kez daha uyarmak istiyoruz. Artık zaman kaybedilmeden deprem gerçeği kabul edilsin. Kanal İstanbul’dan vazgeçildiği açıklansın. Henüz vakit varken, İstanbul harap olmadan bütün tedbirler uygulanmaya başlansın. “Kanal İstanbul” değil “Deprem İstanbul” diyerek sözlerimi tamamlıyor, selamlarımı sunuyorum."

arkeoloji basın toplantısı bilim çed raporu deprem istanbul ekoloji hayrettin nuhoğlu iyi parti kanal istanbul mühendislik oşinografi TBMM