Kerkük Katliamı: Ankara'nın Kör ve Sağır Olduğu Soykırım

TAKİP ET

14 Temmuz 1959 günü Kerkük'te katledilen soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz.

14 Temmuz 1959 günü Kerkük'te Türkmen soydaşlarımız, bir önceki yıl aynı gün meydana gelen ve Krallığın ortadan kaldırıldığı 14 Temmuz Devrimi'yle Cumhuriyet'in kuruluşunu kutlamak için toplandıkları sırada katliama uğradı. Ankara'daki Adnan Menderes hükümeti ise bu katliama dur diyeceği yerde, Türkiye Türklerinin soydaşlarının katline karşı çıkmasını önlemek amacıyla yayın yasağı getirdi.

"Kalıbdı Yardan Uzaq, Mum Kimin Yanan Kerkük"

Osmanlı'nın çöküşünün ardından Türk Cumhuriyeti'nin varlığını dünyaya kabul ettirdiği Lozan Barış Antlaşması'nda Kerkük, İngilizler ve Türkler arasında bir ihtilaf olarak kaldı.

1926'ya gelindiğinde Kürtçü ayaklanmalarla yıpratılan Ankara, Kerkük'ü Irak'a bırakmak zorunda kaldı. Takip eden yıllarda Irak Türkleri; İngilizler, Araplar ve Kürtlerin pek çok saldırılarına, gadrine, katliamlarına maruz kaldı. Türkmenleri hedef alan en büyük sindirme ve katliam hareketi 14 Temmuz 1959'da gerçekleştirildi.

14 Temmuz 1958'de Krallığın askeri darbeyle yıkılması ve cumhuriyetin kurulmasının ardından, halka hürriyet ve ortak yönetim, tüm halklara milli ve kültürel haklarını yaşatma imkanı olacağı bir rejim vadedildi. Irak Türkleri tarafından sevinçle karşılanan bu cumhuriyet hayali, asla gerçekleşmeyecekti. Cumhuriyetin ilanından sonra sol örgütler ülkede süratle yapılandı ve Irak Komünist Partisi, Sovyetler propagandasının adresi haline geldi. Devrimle birlikte, daha önce ülke dışına kaçan Molla Mustafa Barzani de Moskova'dan Irak'a döndü ve Kürtlerin Kerkük'ü ele geçirme planları yeniden harekete geçti.

Barzani'nin Dönüşüyle İlk Saldırı 1958'de Yapıldı

Barzani'nin dönüşünün ardından, Kerkük'e yanında pek çok komünist Kürt'le birlikte geldiği 24 Ekim 1958 günü Türkler ve komünist gruplar arasında çatışmalar yaşandı. Komünist yanlılarının Türkmeneli'nde önemli makamlara getirilerek gücü ele almalarının ardından Türkçe yayın yapan gazeteciler kapatıldı, Türklerin önderleri sürgün edildi ya da hapse atıldı. Türkmenlerin evlerine seri baskınlar başladı ve kanunsuz olarak masum pek çok Türkmen tutuklandı. Tamamen Türkmenleri sindirmeyi amaçlayan bu hareketler Haziran 1959'da nedeni bilinmeyen bir şekilde durdu ve sürgündeki Türkmenler geri döndü, hapistekiler serbest kaldı. Fakat aynı zamanda Kerkük'te yuvalanan komünist Kürt militanlar silahlandırılıyordu.

14 Temmuz Katliamı

14 Temmuz 1959'a gelindiğinde akşam saatlerinde Türkmenler devrimin birinci yıl dönümünü kutlamak için hazırlıklarını tamamlamıştı. Saat 19.00'da Kerkük'te resmi geçidin başlamasının üzerinden yarım saat geçmişti ki ilk silah sesi duyuldu. Bunun ardından Türkmenler üzerine pek çok silahla ateş açıldı. Kutlama için toplanan Türkmenler kendilerini 3 gün 3 gece sürecek bir kaos içinde buldu.

Türkler Vahşeti Yaşadı

Kerkük Katliamı, 2. Tümen Komutanlığı tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasağı ile devam etti. Fakat ortada gerçek bir sokağa çıkma yasağı yoktu. Sözde yasağın amacı Türkmenlerin direnme ihtimalini yok etmekti. İlanın ardından Türkmenlerin tüm ileri gelenleri toplanarak sözde mahkemelerde 5-10 dakika içinde yargılanıp idama mahkum edildi ve oracıkta kurşuna dizildi. Şehit edilen Türkmen önderleri, Türkmenleri sindirmek amacıyla ayaklarından iplerle araçlara bağlanarak sokaklarda sürüklendi. Bazı Türk gençleri ayaklarından iplerle 2 cipe bağlanıp ikiye parçalanarak katledildi. Öldürülen Türklerin evleri yağmalandı ve yağmalanan mallar kamyonlarla kuzeydeki Kürt yoğunluklu bölgelere kaçırıldı.

Ankara Kör ve Sağır Oldu

Kerkük'te katliam günler boyu durmadan sürdü. Buna karşın o günlerde dünya üzerinde var olan tek hür ve müstakil Türk cumhuriyeti olan Türkiye Cumhuriyeti, soydaşlarının katledilmesine göz yumdu.

Ankara olaylardan haberdar olmasına rağmen hiçbir girişimde bulunmadığı gibi Başbakan Adnan Menderes'in emri ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın onayıyla Kerkük Katliamı'na dair yayın yapılması yasaklandı.

Başbakanlık kararnamesinde "14-16 Temmuz 1959 tarihleri arasında Kerkük’te vuku bulan hadiselerle alakalı resim, film ve sair dökümanların Türkiye’ye sokulmasının ve dağıtılmasının men edilmesi; Dahiliye Vekaleti'nin 7 Eylül 1959 tarihli ve A.1/91173-3/85402 sayılı yazısı üzerine, 5680 sayılı kanunun 31’inci maddesine göre, İcra Vekilleri Heyetince 2 Ekim 1959 tarihinde kararlaştırılmıştır" denildi.

"Türkmenler Yalnız ve Kimsesiz Bir Millet Olduğunu Öğrendi"

Türkiye'nin kendilerini hedef alan bu katliama sessiz kalmasına ilişkin şehit Türkmen önderlerinden Doç. Dr. Nejdet Koçak "Geride kalan Türkmenlerin kalbi kırılmış, gururu incinmiş, yalnız ve kimsesiz bir millet olduğunu öğrenmiş; Anavatana kırılmış ama Türklüğe iman ve inancı bir kat daha artmış ve her şeyi kendisinin yapmak mecburiyetinde olduğunu kesinlikle anlamıştı" ifadelerini kullanmıştı.

Kerkük Katliamı'nda vahşice öldürülen soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Katilleri tanıyoruz. Onlara göz yumanları, el sıkışanları, taltif edenleri de öyle... Ve şühedanın adını göklere çıkaracağımız, ruhlarını şad edeceğimiz günü iple çekiyoruz.

kerkük katliamı 14 temmuz 1959 adnan menderes ırak kerkük kürt barzani komünist ankara kör ve sağır olduğu soykırım