Kızılay'a Açık Mektup

TAKİP ET

Sevgili Kızılay, Seninle küçük, kahverengi zarflarla tanışmıştık, hatırlarsın

Sevgili Kızılay, Seninle küçük, kahverengi zarflarla tanışmıştık, hatırlarsın. İlkokulda bana senden gelen o boş zarfları mümkün olduğunca fazla doldurmak için ev ahalisiyle çarpışırdım (ki bunu nadiren yaparım). Kuruluşundan bu yana neler yaptığını, nasıl yüce amaçlarla kurulduğunu bana anlatmana gerek yok, her Türk gibi kalbimde özel bir yerin var. Kalbimizdeki tahtını ilk sarsışın 17 Ağustos Depremi sonrasındaki atıl, neredeyse beceriksiz tavrınla olmuştu. İnsanların kendi arasında topladığı, araba bagajlarında getirdiği yardımların yanında biraz sönük kalmıştın; afet günleri için en çok güvendiğimiz kurum bizi hayal kırıklığına uğratmıştı o dönem. Ama silkelendin, kendine geldin, çağdaş ve güvenilir bir kurum olmaya başladın sonra yine. Fakirlere yiyecek ve giyecek, afetlerde sokakta kalanlara çadır, kan arayanlara kan hep sendeydi. Arada sana kızsak da biliyorsun, yardımımızı hiç esirgemedik. Övünmeye değmeyecek kadar para, bahsedilmeyecek kadar az kan verdim ben de şahsen. Yanlış anlama, yaptığımız bağış ve yardımları kafana kakmak değil derdim, helal-i hoş olsun hepsi. Hepsinin yerine ulaştığını düşünmek, buna inanmak istiyorum. Şimdi, yıllardan sonra, yine peşimdesin. Okul sırama değil, cep telefonuma geliyor haberlerin. Kana ihtiyacın varmış. Haberlerde okuyorum, kan stokların neredeyse bitmiş. Artık benden bir şey bekleme! “Sen kimsin, beni protesto etsen ne olur ibibik” diyorsun belki. Haklı da olabilirsin. Zaten muhtemelen ne bu mektup ulaşacak eline, ne sesimizi duyuyor yönetimindekiler. Ama ben niye sana sırtımı döndüm, onu anlatmaya mecbur hissediyorum kendimi: Kızılay, particiliğin bulaştırılacağı en son kurumdu. Bunu şimdiki gibi dediğim-dedikçi bir iktidarın bile anlayabilmesini beklerdim. Kızılay, partiler üstü olmalıydı. Burada bir partinin belediye başkan adayını açıkça destekleyen, sonra da pişkince sırıtan biri olmamalıydı! Kızılay bir partinin merası, otlağı, daha da kötüsü gelir kazanma/ihale dağıtma/vergiden kaçınma gibi amaçlarla kullanacağı bir oyuncağa dönüşmemeliydi. İktidar zaten her suyun başını tutmuştu. Bilmem kimin oğluna maaş verme, şunun bunun vergiden kaçınmasına olanak sağlama, ihalelerle yandaşları semirtme yeri Kızılay olmamalıydı! Tüm bu dediklerimi ve daha fazlasını açıkça, göstere göstere yapan, bunlar ortaya çıktığında da zerre kadar utanmayan, Kızılay’ı kuruluş amaçları dışına sürükleyen birilerinin oyuncağı olmamalıydı! “Biz istediğimizi yapalım, Kızılay’ı kendi amaç ve ilkelerinden uzaklaştıralım, istediğimiz gibi kaynaklarını kullanalım ama kimse bize hesap sormasın, aynen yardım etmeye devam etsinler” diyen bir yönetim var artık. Madem Kızılay’a yardım gönüllülük esasına dayalı, benim artık gönlüm elvermiyor bu oyuna gözümü yummaya. Kırmızı çizgimi buraya çiziyorum. Şunun da farkında değilim sanma Sevgili Kızılay, bu bağışlardaki azalmanın nedeni bir bilinçlenme, bir protesto, bir eylem değil; büyük oranda insanların Covid-19 korkusuyla hastaneden, doktordan, kan merkezinden uzak durması. Çok güçlü bir kalabalığın sözcüsü değilim, küçük ve mutsuz bir topluluğun cılız sesiyim ben. Benim gibi çok insan yok bence ama seni kritik çizginin üzerinde tutan hep bizdik, şimdi çizginin altına düşüren de biziz. En azından öyle olduğuna inanmak istiyorum. Artık nasıl bulurlarsa öyle bulsunlar kan bağışçılarını. Kendi partilerinin gençlik kollarını kampanyalarla şubelerine getirsinler, askerlerin ve memurların kan vermesini ve bağış yapmasını “güzellikle” sağlasınlar. Ne yaparlarsa yapsınlar. Umurumda değil. Sen artık lütfen bana SMS atma, gördüğün gibi benden cevap alamayacaksın. Bu yaptığım bireysel protestonun yardım bekleyen, kana ihtiyacı olan yüzlerce, binlerce insanın zararına olduğunu düşünmediğim, her SMS’inle üzülmediğim bir an bile yok. Kan verebileceğim halde vermediğim için belki şu anda bir hasta çaresizlik içinde, talihine küfrediyor, yakınlarını arıyor cepten. Ama doğru olan şeyi yapmanın hep bize kalmasından sıkıldım ben artık! Neden o insanları ben düşünüyorum da Kızılay Başkanı hiç düşünmüyor? “Yahu ben burayı politize ettim, vergi arafı haline getirdim, Kızılay bundan zarar görüyor” demek bu kadar zor mu? O koltuğu emin ellere bırakmak bu kadar mı acı verecek ona? Kısacası; Ne zaman ki Kızılay Başkanı istifa eder, yeni ve tarafsız ve saygın biri gelir kurumun başına, ne zamanki şeffaf ve adil bir yönetim kurulur, ne zaman ki Kızılay yeniden saygın ve partiler-üstü bir kurum haline gelir, o zaman bil ki ben yine senin yanındayım. Eski dost düşman olmaz, ama yeri gelince acı söyler. Erkin Çam