Libya'nın Kalbi Moskova'da Attı

TAKİP ET

8 Ocak'ta Türk Akımı projesinin açılışı için Türkiye'ye ziyarette bulunan Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan arasına gerçekleşen görüşme neticesinde Libya'da iç savaşın tarafları olan Sarrac ve Hafter güçlerine ateşkes çağrısı yapıldı

8 Ocak’ta Türk Akımı projesinin açılışı için Türkiye’ye ziyarette bulunan Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan arasına gerçekleşen görüşme neticesinde Libya’da iç savaşın tarafları olan Sarrac ve Hafter güçlerine ateşkes çağrısı yapıldı. Nitekim Pazar günü itibariyle tarafların bu çağrıya pozitif yaklaşımıyla, ateşkes pratik manada başladı. Ateşkes anlaşmasını resmiyete dökmek ve Libya krizinin siyasi çözümü noktasında kolektif girişimde bulunmak niyetiyle Türkiye’den Mevlüt Çavuşoğlu, Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu bir heyet, Rus heyeti ve Libya savaşının tarafları Sarrac ve Hafter, Pazartesi günü Moskova’da idi. Hafter ve Sarrac’ı aynı masaya oturtmaya çalışan Türk ve Rus heyet başarılı olamadı. Rus TASS haber ajansının geçtiği habere göre Sarrac, Hafter ile birebir görüşme yapmayı reddetmiş. Dolayısıyla görüşmeler 2+2 şeklinde gerçekleşti. Libya iç savaşının sona erdirilmesi amacıyla daha önceki uluslararası girişimlerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Türkiye ve Rusya’nın yeni bir girişime teşebbüs etmesi Libya halkını umutlandırmış olabilir. 1969’da darbe ile göreve gelen Kaddafi, Libya’daki kabilecilik ve nepotizmi sona erdireceğini vaat etmiş olmasına rağmen, ideolojik bağlılık tesis etme niyetiyle kabileciliği ve nepotizmi bizzat kendisi uygulamaya devam etmişti. Tarihsel olarak üç bölgeden (Fizan, Trablus, Sirenayka) müteşekkil olan Libya’da 100’den fazla farklı kabile ve bu kabilelere bağlı alt birimler mevcut. Pratik manada kabileciliğin derin kök saldığı Libya’da iç savaş gayri muntazam gruplarca oldukça düzensiz bir şekilde devam etmekte. Nitekim geçtiğimiz günlerde Hafter güçlerinin Sirte’yi ele geçirmesi, uzun süredir bu şehri savunmak için yığınak yapan ve binlerce kayıp veren Sarrac güçlerinin askeri manadaki başarısızlığını gözler önüne seren en büyük örnek olarak karşımıza çıkmakta. Sarrac güçlerinin askeri manada kesin zaferini sağlamanın tek yolu TSK’nın denizden, havadan ve hatta karadan doğrudan destek sağlaması. Ancak daha önceki yazılarımda altını çizdiğim gibi Türk askerinin Libya’ya girmesiyle beraber Mısır, Hafter’e doğrudan destek sağlayacağı ve Mısır tanklarının Libya’ya hareket edeceği ihtimal dâhilinde. Dolayısıyla bu durum Türkiye ve Mısır arasında doğrudan askeri çatışmaya sebebiyet verme potansiyeline sahip. Suriye örneğinden de anlaşılabileceği gibi, 9 yıldır sürmekte olan Libya iç savaşının yapısı ve karakteri itibariyle hızlı bir çözüme ulaşması olanaksız. Sarrac yönetimine ciddi manada doğrudan destek sağlanmaz ve Hafter güçleri karşısında ezici askeri üstünlük kazandırılamazsa, Libya iç savaşı uzayıp yeni bir boyut kazanacaktır. Moskova Faciası Bu meyanda Libya iç savaşını yeniden masaya yatırıp, Libya hükümeti ile yaptığımız mutabakatın korunmasını ve geleceğini garantilemek niyetiyle Türkiye, Rusya ile siyasi bir çözüm arayışına girişti. Pazartesi günü Moskova’da yapılan toplantıyı, Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova facebook hesabından aşağıdaki fotoğraf ile birlikte duyurdu. Tahmin edildiği gibi görüşme, Pazar günü başlamış olan ateşkesi tarafların imzasını alarak resmileştirmeyi hedefliyordu.  4 saati aşan ve 2+2 şeklinde süren görüşmeler neticesinde süresiz ateşkes temelli bir taslak metin oluşturuldu. Netice itibariyle taraflar arasında askeri saldırılara son verme ve gerilimi azaltma noktasında olumlu beyanlarını dile getirdiler, ancak askeri komisyon kurulması, taraflar arasındaki kesişme hattının belirlenmesi, ateşkesin devam ettirilmesi ve izlenmesini öngören anlaşma metnine imzayı sadece Sarrac tarafı attı. Rus dışişleri bakanı Lavrov’un Hafter’inde ertesi sabah metni imzalayacağını ima etmesine rağmen yan çizen Hafter, anlaşmaya imza atmadan Moskova’yı terk etti. Beklenmedik ve hızlı bir şekilde Moskova’da başlatın siyasi sürecin, sonuçsuz kalması da Rusya ve Türkiye için beklenmedik oldu. Ancak Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’dan kuvvetli destek gören Hafter güçlerinin Pazar günü Erdoğan ve Putin’in isteği üzerine başlayan ateşkesi de başta reddettiğini hatırlarsak, Hafter’in masaya oturacak kıvama gelmediğini söyleyebiliriz. Hafter’in imzalamayı reddettiği anlaşma metnine göre Türk ve Rus tarafları ateşkesi takip ve izleme noktasında ortak inisiyatif oluşturma konusunda anlaşmış görünüyor. Türk askerinin Ruslarla beraber Libya’da da devriye atması görmek isteyeceğimiz son şeylerden birisi. Suriye’de bir gün Amerikalılarla öbür gün Ruslarla attığımız devriyeler gittikçe anlamsızlaşmaya başladı. Suriye’deki ateşkes süreçlerinde güneydeki cihatçılara yönelen ve bu gruplarla işini hallettikten sonra yeniden kuzeye yönelen Rusya, ateşkes süreçlerinde hep karlı çıktı. Bizde devriye attığımızla kalıyoruz. Benzer durumların Libya’da da yaşanmamasını ümit ediyoruz. 19 Ocak’ta Berlin’de yapılacak ve Libya iç savaşını ele alacak olan uluslararası konferansa Sarrac ve Hafter başta olmak üzere bölge ülkeleri davet edildi. Hafter’in Moskova metnine imza atmadan çekip gitmesiyle, Berlin sürecinin olumlu bir netice elde etme ihtimali ve beklentileri düşmüş oldu. Öte yandan bir şeyin altınız çizmekte fayda var. Kuzey Afrika özelinde Libya, sahip olduğu doğal kaynaklar ve jeostratejik konumu itibariyle bölge ülkelerinin dış politikalarında yer etti ve etmeye devam ediyor. 23-24 Ekim’de gerçekleşen ilk Rusya-Afrika zirvesinde, Afrika’daki doğal kaynaklara talip olduğunu ve gösterilecek tavizler karşılığında, bölgesel sorunların çözümü için askeri destek sağlayacağını söyleyen Rusya’nın, Libya’daki mevcudiyeti emperyalizm ve yayılmacılık olarak tanımlanabilir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak ve görmezden gelinen Kıbrıs Türklerinin hakkını müdafaa etmek çerçevesinde Libya’ya yönelmiştir. Aşağıdaki haritaların birincisi, başta Yunan medyası olmak üzere yabancı yayın kuruluşlarınca yer verilen, onlara göre Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı ve MEB alanlarını gösteren bir harita. İkincisi ise Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma neticesindeki Türk kıta sahanlığını gösteren bir harita. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de İskenderun Limanına sıkıştırmayı hedefleyen birinci haritayı yırtmak niyetiyle Libya’da doğrudan yer alıyoruz. Nitekim Yunanistan’da ana muhalefet partisi SYRIZA, Yunanistan’ın Berlin’deki toplantıya davet edilmediği için Miçotakis hükümetine sert eleştirilerde bulundu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki amirallerimizin ortaya attığı tezlerin, devlet politikası olarak uygulanması memnuniyet verici ancak bu tezlerin Mısır’da olduğu gibi siyasal İslam mülahazalarıyla sentezlenerek farklı bir boyut kazanması, acı bir basiretsizlik örneğinden başka bir şey olmayacaktır. Öte yandan, Hafter’in Moskova anlaşmasına imza atmaması üzerine, Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı ‘Hafter barış istemiyor’ açıklaması vurgulanarak uluslararası hukuk ve teamüller bağlamında kısa vadede kuvvetli bir argümana dönüştürülebilir ve Türkiye’nin pozisyonu gerekçelendirilebilir.

Hafter Libya Maria Zaharova Mevlüt Çavuşoğlu Miçotakis Moskova Putin SYRIZA Ulusal Mutabakat Hükumeti