Mansur Yavaş'tan Önemli Açıklamalar

TAKİP ET

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, HaberTürk canlı yayınında önemli açıklamalarda bulundu.

HaberTürk televizyonunda Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek programına konuk olan Mansur Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ekonomik olarak nasıl yönetildiğine yönelik olarak "Biz açık ihale yaptığımız için tasarruf ediyoruz. Tasarruf ettiğimiz için de hem yatırımlarımızı yapıyoruz hem kredi kullanmıyoruz hem de borç ödüyoruz. Bizim kredibilitemizi Avrupa Yatırım Bankası gibi kuruluşlar mali tablomuza bakarak ölçüyorlar. Şu anda AAA notuyla Türkiye'de kredibilitesi en yüksek belediye Ankara Büyükşehir Belediyesi.

Biz bütün harcamalarımızı internet üzerinden yayımlıyoruz. Şeffaflık ilkesi gereği, hem ihaleler canlı yayımlanıyor hem de bütün harcamalarımızı insanlar Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin sitesinden görüyor. Bu yaptığımız çalışmalarla da Uluslararası Şeffaflık Ödülü'nü aldık. Dolayısıyla tasarruf yapıyoruz. Kendi paramızı harcar gibi harcamaya çalışıyoruz. Benim bir tane ölü yatırımım yok. Benim çılgın projem de yok. Bunu seçimden önce söylemiştim. Vatandaşın parasını kendi paramı harmayacağım yer harcayamam" diye konuştu.

Savcılık Gökçek Yönetimiyle İlgili Verdiğimiz Dosyaları Bekletiyor

Melih Gökçek döneminde sürekli ihale alan bir şirketin Mansur Yavaş döneminde de ihale almaya devam ettiğine ilişkin soruya ise Yavaş, "Evet doğru, ne değişti söyleyeyim. Açık ihale yapıyorum. İhaleye aynı ihale giriyor. Yüksek kırım yapıyor. Yani 2015 yılında 80 liraya yaptığı işi şu anda 20 liraya yapıyor. Ondan sonra gelen firmayla arasında da 20-30 milyon lira fark var. Böyle bol keseden iftira atmaya alışmışlar da bu ihale nasıl ihaleye giriyor? Ben adam kayıracak olsam bu adam ihaleye girebilir mi?

Peki, ben bu firmayı ihale dışı bıraksam... O zaman da şu denilecek: Söğüt gitti, bilmem ne geldi. Yani Mansur Yavaş da kendi firmasını getirdi. Dolayısıyla bizim açık biçimde ihale yaptığımızın en büyük kanıtı o firmanın gelip yüksek kırımla ihale almasıdır. Ayrıca yaptığı kırımlarla eski yönetimin yüzüne bunu çarpmasıdır. Çünkü eski yönetimin 80 liraya yaptığını şimdi 20 liraya yapıyorsun. Bunun kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Aradaki fark nerede?

Nerede olduğunun hesabını ben götürüyorum Ankara Savcılığı'na veriyorum. Savcılık işlem yapar yapmaz, ben üzerime düşeni yapıyorum. Şu ana kadar yanlış bilmiyorsam yüze yakın dosya verdim. Bir kısmı FETÖ, bir kısmı görevi ihmalden müfettiş geliyor bir kısmı da bekliyor. Ne bekliyor? Ben bilmiyorum ne beklediğini ama bir gün niye beklediği ortaya çıkar" ifadeleriyle yanıt verdi.

Gökçek'e Zaman Ayırmak İsraftır

Fatih Altaylı'nın Melih Gökçek'ten ilettiği bir soruya ise Mansur Yavaş "Yani bunu ömrü boyunca tek firmayla ihale yapan, Ankara'da 30 milyara yakın ihaleyi yalnızca 10-15 firmayla paylaştıran birisi iddia ediyor. İnsan önce bir aynaya bakar. 'Ben neler yaptım? Niye sokağa çıkıp vatandaşın içinde gezemiyorum' diye düşünmesi lazım. Aslında gerçekten Gökçek'e ayrılan zaman da israf. Niye diyeceksiniz. Gece gündüz tivitlerle adeta iftira atıyor, attığı iftiraların bir kısmı kendi döneminde olduğu ortaya çıkıyor ama malesef utanamıyor da. İnsan hiç olmazsa biraz sıkılır, utanır.

Biz şöyle yapıyoruz, Belediye Meclisi toplantılarına çıkarken önce bakıyoruz Gökçek neler iddia etmiş, arkasından bakıyoruz belli gazeteler neler iddia etmiş, arkasından belli televizyonlarda neler var.

Sonra bunların belgelerini hazırlıyoruz, bunlardan  bir kısmını yanımda getirdim. Bu sorduğunuz soru da bunun içerisinde var. Her şeyden evvel şunu söyleyeyim. Bu bahsedilen ihale pandemi döneminde oldu. İlk zamanlarında dükkanlar falan kapandığı zaman oldu. Yani bir yılı aştı. Gökçek gidip bunu niye şikayet etmemiş şimdi savcılığa? Enteresan değil mi? Gitseydi şimdiye kadar bu ihaleyi yapan personelin ifadesi alınırdı şimdiye kadar değil mi?

Ben şunu sormak istiyorum, bir iddianız varsa gidip bunu savcılığa vereceksiniz. Benim Belediye Meclisi'nde söylediğim bir söz var: İnsan yanlış yapamaz mı? Yapar. Ben diyorum ki, şu ana kadar 4-5 milyarlık yolsuzluk dosyalarını savcılığa gönderdim. Bu para kimin parası? Halkın parası. Siz Meclis üyeleri olarak ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını sorarken siz neden benim yanımda olmuyorsunuz? Sizin cebinize para mı girdi? Yo girmedi. Biri yolsuzluk yapmış, cebine para koymuş. Sizlik ne var? Bunun partiyle siyasetle bir ilgisi yok.

O zaman namuslu insanlar bizim yanımızda yer alacak bu paraların akıbetini takip edecek. Benim dönemimde böyle bir şey olursa ben dedim ki savcılığa vereceksiniz dedikodu yapmayacaksınız. Eğer herhangi bir şekilde benim bürokratlarımdan birisi böyle bir şey yaparsa ben de sizle beraber müdahil olarak katılacağım" diye yanıt verdi.

Mansur Yavaş'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

Lokantalar kapalı kaldı uzun süre Ankara'da. Ben evimin önünden geçerken bakıyordum. Önce bir müddet kapattılar beklediler, tabi dükkan sahiplerinin bir kısmı anlayışlı davrandı bir kısmı anlayışsız davrandı. Derken en son kapatmadan sonra şunu gördüm, artık dükkanları boşalttılar. Çünkü uzun süre o kiraları ödeyemediler. Ve tekrar açılmalar başlayınca bizim özellikle lokantacı, yemek sektöründeki esnafımıza faydası olması için bu YemekSepeti benzeri uygulamayı gündeme getirdik.

Bizimki tamamen sosyal amaçlıdır, kar amaçlı falan değildir. YemekSepeti bütün Türkiye'ye servis yapıyor. Bizimki sadece Ankara odaklı, Ankara esnafına yönelik. Bu da ne kadar sürer bilmiyorum ama bizim amacımız onların ayakta kalmasını sağlamak. Çünkü en fazla emek yoğunluklu çalışan sektörlerden bir tanesi bu sektör. Lokantalar kapanırsa ertesi gün belediyeye özgeçmiş yağıyor, 'işe ihtiyacımız var' diye.

Şu anda 300 bin tane iş isteyen insan var benden. İçlerinde çok nitelikli insanlar da var. Üzülüyorsunuz, insanlar işlerini kaybettiler. 850 tane üye katıldı buna, 850 restoran bu uygulamanın çıkmasını bekliyor. Uygulama çıktığı zaman web sayfası üzerinden devam edeceğiz. Yarın bir gün gene kapanma gelebilir. En azından bu ortam devam ettiği müddetçe biz bunu devam ettireceğiz, salgın sonuna kadar.

Sadece restoranlar değil, yapabileceğim ne varsa. Hatırlarsınız veresiye defteri uygulaması yaptık. Hem bakkallar kazandı hem vatandaşın bir kısmına yardımcı olundu. Ben şuna bakıyorum, belediyecilik anlayışım o: Benim yönettiğim kentte kimse açta açıkta kalmamalı. Bir kısmına doğrudan yardımcı oluyorsunuz bir kısmına da dolaylı yoldan. Onların işlerini kolaylaştırıyorsunuz, masraflarını azaltıyorsunuz. Ben belediyecilikten bunu anlıyorum.

İcraatları Say Say Bitmedi

Diyorlar ki Mansur Yavaş algı yapıyor, hiçbir şey yapmıyor. Kendileri anket yaptırıyorlar, kendileri bu sonuçları görüyor. Anketlerdeki o beğeni düzeyi ya da oy veririm sorularının sorulduğu anketlerdeki insanları aptal mı zannediyorlar bu halkı?

Aradaki fark nerede? Bir sürü kavşak yapıyoruz, biraz sonra açılış da yapacağız ilk defa. Ben bunları davulla zurnayla sanatçı getirerek ilan etmiyorum. Belediyenin parasını bunlara harcatmıyorum. Hiçbir yerde benim fotoğrafım yok, bununla ilgili bir reklam yok. Örneğin bir taksi durağı bir kavşak yaptırdıktan sonra pankart astırmıştı 'Mansur Yavaş'a teşekkür ederiz' diye, kaldırttım. (Niye kaldırttınız?) Benim görevim çünkü. Yani görevini yaptı diye birisi, diyelim kalkıp tapu aldınız, Nufus'tan gidip nüfus cüzdanı çıkardınız kalkıp pankart asar mısınız, 'Çok güzel bir nüfus cüzdanı çıkardın' diye? Ben bunları saçmalık olarak görüyorum.

Başka belediye başkanları asabilir beni ilgilendirmiyor onlar asabilir, en son Etimesgut'a çok önemli bir kavşak astık. Asılan pankart nedir biliyor musunuz? 'Bu yol açılmıştır, şuraya bağlanmıştır bugünden itibaren kullanabilirsiniz' bu kadar. Bir de maliyetlerini asıyoruz. Hangi köprüyü kaç paraya yaptığımız. Bunlar zaten bizim asli görevimiz. Ayrıca belediyeyi masrafa sokacak reklam işlerine girmiyoruz.

29 Ağustos'ta temel atma ve açılış yapacağız isterseniz çabucak bunların bir kısmını sayayım: Başer Köprülü Kavşağı, Hasköy-Fruko Köprülü Kavşağı, Şaşmaz Kavşağı 2 adet, Bağlıca Bulvarı Otoyol Bağlantı Projesi, İstasyon Caddesi Alternatif Bulvar Projesi... Bu İstasyon Caddesi tam bir buçuk milyon kişiye hitap ediyor. Yine Dikmen Vadisi Teknoloji Merkezi, Hikmet Özer Caddesi-MİT Bağlantı Yolu.... En önemli projemizi de söyleyeyim: Mamak Kentsel Dönüşüm Projesi. Bir belediye düşünün insanların evini yıkmış, size kentsel dönüşümden birer tane daire vereceğim demiş, kaç yıl olmuş? 11-12 yıl. Kaç tane 14 bine yakın. Ve bunlara belediye her ay kira ödüyor. Şu ana kadar ödenen para 1 milyar 150 milyon lira. Ne onlara yarıyor ne bize yarıyor. Bir de siz belediyesiniz, devletsiniz. Verdiğiniz sözü tutmanız lazım. Bunun ihalesini yaptık yapıyoruz, 4 bin 500 konutu birden yapıyoruz, hemen hemen yarısı.

Kızılay'a İneceğim, Başım Dik Gezeceğim

"En büyük idealim o, Kızılay'a ineceğim başım dik gezeceğim. Gezdirmiyorlar şimdi de Allah razı olsun hepsinden fotoğraf çektirmek için, ille çayımı iç diye... Keşke eski başkan da Kızılay'a inip gezebilse... Yarın bir gün toplumun içine açık alana çıkamayacağım hiçbir yere girmem. Bu huzurumu, bu sevgi halesini dünyanın tüm serveti benim olsa değişmem. Allah razı olsun herkesten.

Cumhurbaşkanlığı meselesine gelelim, burada şimdi sayın Genel Başkanımız ve sayın Akşener'in mutabık kaldıkları bir mesele var. Bu da öncelikle sistem meselesi. Bir sistem tavsiye ediliyor, geniş tabanlı, katılımcı bir sistem. Çünkü başkanlık sisteminin yürümediği ya da umulan sonucu vermediği ortada. Bunda herkes mutabık, iktidar kanadı da mutabık yok deseler de, çünkü işlemiyor. O zaman diyorlar ki biz yan yana gelelim, bir model koyalım ortaya ve o model üstünden gidelim. Şimdi böyle bir sistemde eğer böyle bir şey gerçekleşirse cumhurbaşkanının kim olduğunun bir önemi kalmayacak ki... "

Fatih Altaylı'nın "Ama bir süre, birkaç yıl da olsa bir güçlü cumhurbaşkanı lazım" demesi üzerine Yavaş, "Birkaç yıl olacağını düşünmüyorum ben daha çabuk olur. Ama bunlar takvime konur şu tarihte şu tarihte şunlar yapılacak diye. Çünkü sonuçta bir kararnameye bakıyor birçoğu. İkincisi beni sayın Kemal Kılıçdaroğlu parti içindeki birçok muhalif insana rağmen aday yaptı. Dolayısıyla sayın Genel Başkanımızın iradesi dışında bir şey yapma ihtimalim olamaz.

Çünkü biz bu yolla hem kendimizi tanıtma fırsatı bulduk hem de Türkiye'de bir model koyduk. Öyle ki şu anda dünya belediye başkanları arasında ilk 3'te görülüyoruz. Dolayısıyla Genel Başkanlarımızın bu konudaki elini rahatlatmamız lazım. Benim açıkçası motivasyonumu bozuyor. Niye? Ben hareket ederken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bütün yaptığım işlerde o minval üzerinden gidiyorum. Yarın kalkıp da gururuma yenilip anketlerde iyi çıkıyorum olmayayım mı moduna girdiğim zaman Ankara'da da o motivasyonum ortadan kalkacak. Dolayısıyla kişisel beklentileri karşılama döneminin çok üzerinde bir olay var.

Adaylık konusunda sayın genel başkanlar açık açık söylüyorlar. Millet İttifakı olarak günü geldiği zaman karar vereceğiz diyorlar. Bu tartışmaları izlemiyorum bile, boş tartışmalar. Bir gün İmamoğlu mu Mansur Yavaş mı... Yahu ortada seçim yok bir şey yok. Hiç mi işiniz yok? Özellikle bir televizyonda günlük bu konu konuşuluyor. Bir tek şeye odaklandık biz, ben imkan varsa Ankara'nın yüzde yüzünü memnun etmek istiyorum" cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Adaylığı Meselesi

Fatih Altaylı'nın "Bir kişiyi edemeyeceğiniz kesin" demesi üzerine Mansur Yavaş "Onu da Allah'a havale ediyorum zaten. Gerçekten doktora gitmesi lazım. O kanaatteyim ben" diye yanıt verdi.

"Diyelim ki 2023, seçimlere 6 ay var, Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki 'Mansur Bey gelin, biz anketler yaptırdık en güçlü yüzde 63 siz çıktınız. Aday olur musunuz?' dediğinde siz hayır mı diyeceksiniz?" sorusuna cevap olarak ABB Başkanı Yavaş, "Onu o zaman düşünmek lazım, doğmadık bebeğe don biçilmez. Şu anda ne ülkenin gündemi ne bir şeyi. Ülkemiz zor günler geçiriyor, bunlarla vakit kaybetmememiz lazım" yanıtını verdi.

Sığınmacı Sorunu

Bir sığınmacı sorunu var, ben geçen gün Altındağ'da çocuğu öldürülen aile ile görüştüm. Çok vahim durumlar var. Orda yerleşik nüfus az kalmış, fazla kira veriyor diye çoğu ya evini satmış ya oraya yerleşmiş, orda yaşayan yerli insanlar azınlık kalmış. Gurbet etkisiyle gelen Suriyeliler de kalabalık geziyorlar, vukuat çıkmaması imkansız. 

Daha önce Bulgaristan'dan göçmenler geldi, Irak'tan gelenler oldu. Ama bunların hepsi gitti, bu insanların gitmemesi insanları rahatsız eden. Artık misafirliklerin sona ermesi lazım çünkü daha büyük boyutlu olaylar olacak. Ben bir açıklama yapmıştım. Onu kesmişler yayıyorlar 'Bunların entegre olması lazım'. Bizim dediğimiz şu 10 yaşında Suriyeli Türkiye'ye geldi mi, o çocuk 20 yaşında oldu mu, o çocuk okumazsa bir cep telefonu, araba isteyecek mi? Okumadı, meslek sahibi olmadı ne yapacak? Gelecek birilerinin tepesine çökecek. Bunların onun için şimdiye kadar eğitimlerini alması, hatta en başından çadırlarından dağıtılmaması lazımdı. Gelen Afganların içinde IŞİD'çi olduğu söyleniyor. Ben şu kanaatteyim, bu bir genel müdürlükle çözülecek iş değil, acilen bir bakanlık kurulması gerektiği kanaatindeyim, fert fert hangi Suriyeli nerde, hangi Afganlı nereye geliniyor bunların zapturapt altına alınması lazım. Bence sayı bile doğru dürüst bilinmiyor. Mesela sayın Cumhurbaşkanı 'Burası yol geçen hanı değil bir buçuk milyon kişi yok üç yüz bin kişi var' dedi üç yüz bin insan az mı? 

Ben bunların hiçbirinin açlıktan ölmesine izin vermem ama bir an evvel de gitmelerini istiyorum."

Mansur Yavaş'tan Önemli Açıklamalar