Medeniyet Fay Hattına Kurulur

TAKİP ET

Karşıtıyla yüklüdür her şeyMutlak çözümlerden vazgeçTartışılmaz mükemmelliklerNe gizli kusurlarla gelir Attila İlhan'ın Diyalektik Gazel'i pek güzeldir

Karşıtıyla yüklüdür her şey
Mutlak çözümlerden vazgeç
Tartışılmaz mükemmellikler
Ne gizli kusurlarla gelir

Attila İlhan’ın Diyalektik Gazel’i pek güzeldir. Divan şiirinin sesini enfes bir şekilde taklit ettiği serbest gazellerinin hepsi güzeldir gerçi, fakat Diyalektik Gazel’i, özellikle yukarıda alıntıladığım kısmı hep ayrı tutarım.

Etraflı düşünmek böyle olsa gerek. Bir eksiğin, yanlışın yahut kötülüğün iyiliğe, güzelliğe vesile olabileceğini görmek belki. Bazen, kastımı ifadede zorlanıyorum, beklenmedik olmasına rağmen kimi tarihi silsileleri, figürleri neden sevdiğimi anlatamıyorum mesela. Bu nedenle, alakasız gibi görünen bir konuyla paralellik kurayım istedim. Alegori, bir bakıma. Seçtiğim konu basit: Fay hattı ve medeniyet ilişkisi. Neyle paralellik kurduğumu söylemeyeceğim bu defa, yalnızca medeniyetle fay hattının ilişkisini inceleyeceğim.

Efendim bu haritaya bir bakınız. Ne görüyorsunuz? Kıta levhaları. Bunlar arasındaki sınırlar, en büyük, en genel fay hatlarını teşkil ederler diyebiliriz. Bunlar arasında da ağ gibi bildiğimiz fay hatları vardır. Bu faylar gezegenin kabuğunun altındaki hareketliliğin yarattığı doğal olgulardır.

Haritaya tekrar bakın. Ne görüyorsunuz? Ben medeniyet görüyorum. Nasıl yani?

Lise hatta ortaokul fizik bilgilerinizle düşünün. Dünya evvela sıcak, akışkan bir küre idi değil mi? Öyleyse bu kürede ağır elementler dibe çökmelidir, hafifler kabukta kalmalıdır. Yüzde yüz saflıkta değilse de öyle olmuştur zaten, gezegenin çekirdeği metaliktir, kabukta bulunan demirden çok daha fazlası çekirdektedir. Metallerin çoğu böyle dibe çökmüşken ve ağır sanayi hamlesi henüz yapılmamışken, o metali nereden alacağız? Ya göktaşından alacağız, ya fay hattından.

Kıta levhası hatları yakınlarında, dolayısıyla fay örüntüsü ve faaliyetinin yoğun olduğu yerlerde gezegenin daha alt katmanlarındaki ağır metaller, mineraller yukarı çıkar. (Bu bir de volkan faaliyetlerinin olduğu bölgelerde olur) Yukarı çıkan bu metaller, henüz taş devri yaşayan insanların yüzeye yakın bir halde bu elementleri bulabilmesini ve onları işleyebilmesini sağlar. Öyle ya, şimdi derin madenler kazabiliyoruz, ilkel dönemlerde ancak yüzeyde kolay bulunmaları sayesinde bu metalleri işleyebilirdik. Genellikle oksitlenmiş (metallerin çoğu havayla temas edince oksitlenir) bileşikler halinde bulunan bu metal cevherini ısıtarak, eriterek eski insanlar metale ulaşırlar.

İlk insanın bakırla, sonra kalayla ve nihayet demirle buluşması bu sayede olmuştur. Antik dönemde bakır, kalay ve demir yatakları çok önemlidir, bronz çağında mesela, ta Altay'daki yataklardan çıkarıldığı anlaşılan bir metali, bugünkü Finlandiya yahut Polonya sınırlarında bulabilirsiniz. (Bkz: Seima-Turbino Phenomenon) Çok az yatak vardır, bu yataklardan çıkan metaller dünyaya yayılır. Britanya'dan çıkan kalay, Girit'e, İsrail'e yolunu bulur.

Şimdi kıta levhalarına, yani fay hatlarının anasına bir de bu gözle bakın. Avrupa'nın ilk medeniyeti Girit'te ortaya çıktı, bakırı ve sonra kalayla karıştırarak bronzu, Avrupa'da ilk burada işlediler. Girit'ten bir fay geçiyor. Yunanistan bir faylar ülkesi. Anadolu da öyle.

Bildiğimiz kadarıyla dünyada bakırı ilk işleyen, sonra bronza geçen insanlar, bu yüzden bugünkü Irak-Suriye-İsrail-Sina bölgesinde yaşadılar. Sina yarımadasından da, Arap yarımadasının kuzeyinden de faylar geçiyor.

İran'da medeniyet ortaya çıktı, tunç ve demir çağına çabuk geçtiler, İran'dan bir kıta levhası geçiyor ve İran bir faylar ülkesi.

İndus vadisi, Hindistan'ın hemen kuzeyi. Demir işlemeye en erken geçen bölgelerden biri. Ve aşağı yukarı Mezopotamya ile aynı tarihlerde yerleşik tarım medeniyetinin başladığı çok önemli bir coğrafya. Tabii ki fay bölgesi; üstelik bu bölgede kıta hareketleri o kadar yoğun ki, daha kuzeyindeki Himalayalar kıta levhalarının birbiri üzerine baskısı nedeniyle oluşmuş.

Yani evet, belki de eski insanlar deprem nedeniyle yerde büyülü güçler olduğuna inanıyorlardı. Ama şehirlerini fay hatları üzerine kurmuş olmalarının nedeni bu değil. Şu habere tıklayarak bakınız.

Fay hatlarının tabii tek faydası bu değil. Bu bölgelerde kaynak suyu, mineralli su vs de çok oluyor. Medeniyetler kaplıcadan faydalanıyorlar, minerali nedeniyle traverten yaratan suyun şifalı olduğuna inanıyorlar.

Meteorlardan bahsetmiştim. Grönland gibi fay hattı bulunmayan, madencilik yapmanın eski dönemde imkansıza yakın olduğu bölgelerde metal alet üreten kültürlere rastlıyoruz. Bunlar da gökten düşen metali kullanıyorlar. Parça parça toplam 58 ton çeken devasa Cape York meteoru bunlardan biri; Grönland'dan çıkarılmış. (Tabii parçalarının çoğu müzelere getirilmiş, Eskimolar n’apacak kardeşim?)

Hülasa, nerede eski bir medeniyet ve onun önemli şehri varsa, oradan fay geçtiğini tahmin edebilirsiniz. Fay olmasaydı medeniyet olmazdı, biz babamızdan yine doğardık amma demir neydi bilemezdik.

Bahadırhan Dinçaslan M. Bahadırhan Dinçaslan muhammed bahadırhan dinçaslan