Microtargeting: Kapıda Bekleyen Devrim

TAKİP ET

Elinizde yeterli ölçüde geniş kapsamlı bir veri tabanı var

Elinizde yeterli ölçüde geniş kapsamlı bir veri tabanı var. Diyelim ki falanca süpermarketin kartını kullananların alışveriş alışkanlıkları. İnsanlar, yine diyelim ki, zengin emeklilerin yaşadıkları semtlerde öğleden önce ve günlük, yüksek gelirli beyaz yakalıların yaşadıkları semtlerde mesai saatinden sonra ve günlük, dar gelirli işçilerin yaşadığı semtlerde öğleden önce ve haftalık alışveriş yapıyor. Yeterince geniş bir veri tabanınız olduğu kadar, bunları yeterince hızlı ve ayrıntılı işleyip tasnifleyen de bir yazılımınız varsa, bunu epey mikro düzeyde detaylandırabilirsiniz. O zaman ne olur? O süpermarketlerin işletmecisiyseniz, buna göre bir kampanya düzenlersiniz; yahut o süpermarketlerin raflarındaki bir malın pazarlamasını yapıyorsanız, buna göre. Süpermarketin içinde insanların nasıl gezdiklerinin bilgisi varsa, rafları ona göre düzenlersiniz. Microtargeting, büyük verinin öbür yüzü. Büyük veriyi aldık, analiz ettik, haritalandırdık. Bundan sonra ne yapacağımızla alakalı bir şey. En küçük birime kadar mesajınızı, reklam yahut pr kampanyanızı özelleştirmenizi sağlıyor. Mesela meşhur Cambridge Analytica skandalında, Trump kampanyası, kendi seçmenine olumlu içerik gösteriyor, Demokrat Parti seçmenine Clinton’un olumsuz yüzünü gösteriyordu. Hatta Trump’a oy vermesi için hiç umut olmayan kesimin sandıktan uzak durmasını sağlamak adına boykot propagandası yapıyordu. Bunu yapabilmesini mümkün kılan, Facebook kullanıcılarının öncelikleri ve davranışlarını içeren, ulaştığı büyük veriydi. Zannediyorum Microtargeting'in bir sonraki aşaması, büyük veriden ve büyük kampanyadan kurtulması olacak. Zira büyük veri ve veri işlemesi, Microtargeting'in kendisi değil; onun gerçekleşebilmesi için gereken şartları hazırlıyor sadece. Pekala büyük veriden ve büyük kampanyadan kurtulmak nedir? Hemen bütün sosyal medya platformları, istediğiniz içeriği "öne çıkarmanızı" sağlayan ücretli bir seçenek sunuyor. Peki, kocanızdan boşanmak istiyorsunuz. Ondan soğudunuz, ama sair sebeplerden bunu konuşamıyorsunuz. Kocanızın kullandığı sosyal medya platformu üzerinden ona etki yapabilseniz? Onu evlilikten soğutacak reklamlar, paylaşımlar görmesini sağlasanız? Yahut unutamadığınız eski sevgilinizin ana sayfasına, nostalji duygusu yaşamasını, eski sevgililerini anmasını sağlayacak paylaşımlar düşürebilseniz? Evet, şimdiye dek büyük veriyi de, Microtargeting'i de hep büyük kampanyalar kullandı. Ama sosyal medyanın özelliği bu işi bireye kadar götürmesi değil miydi? Neden herhangi bir insan da bunu yapamasın? Teorik olarak bu mümkün, pratikte de bunun zemini zaten var. Facebook'ta da, Twitter'da da, mesela, karşılıklı etkileşiminize göre bir algoritma, paylaşımlarınızın görünürlüğünü belirliyor. Bütün “arkadaş” ya da “takipçi”leriniz içeriğinizi görmüyor. "Bu gönderiyi şu kullanıcıya kesinlikle göster, ben de sana 20 lira ateşleyeyim" gibi bir seçenek neden olmasın? Sosyal medyada hepimiz kendimizi pazarlıyoruz. Bunu kötü anlamda söylemiyorum, iyi veya kötü bir olgu değil, vakıa. Bu pazarlamayı Microtargeting ile yapabildiğimizde, dijitalleşmenin sosyal ilişkiler üzerine etkisini asıl o zaman göreceğiz. Büyük veriye de ihtiyacımız yok (zaten birçok bilgiyi satın almak artık illegal oldu), araba sevdiğini bildiğimiz ve kur yaptığımız birine, arabalarla ilgili yaptığımız bir paylaşımı "göstermek" herhalde illegal olmayacaktır. Kötü mü? Sevdiğimiz kadını etkilemek için çiçek alıyoruz, para harcıyoruz. Bu kötü mü? Yahut iş görüşmesinde iyi izlenim yaratabilmek için en güzel takım elbisemizi giyip, tertemiz tıraş oluyoruz. Bu da bunun gibi bir şeye dönüşecek, eğer Microtargeting araçları bireye kadar inerse... Ebeveynin çocuklarına sosyal medyayı yasaklamak yerine, sosyal medya platformuna para ödeyerek istediği içeriği gösterebildiğini hayal edin. Çocuk yasaklanmış, kısıtlanmış hissi yaşamayacak. Ebeveyn de, çocuğun istediği mesajlara maruz kalmasını, “özgür olduğu” illüzyonunu bozmadan sağlayacak. Müthiş, zira müthiş kelimesi dehşet veren demektir. Telefonda tatilden bahsettiğimizde, Facebook’ta otel reklamı görmeye alıştık. Buna da alışacak mıyız acaba? M. Bahadırhan Dinçaslan

Cambridge Analytica Demokrat Parti Donald Trump Facebook hillary clinton Microtargeting mikro hedefleme pr kampanyası seçim kampanyası sosyal medya Twitter