Milli Ekonomi Davası

TAKİP ET

İnsan türü bu gezegenin koşullarında varlığını sürdürebilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için üretim yapmak zorundadır

İnsan türü bu gezegenin koşullarında varlığını sürdürebilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için üretim yapmak zorundadır. İnsan türünü bu gezegendeki diğer canlılardan ayıran, farklılaştıran ve baskın tür haline getiren en önemli unsur işte bu eşsiz üretim becerisidir. Gezegenimizdeki hemen hemen tüm diğer canlı türleri ihtiyaçlarını ancak doğada hazır olarak bulunan nesneler ile karşılayabilirken, insan doğal kaynakları alır, işler, dönüştürür ve ihtiyaçlarını çok daha iyi bir şekilde karşılayabilecek, son derecede  karmaşık ürünler haline getirebilir. Üretim yeteneği aynı zamanda insana doğuştan sahip olduğu biyolojik güç ve olanaklarından çok daha yüksek bir güç, kapasite ve yeterlilik sunar. İnsanlar karmaşık üretimler yapabilmek için iş bölümüne gitmek, uzmanlaşmak ve organize olmak zorundadır. Bu yüzden karmaşık üretimler yapabilen insanlar kalabalık topluluklar halinde yaşar ve topluluklar halinde üreterek, bölüşürler. Bir insan topluluğu ne kadar çok ve nitelikli insanı bir araya toplar ve ne kadar iyi organize olursa üretim gücü de o kadar artar. Bunu becerebilen insan toplulukları sadece gezegendeki farklı canlı türlerine değil, diğer insan topluluklarına da baskın hale gelir, hayatta kalır, varlığını ve neslini sürdürebilir. Bu önemli bir husustur ve lakin daha da önemlisi bu gezegendeki acımasız doğa koşuları ve doğal tehditler karşısında bir insan topluluğunun ve hatta tüm insan türünün varlığını sürdürebilmesi çok büyük ölçüde üretim kapasitesine bağlıdır. Bu koşulları aşıp ve tehditleri savuşturabilecek çapta üretim yapmayı beceremeyen insan toplulukları eninde sonunda yok olmaya mahkumdur İşte millet dediğimiz kavram tam da bu noktada ortaya çıkar, önem kazanır; aynı kök ve kültürden geldiğini düşünen, aynı egemenlik haklarını paylaşan, birlikte yaşamak, üretmek ve hakça bölüşmek isteyen insan toplulukları milletleri oluşturur. Buradaki bu ülkü birlikteliği sağlam ve güvenilir bir toplumsal ve ekonomik iklim meydana getirir, çünkü milli egemenliğin tesis edilebildiği toplumlarda üretim ve bölüşümü ilgilendiren kararlar daima ortak konsensüs ile belirlenir, herhangi bir sınıf yada kesiminin dayatmalarda bulunmasına, haksızlık yapmasına yada kayrılmasına izin verilmez. Bu yüzden uzun vadeli ve öngörülebilir sağlam bir ekonomik yapı oluşur. Ekonomi bir insan topluluğunda kimin, neyi ne kadar üreteceğini ve kimin neyi, nasıl bölüşeceğini belirleyen kurallar ve ilkelerden oluşmaktadır. Bir ekonominin millilik davasına sahip olabilmesi için o milletin her bir bireyini kapsaması, bireylerin ve toplumun ihtiyaçlarını en mükemmel ve en hakkaniyetli şekilde karşılayabilmeyi hedeflemesi gerekmektedir. Milli ekonomi davası bir milletin güç, zenginlik ve refahını temin edebilmek amacını taşır, bunu başarabilecek yol, yöntem ve politikaların uygulanmasını talep eder. Günümüzde küreselleşen ekonomik yapıda milli ekonomilere yer yok diyenler bulunmaktadır ve ne yazık ki bu iddia pek de tartışılmadan kolayca kabul görebilmektedir. Oysa konuya yakından bakıp incelediğimizde mal, hizmet ve sermaye dolaşımı küreselleşmiş olsa dahi ekonomilerin küreselleşmediğini, rekabet halindeki farklı milletlerin ekonomilerini korumak, kendi hak ve menfaatlerini savunmak için milli ekonomi politikaları oluşturduğunu ve uyguladığını görmekteyiz. İnsanlık tek bir millet haline gelmediği, farklı milletler rekabet halinde olduğu müddetçe de milli ekonomi davaları sürecektir. Ayrıca rekabet daima dinamizmi getirir, rekabetten ve yarışmadan uzak kalınırsa üretim süreçlerinin gelişmesi de yavaşlar ve eninde sonunda durur, yerinde saymaya başlar. İnsan nüfusu arttığı müddetçe üretim süreçlerindeki gelişmenin durması sonuçta her bir bireyin ihtiyaçlarını karşılamada üretimin yetersiz kalmasına da yol açacaktır. Üretimin ve bölüşümün koşullarını akılcı ve adaletli olarak tesis edebilen milletler ihtiyaçlarını karşılamada elbette diğer milletlerden daha başarılı olurlar. Diğer yandan böyle bir düzenin sürdürülebilirliği de daha fazla olacaktır. İşte bu yüzden milli ekonomi davasını hamasi bir söylem olarak değil varlığımızı sürdürmeye yarayacak, mutlak bir gereklilik olarak algılamamız gerekmektedir. Kendi milletinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek çapta üretim yapmaktan aciz olan bir ekonomi bir millet için en büyük tehdittir. Bir ekonomi üretim yapabilse dahi bunu adilce ve hakkaniyetle bölüştürmekten aciz ise milli birliktelik sürdürülemez. Milliyetçiliği salt hamaset dolu kahve sohbeti olarak sürdürüp milli ekonomi davası gütmeyenlerin milliyetçiliğinden de kimseye hayır gelmez, demedi demeyin. Murat Özbülbül

ekonomi gelecek iktisat küreselleşme milliyetçilik üretim