Mum Eğer Yanmırsa Yaşamır Demek

TAKİP ET

"mum eğer yanmırsa yaşamır demek, onun yaşamağı yanmağındadır…" Bahtiyar Vahapzade 2019'un son günlerinde Trabzonspor'da yaşanan sıcak gelişme, Ünal Karaman'ın gönderilmesi oldu

"mum eğer yanmırsa yaşamır demek, onun yaşamağı yanmağındadır…"

Bahtiyar Vahapzade

2019’un son günlerinde Trabzonspor’da yaşanan sıcak gelişme, Ünal Karaman’ın gönderilmesi oldu. Gerçek bir Türk milliyetçisi olan Ünal Hoca’nın yazdığı mektubun sonunda yer alan, Türk dünyasının ünlü şairi Bahtiyar Vahapzade’ye ait bu dizeler, bu yazıya da ilham verdi. Bu vesile ile Bahtiyar Vahapzade’yi, Türk Dünyası’na bıraktığı edebi kıymetler ve hizmetler için rahmet ile anıyor; Ünal Hoca’ma da hayatında esenlikler diliyorum. Bir yılı geride bıraktığımız ve yeni bir yıla başladığımız bu gün, belki de pek çoğumuz için diğer günlerden farksız, bazılarımız içinse fazladan bir tatil günü olarak görülebilir. Takvimin başında yeniden başlamak, aslında hayatımızın bir yılını geride bıraktığımızı, hepimizin atının menzilin sonuna bir boy daha yaklaştığını gösterir. Bu sebeple, kutlanmalı mıdır yoksa ömürden bir sayfayı daha kapattığımız için üzüntü ile mi karşılanmalıdır tartışması çokça yapılmıştır. Şahsi fikrim, geçen yılda hayatımızda yer alan bütün güzel anların hatırasına binaen kutlanması ve yeni takvim yılında daha güzel anıları biriktirebilmek temennisi ile karşılanmasıdır. Zira insan hüzün ile değil, hayal ve umut ile yaşamaya meyilli, hayal ettikçe ve umdukça geleceğe yürümeye muktedirdir. Mum gibi yanmak da bu yeni yılda, kendimiz için belirleyeceğimiz hedeflerden birisi olmalıdır. Türk Milliyetçiliği, Türkleri ilgilendiren her meselede söz söylemek ve tavır koymak demektir. Ve, 2019 yılı bu manada ciddi sıkıntıların ortaya çıktığı ve devam ettiği bir yıl olmuştur. Özellikle Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü saldırgan politika, toplama kampları ve vahşet, unutmamamız gereken en önemli durumlardan birisidir. Ülkemizdeki Çin yanlısı bazı siyasi parti veya örgütlerin bunları eğitim kampı diye lanse etmesi, hatta Perinçek’in bu kampları, tam bir şark kurnazlığı ile Köy Enstitüleri’ne benzetme gayreti de, mızrağı çuvala sığdırma teşebbüsünden başkası değildir. Çin, başlattığı bu hamleye sessiz kalmak, “bize dokunmayan yılan bin yaşasın” demektir. Fakat bu yayılmacı ve saldırgan hamle zamanla bölgede Japonya ve Rusya ile Çin’in karşı karşıya gelmesini engellemeyecektir. Neticede bugün Rusya güneye inerken, Çin de batıya doğru hamle yapmaya hazırlanmaktadır. Tabi bu denklemde, zamanında Çin’i işgal etmiş ve aralarında her ne kadar görece barış dönemi olsa da, tarihi ilişkilerin belli olduğu Japonya da mevcuttur. Bu meseleyi dünya genel politiğinden ayrı düşünmek de mümkün değildir. Bunun yanında Suriye meselesi, Akdeniz’deki fiili ve siyasi durum, bölge ülkelerinde ve hatta Akdeniz’in diğer yakasında yaşanan gelişmeler, Yunanistan’ın özellikle Aralık ayı içerisindeki “Türkiye ile savaşa hazırız” minvalindeki çıkışları, Irak’ın içinde olduğu durum ve özellikle Kerkük temelinde yaşanan siyasi çatışmalar, Kırım’da devam eden işgal süreci gibi pek çok hadise de aynı şekilde yeni yıla taşınmıştır. Bu ülkelerin tamamının bir gözü Türkiye üzerindedir ve onun alacağı konum ve yapacağı hamleler yakından takip edilmektedir. Türk Milliyetçileri de bu konular üzerinde okumaya, düşünmeye, konuşmaya ve yetkinlikleri ölçüsünde tavır almaya çaba göstermelidir. Bizlerin “yanmağı” da bu olmalıdır. Burada özellikle birkaç meseleyi belirtmek ihtiyacı hissediyorum. Bunlardan ilki düzenli bir okuma pratiğini geliştirmemiz, ikincisi de yabancı dil öğrenimine yönelimimizi artırmamızdır. Herhangi bir meselede muhatabımıza bir şeyler anlatabilmek veya ondan gelen soruları cevaplayabilmek için o konuya hâkim olmamız ve bunun da yarım bilgiyle değil, tam bir bütünlük arz eder şekilde olması gerekmektedir. Aksi takdirde, konu hakkındaki sözlerimiz inandırıcılıktan uzak veya en azından dağınık görünecektir. Talep edilen bilgi karşısında yeterli arzı oluşturamıyor isek eksik kalıyoruz demektir. Yeni yıl bu eksiklerimizi tamamlamak için çabalayacağımız bir yıl olabilir ve hatta olmalıdır. Dil öğrenme konusuna gelince; özellikle 2019 yılının başında “İngilizce öğrenmek istemiyoruz” temalı bir kampanya oluştu ve bunun içerisinde tanınmış bir şarkıcı da yer aldı. Hatta meselenin onun bazı sözlerinden çıktığını dahi söylemek mümkün. Fakat bir dil öğrenmemin gereksiz bir şey olmadığını, özellikle Barış Pınarı Harekâtı esnasında daha net bir şekilde gözlemledik. Dünya kamuoyunda bir anda Türkiye’yi işgalci, katliamcı, katil olarak göstermeye yönelik başlayan yoğun propaganda karşısında, ülkemizi sadece belirli mevzilerden savunabildik. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet’in akıcı İngilizce konuşması ve sorulara verdiği cevaplar, hepimizin yüreğine su serpti. Fakat bu aynı zamanda bu alanda yeterli olmadığımızı ve gözümüzün hemen birini aradığını da gösterdi. Hâlbuki Türk Milliyetçiliği, kimsenin olmadığı yerde “biz varız” diyebilmenin adıydı. Birkaç kişinin “İngilizce öğrenmeyelim” demesini emperyalizm karşıtlığı ile eşitleyip, bunu bir kurtuluş mücadelesi olarak görürsek, bir mesele halinde “biz varız” demek yerine “kimse yok mu?” demeye başlarız. Bu, bir hatadır. Hatta bariz bir gaflet örneğidir. Yine Doğu Türkistan konusunda Türkçe yazılarla birbirimize hitap etmek yerine, pek çok İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve hatta Çince yazı ile bu saldırgan tutuma karşılık verebilmeliyiz. Mum olmak ve yanmak, bundan daha fazla ne olabilir ki? Yazımı sona erdirirken demek istediğim şu ki yeni yıl kendimizi her alanda geliştirdiğimiz, daha fazla yazdığımız, okuduğumuz, tavır koyduğumuz, dünyaya daha geniş pencerelerden baktığımız ve Türk Milleti ve Milliyetçiliği için kendimizce çalışabildiğimiz bir yıl olsun. İnanın, hepimizin yapacak bir şeyleri vardır. Yeter ki önce kendimizi tanıyalım, sonra da yolumuzu yürüyelim. Esenlik dileği ile yeni yılınız kut’lu olsun…