Örgütlü Cehalet Siyaseti

TAKİP ET

Elimden geldiğince Ülkücü refleksi diri tutmak ve literatür oluşturmak adına güncel konularda yazmaya çalışıyorum… Biz yazıyoruz da kardeşim, yine 3-5 kalem erbabı anca birbirimizi okuyoruz… Geri kalan hilal bıyık ahalisi ise hala slogan atmakla veya kutsadığı şahısları korumakla meşgul… Şahısları Koruma Şubesi gibi çalışan insan kaynaklarımızda, FİKİR tecelli etmese de, umudumuzu arkadan gelen nesillere diktik ve onlara hafıza bırakmak adına yazıyoruz en azından… Neyse konumuza dönelim… Son zamanlarda popülist bir iktidarın kenar mahalle dilberi edasıyla örgütlediği dev bir cehalet var

Elimden geldiğince Ülkücü refleksi diri tutmak ve literatür oluşturmak adına güncel konularda yazmaya çalışıyorum… Biz yazıyoruz da kardeşim, yine 3-5 kalem erbabı anca birbirimizi okuyoruz… Geri kalan hilal bıyık ahalisi ise hala slogan atmakla veya kutsadığı şahısları korumakla meşgul… Şahısları Koruma Şubesi gibi çalışan insan kaynaklarımızda, FİKİR tecelli etmese de, umudumuzu arkadan gelen nesillere diktik ve onlara hafıza bırakmak adına yazıyoruz en azından… Neyse konumuza dönelim… Son zamanlarda popülist bir iktidarın kenar mahalle dilberi edasıyla örgütlediği dev bir cehalet var. Karşısındaki muhalefet ise bundan çok farklı değil, aynı dışkının laciverdi biçimde, onlar da kendi cahillerini örgütlemişler, cehalet yarıştırıyorlar. Örgütlü cehaletlerin karşılıklı yarıştırıldığı, birbirlerini haşlarcasına ateşe attığı bu Roma Yangınını elinde dondurma ile seyreden Neronlar gibi davranan siyasi liderler... Birbirleriyle medenice tokalaştıktan sonra, köpeklerini dövüştüren sahipler gibi hepsi… Allah’tan şimdilik dövüştürüyorlar, ya ilerde çiftleştirmeye kalkarlarsa ne yaparız bu parti taassuplu ve emirin demiri kestiği bu coğrafyada, gerçekten meçhul… Bunların karşılıklı cehaleti içerisinden önce iktidar yanlısı bazı cahiliye reflekslerine bakalım isterseniz… Bunların öyle bir davranışı var ki, Asr-ı saadet yanında cahiliye kalır. Her şey bunlar, en Müslüman bunlar… Hatta Super-Power Mümin mübarekler… İslam adına sadece sanal gerçeklik pazarlıyorlar… Halbuki İSLAM imiş gibi sattıkları algı yönetimi resmen adap düşmanı… Oysa yüce din İslam öncelikle adap dinidir. Ancak adap adına tezgahladıkları her şey görgüsüzlüğün boca edilmiş hali… Mesela kız kıza eğlenen türbanlılar, mahremden hariç eğlenmek adabına uymuş olsa da, Instagram ile konuyu bizzat kendileri kamusallaştırarak adabı esnetmiyor, çekiştiriyor, yırtıyor, bıçaklıyor… Frapan hareketleri ile ekmeğinin yedikleri İslamî değerlerin artık üstüne oturmayıp, bizzat üstüne basıyor ve çiğniyor… Bir de utanmadan müstemleke aydınları diyebileceğim, 'Afganî'ler ve 'Seyyid Kutub’lar ile İngilizimsi bir İslam algısını şartladıkları cehalet ile dayatıyor. Pavlov’un köpeğinde zil nasıl bir şartlı refleks ise bunların zihninde bazı cümleler, resmen şartlı refleks... Örnekleyelim… “İSLAM’da MİLLİYETÇİLİK YOKTUR…” : Arab’ın kavmiyet algısı ile Türk’ün milliyet hakikatini birbirine karıştıran, milliyetçilik denildiğinde kavmiyetçilik anlayan aşiret zekalı Müslümanımsı İslam’da milliyet konusundan ziyade kavmiyet vurgusu yapılır. Çünkü aşiret zekalı Arap kafası, İSLAM dininin tevhid emrine ve vahdet arayışına rağmen aşiretlere bölünmüş ve yüzyıllardır yaptığı aşiretçilik hamlesine de dini alet etmiştir. Kavmiyetçilik, aynı dili konuşanlar arasında dahi bayağı, ilkel bir bölünme, ayrışma refleksidir ancak milliyetçilik aynı dili konuşanların birlik ve beraberlik refleksidir. Tevhid dini İslam, birlik ve beraberlik emrederken, Hz. (S.A.V.) dahi birliği önce kendi milletinden tesisle başlatmışken, bizim cahiliye zekâsının milliyet düşmanlığının köklerinde resmen müstemleke aydınlarının İngilizleşmiş Müslümanları var.… Biliniz ki, örgütlü cehaletinize rağmen TÜRK ismini kurban etmeyeceğiz… Türksüz bir dünyanın devinimi bizi zerre alakadar etmez… Gerekirse dünya dursun…Yetmez hatta yansın kül olsun…   “OSMANLI MİLLET’indeniz, EVLAD-I OSMANLI’yız…” : Bak güzel kardeşim, Osmanlı bir hanedan adıdır. Ortaçağ zamanında monarşi gereği, devletler, hanedan ismi ile anılırdı… Mesela Arabistan topraklarında devlet idaresi, Abbasi, Emevi adlarıyla, Moğol coğrafyasından İran’a kadar Timurlu veya İlhanlı adıyla, Uygur Türklerinin devleti Karahanlı adıyla, Hindistan’daki Türklerin devleti ise Gazneli adıyla anılırdı ve bunlar kesinlikle millet ismi değildir, sadece devlet ismi olarak iktidarın hangi hanedanda olduğunu belirtir. Bilmem anlatabildim mi, zekası Cin Ali serisinden hallice eserler veren çakma tarihçi ile şekillenen pek sosyopat gerizekalı… Hatta Batı’da da Teutonic hanedanı Almanya yerine, Habsburg hanedanı ise neredeyse tüm Avrupa yerine, Plantegenet hanedanı Normandiya yerine, Orange hanedanı Hollanda yerine anılmıştır. Eeee o zaman niye devlet isimleri şimdi böyle hanedanlık değil diye sorabilirsin sevgili milletine ve milliyetine düşman sosyopat kardeş…!!! Dur cevaplayalım… Çünkü artık hanedanların yönettiği monarşi veya krallık yok, damıtılmamış süper zeka, pek sn. alfabesi kaldırıldığı için mezar taşı okuma ihtiyacını giderememiş allame-i mağdur…. Bunun yerine hani sizlerin pek işine gelen milli irade yönetimi var dünya genelinde… İşte bu sebeple dünyanın ekseriyesinde millet iktidarını vurgulamak için milliyet ismi, o ülkenin devlet adı olarak belirginleşiyor ve o coğrafya ise o devletin adı ile kamunun mülkü, milletin malı haline geliyor.… Hani sizlerin pek bir alerji duyduğu ulus-devlet böyle bir şey… Bilgin yok ama kanaatin var, beynin yok ama fikrin var… Şimdi Evlad-ı Osmanlı olmaya itirazım yok ve dahi onur bile duyarım… Ancak bu sıfat ile Cumhuriyet düşmanlığına soyunursan sana iki çift laf etme hakkını da kendimde görürüm… Bak sevgili kardeşim bu sözüm sadece senin cehalet diktatörlüğüne değil, aynı zamanda senin karşında yer tutmuş Cumhuriyetçi geçinen zibidi cehalete de cevaptır. Öyle Cumhuriyet kapkaranlık bir ortamı pat diye aydınlatan ve şakkadanak 1923’te ilan edilmiş bir şey değildir. Açıkçası Osmanlı’ya karşı kurulmuş da değildir. Cumhuriyet rejimi OSMANLI modernleşmesiyle beraber adım adım bir ilerlemenin sonucudur. III. Selim ile Cumhuriyet’in dayandığı yenileşme tohumları atılmıştır. Ardından II. Mahmut ile beraber devlet kurumları, başta yargı ve mahkemeler Cumhuriyet’in ilk örneği olmuş ve günümüzde dahi o mahkeme sistemleri hala devam ettirilir durumdadır. Abdülmecit ile beraber milli devlet fikrini mümkün kılacak aydın sınıfına yatırım yapılmış, o dilinizden düşürmediğiniz Abdülhamit Han ile beraber, Cumhuriyet yasalarının temeline yerleşen Kanun-ı Esasi ilan edilmiş ve Cumhuriyet’in Tevhid-i Tedrisat kanunlarına kaynaklık eden Milli Eğitim Hamlesi yapılmıştır.  İttihat ve Terakki ile beraber Cumhuriyet Ordusunun geleneği yaratılmış Son Osmanlı Subayları tarafından, Osmanlı Hanedanı’nın son temsilcilerinin bile, gönderildikleri sürgüne rağmen, yargılamadığı CUMHURİYET rejimi ilan edilmiştir… Şimdi ne tarz bir BONZAİ kullandığınızı bilememekle beraber, tarih konusundaki zekası, anca bir kenar mahalle dilberi seviyesindeki iddialarınız, koca bir devletin ve milletin canına ot tıkıyor… Hakikatı büküyor, yüce Türk milletinin canını acıtıyor…   “HARF İNKILABI OLDUĞU GÜN GERİ KALDIK…” : Breh de breh… Çok entelektüel bir iddia oldu, sanki VİZYON Bertold Brecht… O halde bu geri kalma çabası bir İHANET ise bunu denemek isteyen ilk kişi Abdülhamit Han da HAİN olur sizlerin gözlerinde… Yeni harflere geçmek isteyen Osmanlı’nın, Cumhuriyet’e kadar en az 40 yıllık yatırımıdır, yeni bir ALFABE anlayışı ve arayışı… Osmanlı mekteplerinden yetişen Mustafa Kemal Paşa, mekteplerinde öğrendiği hakikati CUMHURİYET ile beraber hayata geçirmiştir. Çok da iyi etmiştir. Zinhar dedesini ulema zanneden çakma Evlad-ı Osmanlı’nın şimdiki tüm eğitim hamlelerine rağmen cehaletini görünce, o zamanlarki ecdadını da kendisinden hareketle idrak edebiliyorum… Çünkü herkes tarafından anlaşılabilir bir alfabe, Türk-İslam insanının eğitilebilir olmasına yol açmış ve asırlarca iktidardan uzak kalan Anadolu halkı böylece yönetime yükselmeye başlamıştı… Neymiş, Sivaslı, Yozgatlı, Erzurumlu ama sorsan kendine Evlad-ı Osmanlı diyor… Halbuki Osmanlı kendisine vatan olarak buraları değil, Balkanları ve Marmara’yı  görürdü, ondan bile bîhaber… O yüzden tüm yatırımlarını buralara yapmıştır. Vallahi CUMHURİYET olmasa, muhtemelen Üvey Evlad-ı Osmanlı’nın sınıf atlama becerisi de olmayacaktı ve köyünde terk edemediği, çift bozan vergisini ödeyemediği topraklarda karnının doyduğu kadarıyla kulluk yapacaktı…  Baş kaldırmasın diye de, mezheple batılla oyalanacaktı. Berra bebeğin bakanlık müşaviri babasının dedesi Yozgat Arşidükü filan değildi muhtemelen… Yoksa nereden 3-5 aylık masum sabiye tek taş yüzük takılsın…   Buraya yazıyı uzatmamak için diğer gereksiz iddialarınızı sıralamıyorum… Ancak halk arasında pek yaygın bir laf geliyor aklıma, “Dinini bilmeyen hiç, aslını bilmeyen P.Ç”... Milliyeti red etmekle asliyetinden kaçamayacağın gibi, kendini inkar etmekle en soysuz davranışın timsali oluyorsunuz gözümüzde… Kusura bakmayınız, sizin KİMLİKSİZLİK çabanız bizi bağlamıyor… KİMLİK HÜRRİYETİMİZDİR… MİLLİYET ZÜRRİYETİMİZDİR.