Ozan Arif'i Anarken

TAKİP ET

'Bilmeyenler varsa artik bilecek, Doğmadı gönlümden sizi silecek! İki cihan bir araya gelecek, Siz geçseniz bile, sizden vazgeçmem, Ben size verdiğim sözden vazgeçmem

“Bilmeyenler varsa artik bilecek, Doğmadı gönlümden sizi silecek! İki cihan bir araya gelecek,

Siz geçseniz bile, sizden vazgeçmem, Ben size verdiğim sözden vazgeçmem.”

İnsan, duyguları, anıları ve hayalleri ile yaşar ve bu onu zaman zaman kırılgan bir hale sokar. Bazen her şeyden elini eteğini çekmek, köşesine çekilmek, hiçbir şey yapmayarak sadece izlemek ister. Bu, özellikle bir şeyler yapmaya alışmış, mücadele etmeyi gaye edinmiş ve yapabileceği şeyler olduğuna inananlar için hazin bir durumdur. Yine de bu durumu engellemeleri veya bundan kaçmaları her zaman mümkün olmaz. İşte Ozan Arif’in bu dizeleri, böyle anlarda bir iman tazeleme ve yeniden yola koyulma vesilesidir. Özellikle “siz vazgeçseniz” bile dediği kısım, insanların yorulabileceğini, küsebileceğini, darılabileceğini ama vazgeçmenin asli seçenek olmadığını, hepimizin birden vazgeçemeyeceğini, bazılarımızın her daim yolda olması gerektiğini vurgular. “Bize verdiği söz” ise sözünü dudaktan sakınmama, hakkı dile getirme ve hakikatin izini sürme sözüdür. Mücadele etme sözüdür.  Ozan kimliğinin de tanımı budur. O da son nefesine kadar bu söze sadık kalmış, ülküdaşlarını düşünmüş, onların yeniden o coşkulu ve birlik içindeki zamanlarına dönmesini arzu etmiştir. Bu, elbette ki hepimizin arzusudur ama sadece arzu etmiş olmak ne yazık ki yetmemektedir ve onun arzusu da yetmemiştir. Son nefesini verdiği gün, onun destanları ile yetişenler sayesinde bir yer edinmiş olanlar, onun destanları ile insanlara seslenmiş bulunanlar bir “Allah (c.c.) rahmet eylesin” demekten dahi imtina etmiş; kaybedecekleri konserler, makamlar, ihaleler gözlerinin önüne gelince susmayı seçmiştir. Hatta bunlardan bazıları kendisi ile tanışmadıklarını, hiçbir araya gelmediklerini söylemiş; ona herhangi bir insanın ölümünden daha fazla üzülmediklerini belirtmiştir. Bunlar, cenaze namazlarında imamın sorduğu “Nasıl bilirdiniz” sorusu karşısında sessiz kalacaklarımızdır. Çünkü vefası olmayana vefa edilmez. Ozan Arif bizim kılıcımıza verdiğimiz su, ruhumuzu örste döven bir ustadır. Onun yazdığı destanlar geçmişte olduğu gibi gelecekte de bizler için birer mücadele sözü olacak; geçmişin mirasını yiyip de sofraya sırt dönenlere nispetle her daim yolun ve yolculuğun ifadesi olarak kalacaktır. Çünkü yol, başta yürümekle değil, sonunu getirmekle mana kazanır. O, yolun sonunu da başı gibi getirmiştir. Biz, buna şahitlik ettik. Şahitliğimiz lafla değil, yüreğimizden gelen bir hitapladır. Onunla farklı zamanlarda karşılaşmış, aynı ortamlarda bulunmuş olmak benim için bahtiyarlıktır. O anları daima hafızamda muhafaza ediyorum ve kendisini rahmet ve minnetle anıyorum. O, biz adını andıkça yaşamaya devam edecek. Fakat davadan vazgeçenlerin, davayı iğdiş edenlerin, dava adına söz verip de sözünden dönenlerin, vefayı üç pula satanların hem adlarını, hem sanlarını, hem de yüzlerini unutacağız. Bu da, bizden onlara söz olsun. Yazıma onun dizeleri ile son veriyorum. “Benden ayrı iken yas mı tuttunuz? Korsuz ocaklarda is mi tuttunuz? Yoksa otur, otur pas mı tuttunuz? Kalkın artık, kalkın, sizden vazgeçmem, Ben size verdiğim sözden vazgeçmem.”