Sinan Ateş Cinayeti Davasında İkinci Gün: Duruşma Salonunda Gerginlik
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davanın duruşması ikinci gününde devam ediyor.
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davanın duruşması ikinci gününde devam ediyor.
Aralarında tetikçi Eray Özyağcı, azmettirici olduğunu söyleyen ve olayları organize eden Doğukan Çep ile eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın da bulunduğu 22 sanıktan 8'i dün savunmalarını yaptı. Bugün ise tetikçiyi, Demirbaş'la birlikte Audi marka çakarlı araçla Bolu'ya götürdüğü belirlen eski Ülkü Ocakları yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın eski kalemi Emre Yüksel, Doğukan Çep'in cinayetten bir gün önce aradığı MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk, Çep'in de avukatlığını yapmış MHP'li avukat Serdar Öktem ve tetikçiyi Ankara'ya getiren özel harekât polislerinden Murat Can Çolak gibi sanıklar savunma yapacak.
Sincan'da düne göre daha düşük bir katılım var. CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan ile DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da Ayşe Ateş'in yanında duruşmayı izliyor.
Sanıklar jandarma eşliğinde duruşma salonuna alındığı sırada azmettirici Doğukan Çep, basın bölümüne dönerek gazetecileri "Görüşeceğiz seninle" diye tehdit etti. Çep, dünkü duruşmada da cinayete ilişkin bilirkişi raporunu ortaya çıkaran T24 muhabiri Asuman Aranca'yı hedef göstermiş, Halk TV yazarı İsmail Saymaz'ı da tehdit etmişti.
Duruşma, heyetin yerini almasıyla başladı.
Tetikçileri Taşıyan Özel Harekat Polisleri
Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık transporter araçla Ankara'ya getirilmişti. Dün Gelenbey, savunmasını yaptı. Bugünkü duruşmada ise ilk olarak diğer özel harekât polisi Muratcan Çolak’ın savunması alındı.
Suçlamaların hiçbirini kabul etmeyen Çolak, diğer polis Gelenbey’in teklifiyle Ankara’ya gitmeye karar verdiklerini söyleyerek, “Daha sonra tanımadığım Eray Özyağcı geldi, dedesinin hasta olduğunu, Ankara’ya gitmek istediğini söyledi. Aşkın da bana abisinin sıkıntılı olduğunu söyleyerek, 'gitmişken eğleniriz' dedi. Ankara’ya gittik. Ben uyudum zaten. Arabayı yaklaşık 40 kilometre sürdüm dönüşte, sonra yine uyudum” dedi.
Mahkeme başkanı, “Eğlenmeye gittiniz, abisini sormadı mı, 'niye geldiniz, eğlenmiyoruz' diye? Sen uyumaya mı gittin?” sorusunu yöneltti. Çolak ise çelişkili ifadeler verdi, “Ben abisine sordum ‘Eğlenmeye gitmeyeceğiz mi?’ dediler ama ben uyudum, gidemedik” dedi.
Çolak, Doğukan Çep’i tanıyıp tanımadığına ilişkin sözlerinde de çelişkili bilgiler verdi. Başkan, bunun üzerine Çolak’ın "Otoparka Doğukan Çep geldi" sözlerini hatırlattı, Çolak, net cevaplar veremedi.
Mahkeme başkanı, yine önceki ifadelerinde uyuduğuna ve eğlenceye gideceklerine ilişkin bir ifadesi olmadığını belirtti.
Mahkeme başkanı, Çolak’a "2 saat için mi Ankara’ya gittiniz” diye sordu, Çolak “Arabada içmiştim, uyumuştum” cevabı verdi.
Çolak, Eray Özyağcı’nın üzerinde herhangi bir silah görmediğini de öne sürdü.
Ateş ailesinin avukatları, “Yakalaması olan birini şerefli Türk polisi nasıl taşır?” diye sorunca, diğer polis Aşkın Mert Gelenbey ve sanık müdafileri tepki gösterdi. Çolak, “Ben Özyağcı’yı tanımıyordum ki araması olduğunu bileyim” dedi, avukatlar “Tanımadığınız insanın ismini biliyorsunuz” diye cevap verdi. Yine Ateş ailesinin avukatları, “Akşam 18.00’de Ankara’da olup 22.00’de Ankara’dan ayrılmayı planlıyorsunuz. Pavyonlar bu saatte açık mı ki siz Ankara’da eğlenmeyi gidiyorsunuz?” diye sorunca, sanık müdafileri tepki gösterdi.
Duruşma Salonunda Gerginlik
MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk’ün savunmasına geçildi.
Köktürk, Ateş’in öldürülmesinde azmettirici olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Doğukan Çep’in, cinayetten bir gün önce kendisini aradığını anlattı.
Doğukan Çep ile 2013 yılında Maltepe Cezaevinde aynı koğuşta tanıştıklarını itiraf eden Köktürk, Çep’in Ateş öldürülmeden önce kendisini 28 Aralık gece 23.00’de Facetime üzerinden aradığını söyledi.
Köktürk, duruşmadaki savunmasında suçlamaları reddetti. Çep’in olaydan önce kendisini arayarak borç istediğini söyleyen Köktürk, ödemenin bu nedenle yapıldığını öne sürdü.
Köktürk, savunmasına şöyle devam etti:
“Benim tutuklanmamdaki motivasyon para göndermem değil, ben daha önce cinayetten cezaevinde yattım. Nasıl olacak da eşim doğuma yakınken, cinayetle ilgili bir parayı eşimin hesabından atacağım… Bana başka da sorulan bir soru yok. Parayı ihtiyacı olduğu için ödeme yaptım. Biz tahliye olmayacağız, görülmemiş mahkemenin verilmiş kararıyla alınıyoruz. Evimi basıyorlar, ‘Kime attın parayı?’ diyorlar. Ama onlar için süper bir şey var. MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çektirmişim, MHP’yle ne alaka abi? ‘Yok Olcay kılavuz işin içinde mi?’ Ne alakası var Ülkücü camiayla? 55 yıllık parti, böyle bir şeye mi kalır? Bu kadar aptallık olabilir mi? Allah’ından bulacaklarını düşünüyorum. Burada normal cinayet davasında olmayacak şeyler dönüyor. 4 bin lira para atmışım sadece. Doğukan Çep benim sevdiğim arkadaşım, yokluk gördük, bu kadar arkadaşlığım var. Onun dışında bir tane olaya karışmışlığım var mı? Allah şahidimdir sırf Milliyetçi Hareket Partisi’nde fotoğraf çektirdim, Yavuz Selim Demirağ diye bir gazeteci hakkımda yazmaya başladı, eskiden severdim de onu.”
Avukatlar Serdar Öktem ile cinayetten bir gün sonra 31 Aralık’ta facetima üzerinden neden görüştüğünü sorarak, “Öğlen saatlerinde başlayan görüşme, akşama kadar sürüyor ev gece saatlerinde siz yakalanana kadar sürüyor. Ne konuştunuz? Doğukan Çep’in cinayet günü sizi araması var” diye belirtti.
Duruşma salonunda gerginlik çıktı, Köktürk, “O dosyayı kim incelediyse o da buraya gelir inşallah. Ben cinayet için arar mıyım ertesi gün? Ben Doğukan Çep’le yakın arkadaşım, görüşürüm” cevabı verdi.
Serdar Öktem'in Savunması
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı döneminde birlikte çalıştığı isimlerden olan MHP’li avukat Serdar Öktem’in savunmasına geçildi.
Geçmişte Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı da yapan Öktem, cinayetin İstanbul ayağında eylemi organize eden Doğukan Çep, Eray Özyağcı ve MHP’li Ufuk Köktürk gibi isimlerin de avukatı.
İddianameye göre, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel, Ahmet Yiğit Yıldırım'ın makam aracı olarak kullanılan Audi marka çakarlı araçla tetikçiyi buradan alarak önce Bolu'ya götürdü, bu saatlerde dosyanın tutuklusu MHP'li Avukat Serdar Öktem ile Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı'nın da Bolu'ya geldikleri tespit edildi.
Sanık avukat Serdar Öktem, savunmasında suçlamaları reddederek, dosyanın eski savcılarını işaret etti. Öktem, “Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’nın manipülasyonuyla tutuklandım. Ülkü Ocakları ve MHP ile ilgim olduğu soruldu. 'Onur ve şeref duyuyorum Ocak üyesi olduğum için ama dosyayla ilgisi yok' dedim. Durdu Özer, savunmaları vermeyeceğini söyledi gizlilik gereği, 10 dakika sonra Twitter’a düştü savunmam. '2 Ocak’ta neden emniyete gittin' dediler, ben avukat olarak emniyete gitmemle sorgulandım. Vatan haini Cevheri Güven hakkımda videolar yaptı, bunlardan rahatsız oldum, Ankara’ya gidiyordum” ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı “Sen Ankara’ya Ceheri Güveni şikayet etmek için mi gittin” diye sorunca, Öktem savunmasına şöyle devam etti:
“Hayır efendim, FETÖ’cüler, PKK’lılar, DHKPC’liler beni hedef gösteriyordu. Cinayetten sonra hakkımda haberler çıktı. Emniyete gittim, ana kapıda, hakkımda böyle bir durum olduğunu, ifade vermeye geldiğimi söyledim. Polis, cinayet büroyu aradığını ve hakkımda böyle bir şey olmadığını söylediler. Ben Ufuk Köktürk’ün avukatıyım ama sahte tutanak çıktı ifadesine girdim diye. 'Benim HTS kayıtlarımı getirin' dedim ifademde. O tarihlerde İstanbul’da olduğum, kimlerle görüştüğüm belli olacak.”
Avukat Öktem, cinayetin ardından gözaltına alındıktan sonra sorgusunda telefonunun şifresini vermemiş, gerekçe olarak geçmişte geçirdiği covid rahatsızlığını göstererek, "Şifreyi hatırlamıyorum" demişti.
Öktem, covidin üzerinden zaman geçmesine rağmen aynı savunmayı duruşmada da yapınca mahkeme başkanı “Şimdi hatırlıyor musun şifreyi?” diye sordu, Öktem “Hayır” cevabı verdi.
Öktem, geçen yıl Temmuz başında cezaevinde rahatsızlanmış, kalp spazmı geçirdiği gerekçesiyle Etlik Şehir Hastanesi’ne kaldırılmıştı. İddiaya göre, hastanede “sarı alan” olarak adlandırılan bölümde müşahede altında olduğu sırada Ülkü Ocakları üst yönetiminden kritik iki ismin de aralarında bulunduğu beş kişi Öktem’i ziyaret etti.
Öktem hastaneye kaldırıldığını da anlattı, ancak ayrıntılardan ve bu iddialardan bahsetmedi.
Öktem savunmasında, “Mensubu olduğum bir camiaya yıkmak için 18 aydır bize zulmediliyor” dedi.
Daha sonra avukatların sorgusuna geçildi. Öktem, sorgu üzerine olay tarihinden yaklaşık 1 yıl önce son olarak Çep’le konuştuğunu, başka bir yakınlığı olmadığını söyledi ve şu cevapları verdi:
"Ben Ülkücü olmaktan şeref duyuyorum, çocukluğumdan beri bu camianın içindeyim. Bir dönem Ülkü Ocaklar Genel Başkan Yardımcılığı yaptım, covid rahatsızlığım nedeniyle bıraktım. Maktülle alakalı gıyaben biliyorum, ben onun döneminde görev yapmadım, yan yana gelmedik. Ne iletişimim ne tanışıklığım var.”
Mahkeme Salonunda Gerginlik: Ateş Ailesinin Avukatı Dışarı Çıkarıldı
Ateş'in avukatı, "Şifreyi hatırlasaydınız verir miydiniz? 22 sanıktan 21'inin telefonu incelendi, Öktem'in incelenmedi. Hatırlasaydı şifreyi verir miydi?" diye sordu. Öktem, "Avukatlık Kanunu 36. madde kapsamında vermezdim" dedi. Avukat, "Telefonda yalnızca müvekkillerinizle mi görüşüyorsunuz?" diye sorunca sanık müdafileri itiraz etti. Gerginlik çıkması üzerine mahkeme başkanı "Yeter" diye bağırdı. Başkan, Ateş ailesinin avukatına dönerek, "Zaten bu sorunuz hayatın olağan akışına aykırı, bu konuda yetki de takdir de mahkemenin" diye tepki gösterdi.
Sanık avukatları ile Ateş ailesinin avukatları arasında gerginliğin devam etmesi mahkeme başkanı, Ateş ailesinin avukatının dışarı çıkarılması talimatı verdi.
Mahkeme başkanı "Ağzınıza hakim olamıyorsanız çıkacaksınız, dışarı çıkacaksınız" deyince avukatlardan biri "Çıkar o zaman" dedi. Mahkeme başkanı bağırarak, "Atın bunu" diye bağırdı. Avukatı dışarı çıkarmayan kolluk görevlileri hakkında işlem yapacağını söyleyen mahkeme başkanı, "Onu dışarı çıkarmayan polisleri de istiyorum. Kolluk amirler, emniyet müdürleri buraya gelsin, sicillerini istiyorum, görevlerini yerine getirmediler, beni burada bas bas bağırttılar. Ben burada 10 defa emir vermek zorunda değilim" diye bağırmaya başladı.
Mahkeme başkanı, avukatlara ve kolluk görevlilerine bağırarak şöyle seslendi:
"Niye yerine getirmiyorsunuz talimatlarımı, neyden korkuyorsunuz, devletin yüzünü göstermekten bu kadar aciz misiniz, ne elinize geçiyor düzeni bozunca? Ortalığı karıştırmanın hiçbir ailemi yok. Şov yapmaya gerek yok. Bir yere kadar avukatlığını ve savunma hakkınızı tolere ederim, ben de avukatlık yaptım, oraya geçtiğinizde kafanızdan neler geçtiğini bilirim. Ama müvekkillerinize şov yapacaksınız diye sabrımın da bir yeri var."
Emre Yüksel'in Savunması
Eski Ülkü Ocakları yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın eski Özel Kalemi Emre Yüksel’in savunmasına geçildi.
Bilirkişi raporunda, Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçi Özyağcı’yı Ankara’dan Bolu’ya götürdüğü kayıtlara girmişti.
Emre Yüksel savunmasında şunları söyledi:
“12 yıllık mimarım, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. Türkiye Futbol Federasyonu’nda hakemlik yaptım. Ben kanunlara uyan, vatanına milletine bağlı bir insanım. Maktül Sinan Ateş’le hiçbir tanışıklığım yok. Olaydan bir gün önce silah ruhsatım çıkmıştı. Olayın olduğu gün Tolgahan Demirbaş’la çiftlikte atış yapmak için görüştük, sonra Balgat’ta yemeğe gittik, ardından ocağa gittik işlerimizi hallettik. Ben hayatımın bütün akışına devam ediyordum. Tutuklanma gerekçemde hiç tanımadığım Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklandığım soruluyor.
Ben kimseye Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım. Ben Tolgahan’a bir plaka sordum, Ali Yücel isimli şahsa ait çıkmış. İki buçuk yıl önce atılmış bir mesaj, ifademde gösterilince hatırlamıştım. Ben bir kafe açmıştım, bu araç da orada rahatsız olunmuş bir araç olabilir, o yüzden sormuşumdur. Tolgahan benim sık görüştüğüm bir arkadaş, o yüzden sordum."
Ayrıntılar geliyor...