'Temiz Enerji'nin Karanlık Yönü: Zorla Çalıştırılan Uygurların Kanları Üzerinde Yükselen Bir Sektör

TAKİP ET

Nasıl olur da insanlığın ortak mirası haline gelmiş sanat eserlerine saldıran gruplar dünyayı en çok kirleten devlete karşı ses çıkarmaz?

İklim krizi, dünya siyasetinin bir süredir gündemini meşgul eden konulardan birisi haline geldi. Seller, orman yangınları, kuraklık, buzulların erimesi gibi ciddi sorunlar apaçık şekilde önümüzde duruyor. 

Ancak iklim krizi meselesi çeşitli gruplar tarafından suistimal de ediliyor. Başta Greta Thunberg'in Fridays for Future grubu olmak üzere iklim krizi konusunda etkinlik gösteren çeşitli gruplar var. Bu grupların eylemleri genellikle "dikkat çekmek" üzerine kurulu ancak bu dikkati makul bir şekilde değil, terörizm ve vandallık yoluyla çekmeye çalışıyorlar. Nitekim geçen yıl boyunca insanlığın ortak mirası sayılabilecek birçok sanat eseri Just Stop Oil ve diğer oluşumların saldırısına uğradı. Kimi zaman tablolara boya attılar kimi zaman tablolara kendilerini yapıştırdılar. Talepleri ise görünürde basitti ve masumdu; fosil yakıt kullanmayı durdurun, iklim krizine karşı önlem alın.

Söz konusu grupların ise dikkat çeken başka bir özelliği daha var: Dünyanın dünyanın en büyük CO2 üreticisi ve küresel emisyonların dörtte birinden sorumlu olan Çin'e karşı neredeyse hiçbir söylemleri yok. 

Bu durum insanların konuya şüpheyle yaklaşmasına neden oluyor. Nasıl olur da insanlığın ortak mirası haline gelmiş sanat eserlerine saldıran gruplar dünyayı en çok kirleten devlete karşı ses çıkarmaz? 

Burada dikkati bu grupların mevcut enerji kaynaklarına alternati olarak öne sürdüğü "temiz enerji" kaynakları çekiyor. Güneş enerjisi panelleri, elektrikli otomobiller ve sair ürünlerin üretiminde ise Çin neredeyse rakipsiz. Peki Çin'in bu rakipsizliği nasıl mümkün oldu ve "temiz enerji" ne kadar temiz? 

Güneş Enerjisi Panelleri Meselesi

The China Project'in Sheffield Hallam Üniversitesi Zorunlu Çalışma Laboratuarı'nın raporu üzerine hazırladığı habere göre, güneş enerjisi panellerinde kullanılan ekipmanların çoğu, Uygurların zorla çalıştırılması ile üretiliyor. 

Sheffield Hallam Üniversitesi Zorunlu Çalışma Laboratuarı'nın raporuna göre, 2021 yılının Temmuz ayında ABD'de onaylanan "Uygurları Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası" sonrasında, 33 milyar dolarlık güneş paneli endüstrisindeki birçok şirket, tedarik zincirlerini bölerek kullandıkları hammaddelerin kaynaklarını gizlemeye başladı.

Öte yandan Eylül ayı başlarında, Norwegian Crystals adlı firmasının iflası Avrupa'nın güneş panellerini kıta içinden tedarikine darbe indirdi. Norwegian Crystals, güneş enerjisinin önemli bir bileşeni olan polisilikon sektöründe soykırımcı ÇKP tarafından sübvanse edilen Çinli firmalarla mücadele edemedi.

Uygurların Zorla Çalıştırılmasına İlişkin Rapor 

Yayımlanan raporda, güneş enerjisi tedarik zincirinin ilk aşaması olan kuvars taşının çıkarılmasından itibaren Uygurların zorla çalıştırılmasının söz konusu olabileceği belirtiliyor. Çin, güneş enerjisi tedarik zincirinin her aşamasına ilişkin küresel üretimin en az yüzde 80'ini kontrol ediyor.

Söz konusu araştırmada, bu pazarın toplam yüzde 70'ini oluşturan ve tamamı Çin merkezli olan ilk beş üretici de dahil olmak üzere 10 güneş paneli üreticisinin tedarik zincirlerini derinlemesine inceledi. Bu şirketler, LONGi Solar, Trina Solar, Jinko Solar, JA Solar, Canadian Solar ve Risen Energy'dir. Zorunlu Çalışma Laboratuvarı tarafından hazırlanan rapora göre bu şirketlerin Uygurları zorla çalıştırma potansiyeli "yüksek" veya "çok yüksek".

Zorunlu Çalışma Laboratuvarı raporu, bu alanda faaliyet gösteren ve Doğu Türkistan'dan ayrılma sözü veren Çinli Longi Solar, Trina Solar ve Jinko Solar gibi enerji endüstrisi devlerinin hala Uygurların zorla çalıştırılmasıyla ucuz güneş enerjisi panelleri ürettiğini gösterdi.

Rapor, LONGi ve JA şirketlerinin ABD veya Avrupa'ya ürün satarken "temiz" olduğunu iddia ettikleri bir tedarik zinciri kurmalarına rağmen, yine de Doğu Türkistan'dan hammadde tedarik ettiklerini gösterdi. Güneş enerjisi şirketleri tarafından sunulan bilgiler "çelişkiliydi" ve rakamlar çoğu zaman birbirini tutmuyordu.

Raporda, "Uygur Bölgesi girdilerinden bağımsız olduğu iddia edilen tedarik zincirleri oluşturan birçok şirket, diğer ürün grupları için Uygur Bölgesiyle bağlantısı olan tedarikçilerden veya alt tedarikçilerden kaynak almaya devam ediyor" denildi.

Söz konusu raporun yazarlarından Laura Murphy, The China Project'e yaptığı açıklamada "Çin'in yapay olarak düşürülen fiyatlarının uluslararası güneş enerjisi üretiminin sonu anlamına gelmemesi için AB'nin tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesine yatırım yapma fırsatı var." dedi.

Uygurların Zorla Çalıştırılması

Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurların bilhassa 2016 yılından itibaren soykırım kamplarına alınarak zorla çalıştırılması, Çin'in büyüme politikasının temellerinden oldu. Birçok Çinli şirketin yanı sıra dünya çapında faaliyet gösteren şirketler de fabrikalarını bu bölgeye taşıyarak inanılma kârlar elde ettiler.

Nitekim 2021 yılında Belçika Uygur Derneği üyesi olan 22 yaşındaki Esma Gün, işgal altındaki Doğu Türkistan'da zorunlu çalıştırma koşulları altında adeta 'modern kölelik' politikasıyla sömürülen Türklerin içinde bulunduğu duruma ilişkin farkındalık yaratmak amacıyla bir kampanya düzenledi. Calvin Klein, Zara gibi markaların protesto edildiği kampanya dünya çapında ses getirdi. 

Yine 2021 yılında "Doğu Türkistan pamuğu kullanmıyoruz" diyen Nike ve H&M, Çin'de boykot edildi. Siteleri saldırıya uğradı. 

Uygurlar sadece Doğu Türkistan bölgesinde değil, Çin'in dört bir yanında zorla çalıştırılıyor. Ailelerinden zorla kopartılan Uygur gençler, sözde vatansever "Kızıl" şarkıları ve Çinceyi öğrendikten sonra, sözde"reforma uğramış" olarak Çin'in dört bir yanına gönderiliyor ve Batı pazarları için mal üretmek için çok az parayla veya hiç para olmadan çalışmaya zorlanıyor.

"Çindeki Tedarik Zinciri Şeffaf Değil"

Prof. Dr. Laura Murphy'nin ekibinde yer alan ve Uygurların zorla çalıştırılmasına ilişkin rapora katkı sunan Uygur Yalkun Uluyol, TamgaTürk'ün bu konudaki sorularını yanıtladı. 

"Çin'deki tedarik zinciri şeffaf değil." diyen Uluyol, "Çin hükümeti, bilgileri, hatta temel kurumsal kayıtları bile yabancıların erişimine kapalı hale getiriyor. Yeni "casuslukla mücadele" düzenlemeleri kapsamında şirketlerin tedarikçileri veya müşterileri hakkındaki bilgileri paylaşmalarına izin verilmiyor. Kurumsal durum tespiti üzerinde çalışan denetim firmalarının bağımsız faaliyet göstermesine izin verilmedi ve yetkililer tarafından kapatıldı. Tüm bu yönler, zaten karmaşık olan tedarik zincirini daha da belirsiz hale getiriyor." ifadeleriyle firmaların ve Çin hükümetinin tedarik zincirini gizleme konusundaki iş birliğini anlattı.

"Zorunlu işçilikle güneş enerjisi paneli üreten firmaların sadece Doğu Türkistan'da mı fabrikası var? Bu şirketlerin eylemleri nasıl önlenebilir?" sorusunu yanıtlayan Uluyol, şunları söyledi:

Zorunlu çalıştırma 1) bir kampın/hapishanenin yakınında, 2) Uygur bölgesindeki üretim tesislerinde ve 3) Uygur bölgesi dışındaki üretim tesislerinde gerçekleştirilebilir. Zorla çalıştırma, Uygur bölgesi içinde ve dışında ÇKP tarafından devlet ve devlet dışı kurumların desteğiyle sistematik olarak uygulanmaktadır. Çin resmi rakamlarına göre, 2016-2021 yılları arasında Uygur bölgesinde 14 milyondan fazla kırsal işçi transferi (bir kişi birden fazla transfer edilebilir) gerçekleşti. Bu rakam 2022 yılında 3 milyondan fazlaydı. Uygur bölgesi veya doğrudan veya dolaylı olarak Uygur bölgesinden kaynak sağlayanlar, Uygur bölgesindeki zorla çalıştırma programlarına maruz kalma riskiyle karşı karşıyadır.

Yani sadece Uygur bölgesinde güneş paneli üreten firmalar değil, kritik malzemeleri Uygur bölgesinden tedarik eden firmalar da yüksek risk altında. Uygur Bölgesi, dünyadaki polisilikon üretiminin yaklaşık %35'ini ve küresel metalurjik kalitede silikon üretiminin %32'sini oluşturmaktadır. Sheffield Hallam Üniversitesi tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapora göre, küresel olarak üretilen güneş paneli modüllerinin çoğu Uygur Bölgesi'nde üretilmeye devam ediyor. Çin'deki üretim, zorunlu çalışmaya maruz kalmayı önemli ölçüde artırıyor.

Uygurların zorla çalıştırılmaya maruz kalmasını önlemek ancak şirketlerin, Uygur kimliğini ortadan kaldırmak ve Uygurları Han toplumuna asimile etmek için tasarlanmış, devam eden bir soykırımın ve devletin dayattığı büyük ölçekli işgücü transferi programlarının olduğu Uygur bölgesinden herhangi bir şey tedarik etmeyi bırakması durumunda mümkün olabilir.

"Çin'in Uygurlara yönelik zulmü nasıl durdurulabilir?" sorusuna Uluyol, "Çin'in Uygurlara yaptıklarının hesabını sormak ancak uluslararası platformlarda güçlü ve koordineli eylemlerle mümkün olabilir. Uygurlarla güçlü bir uluslararası dayanışma, Çin'in sınırları içinde ve ötesinde yaşayan Uygurlara yönelik baskıcı politikalarını durdurması için baskı oluşturabilir." yanıtını verdi. 

"Avrupa ve ABD'nin çabaları yeterli mi?" sorusuna Uluyol şunları söyledi:

Amerika Birleşik Devletleri, zorla çalıştırma ürünlerinin ABD pazarına girmesini önlemek için Uygur Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasasını sıkı bir şekilde uygulamaya çalışıyor. Avrupa'da Uygurların zorla çalıştırılmasına ilişkin farkındalığın artmasına rağmen, zorla çalıştırmadan kaynaklanan kusurlu malların AB pazarına girmesini engelleyecek herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Bu nedenle, daha fazla önlem alınmadığı sürece küresel tedarik zincirini (güneş enerjisi, tekstil, otomobil vb. dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde) Uygur zorla çalıştırmadan temizlemek yeterli değildir. Sadece Avrupa veya ABD'deki ülkelerin değil, Türkiye dahil dünyanın geri kalanındaki birçok ülkenin, vatandaşlarının tükettiği malların Uygurların mağduriyetine yol açmaması için harekete geçmesi gerektiğine inanıyorum.

Temiz Enerjinin Diğer Yüzü: Elektrikli Otomobil Pazarı

Temiz enerji meselesinin bir diğer yüzü de fosil yakıtla çalışan arabaların yerini alması planlanan elektrikli arabalar. Bu alanda ise şüphesiz ki liderliği Elon Musk'ın sahibi olduğu Tesla göğüslüyor.

Son olarak Twitter'ı satın alan Elon Musk dünyanın en zengin insanı olarak biliniyor. Ancak Musk'ın servetine de Uygur kanı bulaşmış durumda. Sadece Musk değil, elektrikli otomobil üretiminde hemen her marka Uygurların zorla çalıştırılmasıyla elde edilen ürünler kullanıyor. 

Sheffield Hallam Üniversitesi'nde Laura T. Murphy, Kendyl Salcito, Yalkun Uluyol , Mia Rabkin ve isimsiz araştırmacılardan oluşan bir ekip tarafından yürütülen altı aylık bir araştırma, kamuya açık belgelerin analiziyle Batılı otomobil markaları ile Uygur istismarları arasında büyük ve genişleyen bağlantıları ortaya çıkardı. 

Yine ekip tarafından yayımlanan "Uygur Bölgesinde Otomotiv Tedarik Zincirleri ve Zorla Çalıştırma" raporuna göre Volkswagen, BMW, Honda, Ford, GM, Mercedes-Benz, Toyota, Fiat, Chrysler, Dodge, Jeep, Tesla ve NIO dahil tüm büyük otomobil markaları, suistimallerle bağlantılı şirketlerden ürün tedarik ediyor. Bazıları bunu bilerek yapıyor, bazıları ise bilmeden. 

Konuya ilişkin hazırlanan siteden hangi şirketlerin Uygurların zorla çalıştırılmasıyla elde edilen ürünleri kullandığını görmek mümkün. 

Uygurların zorla çalıştırılmasına ilişkin bir seriye dönüşecek olan yazı dizisinin ilkinde ağırlıklı olarak güneş enerjisi panellerinin üretimini inceledik. İkinci yazıda elektrikli otomobil piyasasını bu yazıda olduğundan daha detaylı bir şekilde işleyeceğiz. 

Sonuç

Tıpkı Nazilerin 1933 yılından itibaren kurdukları kamplarda Yahudileri çalıştırarak sözde "büyük ekonomik başarılar" elde etmesi gibi Çin'in "büyümesinin" altında da Uygur halkının zorla çalıştırılması yer alıyor.

Dünya ise yılan kendilerini de sokana kadar yine sessiz kalmayı tercih ediyor. Uygur diasporasının insanüstü gayretleriyle -ve tabii ki Çin'le küresel pazarda rakip olmalarının da etkisiyle- bazı ülkelerde Uygurların zorla çalıştırılmasıyla elde edilen ürünler yasaklandı. 

Ancak Avrupa'da bilhassa "temiz enerji" adı altında Uygurların zorla çalıştırılmasıyla elde edilen ürünler kullanılıyor. Bu ürünlerin kullanılmasının teşvik edilmesi için de iklim krizi bir koz olarak kullanılıyor. Çeşitli "iklim aktivisti" grupları Çin konusunda hiç konuşmazken haklı kaygıları suistimal ederek Uygurların daha kötü koşullarda yaşamalarının ve emeklerinin sömürülmesinin önünü açıyor.

AB ise ancak bu ay Çin kaynaklı elektrikli araçlara sübvansiyon soruşturması açtı. Çin ise bu hamleyi "açık bir korumacılık" olarak yorumladı.

Daha önce incelediğimiz Kuşak-Yol projesi kapsamında Çin, Türkistan'dan Avrupa ve Afrika'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kontrol altına almaya çalışıyor. Bu yolda Çin'in en büyük yardımcıları ise ucuz iş gücünü, emek sömürüsünü bir fırsat bilen Batılı şirketler oluyor. 

Uygurları sözde "aşırı İslamcılık" suçlamasıyla tutuklayıp soykırım kamplarına alan Çin, Afganistan'da iktidarı ele geçiren şeriatçı terör örgütü Taliban'ı da bu kapsamda desteklemekten geri kalmıyor. Aynı şekilde şeriatla yönetilen Arap ülkeleri ve Çin arasındaki ticari ilişkiler de giderek gelişiyor. 

Eğer Uygur emeğinin sömürüsü durdurulmazsa Uygurlar, Çin tarafından yok edilen son halk olmayacak; sıra başka milletlere de gelecek. 

Semir Yapıcı

solar güneş enerjisi panelleri uygurların zorla çalıştırılması çin uygur uygur soykırımı zorla çalıştırma laura murphy yalkun uluyol temiz enerji güneş enerjisi