Toplumsal Evrim ve Kapitalizmin Kâr Güdüsü

TAKİP ET

Kapitalist mantık kâr elde etme güdüsünün ekonomik aktörleri kendi aralarında bir rekabete  sokacağını ve bu rekabetin de kıt kaynakların en verimli şekilde kullanılmasına yol açacağını iddia eder

Kapitalist mantık kâr elde etme güdüsünün ekonomik aktörleri kendi aralarında bir rekabete  sokacağını ve bu rekabetin de kıt kaynakların en verimli şekilde kullanılmasına yol açacağını iddia eder. Bu şekilde kaynakları en verimli şekilde kullanan aktör hem daha uygun fiyattan mal ya da hizmet satarak piyasadan daha fazla pay alacak ve hem de daha fazla kâr elde edecek, güçlenecek, büyüyecek ve böylelikle diğer aktörler piyasadan çekilmek zorunda bırakacak, sadece ekonominin arz talep kanununa uygun olarak, kaynakları en verimli şekilde kullananlar piyasada kalacaktır. Kapitalist mantık piyasadaki “görünmez elin” bu şekilde düzeni sağlayacağına inanır. Toplumsal evrim, toplumların ihtiyaçlarını daha büyük bir başarı ile karşılayabilmek yönündeki değişimlere işaret eder. Bütün toplumlar değişir ve bu değişim bazen devrim denilen sıçramalar şeklinde görülse da daha ziyade sürekli ve sakin bir evrimsel süreç halindedir. Zaman boyutunda incelendiğinde toplumsal evrim ara sıra dalgalanmalar gösterse dahi trend daima pozitif yöndedir. Bu gün var olan toplumların çok büyük bir bölümü ihtiyaçlarını düne göre daha büyük bir başarı ile karşılayabilmektedir ve toplumsal evrim trendi yarın var olacak toplumların da ihtiyaçlarını bugüne göre daha büyük bir başarı ile karşılayacaklarını işaret etmektedir. Unutmamamız gerekir ki insanlar ve insan toplulukları öncelikle kâr elde etmek için değil ihtiyaçlarını karşılayabilmek için üretim yapmak, ekonomik faaliyetlerde bulunmak zorundadırlar. Kâr elde etme isteği sadece ve sadece kapitalizm adı verilen bir ekonomik modelin ortaya çıkardığı bir olgudur. Özellikle kâr güdüsüne yer vermeyen sosyalist, komünist ekonomi modellerinin çöküp, kâr güdüsü üzerine bina edilmiş bulunan serbest piyasacı ekonomi modellerinin adeta tek model olarak kaldığı soğuk savaş sonrası bu günlerde, kâr elde etme isteğinin insan ihtiyaçlarını karşılamada başarıyı getiren ve toplumsal evrimi hızlandıran bir olgu olup olmadığı çok da fazla tartışılmıyor, hemen herkes aynı neoliberal, serbest piyasacı ezberleri tekrarlayıp duruyor. Oysa insan ihtiyaçlarını karşılamada başarıyı getiren ve toplumsal evrimi asıl hızlandıran bilimsel ve teknolojik gelişmelerdir. Bir mucidi yahut da bir bilim insanını harekete geçiren kâr elde etme güdüsü müdür yoksa bilimsel merak ve yaratıcılık güdüsü mü? Bir sanatçı atölyesinde resim ya da heykel yaparken aklında daha fazla kâr elde etmek mi vardır yoksa olmayanı yapmak ve yaratmak mı? Kâr elde etmek üzere konsantre olmuş bir ekonomik aktör kaynaklarını teknoloji geliştirmeye mi ayırır yoksa var olan teknolojisini kullanarak riske girmeyip maliyetlerini düşürmeye mi? İnsanın içinde bulunan yaratıcılık güdüsü kâr güdüsünden daha mı az etkindir? Olmayanı oldurmak, yapılmayanı yapmak peşinde koşan cesur yüreklerin ekonomik faaliyetleri mi toplumsal evrimi hızlandırır yoksa daha fazla kâr peşinde koşan tüccarların ekonomik faaliyetleri mi? Bir işletme için büyük ve güçlü olmanın yaratacağı egonun en az kâr elde etmek kadar tahrik edici olmadığını kim iddia edebilir? İşin açığı kâr peşinde koşmanın toplumsal evrimi yavaşlatıcı bir etkisi olup olmadığını sorgulamanın vaktinin geldiğini düşünmekteyim. Kâr peşinde koşmayan sosyalist ekonomilerin yarattığı teknolojik, askeri ve bilimsel rekabet olmasaydı serbest piyasa ekonomileri bu kadar strese girip kendilerini zorlarlar mıydı? Bugün serbest piyasa ekonomisi olarak tanımlanan sistemler sosyalist sistemlerin rekabetine cevap vermeye çalışırken salt kâr güdüsü ile mi hareket etmiştir? Özellikle sosyalist sistemlerin çöktüğü, soğuk savaş dönemi sonrası teknolojik gelişmelerin eskisi kadar çarpıcı olmadığını iddia etmek yanlış mıdır? Örneğin soğuk savaş sonrası uzay yarışı da duraksamamış mıdır? Artık bize ezberletilen teori ve dayatılan sistemleri sorgulamanın vakti gelmiştir. Bugün eğer Türk milliyetçileri çağdaş uygarlık seviyesini yakalayacak bir siyasi hareket yaratmak istiyor ise bunun yolu Türklerin toplumsal evrimini hızlandırmaktan geçer, tam da bu noktada bu işi nasıl yapacağımızı enine boyuna düşünmeli ve sorgulamalıyız.

kapitalizm sosyalizm Toplumsal evrim