Türk Keneşinden Ne Bekliyoruz

TAKİP ET

Bundan on yıl önce Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye 3 Ekim 2009 tarihinde 'Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması'nı imzalayarak Türk Keneşinin kurulmasını kararlaştırdılar

Bundan on yıl önce Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye 3 Ekim 2009 tarihinde “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması”nı imzalayarak Türk Keneşinin kurulmasını kararlaştırdılar. Ana amacı bölge barışının güçlendirilmesi, güvenlik ve istikrarın teminine ortak katkıda bulunma, Birleşmiş Milletler şartının amaç ve ilkeleri ile uluslararası barış ve güvenlik, iyi komşuluk ve dostane ilişkilerin kurulması, devletler arası işbirliği, egemen eşitlik, toprak bütünlüğü ve uluslararası tanınmış sınırların ihlal edilmezliği de dahil olmak üzere uluslararası hukukun evrensel düzeyde kabul görmüş ilke ve bağlılığı olarak belirlenen Keneşe daha sonra Özbekistan da katılmış, Macaristan ise gözlemci ülke sıfatıyla üyeler arasında yerini almıştır. Sovyetler Birliği’nin parçalanmasının ardından bağımsızlığına kavuşan Türkmenistan ise Birleşmiş Milletler dışında hiçbir uluslararası teşkilata üye olmama tutumunu ısrarla sürdürerek Türk Keneşine de bugüne kadar katılmamıştır. Nahçıvan Anlaşmasının 2. maddesi Keneşin amaç ve görevlerini daha da ayrıntılı hale getirerek bölge ve dünya barışının sağlanmasından ticari ve ekonomik ilişkilere, eğitimden kültürel ve sosyal işbirliğine, dış politikada ortak tutum geliştirmekten terörizm, ayrılıkçılık, aşırı akımlar, insan kaçakçılığı ve uyuşturucuyla mücadeleye, kalkınma ve finans projelerinden askeri alanda işbirliğine pek çok konuyu kapsar şekilde düzenlemiştir. Bu amaç ve görevlerden biri de “uluslararası hukuk tarafından umumiyetle tanınan ilke ve normlara uygun olarak, hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim, insan hakları ve temel özgürlüklerin güvence altına alınması konularının ele alınması” olarak belirlenmiştir. Anlaşmanın gerekçesi ile ikinci maddesinde belirlenen ilke, amaç ve konuları birlikte ele aldığımızda görülmektedir ki Türk Keneşi sadece taraf ülkelerle sınırlı değil, bölge ülkeleri yanı sıra bütün dünyayı ilgilendiren evrensel değerler, ilke ve normların işlerliği ve geçerliğini geliştirmek ve korumak konusunu da kendisine görev edinmiştir. Yani, sadece Keneş üyesi ülke ve halklara karşı değil dünyanın herhangi bir yerinde Birleşmiş Milletler şartı ve uluslararası hukuk tarafından korunan evrensel değerlere yönelik bir ihlal Keneşin korumayı görev saydığı değerlerin de ihlali anlamına gelecek ve Türk Keneşi bu ihlale karşı gerekli tepkiyi vermek durumunda olacaktır. Nahçıvan Anlaşmasında belirlenerek hüküm altına alına ilkelerden yola çıkarak en azından dünyanın beklentisi bu olmalıdır. Türk Keneşinin resmî internet sitesinden görüldüğü kadarıyla Keneş işbirliği alanları olarak Siyasi, Eğitim ve Bilim, Gençlik ve Spor, Ekonomi, Ulaştırma, Gümrük, Turizm, Diaspora, Bilgi Teknolojileri ve İletişim, Medya ve Enformasyon alanlarını belirlemiş ve bu alanlarda projeler ve programlar yürütmektedir. Nahçıvan Anlaşmasında temel ilke ve amaçlar arasında belirlenen ve evrensel değerler arasında yer alan toprak bütünlüğü, uluslararası tanınmış sınırların ihlal edilmezliği ve çok daha önemlisi “insan hakları” konuları her ne kadar siyasi işbirliği alanı içinde yer alan hususlar olarak iddia edilse bile özellikle “insan hakları” konusunda Keneşin ayrı bir işbirliği alanı oluşturması zannımızca büyük önem arz etmektedir. Keneşin kuruluşundan bu yana geçen on yıl içinde dünyada yaşanan gelişmelere bakıldığında Keneş üyesi bazı ülkelerin toprak bütünlüğü, sınırların ihlal edilmezliği ve insan hakları ihlalleri konusunda Birleşmiş Milletler ve çeşitli uluslararası kuruluşlarda yapılan oylamalardaki karneleri oldukça zayıftır. Bu Kırım’ın işgali, Kırım’daki insan hakları ihlalleri, Suriye’deki sivillere yönelik saldırılar ve daha dünyanın pek çok yerinde gerçekleşen olaylara karşı Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamalarda verdikleri oyların rengi ile belli olmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan dışındaki Keneş üyesi ülkelerin Kırım’ın işgali ve Kırım’daki insan hakları ihlallerine yönelik Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamalarda Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan’ın tutumu beş yıldır ihlalleri gerçekleştirenden yana tavır ve oy kullanmak olmuştur. Bu bariz örnek Türk Keneşinin eksik tarafını çok açık şekilde ortaya koymaktadır. Şurası bir gerçektir ki Keneşi oluşturan bağımsız Türk devletleri yanı sıra bu devletlerin sınırları etrafında kümelenmiş ve nüfusları neredeyse bu ülkelerin nüfusuna yakın Türk halkları ne yazık ki Keneş bünyesinde yer almamaktadır. Keneşin kuruluşunda ve kuruluş sonrasında geçen on yıl boyunca bu Türk soylu toplulukların kendilerini Keneş ülkelerine anlatacağı, temsil edilecekleri bir mekanizmanın oluşturulması anlaşılan o ki hiç düşünülmemiştir. Oysa ki Balkanlar’dan Doğu Türkistan’a, Kazan’dan Suriye ve Irak’a, Saha’dan Kırım’a kadarki büyük ve geniş alanda on milyonlarca Türk soylu insan yaşamaktadır ve ne yazık ki bu Türklerin neredeyse hepsi uluslararası askeri ve siyasi çatışmaların en ateşli bölgelerinde var olma mücadelesi vermektedir. Günümüzde Kırım Tatarları ve Doğu Türkistan Türkleri, kendi çabalarıyla oluşturdukları yapılar, aktif diasporaları ve temsil organlarının çabaları ile uluslararası siyasetin getirdiği imkanları kullanarak yaşamakta oldukları sorunları, kendilerine yönelik işlenen insanlık suçlarını Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği organları ve diğer uluslararası teşkilatlarda bir nebze de olsa seslendirebilmektedir. Ama aynı şansı Kazan’da, Kerkük’te, Tebriz’de ya da Kabil’de yaşayan Türklerin kullanabildikleri söylenemez. Ve hiçbirinin dertlerini Türk Keneşinde anlatabilecekleri bir mekanizma gerçekte yoktur. Ne var ki saydığımız bütün bu Türk illerinde yaşayan Türkler tekrar altını çizerek belirtelim bir var olma, hayatta kalma mücadelesi içindeler. Rusya Federasyonu çıkardığı kanun ve kararlarla Kırım’dan Saha’ya, Kazan’dan Kafkasya’ya bütün soydaş ve akrabalarımızın daha doğrusu Rus olmayanların asimilasyonu için işlediği insanlık suçlarına yenilerini her gün eklemektedir. Doğu Türkistan’daki Çin vahşeti milyonların esareti haline gelmiştir. Suriye, Irak ve İran’da Türk soylulara karşı işlenen insan hakları ihlalleri ortadadır. Balkanlar’da her geçen gün Türk varlığı eritilmektedir. Karabağ dahil bütün bu Türk illerinde Türk soylulara karşı işlenen suçlar zamana yayılmış bir soykırım niteliğine bürünmüşken Türk Keneşinin kendi kuruluş ilke ve amaçlarında yer alan hükümleri bir kez daha gözden geçirip bahsettiğimiz gerekçe ve ikinci maddede zaten var olan konulara acilen ve etkili bir şekilde el atması gerekmektedir. Keneşin Türk dünyasındaki insan hakları ihlallerini ve işlenen insanlık suçlarını çalışacak, bağımsız olmayan Türk halklarının kendilerini anlatacak, dertlerini dinleyecek bir mekanizma oluşturması hayati önem arz etmektedir. Öyle bir zamandayız ki “derdimizi elaleme duyurduk lakin kardeşimiz sağır imiş” feryadını işitmek vaktidir.