Türk-Rus Dostluğu(!)

TAKİP ET

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Kırım'la ilgili beşinci karar tasarısı oldukça önemliydi

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Kırım'la ilgili beşinci karar tasarısı oldukça önemliydi. Ancak, konuya başka bir açıdan yaklaşmak ve özellikle Türkiye'de ve diğer ülkelerde yaşayan Kırım Tatar diasporasının dikkatini bir noktaya çekmek gerekiyor. Diaspora mensuplarına ilaveten aslında daha geniş açıdan Türkiye'deki Rus yanlıları ya da sözüm ona orta yolcuların sıklıkla kullandığı bir argümanın da temelsizliğini ortaya koymanın sanırım zamanı da gelmiş olmalı. Her ne kadar bu temelsizliği defaatle yazdıysak ve ileride yine yazmak durumunda kalacaksak da tane tane meseleyi alalım. Ne zaman Kırım'da yaşanan baskı, zulüm ve artık açıkça insanlık suçu haline gelmiş hak ihlallerinden bahsetsek, ne zaman Türkiye ve Rusya arasındaki köklü sorunları dile getirsek, aslında anlamı birbiriyle aynı olan şu argümanlarla karşı karşıya kalmaktayız. Bizlere diyorlar ki; "Siz, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkileri bozmak istiyorsunuz", "Siz, Rusya'yla ticari ilişkilere, 35 milyar dolarlık ekonomiye karşısınız, ülkeye zarar veriyorsunuz", "Cumhurbaşkanımız Putin'le iyi arkadaş, siz bu dostluğu yok etmeye mi niyetlisiniz" ve "Suriye'de Rusya'yla birlikteyiz, yanlış yapıyorsunuz" ve saire ve saire. Fark edeceğiniz üzere argümanların temeli ve anlamı hep aynı. Doğu Türkistanlı kardeşlerimize de benzer argümanlarla "Rusya" yerine "Çin" konularak eleştiriler hatta saldırılar yapılıyor. Meseleye tek bir pencereden bakıldığında ki o pencereden gelen cereyanın nerelerden üflendiği de aslında bellidir, kendi içinde basit nitelikte mantık taşıyan bir argüman sayılabilir. Ama dünya tek boyutlu ya da tek pencereli bir yapı değil. Şimdi, Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararından hareketle sıralayalım. Kırım'ın işgalinden bu yana Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Rusya'ya karşı alınan beş kınama kararının dördünde Türkiye tasarıları hazırlayan ülkeler arasında yer aldı. Beş kararın beşine de olumlu oy kullandı. Son günlerde gündemi oldukça yoğun işgal eden Libya Millî Hükümeti ile yapılan Akdeniz'de münhasır bölge antlaşmasına iki boyutu ile bakacak olursak; birincisi Türkiye, Libya'daki Millî Hükümete askeri destek de dahil destek olmaktayken bu hükümetin karşısındaki Hafter güçlerine Rusya açıkça destek olmaktadır. Önümüzdeki günlerde Libya'ya asker sevkedildiğinde Mehmetçik doğrudan Rus askerleri ile çatışma ihtimali ile karşı karşıyadır ve iki ülkenin menfaatleri Libya'da birbirine taban tabana zıttır. İkincisi ve daha ilginci Doğu Akdeniz karbon yatakları konusunda Rusya, Suriye rejimi ile anlaşarak kendisine Akdeniz'de sondaj yetkisi almıştır. Kıbrıs Rum Kesimi ile yaptığı anlaşmaları da böylelikle sağlama almıştır. Yetki aldığı alanın Türk karasularına ve münhasır ekonomik bölgesine ne kadar tecavüz ettiğini Türk basınında dile getiren yoktur. Rusya, 2014 yılında yaptığı antlaşmalarla limanlarını kullanma hakkı elde ettiği Güney Kıbrıs Rum Kesimini malî iflastan da kurtarmıştır. Rum, offshore bankalarının Rus şirketlerine olan 30 milyar dolarlık borcu Rusya tarafından silinmiştir. Rum kesimine can suyu vermek Türk-Rus dostluğunun önemli bir göstergesi olsa gerek!??? Türkiye ve Rusya, 18.yüzyıldan beri Balkanlarda da rekabet halinde olan iki kuvvettir. Pek çok yönü ile eleştirilse de Türkiye'nin son yıllarda Balkanlarda artan etkisine karşılık Rusya güney slavları olarak gördüğü Sırbistan, Bulgaristan ve Makedonya'da etkili bir şekilde Türkiye'ye karşı rekabet etmektedir. Tarihi Türk toprağı Karabağ'ı işgal eden Ermenistan'ın hem askeri hem de ekonomik anlamda en büyük destekçisi Rusya. Sözde soykırım masalını da tanıyan Rus ordusu ile Ermeni ordusunun her yıl düzenli olarak yaptığı ortak tatbikatlarda düşman kuvvetler ise "Osmanlılar" olarak adlandırılıyor. Bu "Osmanlılar" Afrika'da bir halk mıdır? Kafkasya ve Orta Asya, Türkiye ve Rusya arasında başka ve şimdilik pek de gündeme gelmeyen çatışma ve rekabet havzalarıdır. Doğu Türkistan'da kardeşlerimize soykırım uygulayan Çin'in en güçlü siyasi ve ticari ortağı yine Rusya olarak karşımıza çıkar. Türkiye'nin yıllardır başına bela olan ve on binlerce şehide mâl olan terör örgütü PKK'nın kuruluşundan itibaren hamisi olan Moskova, bu rolünü devam ettirmeye kararlıdır. Suriye rejimi ile kuzey Suriye'deki PKK uzantıları arasında arabuluculuk rolüne soyunması bunun apaçık delilidir. Keza, Türkiye'ye gelen Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden kaçmasının altında yatan gerçek sebep Rusya ve rejim güçlerinin sivillere yönelik saldırılarıdır. İlginç değil mi? Türk-Rus ilişkilerini daha iyi kavrayabilmek için birkaç pencere daha açtığımızda birden bire o tek pencereden üflenen cereyanın sadece gribe neden olduğunu anlamamak için aklın kiraya verilmesi gerekir. Dahası açılacak onlarca pencere daha bulabiliriz. Görüyoruz ki, bu tek ve mesnetsiz olduğu açık olan argüman sahiplerinin "biz devletimizin arkasındayız, onu müdafaa ediyoruz" şeklinde devam eden cümleleri bu gerçekler karşısında boş laf kalıyor. Şimdi müsaade sizin, kum havuzunuzda oynamaya devam edin.