İşsizlik konusu hakkında çok yazılıp çiziliyor, biliyorsunuz. Ülkede çok ciddi bir genç işsizlik sorunu var (gençlerin %25’ten fazlası işsiz), gerçek “işsiz” rakamları bin tane oyunla istatistiklerin arkasına gizlenmeye çalışılıyor, çalışan nüfus oranımız çok düşük (çalışma çağındaki nüfusun ancak %52’si iş gücüne katılıyor), yeni istihdam yaratamıyoruz; bunları neredeyse aklı başında herkes biliyor. Asıl yeterince bahsedilmeyen konu ise asgari ücret prangası.
Birileri iş bulduğunda, çok değil 20 sene önce, hani bulaşık ve çamaşır makinelerimiz yokken, “ama asgari ücretli” dediğinde dudak bükerdik, baktık üzülüyor, “olsun yahu,” derdik, “çalışır kendini gösterirsin, zam yapar patron. Hep asgari ücretli kalacak değilsin ya!”
Şimdi herkes asgari ücretli neredeyse, bunun farkında mısınız? 2014 yılından sonra SGK istatistikleri saklamaya başladı, ama daha o zaman %40’ın üzerindeydi asgari ücretli oranı. Bu ara %60’ın altında değildir herhalde. Zaten bunu eşinizden dostunuzdan biliyorsunuzdur.
O evinize kargo getiren, sipariş getiren çocuk var ya? İşte o (şanslıysa) asgari ücretli. AVM’de istediğiniz gömleğin bir büyük bedenini (karantinada hepimiz kilo aldık, üzülmeyin) getiren tezgâhtar, aman satış danışmanı, aşari ücretli. Üzerinde oturduğunuz koltuğu, sandalyeyi üreten işçi, asgari ücretli. Madenlere inenler aslan gibi sendikalı, iyi maaş alıyorlardır bari diye avutuyoruz ya kendimizi, onların da kahir ekseriyeti asgari ücretli. Yeni mezun olmuş mühendisler, işletmeciler, atanamayan öğretmenler hep asgari ücretli. Buna karşı çıkan, isyan eden gençlere hem devletimiz, hem çevresindekiler baskı yapıyor: “İş bulmuşsun, daha belanı mı istiyorsun, gir çalış!”
Bu ülke eskiden en azından çalışkanlarına, azimlilerine, kafası iyi çalışanlara, verimli iş yapanlara iyi gelir kazanma olanağı sunuyordu. Özellikle özel sektörde “iyi” maaşlar alınabiliyordu. Gençlerin kariyer hayalleri vardı. Şimdi meşhur üniversitelerin mezunları ve doktorlar hariç pek az kişi asgari ücretin üzerinde maaş alabiliyor, hatta almayı hayal edebiliyor. Neredeyse istisna düzeyinde bir fırsattan bahsediyorum!
Kimler asgari ücretten fazlasını alıyor biliyorsunuz, değil mi? Devlet memurları alıyor, polisler, askerler, bekçiler alıyor. Hepsine helal-i hoş olsun. Niye alıyorlar demiyorum, haklarıdır. Ama niye özel sektörde çalışanlar asgari ücret kıskacından çıkamıyor? Neden şimdiki gençlerin “çalışırım it gibi, 10 yılda bir ev ve bir araba alırım” ümidi bile elinden alınıyor? Neden neredeyse herkes yarı aç yarı tok yaşamaya mahkûm bu ülkede?
İşler mi basitleşti? Hiç de değil, ter içinde çabalayan kargocuya, işçiye, COVID hastanesinde yerleri paspaslayan adama sorun bakalım işi eskisinden kolay mı?
Patronları mı zengin ediyoruz? Ülkede üretimin, istihdamın, zenginliğin arttığına dair pek bir veri yok. Devletten ihale alan 5-6 müteahhit, AKP’li belediyelerin işlerini alan ve asgari ücretli binlerce kişi çalıştıran taşeronlar hariç “zengin olma” ve “başarı” hikayelerimiz ne kadar azaldı, farkında değil misiniz?
İşler asgari ücretli parçalara mı bölündü? Bana söylemeden Endüstri 4.0’a falan mı geçildi? Hiç sanmıyorum. Bir kişinin yapacağı işi iki kişi yapsın, istihdam artsın, daha çok aile doysun diyen ne bir patron, ne bir devlet yetkilisi, ne de bir devlet politikası yok. Aksine iki kişinin, üç kişinin işi bir kişiye yükleniyor ve ona bile iş bulduğu için dua etmesi, çenesini kapatıp daha çok çalışması söyleniyor.
Eskiden bol bol yapıldığı gibi maaşın resmi kısmı resmi yollardan, kalanı elden mi veriliyor? Hiç gerçekçi değil; hem maliye böyle şeylere izin vermemek için elinden geleni yapıyor, hem de bu işsizlikte asgari ücretle çalışacak o kadar çok kişi varken…
Görünen o ki hem hizmet sektöründeki hem sanayideki işler basitleştirildi, iş tanımları standartlaştırıldı fazla nitelik isteyen işler ortadan kalktı, eğitimsiz ve ortalama elemanın yapabileceği işlere dönüştürüldü.
Şunu demek istiyorum: Eskiden bir sürü esnaf, ufak dükkân, küçük işletme vardı ve burada çalışan elemanlar/patronlar faturaları da takip ediyordu, satış da yapıyordu, imalatla da uğraşıyordu, çay da yapıyordu. Hem çok farklı işleri yaptıkları için daha nitelikliydiler, her işten anlıyorlardı, hem de uzun süre çalışınca ciddi bir deneyim kazanıyorlardı. İlk birkaç sene asgari ücretle çalışsa bile sonra patron zam yapmak zorunda kalıyordu. Fabrikalarda, atölyelerde, tersanelerde de durum aynıydı.
Oysa şimdi neredeyse tüm ihtiyaçlarımızı büyük markaların büyük mağazalarından (internet mağazası veya fiziki dükkân olması fark etmez) temin ediyoruz. Getiren götüren, depolayan, satış danışmanlığını yapan, muhasebesini tutan kişilerin hepsi asgari ücretli, belki müdürleri daha iyi maaş alıyordur, 50 kişiden biri. Yani o pek özendiğimiz ölçek ekonomisine geçtik, ama olabilecek en berbat biçimde! Ölçek ekonomisi dediğin büyük yapılar sayesinde birim maliyetleri düşürür, ama bunu yapmak için kurduğu sistem de çalışanların işlerini standardize eder, basitleştirir, hızlandırır ve herkesin yapabileceği işler haline getirir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memuriyetleri kontrol eden AKP, artık asgari ücretli işleri bile kontrol ediyor. AKP’ye üye olmadan, icazet almadan o işlere bile erişimimiz gitgide azalıyor.
Bütün bunların dünya ekonomisindeki gelişmelerle, Endüstri 4.0 ve yankılarıyla, yeni iş yapma biçimleriyle ilgili olduğun biliyorum, ama bu yeni dalganın üzerinde Almanya gibi sörf yapmak yerine, altında boğulacağımızı hissediyorum. Büyüyen, gelişen, zenginleşen bir ülke olma hayallerimiz, bu iktidarla eriyip gitti. Ülkemizden, ekonomimizden, gelecekten o kadar ümitsiz hale geldik ki, asgari ücretli çalışmayı bir ödül sayıyoruz. Saymayan akıllı gençler de yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Haksızlar diyebilir misiniz?
Erkin Çam