Hepinizin bildiği gibi Sağlık Bakanı (aslında “Bakanımız” yazmalıydım ama hiç içimden gelmiyor artık) kısa süre önce, durum iyice ayyuka çıktıktan sonra “vaka” ile “hasta” arasında ayrım yaptıklarını, asemptomatik vakaları bize, yani halka duyurmadıklarını, bunun nedeninin de milli menfaatler olduğunu söyledi büyük bir rahatlıkla.
Ne demek bu milli menfaatler? Milletin menfaatine olan bir durum mu demek isteniyor? Bu konuyu düşünürken hepi topu iki kelimelik bu tamlamada iki büyük sorun ilerlememize engel oluyor.
1. Millet kim?
Yani millet ile kast edilen nedir? Artık Refah Partisiyken yaptıkları gibi “Millet” derken “İslam Milleti” demedikleri ön kabulüyle soruyorum: Türk milletinin tümü mü? Ya da Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan ve Anayasal tanımıyla Türk olanlar mı? Konuyu fazla genişletmemek için bu sonuncuyu doğu kabul edelim, diyelim ki bu millet 84 milyonluk bir küme. O zaman da şu soru geliyor aklımıza: Bir menfaatin “milli” olması için tüm millete menfaat sağlaması yeterli midir? Yoksa milletin kahir ekseriyetine de menfaat sağlasa yeter mi? Kahir ekseriyet muğlak bir tanım evet, o zaman mesela %50+1 desek olur mu? Yani ne az yarısından fazlasına, cumhurbaşkanı seçebilecek sayıda insana? Yani, milletin yarısından fazlasından oluşan bir kümeye “millet” diyebilir miyiz, gönül rahatlığıyla?
2. Menfaat nedir?
Menfaat, dilimizdeki güncel kullanımı itibarıyla olumsuz telmihleri olan bir kelime. Mesela en çok “menfaat temin etmek” kalıbında duyarız, o da asla iyi bir hikâyede söylenmez. Mesela Ayşe Teyze komşularına “bizim oğlan da çok şükür menfaatini temin etmeye başladı” demez gururla. Ama aslında çıkar, avantaj, fayda anlamında kullanılabilir bu kelime; özünde iyi veya kötü değildir. Türk milletinin menfaatine olan şey nedir ve buna kim karar verir? Dananın kuyruğu tam buradan yapıştırılmıştır, koparsa buradan kopar. Menfaat mesela bireylerin iyiliğine, sağlığına, refahına, maddi durumuna pozitif etki yapacak bir “şey” midir, yoksa bireylerin değil ama topluluğun tümünün (ya da %5041’inin) çıkarına olan şey midir? Kısa vadede hemen bir fayda sağlayacak “şey” midir, yoksa bugüne faydası olmayan ama yarınları kurtaran “şey” midir?
Gördüğünüz gibi tam bir bataklık “milli menfaat” lafı. Ne olduğunu anlamak için çırpınırsanız hem üstünüz kirleniyor, hem de dibe batıyorsunuz. Avucunuza bir numune alıp inceleyeyim deseniz avucunuzda sadece çamur oluyor, ama parça çamurların toplamından çok daha kötü bir şeydir bataklık…
Hadi daha somut konuşalım o zaman:
Toplam vaka ve ölüm sayısını bilmemek neden milli menfaatlere uygundur? Hükümet, Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu gerçek sayıları bilmemizin nasıl sorunlara neden olacağını düşünmektedir? Ya da tersi, sokaktaki adam ve kadın gerçek sayıları bilmezse bu bize nasıl bir menfaat sağlayacaktır?
- Gerçek sayıları bilirsek paralize olup, korkudan evimize kapanıp, işe gitmeyip o çok değerli ekonomilerini mi durdururuz? “Nasılsa çok kayıp olacak, bari ekonomi durmasın” yaklaşımını geçersiz hale mi getiririz?
- Gerçek sayıları bilirsek ülkede kaos mu başlar? Sokaklarda yağmur suyu yerine kan mı akar? Herkes kendini içkiye, uyuşturucuya, kumara, fuhuşa mı vurur?
- Gerçek sayıları bilirsek gevşer miyiz, her şeyi baştan savma yapar, hatta hiç umursamaz, tam yeni havalanmış başkanlık-sistemindeki-ülkemizi dibe mi çekeriz?
- Gerçek sayıları bilirsek hükümeti mi suçlarız? Doktorlara mı saldırırız, filyasyon ekiplerine taş mı atarız? Polisleri mi dinlemeyiz?
- Gerçek sayıları bilirsek “battı balık yan gider” deyip maskeleri bir kenara mı atarız? Önlemleri takmaz mıyız?
- Gerçek sayıları bilirsek diğer ülkelerle mi karşılaştırırız? Hükümetin başarısız olduğunu düşünüp bir dahaki seçimde maazallah oy mu vermeyiz?
Sanırım son madde dışındaki seçeneklerden hiçbiri gerçekleşmez. Hatta millete gerçek durumu söylemek, vaka sayılarını ve durumun vahametini göstermek önlemlerin bir nebze de olsa güçlenmesini sağlar.
O zaman anlıyoruz ki bu bilgileri saklamak milletin menfaatine değil. Hepsinin, ya da büyük çoğunluğunun, hatta %50+1’inin bile menfaatine değil. O zaman kimin menfaatine?
En zor soruyu sona saklıyordum, sıra ona geldi. Bu milli menfaat neden bir tek bizde var? Almanlar, Fransızlar, Japonlarda yok mu? Neden tüm ülkeler Dünya Sağlık Örgütüne vaka sayılarını veriyor da bir tek biz 4-5 gün öncesine kadar hasta sayılarını verdik?
Anayasal bir cumhuriyet olan Türkiye Cumhuriyetinde vatandaşların doğru bilgilere ve zamanında ulaşmaya hakkımız olmadığını düşünüyor birileri. Kamu ihalelerinden Varlık Fonuna, Libya’daki mevcut durumdan ülkedeki COVID-19 vaka sayısına kadar her konuda geçerli bu. İşlerine karışılmasından hiç hoşlanmıyorlar. Bırakın karışılmasını, ne yaptıklarının bilinmesini bile istemiyorlar. Kanun, nizam, gelenek falan da umurlarında değil. Bir “davaları” var, onun ne olduğunu bile söyleyemiyorlar; ama gördüğümüz kadarıyla davalarını gerçekleştirmek için çok para lazım. Erdem değil, dürüstlük değil, tevazu değil, sevgi değil, para. Gücün paradan geldiğini sandıkları için muhtemelen.
O birilerine vatandaş nedir, tebaadan farkı nedir, kim anlatacak?
Paranın güç demek olmadığını kim öğretecek?
Herkesin adalete ihtiyacı olduğunu kim söyleyecek?
Zaman kötü bir öğretmen, kriz ve felaketler pahalı, seçmen belli ki halinden memnun, muhalefet de böyle bir şey olabilir mi diye düşünüyor. Hadi hayırlısı…
Erkin Çam