Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bu satırları henüz yirmi üç yaşında bir genç olarak yazıyorum. Her ne kadar bu satırların size ulaşmayacağını bilsem de buraya yazacaklarım benim için tarihe bir not düşme niteliği taşımaktadır. Evet, belki bu satırları ben yazıyorum ama bu ülkede yüreğinin tüm zerreleriyle bu metnin altına imzasını atacak milyonlarca genç olduğuna da inanıyorum.
Kemal Bey, biz yorulduk. Yorulduk ama bu ülkeye, bu millete inanmayı asla bırakmadık. Kemal Bey, biz korktuk. Korktuk ama asla çetelerden, terör örgütlerinden, iktidardan değil; bu ülkenin birliğini kaybedeceği bir gelecekten korktuk. Kemal Bey, biz şüphe ettik. Bu ülkeyi yönetmeye talip her grubun halkımızı ve hakkımızı dert etmek yerine kendi çıkarlarını dert ettiğinden şüphe ettik. Karşınızdaki fesat çıkaran güruhtan ve hatta sizden de şüphe ettik fakat kendimizden hiçbir zaman şüphe etmedik.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılan saldırının gecesi ablamla paylaştığım küçük odada tek bir soruyu sordum kendime, “Biz bu hâllere düşecek miydik?”… Belki düşmeyi hak ettik, hak ettik belki ama sorumlusu biz değildik. Bizi yönetenler yetim hakkı yediler, bu ülkenin güzel insanlarını birbirine düşman ettiler. Onlar bunu yaptılar ve biz de kaderden payımızı aldık. Payımızı aldık fakat biz kaderin üstünde bir kadere inanmaktan, kendi kaderimizi çizmeye çalışmaktan bıkmadık, biz ümit etmeyi ve çalışmayı bırakmadık.
Kemal Bey, biz, Türk gençliği olarak aptal değiliz. Hiçbir zaman olmadık… Sizin adaylık sürecinizde gelişen olaylardan asla hazzetmedik, taleplerimizin göz ardı edilmesini unutmadık, genel başkanı olduğunuz partinin örgütlerinin hiçbir siyasi ilişiği olmayan bizlere, fikri hür, vicdanı hür gençlere sosyal medyada neler söylediğini gördük. Gördük ve anladık ki biz yalnızız. Bizim bir mahallemiz olmadığını da anladık, bizi dinleyen olmadığını da bir tokat gibi yüzümüzde hissettik.
Fakat sizin adaylık sürecinizde ne kadar olgun bir siyaset yürüttüğünüze de şahit olduk. Verdiğiniz sözlere, kucaklayıcı tutumunuza da tanık olduk. Bu durum bize tekrar ümit verdi. Ülkesinde huzur ve refah içerisinde yaşamak isteyen, farklı fakat “vatansever” bir görüşteki kardeşine kin duymak istemeyen bir ruhumuz var. Siz bu ruha bir kapı araladınız Kemal Bey. Belki 15 Mayıs sabahı bu milletin omuzlarınıza yüklediği büyük sorumlulukla uyanacaksınız. İyi bilin ki o gün dünyanın en şanslı insanı da en şanssız insanı da siz olacaksınız. Şanslı mı şanssız mı olacağınızı ise siz seçeceksiniz, zaman gösterecek, tarih kaydedecek.
O gün geldiğinde üniversite kampüsümün girişinde belki bizi korumak için belki iktidarın arsız emelleriyle orada bulunan polis ağabeylerle karşılaştığımda iki tarafın da başını eğmediğini görmek istiyorum. O gün okula giderken onların yalnızca bizi korumak için orada bulunabileceğine kani olmak istiyorum, bu ülke için ölmeyi ve dahi yaşamayı göze almış bir genç olarak potansiyel terörist muamelesi görmek istemiyorum. O günün akşamında arkadaşlarımızla uğradığımız kahvehanede atama sözünüzü bekleyen Furkan ağabeyimin yüzünün güldüğünü görmek istiyorum. En az onun kadar önemli olarak, o günden sonra ilk turda Sinan Oğan’a oy verip ikinci turda Tayyip Erdoğan’a oy vermeyi düşünen başka bir Furkan kardeşimin de ötekileşmiş hissetmemesini istiyorum. Eve döndüğümde çalışma saatlerinden dolayı psikolojik olarak yıpranmış ablamın geleceğe umutlu bakabilmesini istiyorum. Dışişleri Bakanlığı sınavına girip birçok kişinin “gel, sana torpil bulalım” tekliflerini reddederek hakkıyla nihai sonuç listesine girmeyi birkaç kişilik farkla kaçıran kız arkadaşımın sonraki sınavda seçilecek adayların oraya hakkıyla girdiğine tamamen inanmasını istiyorum.
Ben bu hayallerimi, biz bu hayallerimizi, siz olmasanız da gerçekleştireceğiz Kemal Bey. Biz size güvenmeye mecbur değiliz, bunu zinhar unutmayın, size güvenmeye mecbur değiliz fakat size güvenmek “istiyoruz”. Çünkü bize söz verdiniz. Artık sözünüzden dönemezsiniz.
Kaan hocam, kaleminize sağlık, sağ ve var olun. Az önce de Kemal Bey'in "Kılıçdaroğlu'ndan Son Video: En Çılgın Projem Demokrasi" konuşmasının metnini okudum. Söylenen sözler çok güzel, hepsi umut veriyor. Ancak altta bir yorumcu yazmış, insanlar zor zamanda belli olur, diye. Ben onu şöyle değiştireyim ve ekleyeyim: Bir insanın gerçek karakteri kriz anlarında ve başkalarına ihtiyaç duymadığı, güçlü olduğu anlarda belli olur. İki gözlemim: 1) Adaylık krizi sırasında İYİ Parti "kazanan aday" derken CHP'nin kendi adayını, açık seçik ve mertçe değil, genel başkan yardımcılarını çıkarıp bel altı vurarak, "masa dağılır, Alevi diye aday gösterilmedi denir" diye iftiralar etmesi ve sonra Meral Hanım ve İyi Parti'yi, İyi Partilileri, Bahadırhan Abim dahil Türk milliyetçilerini linçletmesi. Ben açık söyleyeyim, karnesi böyle olan biri Alevi olmasa aday olamazdı, bkz. ABD'de "Black Muslim Woman" O. Ilhan'ın kongre üyeliği. 2) M. İnce'ye 2018 seçimleri sonrası yapılan Mobbingler. Tanrı Biz Menen!
Kaan abi, fazla iyiniyetli bi mektup olmuş. Benim Kılıçdaroğlu'dan açıkçası bir umudum yok. Oyumu Sinan bey ve İyi Parti'ye vereceğim.
Mevlüt kardeşim, çok güzel bir kalbiniz var. Allah yolunuzu açık etsin. Bir arkadaş, ağabey veya kardeş dileği olarak kabul edin lütfen, bu güzel düşüncelerinizin muhatapta karşılık bulmadığını görürseniz ümidinizi ve motivasyonunuzu yitirmeyiniz lütfen... İnsanlar zor zamanlarında belli olurlar, KK kazanamaz diyen İYİ Partilileri Alevi düşmanı olmakla iftira ederek suçladıklarından beri ben güvenmiyorum. Şuan bizim oyumuza ihtiyaçları var, ama fikir ayrılığı yaşadığımız, çıkarlarına uygun olmayan ilk anda en aşağı yöntemleri kullanıyorlar. Ama sizin gibi bir insanın var olduğunu bilmek güzel... Allah'a emanet olun...